Madencilik okyanus tabanının zengin biyolojik çeşitliliğini tehdit ediyor

ABD’nin Hawaii eyaleti ile Meksika arasında Büyük Okyanus tabanındaki geniş yarık, hala bilinmeyen binlerce türe ev sahipliği yapıyor

Ulusal Oşinografi Merkezi tarafından 24 Temmuz 2023’te sunulan, okyanus tabanında bir deniz hayvanını gösteren bir kare (AFP)

Bununla birlikte yeni araştırmalar, bu türlerin beklenenden daha fazla sayıda ve gelişmiş olduğunu gösterirken, derin deniz madenciliği projeleri karşısındaki savunmasızlığı konusunda uyarıyı da içeriyor.

Maden şirketleri, pilleri ve diğer enerji dönüştürme teknolojileri için gerekli mineralleri içeren, deniz tabanına dağılmış kaya benzeri ‘nodüller’ için Hawaii ve Meksika arasında uzanan Clarion-Clipperton Bölgesi (CCZ) olarak bilinen geniş alana büyük bir ilgi gösteriyor.

Üç bin metreden daha derinde bulunan bu karanlık alan, bir zamanlar gerçek bir su altı çölü olarak kabul ediliyordu. Ancak madenciliğe olan ilgi arttıkça bilim insanları, özellikle son 10 yılda özel şirketler tarafından finanse edilen keşif gezileri sayesinde su altı dünyasının biyolojik çeşitliliğini keşfetmeye yöneldi.

Araştırdıkça ‘sakız sincap’ olarak adlandırılan dev bir deniz hıyarının yanı sıra bir dizi uzun kıllı bacaklı bir karidesten çamurda yaşayan birçok farklı küçük solucan, kabuklu hayvan ve yumuşakçaya kadar daha fazla tür tespit edildi.

Bu keşifler, endüstriyel projelerle ilgili korkuları artırdı. Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi cuma günü, 2025 yılında derin denizlerdeki minerallerin çıkarılmasını düzenleyen kuralları kabul etmeyi amaçlayan bir yol haritasını onayladı. Bu durum, sivil toplum kuruluşlarını dehşete düşürdü, söz konusu kuruluşlar çevreye tehdit olarak gördükleri faaliyetin durdurulması için çağrıda bulundu.

Su altında uzun abisal düzlükler gezegenin yarısından fazlasını kaplıyor, ancak onlar hakkında hala şaşırtıcı derecede az şey biliyoruz. Nature Ecology and Evolution dergisinde yayınlanan araştırmayı yöneten Deniz Biyoloğu Dr. Erik Simon-Lledo, bunların ‘son sınır’ olduğunu söyledi.

Söz konusu araştırmada, Clarion-Clipperton Fay Zonu’ndaki hayvan dağılım haritası çıkarıldı ve daha önce düşünülenden daha karmaşık gruplarının olduğu tespit edildi.

İngiltere’deki Ulusal Oşinografi Merkezi’nden Dr. Simon-Lledo, “Her yeni dalış yaptığımızda yeni bir şey görüyoruz” dedi.

5 bin yeni tür

Çevreciler, bu biyolojik çeşitliliğin derin denizin gerçek hazinesi olduğunu söylüyor ve madenciliğin daha önce bozulmamış devasa tortu yığınlarını hareket ettirerek büyük bir tehdit oluşturacağı konusunda uyarıyor.

Nodüllerin kendileri de özel yaratıklar için eşsiz bir yaşam alanı sağlıyor.

Mayıs ayında Current Biology'de yayınlanan Dr. Erik Simon-Lledo’nun bölgedeki ilk tür envanterini oluşturmayı hedefleyen çalışmasının ortak yazarı olan İngiltere’deki Doğa Tarihi Müzesi’nden Adrian Glover, Clarion-Clipperton yarığı bölgesindeki biyolojik çeşitliliğin benzersizliğinin, bu bölgenin yaşı ve çok geniş alana bağladı.

Şarku’l Avsat’ın Current Biology'den aktardığı çalışma, CCZ'de kaydedilen türlerin yüzde 90'ından fazlasının - yaklaşık 5 bin tür - bilim için yeni olduğu sonucuna ulaştı. Glover, bu bölgenin çeşitliliğinin şu anda Hint Okyanusu’nun çeşitliliğinden biraz daha fazla olduğuna dikkat çekti.

Bilim adamları modern otonom su altı araçlarını kullanarak, mercanların ve denizyıldızlarının yakın akrabaları olan kırılgan yıldızların, Clarion-Clipperton Bölgesi’nin doğu bölgelerinde yaygın olduğunu, ancak deniz hıyarları, süngerler ve yumuşak anemonlar gibi türlerin baskın olduğu daha derin bölgelerde neredeyse hiç bulunmadığını tespit etti.

Lledo, gelecekteki madencilik düzenlemelerinin, hayvanların bölgeye yayılmasının ‘düşündüğümüzden daha karmaşık’ olduğunu hesaba katması gerektiğini söyledi.

Her bin yılda bir santimetre

Glover, nodüllerin muhtemelen milyonlarca yıl içinde oluşmuş olması muhtemeldir ve temelde dibe yerleşmiş köpekbalığı dişi ve balık kulak kemiği gibi sert parçalar olduğunu ve daha sonra, çok düşük konsantrasyonlarda bulunan minerallerin birikmesi nedeniyle çok yavaş bir oranda büyüdüğünü öne sürdü.

Bölgenin aynı zamanda ‘gıda açısından fakir’ olduğu da tespit edildi, bu da çok az sayıda ölü organizma okyanus tabanındaki çamurda çözünmek üzere derinlere sürüklendiği anlamına geliyor. Diğer yandan Glover, Clarion-Clipperton Bölgesi’nin bazı bölümlerine her bin yılda bir yalnızca bir santimetre tortu eklendiğini açıkladı.

20 bin yıl önce sona eren son buzul çağından oluşan Kuzey Denizi’nin aksine, Clarion-Clipperton bölgesinin geçmişi on milyonlarca yıl öncesine dayanıyor.

Madencilikten etkilenen bir ortamın insan zaman ölçeğinde iyileşme olasılığı oldukça zayıf oluyor.

Avrupa Akademileri Bilim Danışma Konseyi Çevre Programı Direktörü Michael Norton, “Temel olarak, bu ekosistemi muhtemelen yüzyıllar, belki de binlerce yıl etkileyecek şekilde hareket ettiriyorsunuz. Zira toparlanma hızı çok yavaş” ifadelerini kullanırken, “Bu konunun büyük bir zarar teşkil etmediğinin iddia edilmesi mümkün değil” ifadelerini de sözlerine ekledi.

 

Şarku'l Avsat

 

DAHA FAZLA HABER OKU