İsrail'in hedefi Gazze'yi işgal etmek değilse, peki ne? O halde, perdenin ardına bakalım

İbrahim Altun Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Abed Rahim Khatib/Flash90)

Hamas'a bağlı El Kassam Tugayları'nın başlattığı Aksa Tufanı harekatından sonra fitili ateşlenen Filistin-İsrail savaşı, her geçen gün daha da şiddetli ve tehlikeli bir hal alırken İsrail'in Gazze'ye yönelik acımasız ve orantısız saldırıları da sınır tanımaz bir boyuta ulaşmış durumda.

Tam anlamıyla bir insanlık dramının yaşandığı Gazze'de deyim yerindeyse nefes alan her canlı, İsrail saldırılarının potansiyel bir hedefi konumunda.

Zaten Tel Aviv yönetimi de Gazze'yi terk etmeyen herkesin bir Hamas militadnı olarak kabul edileceğini ve İsrail için bir tehdit olarak görüleceğini açıkça dile getiriyor.

Hatta bunu sadece dile getirmekle de kalmayıp her gün onlarca masum sivili çoluk çocuk demeden hunharca katletmeye devam ederek söylemini eyleme de döküyor.

Her ne kadar ABD ve İsrail'den kimi yetkililer "Gazze'nin işgal edilmeyeceğini, böyle bir niyetin olmadığını" açıklamış olsalar da geçmişe dönüp bakınca İsrail'in nihai hedefinin belki şimdi değil ama uzun vadede Gazze'yi tümüyle Filistinlilerden boşaltarak orayı bütünüyle işgal etmek olduğunu anlamak çok da zor olmasa gerek.

Peki İsrail, ilerde savaş suçu sayılabilecek bunca vahşi saldırı ve eylemi sadece Gazze gibi küçücük bir toprak parçasını almak için mi yapıyor?

İlk günden itibaren en üst düzeyden İsrail'e desteğini bildiren ve her defasında insan haklarına duyduğu saygıyla övünen Avrupa ülkelerinin İsrail'in Gazze'ye yönelik insanlık dışı saldırılarına karşı üç maymunu oynamasının tek sebebi Hamas'a duyulan öfke ve nefret olabilir mi?

Yoksa tüm bunların dışında bambaşka bir sebep ve apayrı bir hesap mı var ortada?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Tel Aviv'e sunulan bu sınırsız desteğin ve Gazze'de yaşanan insanlık dramına gösterilen utanç verici suskunluğun altında yatan temel sebep elbette bunlar değil. 

Zira büyük resme bakıldığında anlaşılacaktır ki ne İsrail için Gazze sadece Gazze'dir ne de Avrupa için bu sadece İsrail'in güvenliği ve Hamas meselesidir.

Bilakis tüm bunların temelinde yatan asıl sebep, Gazze'nin de kıyı şeridinde bulunduğu Doğu Akdeniz'deki devasa doğalgaz rezervlerinin ta kendisidir.

Özellikle 2000 yılında yapılan keşiflerden sonra çok geniş ve zengin bir doğalgaz sahası olduğu anlaşılan Doğu Akdeniz bölgesi, başta Amerika, Rusya ve Avrupa olmak üzere, Türkiye, Yunanistan, Mısır, İran ve İsrail gibi pek çok bölge ülkesinin dikkatini çekti.

Toplamda 122 trilyon fit küp olduğu tahmin edilen buradaki devasa doğalgaz rezervi adeta dünyadaki güçler dengesini değiştirebilecek cinsten olduğundan birçok egemen güç ve ülke, bölgeye dair plan ve stratejilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kaldı hatta değiştirdi diyebiliriz.

Özellikle de Ukrayna'da başlayan savaştan sonra Rusya'nın doğalgaz tehdidini sürekli ensesinde hisseden ve artık bu tehditlerden bıkan Avrupa, Doğalgaz bağımlısı olduğu Rusya'ya alternatif olabilecek bir yol arayışında.
 

The National Interest.jpeg
Fotoğraf: The National Interest

 

Hal böyleyken Doğu Akdeniz'deki doğalgaz ve hidrokarbon yatakları Avrupa için bir can simidi durumunda.

Zira Avrupa'nın sanayi ve enerji çarklarının rahatça dönebilmesi buradaki doğalgazın Avrupa'ya taşınmasına bağlı.  

Bunun gerçekleşmesi için halihazırda iki seçenekli bir plan bile var.

  • Birinci seçenek Gazze sahasından çıkarılacak olan gazın Hindistan'ın dünyaya sunduğu yeni ticaret rotası üzerinden Avrupa pazarına ulaştırılması.
     
  • İkinci seçenek ise İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin kontrolü dahilinde Gazze gazının deniz altı boru hatlarıyla Yunanistan ya da İtalya üzerinden Avrupa'ya taşınması.
     
-.jpg
Haritalar: AA

 

Rusya'dan doğalgaz alımını büyük ölçüde düşürecek olan bu hamle Avrupa için hayati önemde.

Tüm bunların farkında olan Rusya ise elinde tuttuğu ve Avrupa'yı frenlemeye yarayan bu doğalgaz kozunu asla kaybetmek istemiyor.

Aksi bir durum Rusya için tam bir felaket hükmünde.

Zaten Putin'in Suriye'de bulunmasının ve ne pahasına olursa olsun Esad'ın yanında durmasının ana temelinde bu düşünce yatıyor.

Hatta Ortadoğu'da değişen bu dengeler ve oynanan oyunlar Rusya'nın Güney Kafkasya'da yıllardır yürüttüğü siyasette önemli stratejik değişiklikler yapmasına neden oldu.

Öyle ki NATO'ya karşı Kafkasya'da uzun yıllardır ileri karakol olarak gördüğü Ermenistan'dan bir anda vazgeçerek Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ'a girmesinin önünü açtı.
 

tass.JPG
Fotoğraf: Dmitry Astakhov /TASS

 

Putin'in Dağlık Karabağ Savaşında bu Rus Ruletini oynamasının altında yatan temel sebep yine aynı endişeydi.

Zira Rusya açısından bakıldığında devasa doğalgaz rezervlerini içinde barındıran Doğu Akdeniz'e kıyısı olan Suriye gibi emsalsiz bir karakol dururken stratejik açıdan artık o kadar da bir anlamı kalmayan Ermenistan gibi bir yerde kalmak pek de akıl karı olmazdı.

Ayrıca Rusya'nın Ortadoğu'daki dostları ile arasında adeta doğal bir köprü gibi duran ve bunun yanında çok büyük doğalgaz yataklarına sahip olan Azerbaycan gibi bir ülkeyi Amerika ve Avrupa'ya kaptırmanın Moskova için çok büyük bir kayıp olacağından Putin seçimini Azerbaycan'dan yana kullandı.

Öte yandan Rusya'nın bölgedeki en büyük müttefiki durumumda olan ve tıpkı Rusya ve Azerbaycan gibi, zengin doğalgaz yataklarını elinde bulunduran İran da kendisi için hazırlanan darağacının oldukça farkında.

Tüm bu yaşananlar İran için tam anlamıyla bir varlık ve yokluk meselesi aslında.

Beri taraftan şimdilik açıktan konuşulmadığı için pek de gündemde olmayan ama ileriki zamanlarda fazlasıyla gündeme taşınacak olan çok önemli bir yer daha var:

Irak Kürdistan Bölgesi!

Burası neden mi bu kadar önemli?

Irak Kürdistan Bölgesi'nde (IKB), şu ana kadar yapılmış olan yüzeysel saha araştırmalarında yaklaşık 10 trilyon metreküp doğalgaz rezervinin tespit edildiği gerçeğini söylemek bile buranın neden bu ne denli önemli bir yer olduğunu anlatmaya yetecektir diye düşünüyorum.

Bu rezerv bile başlı başına çok büyük bir kaynak. Kürt gazının işletilmesi ve dünya piyasalarına sürülmesine dair projenin hayata geçirilmesi gerek Erbil'deki Kürt Yönetimi'nin gerekse de proje ortağı olacak olan ülke veya ülkelerin kaderini değiştirmeye yetecektir.
 

afp.jpg
Fotoğraf: AFP

 

Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Mesrur Barzani'nin, BAE'de yaptığı bir konuşmada, Türkiye ve Avrupa'nın doğalgaz tedarikçisi olabileceklerini açıkça dile getirmesi asla boşa söylenmiş bir söz değildi.

Ortadoğu'da tüm bunlar yaşanırken IKB Başkanı Neçirvan Barzani'nin Fransa'ya yaptığı ziyaret son derece dikkat çekiciydi.  

Emanuel Macron ile Neçirvan Barzani arasında yapılan bu kritik görüşmenin birinci maddesi hiç şüphesiz Kürt doğalgazının geleceğiydi.

Dün adına "petrol" denilen enerji savaşlarının adı, bugün artık "doğalgaz"

Başta da dediğim gibi büyük resme bakıldığında ne Gazze, İsrail için sadece Gazze'dir; ne de Avrupa için bu sadece İsrail'in güvenliği ve Hamas meselesidir.
Bilakis tüm bunların temelinde yatan asıl sebep, Gazze'nin de kıyı şeridinde bulunduğu Doğu Akdeniz'deki devasa doğalgaz rezervlerinin ta kendisidir.

Doğu Akdeniz meselesinin boyutlarını anlamak için öncelikle deniz hukuku alanında en kapsamlı uluslararası sözleşme olan 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin (BMDHS) ilgili maddelerine bakmalıyız.

Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, ülkelerin kıyılarından 200 mil uzağa uzanan bölgeyi onların münhasır ekonomik bölgeleri olarak tanımlanıyor.

Bu çerçevede ele alındığında Gazze'nin gaz sahaları üzerindeki egemenlik meselesi hayati önem taşıyor.

Bu yüzden İsrail'in asıl amacı Gazze'nin kıyı şeridindeki geniş gaz rezervlerini ele geçirmek.

Gazze'yi ablukaya almasının ve orada bulunan herkesi acımasızca vurmasın sebebi bu işte.

Zira İsrail ilerde bir Filistin Devleti'nin kurulacağını zaten biliyor ama bu kurulacak yeni Filistin'in bir deniz ile bağlantısının olmasını hele ki buradaki doğalgazdan pay almasını asla istemiyor.
 

aa.jpg
Fotoğraf: AA

 

Sonuç olarak Tel Aviv yönetimi Amerika'nın da yardımıyla Gazze'yi tamamen boşaltıp işgal etmeyi ve ardından da en büyük düşmanı olarak gördüğü İran'ın Lübnan'daki kolu kanadı olan Hizbullah'ı iyice zayıflatarak Doğu Akdeniz'de bulunan doğalgaz sahası üzerinde Amerika ile birlikte yegane otorite sahibi olmayı planlıyor. 

İsrail Başbakanı Netenyahu'nun savaşın henüz başında söylediği "Ortadoğu'yu değiştireceğiz!" sözü ve ABD Başkanı Joe Biden'ın İsrail'e yapılmasını planladığı devasa yardım paketini sunarken önümüzdeki 10 yıla işaret etmesi her şeyin habercisi aslında.

Evet, öyle anlaşılıyor ki dünyanın karnında gittikçe şişen ve her geçen gün daha da büyüyen bir doğalgaz balonu var.

Ve görülen o ki bu balonun artık şişecek pek bir yeri kalmadı gibi.  Balon her an patlamak üzere.

Üstelik kıtalararasına yayılabilecek kadar büyük bir tahrip gücüne sahip hem de.

Korkarım ki dünyanın karnında şişen bu doğalgaz bombası yine Ortadoğu'nun tam da kalbinde patlayacak ve bir bütün halinde tüm dünyayı derinden sarsacak!

Üzülerek belirtmeliyim ki insanlığı bugünden çok daha zor günler bekliyor ve maalesef hep birlikte insan olmaktan daha fazla utanacağımız günlere artık çok daha yakınız.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU