Ruhların üzüntülerden arındığı an: Gözyaşı Gecesi

Aristoteles, hüzünlü şarkıları dinlemenin bir tür mistik ruh hali yarattığını ve bu durumun ruhu temizlediğini, şifa verdiğini ve mutluluk getirdiğini belirtir

Görsel: Shivam Das

29 yaşındaki Genç Suudi kadın Luceyn, "Gözyaşı Gecesi" olarak adlandırılan konserden çıkarken gözyaşı döktü ve şöyle dedi:

Ruhumun artık rahatladığını ve kötü endişe ruhlarını kovduğunu hissediyorum.


Bu etkinlik, Suudi Arabistan'ın kıyı şehri Cidde'de, Eğlence Genel Başkanlığı tarafından hüzünlü şarkılarıyla tanınan birkaç şarkıcının sahne aldığı bir akşam olarak düzenlendi.

Eğlence Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı Turki Al-Şeyh ise etkinliğin başlamasına saatler kala şunları yazdı:

Keder kurbanları, size seyircinin ruhuna dokunmayı öneriyorum.


Etkinlikte, klasik siyah takımlar ve koyu kravatlarla ağlayan sanatçılardan yedisi Mısır'dandı.

Bunlar; Hamada Helal, Tamir Aşur, Şirin Abdulvehhab, Ahmed Saad, Müslim, Heysem Şakir ve Tarık El Şeyh'di.

Luceyn, "Her Zaman Gözyaşları" adlı ünlü bir şarkının etkisinde olmasına rağmen, felsefenin babası olarak kabul edilen Aristoteles'in şu sözünü hatırlar:

Kutsal şarkıları ve melodileri dinlemek, bir tür mistik ruh haline yol açar ve bu durum, ruhu arındırır, şifa verir, mutluluk verir.


Eski Yunan'daki ifadesiyle Katharsis, tıbbi bir terim olup, bedensel düzeyde "temizlik ve boşaltma" anlamına gelir.

Ancak zamanla bu terim felsefi ve estetik bir kavrama dönüşmüş ve sanatsal veya kültürel etkinliklerin uygulayıcıları ve alıcıları üzerinde yarattığı duygusal etkilerle ilişkilendirilmiştir.

Luceyn, üç saatlik konser boyunca üzgün ve gözyaşlı olsa da, televizyon ekranlarından konseri izleyen yüzlerce kişiden sadece biriydi.

Şarkıcı Şirin ünlü şarkısını söylediğinde, ("Sana her yaklaştığımda, mesafeler beni senden uzaklaştırıyor. Hissettiklerimden dolayı kalbim acı çekiyor…") tüm dinleyiciler duygusal anlar yaşadı.


Katharsis teorisi

Belki de Gözyaşı Gecesi'ni anlatan genç kadın Katharsis Teorisi'ne inanıyordur, çünkü o, konuşurken şu ifadeleri kullandı:

İnsanları ağlarken gördüm, aynı insanları konserden sonra gülerken ve selfie çekerken gördüm. Üzüntü her zaman sevincin yolunu açar.


NeuroImage bilimsel dergisi tarafından yayınlanan bir çalışma, "hüzünlü şarkıların depresyona yol açtığı" fikrini dağıtıyor ve hüzünlü müziğin "gerçek bir terapötik kaynak" olduğunu ve zihinsel sağlığımızı iyileştirmenin, bizi daha güçlü kılmanın ve zorlu duyguları keşfetme seçeneği sunmanın bir yolu olduğunu belirtiyor.

Haziran 2020'de gerçekleştirilen araştırma şu bulgulara yer verdi:

Hüzünlü müzik dinlemek zor duyguları işlememize yardımcı oluyor ve bize yalnız olmadığımızı ve aynı duyguları paylaştığımızı hatırlatıyor. Ayrıca melankolik müzik hafıza, performans ve empatiyi kontrol eden beyin bölgelerini uyarıyor.


Araştırmacılar, "daha az iyimser" melodilerin, enerji seviyeleriyle daha uyumlu oldukları için depresyonu olan insanlara sakinleştirici etkisi olduğunu buldu.


Beethoven: Sanat beni intihar etmekten alıkoydu

Alman besteci Ludwig van Beethoven, müziğin hayat kurtaran gücünü kanıtlayan bir örneğe sahipti.

Küçük yaşlardan beri yaşadığı sağırlık, depresyon ve bipolar bozukluğa rağmen, tam 27 yıl boyunca "Beethoven Müziği" imparatorluğunu inşa etti ve "Sanat beni intihar etmekten alıkoydu" dedi.

İronik bir şekilde, bu çaresiz adam, stres ve kaygı duygularını azaltan ve birçok hastanın iyi uyku yeteneğini artıran oksitosin hormonu salgılayan müziğiyle bugün doktorları motive ediyor.

Beethoven, umutsuzluğa sürüklendi ve intiharın eşiğine geldi. Ancak yıllarca mücadele ederek onlarca unutulmaz müzik eserleri bestelemeyi başardı.

Bu eserler arasında 32 piyano sonatı, yaylı çalgılar dörtlüsü için 16 beste, dokuz senfoni ve bir Fidelio operası bulunuyor.

Müziğin ustası o dönemlerle ilgili şöyle demişti:

Yanımdaki birisi benim duyamadığım bir flüt sesi duyunca, ben hiçbir şey duymazken bir başkası bir çobanın şarkısını duyunca acım öyle büyüyordu ki, bütün bunlar beni adeta sürüklemeye başladı, umutsuzluğa kapıldım ve neredeyse çaresizce hayatıma son verecektim, ama beni bundan yalnızca sanat alıkoydu.
 


Müziğin değişimi

Michigan'daki Lawrence Teknoloji Üniversitesi'nden araştırmacılar tarafından hazırlanan bir Amerikan araştırması, 1951'den bugüne kadar yaklaşık 6 bin şarkıyı analiz etti.

Geçen yüzyılın seksenli yıllarındaki Soğuk Savaş dönemi müziğinin en çok korku duygusuyla dolu olduğu, daha sonra müziğin doksanların başından itibaren öfke duygusuna geçerek agresif bir yapıya büründüğü ortaya çıktı.

21'inci yüzyılın başından itibaren ise daha fazla öfke içeren bir hale geldiği görüldü.

Araştırmaya göre, doksanlı yılların başındaki şarkı sözlerinde üzüntü ve öfkenin yoğunluğunda önemli değişiklikler var, bunlar daha fazla dinleyici çekmesine rağmen büyük duygusal enerji taşıyan şarkılardı.

Araştırma, bu söz ve şarkılarla ilgili "duygusal arınma" anlamına gelen "temizlenme" kavramına işaret ediyor.

Araştırmada yer alan Queensland Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden araştırmacı Leah Sharman, araştırmayla ilgili önemli bulguları şöyle paylaştı:

İnsanlar bu müziği nasıl dinliyor? Aslında bu müziğe duygusal durumlarına göre tepki veriyorlar. Örneğin, öfkeli olduğunuzda, öfkeli bir şarkı dinlerseniz, duygusal durumunuza bağlı olarak olumlu bir şekilde etkileşime girebilirsiniz.

Ayrıca, stres yaşayan kişilerin düşmanlık seviyeleri, hüzün ve öfke içeren müziği dinledikten sonra düşüyor. Ancak bu durum herkes için geçerli değildir, çünkü bazı dinleyiciler olumsuz duygusal durumlarından kurtulamayabilirler.

Gözyaşı Gecesi konserine dönecek olursak, biletleri hızla tükenen bu etkinliğe yönelik tepkiler farklılaşırken, katılımcıların hüzünlü şarkılardan etkilendiklerini gösteren videoları paylaşıldı.

Bir kişi, "Bunlar şifa seansları" derken, başka bir kişi "Biletin fiyatını ağlamak için ödedim" şeklinde yorum yaptı.

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU