Suriye rejimi kendini bir kez daha adaletin pençesinde buldu

Bu dava, Esad'la barışmadan ve onu uluslar ailesine kabul etmeden önce dünyanın iki kez düşünmesi gerektiğini hatırlatıyor

Dava açmak için tek gereken geçmişteki bir işkence kurbanı (AFP)

Geçen hafta Lahey'de açılan ve çok az dikkat çeken bir dava, uluslararası adalet dünyasında büyük yankı uyandırıyor. Bu dava başvurusu dünya çapında işkence mağdurlarını etkileyebilir ve dünyanın en azılı devlet suçlularının (kendi yurttaşlarını istismar eden ve öldüren rejim liderlerinin) dokunulmazlığına son verme hedefine yaklaştırabilir.

Kanada ve Hollanda, 12 Haziran'da Suriye'deki rejime karşı, onu Birleşmiş Milletler işkenceye karşı sözleşmesini ihlal etmekle suçlayan davalar açtı. Bu tarihi hamle, ilk kez bir devletin bir başka devleti işkence için Uluslararası Adalet Divanı'na (UAD) çağırması anlamına geliyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hukuk uzmanları davayı UAD'de bir ilk olarak nitelendirdi. Bazen Dünya Mahkemesi olarak da anılan kurum, ülkelerin uluslararası anlaşmazlıkları savaşa başvurmadan hükme bağlaması için 1945'te bir forum olarak kurulmuştu. Suriye'nin imzacısı olmadığı Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) aksine Şam, UAD'nin ilk üyelerindendi.

Davanın hazırlanmasında Hollanda'ya yardımcı olan hukuk firması Guernica 37'de uluslararası hukuk uzmanı olarak görev yapan Toby Cadman, "İlk kez bir devlet başka bir devlete karşı BM işkenceye karşı sözleşmesini ihlal ettiği gerekçesiyle dava açıyor" diyor.

UCM'nin önüne getirilen davalar ve evrensel yargı yetkisi kapsamında ulusal mahkemelere getirilen davalar zaten gördüğümüz şeylerdi. Bu farklı. Bu, Suriye devletinin işkenceden sorumlu olmasıyla ilgili.

Kan gölüne dönen ve Beşar Esad'ın demir yumruğuyla yönetilen Suriye, kendisini bir kez daha adaletin pençesinde buluyor. Rusya ve İran'ın desteğiyle, bu tiran 12 yıllık dehşet verici bir savaştan zaferle çıkmayı başardı ve suçlarının sorumluluğundan kurtuldu. Bununla birlikte, Dünya Mahkemesi'nde görülen son dava ve devam etmekte olan diğer kovuşturmalar, Esad'ın eylemlerinin göz ardı edilmeyeceğine dair yankı uyandıran bir hatırlatma işlevi görüyor.

Cadman, Suriye'ye karşı açılan davadaki gerçeklerin, kaybolmuş ve işkence görmüş Suriyeli tutuklularla ilgili BM'nin çeşitli inceleme misyonlarına, araştırma komisyonlarına ve soruşturmalarına dayandığını söylüyor. Hazırlıklar 2020'de başlamıştı. UAD kuralları uyarınca, Kanada ve Hollanda'nın Lahey'e gitmeden önce anlaşmazlıklarını tahkim yoluyla çözmeye çalışmaları gerekiyordu.

Geçen hafta yapılan başvuruda Kanada ve Hollanda, Suriye'yi, 2011'de sivil protestocuları acımasızca bastırmasıyla başlayan ve uzun süreli silahlı mücadele boyunca devam eden "sayısız uluslararası hukuk ihlali"yle suçluyor.

Rejimin sivillere yönelik kimyasal silah kullanımına da atıfta bulunulan dosyada, "Bu ihlaller arasında tutuklulara yönelik iğrenç muameleler, gözaltı yerlerindeki insanlık dışı koşullar, zorla kaybetmeler, cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet kullanımı ve çocuklara yönelik şiddet aracılığıyla... işkence kullanımı ve diğer zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezalandırmalar yer alıyor" dendi.

Dava açmak için tek gereken geçmişteki bir işkence kurbanı. Ancak bu durum sadece geçmişteki günahlarla ilgili değil. Bu, Esad'ın zindanlarında hâlâ çürüyen ve her gün tarifsiz dehşetlere katlanan binlerce tutuklunun savaş narası. Rejime karşı 11 sayfalık dava dosyasında, özellikle etnik köken, kültürel geçmiş, din, toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelime dayalı mağdur gruplarını hedef alan "süregelen ve istikrarlı davranış kalıpları işkencenin sistematik olarak kullanıldığını göstermektedir" deniyor.
 

 

Cadman, "İddialar gerçekten devasa ölçekte işkence yapıldığıyla ilgili" diyor.

Ancak onbinlerce olmasa da birkaç bin kişinin hâlâ risk altında olduğuna dair iddialar da var.

İşledikleri suçlar nedeniyle Suriye rejimi mensuplarının peşine düşmeye yönelik geçmişteki çabalar zaman zaman yargı yetkisine ilişkin sorunlarla karşı karşıya kaldı. Ancak UAD'nin davaya bakma yetkisi olup olmadığına dair çok az soru işareti olacaktır. Yine de UAD, bilfiil mafya tarafından yönetilen bir narko-devlete dönüşen bu devletin iddialara yanıt vermesini sağlamakta zorlanabilir. Cadman "Dava devam edecek" diyor.

Suriye'nin sürece dahil olup olmayacağını bilmiyoruz. Ancak UAD ne olursa olsun devam edecek ve kararlılık gösterecek.

Olası çözüm yolları arasında mağdurlara veya yakınlarına tazminat ödenmesi ve belki de daha önemlisi, mevcut tutukluların serbest bırakılması için bir karar alınması yer alabilir.

Bu dava ve Suriye rejimiyle ihlallerine odaklanan bir dizi başka dava, Esad'la barışmadan ve onu uluslar ailesine kabul etmeden önce dünyanın iki kez düşünmesi gerektiğini hatırlatıyor. UAD davası, Esad'ın hapishanelerinde mahkum kalanların katlandığı kahredici gerçekliği apaçık gözler önüne seriyor. Bu dava, uzlaşmanın, Esad'ın devam eden zulümlerine göz yummak anlamına geldiğinin acımasız bir hatırlatıcısı.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Onur Bayrakçeken

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU