“İstanbul’da su talebini yönetmek için tersine göç lazım, aşırı su kullanımının yaptırımı olmalı”

Su sorunu ve kuraklık Türkiye’nin en önemli, görünmez sorunlarından. Sadece 68 günü kalan İstanbul’un barajlarında alarm zilleri çalıyor. Ankara ve İzmir için de durum iç açıcı değil

Türkiye iklim değişikliği, nüfus artışı, şehirleşme ve endüstrileşme gibi unsurlar nedeniyle kuraklık riski altında. Topraklarının yüzde 13'ü yüksek, yüzde 52'si ise orta düzeyde çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya / Görsel: Canva

Türkiye, nüfus artışı, endüstrileşme, şehirleşme ve küresel iklim değişimi sebebiyle pek çok kez kuraklıkla karşı karşıya kaldı.

Son dönemde sıklıkla işitilen uyarılardan biri başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin birçok büyük kentinde su sorunu yaşanabileceği, hatta su kaynaklarının bitebileceği...

Tarih boyunca hem bir su şehri hem su sıkıntısının ciddi olarak yaşandığı bir kent kimliğine sahip olan İstanbul’da kente düzenli su sağlamak için yapılan ilk tesisler Roma dönemine kadar uzanıyor. 

Osmanlı döneminde şehrin su ihtiyacını karşılamak için Belgrad Ormanları'ndan Kırkçeşme'ye kadar uzanan 60 kilometrelik bir su yolu da inşa edilmiş, Cumhuriyet döneminde ise İstanbul'un nüfusu ve sanayisi hızla arttığı için yeni su kaynakları devreye girmişti. 

Terkos, Ömerli, Darlık, Alibeyköy gibi barajlar bunlardan sadece birkaçı.

Ama kentin nüfusu arttıkça, şehir betonlaştıkça, küresel ısınma yüzünü her geçen gün daha fazla gösterdikçe yaşam daha zor hale geliyor.

Mesele sadece İstanbul’dan da ibaret değil. 

Sıcak hava dalgası Türkiye’yi kavururken bu günlerde İstanbul dahil büyük kentlerdeki içmesuyu barajlarının doluluk oranları yeniden gündemde.

İstanbul’da temiz suyun sürdürülebilir olarak temin edilmesi artık iyice kırılgan hale gelmiş durumda. 

Bu kırılganlığı yaratan etmenlerden biri de Melen Barajı’nın gövdesinde oluşan çatlaklar nedeniyle işletmeye alınamamış olması.
 


Dönemin Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun 7 Aralık 2016 saat 14.59’da biteceğini duyurduğu Melen Barajı'nın Devlet Su İşleri'ne göre en iyi ihtimalle 2026'da tamamlanacağı öngörülüyor. 

İşte bu durum İstanbul’un su depolama hacminde yaklaşık 700 milyon metreküplük eksikliğe neden oluyor.
 


Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, yarı kurak iklim kuşağında yer alan Türkiye’nin iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkeler arasında yer aldığını söylüyor, bunun su kaynakları üzerine olumsuz etkilerini anımsatıyor:

Özellikle yağışlardaki azalma, sıcaklıklardaki artışlar etki ediyor. Ekonomik olarak tarım girdilerinin üzerine çok net bir etkisi oluyor. Bu düzensizlik zincirleme... Dolayısıyla gıdayı da etkiliyor. Su kaynakları, gıda üretimi, enerji üretimi ve çevre korunması konusunda çok büyük olumsuzluklar yaratıyor. Bu olumsuzluklar sosyoekonomik ve sosyokültürel gelişmişlik düzeyine göre sosyal ve toplumsal birtakım sorunlara da neden olabiliyor" 

"Uygulama ve koordinasyon eksikliğimiz var"

Türkiye’nin kuraklık eylem planları var, raflar raporlarla dolu. 

Peki teori pratiğe dökülemiyor mu, harekete geçilemiyor mu, tek sorumlu iklim değişikliği mi?

Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız “Çalışmaların uygulamada sonuç alabilmesi için planlamanın sonrasında koordinasyon içerisinde bir uygulamaya ihtiyaç var” diyor.

Türkiye’nin planlama konusunda özellikle son 10 yıldır havza ölçeğinde gerek kuraklığı gerek su kaynaklarının korunması gerek ise su kaynaklarının yönetimi konusunda iyi planlamalar yaptığını ancak uygulamaya geçirilmesi konusunda aynı hızda ilerleyemediğini ifade ediyor Yıldız:

Yasal çerçevede su yasası, su yasası taslağı yaklaşık on yıldır görüşme altında. Ama hala sonuçlanmadı. Ulusal Su Şurası’nda ilgili bakanlığa gönderilmek üzere taslağa son şekli verildi. Su yasası taslağının bir an önce meclise sevk edilip oradan yasa olarak çıkartılması konusunda istenilen ilerleme sağlanamadı"

Peki diyelim su yasası geçti, bir işe yarayacak mı?

Yıldız, bu soruya “Bazı eksikliklerimizin kapanmasına neden olacak, belirli bir düzen getirecek ama her şeyi halletmeyecek çünkü sihirli bir değnek değil” yanıtı veriyor Yıldız. 

"Kuralık en sinsi afet"

Atmosfer bilimleri ve meteoroloji konusunda uzmanlığı ile bilinen İTÜ'den Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ise kuraklığın en sinsi afet olduğunu hatırlatıyor. 

Profesör Kadıoğlu, “Türkiye'de kuraklık su kıtlığının tek nedeni olarak ele alınıyor. Burada büyük zihniyet yanlışı var. Ve suyu sadece boruyla, bir yerden bir yere taşınması ile çözüleceğini sanıyorlar kuraklığın. Eldeki suyun kullanımı takip edilmesi konusunda Türkiye'de bir doğru bir anlayış yok” diyor.

Barajlarda su tükeniyor

İstanbul'a su sağlayan barajlardaki doluluk oranı, son bir haftada yüzde 1,88 azalarak yüzde 36,95 olarak ölçüldü.

Söz konusu veri son 9 yılın aynı dönemine göre en düşük oran.
 

baraj so.jpg
Fotoğraf: Lokman Akkaya/AA


Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, bu noktada İstanbul’un tersine göçe ihtiyacı olduğunu söylüyor, su talebini yönetmek için bunun şart olduğunun altını çiziyor.
 

Adsız tasarım (55).png

Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız / Görsel: Twitter


Su yönetimi anlayışının dijitalleşmekle birlikte daha verimli hale getirilmesi konusunda da uyarılarda bulunan Yıldız, kullanıcılarının bilinçlendirilmesi çabalarının artırılması ve su kullanım alışkanlıklarının gözden geçirilmesi gerektiğinden bahsediyor, "talep yönetimi" vurgusu yapıyor: 

Talep yönetimine hızla geçilmeli. Bunun yolu da suyun İstanbul'daki önemini anlatmaktan öte bazı radikal tedbirler almaktan geçiyor. Aşırı su kullananların, ikaz edilmesi, gerekirse yaptırım getirilmesi gerek. Su kullanıcılarının özellikle evlerdeki su tüketimlerini yüzde 33 oranında azaltabilecekleri konusunda ikna edilmeleri ve gönüllü olarak bu azaltma çalışmalarına yönlendirilmesi lazım, yönetim sadece açıklamalarla gerçekleşmez” 

İstanbul'da su yönetiminin en zor tarafı İstanbul'un nüfusunun yüzde 65’i Avrupa yakasında, su kaynaklarının ise sadece yüzde 25’inin Avrupa'da olması. 

Su Politikaları Derneği Başkanı Yıldız'a göre bu durum İstanbul Avrupa yakasındaki yoğun nüfusun su talebinin çok yüksek olmasına ve bu talebin de Anadolu yakasından yani 160 kilometre öteden pompalarla su basarak karşılanmasına neden oluyor.

Bu durum su yönetimi maliyeti meselesini ortaya çıkarıyor, Yıldız "Bunun bir dengeye oturması gerekiyor. Sadece barajlar yaparak başka yerlerden İstanbul'a su taşımayı önümüze koyarak bu işin bir sürdürülebilir şekilde yönetilmesini sağlayamayız" diyor.

Profesör Kadıoğlu da benzer bir noktaya değiniyor, arz-talep dengelenmesinin olmadığını anımsatıp “İstanbul'da su havzaları var, bunun besleyeceği bir nüfus var. Bunu çok daha büyük üzerinde bir nüfus yığılmış İstanbul'a. Sanayi ve benzeri... Ve bu suyun talep sürekli talep artışı var. Arz için de bölgedeki bütün sular toplanmaya çalışılıyor. Bu sürdürülebilir bir anlayış değil” diyor. 

Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız'ın bir başka değindiği konu ise arıtılmış su meselesi:

İstanbul'da arıtılmış suyun kullanılması konusunda daha büyük çabalara ihtiyaç var.  Arıtılmış atık su kullanımı ile ilgili İSKİ'nin çalışmaları var. Çok daha hızlı ilerlemeli. Park ve bahçe gibi temiz su kullanılmasını gerektirmeyen her yerde arıtılmış atık su sağlanmalı" 

“Çiftçilere kuraklık yardımı yapılmalı”

Yukarıdaki sözlerin sahibi ise Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar. 

Bayraktar, Türkiye’nin kuraklık dönemine girdiğini belirtiyor, ''Çiftçilerimize kuraklık yardımının yapılması lazım'' diyor.
 

şemsii.jpg
TZOP Genel Başkanı Bayraktar / Fotoğraf: TZOP


Üretimde düşüşe dikkat çeken Bayraktar, Tekirdağ’da yaptığı açıklamada çiftçilerin karşı karşıya kaldığı sıkıntıları şu sözlerle izah ediyor:

Sadece ayçiçeğinde değil, buğdayda da verim düşüklüğü var. Kuraklıktan buğday ürünümüz de etkilendi. Dolayısıyla bu bölge bir afet bölgesi ilan edilmeli' diyorlar. Bu taleplerini de buradan dile getirmiş olalım. Yani bir afet bölgesi ilan edilmesi isteniyor" 

Dünyada kuraklık 4 milyar hektardan fazla alanı ve 110 ülkede yaşayan 1,4 milyar insanın hayatını tehdit ediyor. 

UNICEF'e göre dünya nüfusunun neredeyse 3'te 2'si her yıl en az bir ay şiddetli su kıtlığı yaşıyor.

Çok değil sadece 7 yıl sonra yaklaşık 700 milyon insan yoğun su kıtlığı nedeniyle göç etmek zorunda kalacak.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


2040 yılına kadar dünya çapında her 4 çocuktan 1'i son derece yüksek su stresi olan bölgelerde hayat mücadelesi verecek.

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç da kuraklıktan en çok etkilenen sektörün tarım olacağının altını çiziyor.

Ataç, tarımsal üretimi etkileyen kuraklığın son 20 yılda yüzde 29 arttığını söylüyor.

Türkiye, tatlı suyunun yüzde 70'ini tarımsal üretimde kullanıyor ve bu suyun yüzde 80'ini tasarruflu olmayan vahşi sulama sistemleri ile tüketiyor.

Pek çok uluslararası çalışma Türkiye'nin 2040'ta kuraklık riski sıralamasında ikinci en yüksek risk barındıran ülkeler kategorisinde olduğunu söylüyor.

Ve her geçen yıl önceki yıllara göre daha sıcak ve kurak geçiyor. 

Bu kez alarm zilleri çok daha tedirgin edici ve korku verici şekilde çalıyor.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU