Profesör Küntay: Biden'ın Netanyahu eleştirisi Müslüman seçmenlere yönelik

ABD Başkanı Joe Biden, mikrofon kazalarına bir yenisini ekledi. Biden'ın İsrail Başbakanı için 'Netanyahu ile son bir konuşma yapacağız' sözleri ne anlama geliyor? Netanyahu'yu neden eleştirdi? Independent Türkçe sordu, Prof. Dr. Burak Küntay yanıtladı

ABD Başkanı Biden ve İsrail Başbakanı Netanyahu / Fotoğraf: AP

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Gazze'de insani ateşkes istediklerini, ramazan ayının buna ulaşmak için çok iyi bir fırsat olabileceğini söyledi.

İsrail ordusu ise ramazan ayının ilk gününde Gazze Şeridi'nin birçok bölgesine hava, kara ve denizden saldırılarına devam ediyor.

Filistin resmi ajansı WAFA'nın haberine göre başta Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus ile Gazze kentindeki Zeytun Mahallesi olmak üzere çeşitli noktalara yoğun saldırılar düzenleniyor. 

Zeytun Mahallesi'nde bir evi bombalaması sonucu ölen ve yaralananlar var.

Bir yandan ise ABD Başkanı Joe Biden'ın İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile ilgili sözleri bu süreçte dikkat çekiyor.

Biden, Netanyahu'nun faydadan çok zarar verdiğini söyledi.

Sandığa giden ABD'de bu mesajın anlamı ne? 

Gazze'deki insani kriz daha ne kadar devam edecek?

Ve tüm bunlar yaşanırken Ankara-Washinton hattındaki yakınlaşma ne anlama geliyor? 

Independent Türkçe, Beykoz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Burak Küntay ile konuştu. 

"Biden, Müslüman seçmene oynuyor"

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, ABD Başkanı Joe Biden'ın kendisine dair "İsrail'e faydadan çok zarar veriyor" sözlerini reddetti. Biden Gazze'deki 30 bini aşkın sivilin ölümüne dikkat çekip "Bu kadar insanın sadece Hamas'ın peşinden giderek öldürülemeyeceğini söyledi. Netanyahu'nun karşılığına geçmeden önce siz ABD'nin bu bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz? Onunla başlayalım. Anlaşılan bu sözlere karşın ABD yardımı kesmeyecek.

Bir kere "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz". Bu eski bir Osmanlı sözüdür biliyorsun. Yani aynası yaptığı iştir insanın, ne söylediğinin pek bir önemi yoktur. Biden'ın söylemleri yaklaşık son bir ay içinde iyice değişti. Bunu görüyoruz. Neden değişti? Seçim sath-ı-mailine giriyor. Birkaç eyalet örneği vereyim. Normalde Müslüman seçmenin Amerikan seçimlerine etkisi aman aman olmaz. Ama bu seçimde şöyle bir fark var. Bu kafa kafaya gidecek bir seçim. Geçen seçimde Wisconsin, Michigan, Georgia ve Pennsylvania... Bu dört eyaletten istediğin üç taneyi al. Geçen seçime gidelim. O eyaletlerdeki Müslümanların oylarının toplamı o eyalette Joe Biden'ın Trump'a attığı farkın bazısı iki, bazısı üç... Şimdi böyle kafa kafaya giden bir noktada Biden'a ilk defa "Müslüman toplumu eğer bu hareketlerine devam edersen sana oy vermeyecek" deniyor. Bu şu anlama gelmiyor, Trump'a da oy vermezler. Ama Trump'a vermemeleri bir şey ifade etmiyor, Biden'a vermediğin zaman zaten eksi haneye yazıyor. Yani Trump'a vermiş gibi bir durumla karşı karşıya kalıyorsun.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Dolayısıyla Biden'ın sözlerindeki yumuşama iç politikaya bağlamak gerek...

Evet, bunun ötesi yok. Bunu bir kenara koyalım. Velhasıl kelam ikinci bir sebebi daha var. O da Amerika'dan herkes bu süreçte bir deal anlaşma yapıcılık bekliyor, bir arabuluculuk görevi... Fakat takdir edersin ki; arabulucu olabilmenin bir numaralı şartı objektif kalabilmek elinden geldiğince, dengede olabilmek. İsrail politikasında ta Jimmy Carter döneminden beri Amerika öyle ya da böyle Trump'a kadar bir böyle medyasyon görevini üstlendi. Yani Camp David toplantılarından tutun da Oslo'ya kadar devamlı bir arabulucu rolünü Amerika üstlendi. Biden'ın sözleri o anlamda bir dış politika hamlesi... Bu da iki. Ama üçüncü bir sebebi yok. Şimdi bunları kenara koyalım. Fakat sözün başında söylediğim "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" sözünden şunu çıkaracağız. İstediğin kadar bunları söyle. Bugün İsrail'e silah yolluyor musun? Evet. Finansal destek veriyor musun? Evet.  Bunun çok konuşulacak tarafı yok.

"Netanyahu hükümetin başında kalabilmek için savaşı sürdürmek zorunda"

Peki Netanyahu'nun açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Pazar akşamı Politico'da yayımlanan söyleşisinde Biden'a karşılık verdi. "Eğer Biden, çoğunluğa karşı kendi çıkarlarım için politikalar izlediğimi ve bunun İsrail'in çıkarlarına zarar verdiğini düşünüyorsa, iki konuda da yanılıyor" dedi.  Netanyahu, söyleşide Gazze'de öldürülen 31 bin 45 insandan 13 bininin "Hamas militanı" olduğunu iddia etti. Netanyahu, bu sayıya nasıl ulaştıklarına dair bilgi vermedi. İç politikada asıl sıkışmışlık yaşayan Netanyahu sanırım değil mi?

Netanyahu'nun psikolojisini kısaca anlatayım. Yaklaşık son 5 senede yani bu geçtiğimiz Kasım değil, ondan önceki Kasım'a kadar son 5 senede 4'te yakın seçimle karşılaştı Netanyahu. Biliyorsun İsrail'deki Knesset sistemi 120 kişilik bir meclis vardı. Ülke bütün tek bir seçim bölgesidir. Şimdi bu seçim bölgesi tek bir ülke olunca barajı da çok düşürdüler. Son 5 yılda 4 tane seçim demek, ülke istikrarsızlığa gidiyordu demek. Ve 1,5 yıl önce gibi, yani neredeyse işte Kasım'da 2 yıl olacak, yapılan seçimlerde mecburiyetten öyle bir hükümet kurdu. Neden? İsrail tarihinde 1947'de Ben Gurion'un ya da Golda Meir'lerin,  Itzhak Rabin'lerin görmediğimiz kadar aşırıcı bir hükümet. Ben buna sağ-sol demem, buna aşırıcı derim. Öyle sert bir hükümet kurdu ki, çok enteresan bir ekip kurdu. Bu hadisede bu kadroyu bir arada tutabilmek -Benny Gantz'ı hariç bırakıyoruz- ve hükümetin başında olmaya devam edebilmek için maalesef Netanyahu'nun savaşı devam ettirmesi lazım kendince.

Niye?

Çünkü diğer koalisyon ortakları savaş devam ettiği takdirde arkasındalar. Hani 13 bin Hamaslı öldürüldü falan demiş ya, inan onun gözünde herkes Hamas'lı. Yani orada 13 bin rakamını biraz da böyle dünya kamuoyu baskısı altında kalmamak için telaffuz etmiş. Orada bir insani değer falan verildiği yok, açık konuşalım. Şimdi dolayısıyla buradaki hadiseyi durdurduğu an, Netanyahu, iş biter, kendi için biter. Niye biter? Bir, daha önce unutma ki yolsuzluklar, anayasa değişikliği vesaire gibi konularda ciddi anlamda üzerinde zaten baskı vardı. Biraz da bu savaş süreciyle birlikte onların üstü örtülüp başka tepkiler almaya başladı. Netanyahu'nun siyasi kariyeri savaşa endeksli oldu. Savaş bittiği gün o da biter. O yüzden bu saatten sonra Netanyahu'dan, ağzından çıkacak cümlelerden çok da böyle mantıklı, çok da bir reel bir şey ifade eden bir söz veya toplu bir fikir silsilesini beklemek mümkün değil.

"Trump'ın sözleri manasız, iktidarda değilsen vaatlerin ucu bucağı olmaz"

Mantık deyince aklıma şey geldi. Eski başkan Trump'ın, "Başkan olsaydım Ukrayna-Rusya savaşıyla 7 Ekim'deki bu İsrail-Filistin arasında başlayan savaş olmazdı" açıklaması... Onu nasıl yorumlamak gerek?

Şimdi Trump bunu nerede söyledi? Bir televizyon programında bir röportajda. Ben bunu dinledim. Spiker soruyor, "Peki nasıl, ne yapardınız?" "Bir kere insanlar ölmezdi" diyor. "Peki nasıl yapardınız?" diyor. "Ölmezdi insanlar" diyor, "Önlerdik" diyor. "Peki nasıl önlerdiniz?" diyor spiker. "Bunlar hiç sebep olmazdı" diyor. "Tamam da, nasıl?" diyor kadın. Yine aynı cevaplar... Şimdi ben sana bir şey söyleyeyim. Siyasetteki en güzeli şey muhalefettir. Evet, muhalefet güzel bir noktadır. Niye? "Onu da yapacağım, bunu da vereceğim, onu da edeceğim" Vaatlerin ucu bucağı olmaz. Böyle bir lüksün vardır muhalefette. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Çünkü iktidardakine derler ki; "Haydi yap" ama muhalefetteki istediğini söyleyebilir. Doğru mu? Evet. Çünkü güç elinde değil. Trump, "Ben bunu yapmazdım" diyor. Referans olarak ise "Benim zamanımda hiç savaşa girmedik" diyor. Doğru da o günün şartları da biraz farklıydı. Şimdi uzun lafın kısası, Donald Trump'ın bununla ilgili söylemlerine baktığın zaman bazı kişiler diyor ki Trump dönemi barışçıl bir süreç olabilir. İsrail Filistin sürecinde ya Trump'ın gidip de Kudüs'e Amerikan Büyükelçiliğini taşıması, Amerika'nın artık başkent olarak Kudüs'ü tanıması, Golan Tepeler'in meselesi zaten Trump'ın İsrail konusunda Biden'dan daha bile fazla İsrail yanlısı hareket edeceğinin göstergesi. Yine aynı lafa geliyoruz.  "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz".  Dolayısıyla yani beni ilgilendiren bir bilim adamı olarak Trump'ın ağzından çıkan değil, ağzından çıkanın arkasından gelen. 

"Ne zaman ABD ile silah ticareti hacim düşükse ilişkiler kötü seyrediyor"

İsveç’in NATO üyeliği ve F-16 savaş uçaklarının satışının onaylanmasıyla ilişkilerde önemli bir eşiği geride bıraktığı söylenen Türkiye ve ABD, dışişleri bakanları düzeyinde toplandı. Stratejik Mekanizma ile iş birliği alanlarını genişletme ve sorunların çözümünde ilerleme sağlama amacında... Siz toplantıdan çıkan sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu toplantılar bazı şeylerin başlangıcı değil, bu toplantılar bazı şeylerin neticesidir. Yani bürokratlar ya da siyasetçilerin aralarında yapmış oldukları uzun süren diyaloglar neticesinde işin imzaya dökülmüş ya da son söze dökülmüş tarafıdır bu tarz toplantılar. Önce onu söyleyeyim. Yani ilk defa bazı mevzular burada konuşulmaz. Bizim kritik noktamız şuydu. Amerika Birleşik Devletleri ile uzunca bir sünedir ticaret hacmimiz düşük. Neden düşük? Çünkü aramızdaki silah alışverişi yerlerde. Çok net bir şey söyleyeyim. Amerika-Türkiye arasındaki ilişkilerin ivmesine baktığında, bu ivmede silah alımının yüksek olduğu dönemlerde ilişkilerin müsbet gittiğini görürüz. Silah alımının daha düşük olduğu dönemlerde ilişkilerin gerildiğini görürsün. Enteresandır bu. Ama böyle. Bu da doğal bir şey aslında. İki tarafın arasında bir menfaat hukuku buluyor. Menfaat olunca, ortak bir çıkar olunca dolayısıyla ilişkiler iyi gidiyor. Yani bunun için böyle bir dahice bir analiz yapmaya gerek yok.  Şimdi, Türkiye'nin bu silahlara ihtiyacı var mıydı? Vardı. Neden vardı? Birincisi eski kitlerin modernizasyonu... İkincisi bu kitlerin modernizasyonunun dışında filoya yeni uçak katmak için. Dünyada resesyon yaşandığı bir dönemde, ekonomik ivmenin inişli çıkışı seyrettiği bir dönemde, kimse kusura bakmasın ama 20 milyar dolar civarında para da Amerika Birleşik Devletleri için, hani "Yok, teşekkür ederiz" denilecek bir durumda değil şu an. Dolayısıyla iki ülke açısından da menfaatleri doğrultusunda. Önemli bir işbirliği oldu. Ha, şimdi bununla açılan kapı, bu bir kapıyı açar tekrar, bununla açılan kapı karşılığında 3-4 tane mühim ivme getirecek.

Nedir o ivmeler?

Bunlardan biri asıl ilişkilerin seyrini etkileyecek şey ne Gazze'de yaşananlar ne F-35 meselesi... İlişkilerin seyrini esas belirleyecek nokta terör.

Evet, son 10 yılın meselesi bu zaten...

Gerçekten 10 yıl falan değil aslında. Bu 1970'lere, 60'lara uzanıyor.  Molla Mustafa Barzani'ye kadar dayanıyor.  Tabii tabii daha geriye gideriz. Ama mevzu şu. Bu kadar gözümüze sokulmazdı. Şimdi çok net bir şey var. Türkiye terörist bir örgüt var ve bununla uğraşıyor. Buna karşı da vatandaşımızı koruyabilmek için ordu elinden geleni yapıyor. Şimdi senin silah arkadaşın, müttefikin omuz omuza dövüştüğü NATO partneri bir bakıyorsun eğitim veriyor YPG'ye. Doğru mu? Türk-Amerikan ilişkileri veya herhangi bir ikili ülke ilişkileri her zaman için iki ülke arasındaki çıkar ve menfaat üzerinden ilerler.  Amerika ile Türkiye'nin Soğuk Savaş'tan sonra ortak çıkarı ortadan kalktığı gibi ortak menfaati, ortak düşmanı, tam peşine ikisinin birinin düşman gördüğünü diğeri dost görmeye başladı. O yüzden de 1990 ile 2000 arasındaki hegemon dönemini geçip 2000'den bugüne kadar felaket yaşıyoruz. Ama bunun tek sebebi, önemli sebebi de PKK, YPG, PYD değil.  Eğer bu konuda Türkiye ile Amerika bir izme yakalarsa, ondan sonra görürsün ki ne F-35 ne başka bir şey takır takır gider ilişkiler. Ama o aşamayı, o evreyi aşabilmek lazım. Burada da Türkiye'den çok Amerika'nın üzerinden bir şey yapması lazım. Çünkü tekrar söylüyorum, müttefikim, şuna terör örgütü diyor.

"Yunanistan, Türkiye için çok önemli değil"

Son soru bu F-16'larla alakalı olarak bir ay önce Kathimerini gazetesinde yayımlanan bir haberde Amerika'nın Türkiye F16 satışına Yunan adaları üzerinde uçmama şartı getirdiği iddiası gündeme gelmişti hatırlıyorsunuz. Geçenlerde başka bir araştırma için geçmiş gazeteleri tararken Hürriyet gazetesinin 1 Kasım 1987 sayılı gazetesinin birinci sayfasında haber birebir şunu diyordu: "F16'lara uçuş sınırlaması".

Yani bu Amerikan Kongresi'nden geçerken -ki; kongrede öyle bir dipnot koymak mümkün değildir- öyle bir şey yok. Kim yapıyor bu haberi? Yunanistan. Bütün dış politikası yüzde 80 oranında "Türkiye bize yarın saldıracak, öbür gün saldıracak üzerine" kurulu. Yılladır böyle.  Bizim için Yunanistan çok önemli değil. Ama Yunanistan için Türkiye, silah alımında, ülke ekonomisinde, oylarda, milliyetçilik hareketlerinde çok önemli. "Türkiye bize buradan saldıracak önlem almamız lazım" deniyor ya ama bizim umurumuzda değil. Aç akşamları bir Yunan televizyonunu, 2-3 tane emekli paşa çıkarıyorlar, aynı terane okunuyor.  Anlatabiliyor muyum?

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU