Medyada çerçeveleme, gündem belirleme derken suskunluk sarmalı

Rıfat Özcan Independent Türkçe için yazdı

Görsel: X

Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen'e...

Shakespeare'in 66. Sonesi.

 
"Suskunluk sarmalı" 1974 yılında Alman siyaset bilimci Elisabeth Noelle-Neumann tarafından ortaya koyulan ve toplumsal kabul durumuna açıklık getirmeyi amaçlayan bir kitle iletişim modeli.

Noelle-Neumann'ın bir grup asistanı ile gerçekleştirdiği deney sonrasında ortaya çıkan sonuca göre modelin genel kabulü şu şekilde özetleyebiliriz:

Eğer bir ortamda bir grup içinde çoğunluk aynı fikirdeyse, karşıt görüşlü olanlar düşüncelerini ifade etmeye çekinir. Böylece herkes aynı fikirde olmasa bile öyleymiş gibi bir ortam doğar ve oluşan suskunluk sarmalı herkesi sarar.


"Suskunluk sarmalı" kuramı, kişisel düşüncenin başkalarının ne düşündüğüne bağlı olduğunu ele alan temel sosyo-psikolojik düşünceden kaynaklanır ve şu beş varsayıma dayanır:

  • Sapkın bireyler, toplum tarafından dışlanmakla tehdit edilir.
  • Bireyler sürekli dışlanma korkusu yaşarlar.
  • Bu korku bireyin içinde bulunduğu fikir ortamını değerlendirmesine yol açar.
  • Bu değerlendirme sonucunda birey fikrini ya açıklar ya da gizler.
  • Bu dört varsayım bir arada ele alındığında bunlar kamuoyunun oluşmasında, sürdürülmesinde ve değişmesinde etkilidir.

Sonuç olarak;

İnsanlar belli bir görüşü benimsemede yalnız olduklarını düşünüyorlarsa, bunu açık olarak dile getirmekten kaçınırlar, ancak bu görüşlerinin paylaşıldığını ya da destek göreceğini düşünüyorlarsa çevrelerindeki diğer insanlarla bu görüşleri hakkında konuşurlar.

Birey belli bir görüşün toplumda ne kadar geçerli olduğunu saptamada kitle iletişim araçlarını bir ölçüt olarak kullanabilir. Benimsediği görüş bu araçlarda yeteri düzeyde yer almıyor, dile getirilmiyorsa, bunun yeterince kabul gören bir görüş olmadığı sonucuna varır.

İletişim araçlarının hemen hepsi az ya da çok tekelci bir şekilde aynı kanıları dile getirme eğiliminde olup, insanları toplumdaki kanı iklimine ilişkin çoğu kez yanlış bir görüntüyle başbaşa bırakmaktadırlar.

Dolayısıyla belli bir görüşe sahip birçok insan, toplumdan, bulunduğu çevreden dışlanma korkusuyla görüşünü savunamayacaktır.

Suskun kalındıkça bu görüş olduğundan daha az yaygın ve geçerli sayılacak ve bu durum ise bir suskunluk sarmalının oluşmasına neden olacaktır.

Genel-geçer görüşlerden farklı görüşleri olan insanlar giderek seslerini duyurmada daha az istekli olacak ve iletişim araçlarının görüşü giderek baskın ve doğru olarak algılanacaktır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Suskunluk sarmalı"nın fonksiyonları neler?

"Suskunluk sarmalı" 3 adet toplumsal işleve sahip:

  • Hangi düşüncelerin baskın olduğu izleniminin biçimlendirir.
  • Hangi düşüncelerin çoğalacağına dair izlenimlerin biçimlendirir.
  • Hangi görüşlerin toplum önünde bastırılamayacağına dair izlenimlerin biçimlenmesini sağlar.

Kitle iletişim araçları ve "suskunluk sarmalı"

Kitle medyası ile "suskunluk sarmalı" toplumsal algı olarak olarak tekrar tekrar üretilebilir.

Medya tarafından ele alınan konular toplumun "egemen görüşünü" yansıtır.

Biryeler tek başlarına bununla mücadele edemezler. Görüşlerini dile getirenler zaten toplum tarafından dışlanacaktır.

Dolayısıyla insanlar güvenli alanlarından ayrılmamak için sessiz kalmayı tercih ederler.

Bu kuram aynı zamanda gündem belirleme kuramı ve çerçeveleme kuramı ile de yakından ilgilidir.

"Medya neyi düşüneceğimizi değil, ne hakkında düşüneceğimizi söyler" cümlesi ile en net şekilde gündem belirleme kuramı açıklanabilir.

Medyanın en net işlevi bu kurama göre budur. Kuram, herhangi siyasi bir organizasyonun haber yönetim stratejisinde önemli bir rol oynar ve kamuoyu oluşturmakta devlet aygıtının halkla ilişkiler sürecinde etkin işlev görür.

İnsanlar medyanın gündemine aldığı olayların hangi önemde olduklarını medya üzerinden öğrenir.

Kişiler sadece olayları öğrenmezler medya üzerinden konuların önem derecesini de öğrenirler.

Medyanın ön planda tuttuğu konular, dolayısıyla gündem olacak, ele almadığı konularda önemsizleşecektir.

Çünkü medya insanlar için en önemli enformasyon kaynağıdır. Medyanın gücü de gündemi belirleyebilmesinden gelir.

Medya sahiplikleri ve karmaşık ilişki yapıları arkasındaki farklı aktörlerin de gündemi belirleme gücünün olduğunu gösterir.

Gündem belirleme kuramı medya yoluyla ne hakkında düşünmemiz gerektiğini vaaz ederken, çerçeveleme kuramı; enformasyonun sunuluş biçimini ifade eder.

Medya, çerçeveleme çalışmalarının da odağındadır. Çerçeveleme çalışmaları; aktörler arasındaki anlaşmazlıkları, kişiselleştirme ile haberle duygusal bağ kurmayı, ahlaki değerlere vurgu ile konuyu ön plana çıkarmayı, toplumda yaşanan bazı olaylarda sorumluluk bilinci verme gibi konularda işleve sahiptir.

Bu çerçevelemeler, toplumsal meseleleri düzenleyici fikirler ve temaları ön planda tutarak siyasal alanda bir anlatı inşa etmektedirler.

Dolayısıyla suskunluk sarmalı, gündem belirleme ve çerçeveleme kuramı her üçü birbiriyle ilişkili olup, medya yoluyla insanların neyi, nasıl düşüneceklerini ve konuşup, konuşamayacaklarını belirleme gücüne sahiptir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU