Toplumsal hafızanın tanığı: Dersim'de bir kütüphane

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Mesut Özcan, 24 yıl özellikle Dersim tarihi, kültürü ve dili üzerine çalışmalar yaptı. Sanat ve edebiyat alanındaki kitapları da dahil, 17 yayımlanmış kitabı bulunuyor.

Gülen Cemaati'nin yarattığı boğucu baskı ortamından ayrılarak 1999'da Ankara'da Kalan Yayınları'nı ve hala yayını devam eden Munzur Dersim Etnografya Dergisi'ni çıkarmaya başladı.

2005'te ise, Kırkbudak Anadolu Halk İnançları Dergisi'ni çıkardı.

2008 yılında TRT 6'da yayımlanan 11 bölümlük "Verva Tij" (Güneş'e Doğru) adıyla, bir belgesel, 2020 yılında ise, 1980'den günümüze özellikle Dersim'de Alevilere yönelik izlenen politikaları anlatan ve 5 bölümden oluşan "Yola Düşen Karanlık" isimli bir belgesel yaptı ve bu belgesel Can TV'de yayımlandı.

2015 yılında sahibi olduğu Munzur dergisinin yönetim yerini ve bazı şair, yazar ve siyasetçilerin kütüphanelerini, arşivlerini topladığınız çeşitli mektup, belge ve fotoğraflarla birlikte Dersim'e taşıdı.

2021'de "Vecihi Timuroğlu Kütüphanesi ve Sergi Salonu"nu kurdu. 

Bu arada, "Dersim'in Yüzyılı -1890-1999" adlı bir albüm kitabını da çıkarma hazırlığı içinde.

Doğrusu yoğun çalışma temposundan etkilenmemek mümkün değil.

Üstelik bütün bu çalışmaların temelinde kapsamlı bir kütüphane ve arşiv çalışması üzerinden memleketin, özellikle de Dersim'in tarihsel/toplumsal hafızasını inşa edilmesine derinliği olan katkı sunma düşüncesi son derece değerli.  

Independent Türkçe için Mesut Özcan ile konuştuk.
 

1711220852432.jpg
Mesut Özcan, Independent Türkçe için Celalettin Can'ın sorularını yanıtladı

 

Şu soruyla başlayalım: Dersim'de bu kütüphaneyi kurmaktaki amacınız nedir?

Dersimliyim. 20 yaşında başladığım Dersim tarihi ve kültürü üzerindeki araştırmalarıma, yaşım 54 oldu hala devam ediyorum. 

Bu kütüphaneyi kurmamın özel bir nedeni de var: 1984-1985'te burada lisede okuyordum. O yıllarda şiirler, öyküler yazıyordum. İyi bir şair, iyi bir öykü yazarı olmayı hedefliyordum. 

Bir iki tane gazete bayii vardı. Dergiler de o gazete bayilerine geliyordu. Fakat edebiyat dergilerinden çok cemaat dergileri, dini içerikli yayınlar satılıyordu.

Hiç unutmam; bir gün her hafta, her ay yeni dergiler geldiğini ama hepsinin aynı dergilerin yeni sayıları olduğunu fark ettim.

Bunun üzerine bayilerde yeni dergi arayışına girdim ve yeni olduğu sanısıyla bir dergi satın aldım.

Poşetli olduğundan açıp bakmadım. Evde açıp baktığımda hepten dinden, İslam'dan bahseden bir dergi olduğunu gördüm.  Adını da hiç unutmam: "Sızıntı..."

Benim istediğim böyle bir dergi değildi. O yıllarda bugün olduğu gibi internet, bilgisayar vs. yoktu. 
Sonradan ortaya çıktı ki, dönemin valisi Kenan Güven de zaten Kur'an kursları için çocuk topluyormuş.

Dersim'den tam da o yıllarda toplanıp Kur'an kurslarına gönderilen çocuklarla ilgili konuyu araştırınca, Kur'an kurslarına yaklaşık 5 bin Alevi çocuğu gönderildiğini öğrendik.  

"1980'den günümüze Tunceli'de Cemaat Örgütlenmesi" ile "Darbe Yıllarında Dersim" isimli kitaplarım o dönemin ürünü sonucu olarak ortaya çıktı.

Tunceli kent merkezinde bir halk kütüphanesi vardı, yok değildi. Şaşırtıcı olan bilimsel içeriği olan herhangi bir kitap olmadığı gibi, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, Aziz Nesin gibi değerli yazar ve romancılarımızın dahi kitapları yoktu.

Dersim'de 12 Eylül darbesi ile birlikte Gülen Cemaati'nin dinsel yönlendirme ve dergilerinin Dersim'de satılıyor olması izlenen özel bir politikanın sonucuydu.

O yıllarda kendi memleketimde, Dersim'de şiirlerimi, öykülerimi yayımlayacak bir dergi bulamayışımı hatırladıkça içim acır.

Yıl 1993… Gülenci cemaatinin yarattığı baskıcı atmosfer altında kendimi ifade edememe halet-i ruhiyesi içinde Dersim'den ayrıldım. Ankara'ya gittim.

Çok istediğim halde Dersim'de yapamadığım yayıncılığı Ankara'da yapmaya başladım. Kalan yayınlarını kurduk. Munzur dergisini çıkardık.

Fakat Dersim'le bağımı hiçbir zaman koparmadım. Geldim, kaldım, derlemeler, söyleşiler yaptım. Gördüm ki, Vali Kenan Güven'in politikaları Dersim'de aynen devam ediyor.

Yine o zamanki adıyla Gülen Cemaati, Dersim'de dershaneler açmış, okullar açmış, iş yerleri açmış. Cemevinde oldukça etkin, üniversite kurulmuş ama üniversite cemaatin arka bahçesi gibi anlatılıyor vs. vs.

Yanılmıyorsam 2000'li yıllarda, Dersim'de başlayan göçten dolayı, kimi kurumlar tarafından o yıllarda "Dersim'e dön" çağrıları yapılmıştı.

1990'lı yıllarda yakılan yıkılan köylerden Dersim merkezine gelenler, her bakımdan çok zor durumda kalmıştı. Her şeyini bırakıp canını kurtarmanın derdine düşmüşlerdi.

Bir yolunu bulup gidebilenler yurt dışın gitmiş, gidemeyenler ise büyük şehirlere göç ederek büyük şehirleri bir kurtuluş mekânı olarak görmüşlerdi.

Yapılan bu çağrı, belli dönüşler sağlada da istenilen sonucu vermedi. 
 

 

Mesut Özcan'ın tutumunu da öğrenmek isterim, ne dersiniz?

2015'te Dersim'e geldim, yerleştim: Devamla 2000 yılından bu yana çıkardığımız Munzur Dersim Etnografya Dergisi'nin yönetim yerini de Dersim'e aldık ve dergiyi Dersim'den çıkarmaya başladık.

Bununla birlikte burada bir kütüphane, bir hafıza merkezi kurmayı amaçladık. Bu kütüphane ve hafıza merkezi sadece Dersim'le ilgili olmayacaktı. Memlekete ait bir kütüphane, bir hafıza merkezi olmalıydı. Şimdi, birlikte yaptığımız da tam olarak bu.


Peki neyi amaçlıyorsunuz? Ne yapmak istiyorsunuz?

Sanat ve edebiyat ürünlerine, yani bir kitaba, bir şiire, bir öyküye ya da romana sadece "sanat ve edebiyat ürünü" diye bakmamak gerekiyor. Bir fotoğrafa, sadece "Bu bir fotoğraf" dememek gerekiyor.  

Sanat ve edebiyat ürünleri, kendi dönemlerinin tanığıdırlar. Sadece kendi dönemlerinin kültürel birikimini anlatmazlar; o yıllarda toplumun kültürel, siyasal durumunu, hayatı algılayış biçimini, düşünce ve davranış kalıplarını aktarırlar. Yanı sıra yokluğu, yoksulluğu, toplumsal mücadeleyi dile getirirler.

Toplumun, özelde Dersim'in bir ortak hafızaya ihtiyacı var. Bu ihtiyaca yanıt vermek için kapsamlı bir Kütüphane oluşturmayı amaçlıyoruz.

Kütüphane, hafızanın arşividir, yaşanmış zamanların tanığıdır. Toplumsal hafızayı kurmanın ve korumanın çeşitli biçimleri vardır. Sanat ve edebiyat, yaşadığımız ama farkına varmadığımızı gerçeği yüzümüze vuran, yani bizi bizimle yüzleştiren bir alan oluyor.

Günümüzde siyasi iktidar, mevcudiyetini sürdürebilmek için kendi sanatçısını yaratıyor. Çünkü sanat bir yerde propaganda aracına de dönüştürülüyor.

Bunu yaparken iktidar neyi amaçlıyor? Mesela, bugün "yandaş" diye addedilen sanatçılarla, edebiyatçılarla, sinema sektörüyle amaçlanan nedir?  

Her iktidar, bir önceki iktidarın devamı olsun ya da olmasın onun bıraktığı izin, etkilerin üstünü örtmek, unutturmak, süreci kendisiyle başlatmak ister.

Maalesef bu tutum iktidar etme biçimine tekabül eden bir eğilimdir. Bu eğilimin icra edilmesi toplumsal belleği yaralasa, hatta sıfırlama tehlikesi taşısa bile tarihi kendiyle başlayıp bitirme eğilimi vazgeçilmez bir eğilimdir. İktidarı sürdürebilmek için gerekli görülen bir eğilimdir.  
 

 

Kütüphaneye gelince…  Sergi salonuyla, oluşturmayı planladığımız hafıza merkezleriyle dağılan, köklerinden kopan halkımıza geçmişini hatırlatmayı amaçlıyoruz.

Halkımızın kökünü, nereden gelip nereye gittiğini, uzun tarihi yolculukta, ne yaşadığını, nasıl yaşadığını, bireyden topluma doğru hatırlatmayı amaçlıyoruz.

Kısacası gerçeğe, yaşanmışlıklara dayalı bir hafıza oluşturma ve oluşturma biçiminin bilimsel bir izahını yapmak istiyoruz.

Dünyanın her yerinde de kurulan kütüphaneler, müzeler, sergi salonları, hafıza merkezlerinden öğrenmek, öğrenilmesini sağlamak istiyoruz.

Bunun ötesinde bilimi, tarihi, sanatı ve edebiyatı hatırlatmak istiyoruz. Okumanın, okutmanın, gücünü göstermek istiyoruz. Bu bir güç olmazsa, her iktidar, kendi sanatçısını, edebiyatçısını, tarihçisini var etmeye çalışır mı, bunun doğru anlaşılmasını istiyoruz.

"Toplumsal Hafızanın Tanığı, Dersimde Bir Kütüphane" için destek çağrısına ses verelim…
 

 

Kütüphanemizde birkaç bölüm oluşturabilecek materyal var. Örneğin, imzalı kitaplar müzesi oluşturmak isteriz. Birkaç bin imzalı kitap var bizde. Mektup müzesi oluşturmak isteriz.

Birkaç bin mektup, el yazısı not vs. var. Alevi ve Bektaşi Yazma Eserler Müzesi ya da bölümü oluşturmak isteriz. Yaklaşık 200 adet yazma eser var. Yine 20'ye yakın Alevi ve Bektaşi inancına ait levha var.

Dersim için ise, iki şey düşünüyoruz: Birincisi, Dersim İnanç Müzesi oluşturmak. İkincisi ise, Dersim Hafıza Merkezi oluşturmak…

Bütün bunları bugün oluşturma kapasitemiz var. Umarım ki, kurmak için başvurduğumuz ve tescilini beklediğimiz vakfımız (Sanat, Edebiyat, Tarih ve Kültür Araştırmaları Vakfı - SETKAV) tescil edilir ve bu projelerimizi bir bir hayata geçiririz arkadaşlarımızla birlikte. 


Kütüphanenizde kaç kişinin kitapları-kütüphanesi bulunuyor? Neler var?

Kütüphanemizde 10'un üzerinde şair, yazar, siyasetçinin kütüphanesi ve arşivi var.

Vecihi Timuroğlu'nun, Doç. Dr. Abidin Emre'nin, Dr. Ergin Günçe'nin, Dr. Ali Nejat Ölçen'in, Prof. Dr. Cevat Geray'ın, Prof. Dr. S.Kemal Kartal'ın, Fehim Uluç'un, Serdar Karaman'ın, Işıtan Gündüz'ün, Abdullah Nefes'in, Aytül-Tuncer Uçarol'un, Av. Hıdır Özcan'ın, Doç. Dr. Osman Gürel'in, Dr. Mehmet Yıldırım'ın, Elif Erkan'ın ve Mesut Özcan'ın kütüphaneleri ve Mehmet Aydın'ın, Prof. Dr. Yılmaz Özkan'ın, Erol Demiröz'ün, Hüseyin Elçi'nin, İbrahim Demirel'in, Fatma Zühal Aksoy'un kitaplıkları bulunmakta ve her dostumuzun kütüphanesi ve kitaplıkları ayrı ayrı korunuyor. Kütüphanemizde toplam olarak 60 binin üzerinde kitap bulunuyor.

Ayrıca mektup, fotoğraf ve belge veren dostlarımız da var. Onlar adına da kütüphanemiz içerisinde yer alan Yusuf Cengiz Sergi Salonu'nda bölümler oluşturuldu ve sergi için alınanlar Yusuf Cengiz Sergi Salonu'nda sergileniyor.

Örneğin, Attila Aşut Masası, Hasibe Ayten Masası, Mustafa Şerif Onaran Masası, Ali Ekber Ataş Masası, Meluli Baba Masası, Karerli Mehmed Efendi-Ali Rıza Erenler Masası gibi.  

Tabii, kütüphanelerini aldığımız şair ve yazarların da kendilerine yazılan mektup, fotoğraf ve kişisel eşyaları da yine onlar adına oluşturulan masalarda yer alıyor ve onlar da sergi salonumuzda sergileniyor. 

Sergilenenler arasında mektup ve şiirleri olanlar arasında Cemal Süreya, Abdullah Nefes, Ahmed Arif, Nâzım Hikmet, Attila Aşut, Ahmet Özer, Hasibe Ayten, Mehmet Yaşar Bilen, Adnan Yücel, Radi Fiş, Can Yücel, Bülent Ecevit, Vecihi Timuroğlu, Ergin Günçe, Talip Apaydın, Fakir Baykurt, Necati Cumalı, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Külebi, Demirtaş Ceyhun, Abdullah Rıza Ergüven, Vedat Günyol, Metin Demirtaş, Ali Ekber Ataş, Nihat Behram, Ataol Behramoğlu, Muzaffer İlhan Erdost, Radi Fiş, Meluli Baba, Ümit Kaftancıoğlu gibi şair ve yazarlar da var.

Ayrıca Adnan Menderes, Ali Nejat Ölçen, Deniz Baykal, Mehmet Ali Demir gibi siyasetçilerin de el yazısı mektupları sergileniyor.

Kütüphanemizde çoğu Alevi ve Bektaşilikle ilgili olmak üzere, yaklaşık 200 adet yazma eser bulunuyor. 

Kütüphanemiz içerisinde ayrıca yerli ve yabancı ressamlara ait yaklaşık 100 tablo sergileniyor.

Kütüphanemizin çalışma odası ise, heykeltıraş Nurettin Orhan adınadır. Nurettin Orhan Elazığ'da yaptığı heykelleri kaldırılan bir heykeltraş.

Nurettin Orhan'ın oğlu Uygur Orhan, zamanında babasına bazı ressamların hediye ettiği tabloları kütüphanemize bağışladı. Bunlar, kütüphanede sergileniyor.

Uygur Orhan'ın, bir yarışma için İstanbul Büyükşehir Belediyesine gönderdiği fakat depoda unutulan Nâzım Hikmet heykeli de kütüphanemizdedir. 

Dersim'e ilişkin ise, özellikle 1900 yılında başlayıp günümüze kadar gelen nitelikli bir arşivimiz olduğunu söyleyebiliriz. Her döneme ilişkin fotoğraf, belge, gazete, mektup vs. var.

Eskiden kullanılan bazı günlük eşyalar da kütüphanemizdedir. Örneğin, yaklaşık bir yüzyıllık bakır sefer tası, yine bu yıllara ait çanak, tabaklar, ağaç oyma eşyalar, eski cacimler, keçi kılından ve kök boyadan yapılan dokumalar… 

Dersim Alevi inancına ait bazı objeler de kütüphanemizdedir. 

Yukarıda da belirttiğimiz üzere, her kütüphane döneminin tanığıdır. Örneğin, sağ, muhafazakâr bir kişinin kütüphanesi de değerlidir, sol, sosyalist  bir şairin, yazarın kütüphanesi de... 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU