"Anlaşmanın yapılmasını kim engelliyor?"

Gazze savaşının 174. gününde Rus basını gelişmeleri nasıl görüyor?

Görsel: detaly.co.il

Gazze savaşının 174. gününde Rus basını gelişmeleri nasıl görüyor?

Independent Türkçe için 27 Mart Çarşamba günü Rus basınında yer alan haber ve analizleri derledik:
 

Kommersant:

Elnar Baynazarov'un haber-analizi özetle şu şekilde:
 

 

Yemenli Husiler Riyad'ı tehdit etti

Suudi Arabistan'ın ABD ile işbirliğinden korkuyorlar

Yemen hareketinin mevkilerine darbeler indirmesi için kendi hava sahasını ABD'ye kullandırtması durumunda Husiler, Suudi Arabistan'ın petrol alanlarına saldırma tehdidinde bulundular. Burada gerilimin keskin biçimde artması söz konusu olabilir: Nisan 2022'den bu yana ateşkese uyan Husiler ve Suudi Arabistan hatta barış anlaşması imzalamaya hazırlanıyordu.

Husilerin Yüksek Konsey üyesi Muhammed Ali al-Husi, "Ülkemize karşı Amerikan-İngiliz saldırısına yardım ve destek vermesi durumunda Suudi Arabistan bizim hedefimiz haline gelecek" uyarısında bulundu. Krallık şimdiye kadar Kırmızı Deniz'deki ticari gemi navlununu koruyan ve ABD'nin "Gelişimin muhafazası" koalisyonuna katılmadı. Pentagon'un bu girişimine bölgenin büyük devletlerinden ABD'nin Beşinci Filo'sunu ülkesinde bulunduran Bahreyn iştirak ediyor.

Suudi Arabistan, Yemen hareketinin mevkilerine darbe indirmesi için ABD askeri hava kuvvetlerine kendi topraklarını kullandırtmadı. Ancak, Husilerin Siyasi Konsey üyesinin sözlerine göre şimdi Amerikan koalisyonuna katılmaları için ABD bölgenin birkaç ülkesine baskı yapıyor.

25 Mart'ta harekat Riyad'ın başında bulunduğu Arap koalisyonuna ateşkes anlaşması imzalamaya hazır olduğuna ilişkin mesaj gönderdi.

"Savaşla ticaret yapanların yolunu kesmek için" Husiler Suudi Arabistan'ı da aynı adımı atmaya çağırdı. Daha önce Husilerin Ali Lideri Abdul Malik al-Husi Yemen'de nihai ateşkes anlaşmasının imzalanması için üç koşul öne sürmüştü:

"Ablukanın, saldırının ve işgalin" tamamen sona erdirilmesi, esirlerin takası ve zararın karşılanması."

Husilerle olan sorunun çözülmesine nihayet, Riyad'ın da ilgi gösterdiği görünüyor.

İşin özünde Husiler Arap ülkelerine 1973 yaptırımını yinelemeyi öneriyor. O zaman Petrol İhracatsızı Arap Ülkeleri Örgütü dördüncü Arap-İsrail savaşında İsrail'i destekleyen ülkelere hammadde göndermeyi reddetmişti (Mahşer Günü savaşı olarak da bilinmektedir.)

Ambargonun ilk yılında AB ve ABD'de felaket derecede petrol kıtlığı yaşanırken fiyatlar dört misli artmıştı: Varili 2,9 dolardan Ocak 1974'te 11,65 dolara fırlamıştı. Ancak hareketin marjinal kalmasından dolayı Arap ülkelerinin Husi girişimini destekleme ihtimali çok zayıt. Husilerin hükümetini dünyada tanıyan tek ülke İran'dır.


Детали (Detaylar):
 

 

Çatışmalar Şifa Hastanesi bölgesinde devam ederken, Nasır Hastanesi bölgesinde de çatışmaların yaşandığı bildiriliyor

27 Mart sabahı ordu basın birimi İsrail ordusu ve Genel güvenlik servisi askerlerinin, Gazze'nin Şifa Hastanesi bölgesinde savaşı sürdürdüklerini açıkladı.

İsrail savunma ordusu ve Genel güvenlik servisi El-Amal ve El-Karara bölgelerinde askeri hareketleri sürdürüyorlar.

Han Yunus bölgesinde de komando operasyonları sürüyor.

Askeri Hava Kuvvetlerinin uçakları operasyon yapan güçlere yardım amacıyla geçtiğimiz yirmi dört saatte onlarca hedefe saldırı düzenlediler.

Gece Şifa Hastanesi kompleksi bölgesinde sert çatışma yaşandı. Dövüşçüler cerrahi operasyonların yapıldığı kısımda barikatlar kurdular.

Askeri kumandanlık bu binaya havadan saldırı düzenleme önerisini ret yanıtı verdi. Dövüşçülerin teslim olması için askerler binayı yaktılar.

Daha önce Gazze sakinleri İsrail savunma ordusu askerlerinin Han Yunus'taki Naser Hastanesi'nin bulunduğu bölgede operasyona başladığını duyurmuştu.
 

Yosi Melman'ın analizi özetle şu şekilde: 
 

 

800 teröriste karşılık 40 rehine: Bu anlaşmanın yapılmasını kim engelliyor?

Bu anlaşmanın imzalanması için İsrail'e Sinvar lazım. Kararları özellikle Katar olmak üzere Hamas'ın yurtdışında bulunan liderleri değil o alıyor.

Sinvar olmadan İsraillin görüşme yapacağı hiçbir kimse yok, bu durum ise rehinelerin serbest bırakılmasına ilişkin zaten imzalanma şansı yüksek olmayan anlaşmanın yapılmasını daha da azaltabilir.

İsrail istihbaratının üst düzey temsilcilerinin ve konuşmaya muvaffak olduğum emekli Tuğgeneral Nizan Alon'un başında bulunduğu Operatif Karargah'ın düşüncesi bu.

Görüşmelerin katılımcıları arasındaki irtibat aşırı karmaşık ve kafa karıştırıcıdır. İşin özünde burada sekiz taraf var. Gazze'de Hamas ile irtibat kurmak için Burns, Kemal ve At-Tani, İsmail Heniyye, Halid Meşal ve Musa Abu Marzuk'a başvuruyorlar.

Onlar örgütün Londra ve Ankara'da bulunan diğer liderleriyle istişarelerde bulunuyorlar (bu irtibatlara Türk istihbaratının temsilcileri de katılıyor). Böylece anlaşma konusundaki öneriler Sinvar ve onun yakın çevresine iletiliyor.

İsrail anlaşmanın hukuki yanlarıyla özellikle ilgileniyor. Görüşme grubunun çalışmasına avukat Yosi  Benkel ve emekli Albay Gilad Şer katılıyor.Şer rehinlerin aileleriyle irtibattan sorumlu.

İsrail de görüşmelerin gidişatını yavaşlatıyor ancak bu, çoğu zaman Netanyahu'nun iş tarzıyla ilintili oluyor.  O, genelde kendi siyasi çıkarlarını ön plana çıkarıyor.


İhtimal: 110 rehinenin sadece yarısı hayatta

İsrail savunma ordusunun verdiği bilgiye göre Hamas'ın elinde 134 rehine bulunuyor. Onlardan 34'ü 7 Ekim'de veya kaçırıldıktan bir süre sonra katledildi. Onların cesetleri Gazze Şeridi'nde tutuluyor. Hayattaki 100 rehinenin 10'u yabancı (8 Tayland vatandaşı, Nepal vatandaşı ve hem Meksika hem de Fransa vatandaşlığı bulunan şahıs).

Yaklaşık bir ay önce hayattaki 90 İsraillinin 20'sinin durumunun kritik olduğu belirtilmişti. Kesinleştirilmiş bilgiye göre halihazırda onların 60-70'i hayatta

Hamas liderlerinin imhasına ilişkin Netanyahu'nun açıklamaları yanı sıra, hayatta kalan rehinelerin listesinin verilmesi talebi de görüşmelerin ilerlemesine yardımcı olmadı. 

Askeri istihbaratın üst düzey temsilcisi "Bu durumun anlaşmaya varılmasını engellediği açıktı" diye görüş belirtti.

Netanyahu defalarca görüşmelerin gidişatını Ganz ve Aysentok'tan sakladı. O, Nizan Alon'a ve Mossad Başkanı David Barnea'ya arabulucularla buluşmaya gitmeyi yasaklamış veya onları kimi yetkilerinden mahrum etti.

Güvenlik güçleri yöneticileri Netanyahu'ya karşı genel bir pozisyon belirlediler. Onların görüşüne göre rehinelerin kurtarılması yüksek moral değerine sahip olup önemli stratejik anlamı var.

Öyle veya böyle güvenlik güçlerinin yöneticileri bu kez de anlaşmanın yapılamaması –hem de Hamas'ın dik başlılığı değil Netanyahu'nun suçundan- sadece Başbakanın davranışlarının ortaya çıkardığı öfke artacaktır.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU