Yargı için son perde

Özgecan Sırma Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: TİP

Gazi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Şerafettin Can Atalay'ın vekilliği düşürüldü.

Yasama organı tarafından dahi hukukun tanınmadığına böylece şahit olduk. 

Madde 153 uyarınca;

Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.


Bu maddeyi anlamak için hukukçu olmak mı gerekiyor?

Hayır!

Apaçık madde Anayasa Mahkemesi kararlarının YASAMA ORGANI dahil herkes için bağlayıcı olduğunu düzenliyor.

Peki ya bireysel başvuru ortadan mı kalktı?

Hayır!

Anayasa 148'inci madde uyarınca kişilerin bireysel başvuru hakkı da bulunuyor.

Peki bu denli hukuksuzluklar ne cüretle yapılabiliyor? 

Yargıtay 3. Ceza Dairesi Can Atalay kararına karşı, manifesto gibi parmak sallayan bir karar yazıp, Anayasa Mahkemesi kararını terör söylemleri ile eş tutup, "hukuki değeri yoktur" şeklinde karar yazabilip, akabinde yargılanmadıkları, mahkemeler arası görüş farklılığı diye yumuşatmaya çalışan bir kısım erkler olduğu sürece bu ülkede hukuk var demek, mümkün değil.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kaldırdığı balyoz, Bekir Bozdağ tarafından gazi mecliste indirildi.

Kimsenin bu hukuksuzluğa aracı olmak istemediği, okumayı kabul etmediği karar metnini Bekir Bozdağ okudu. Tarih kendisinin de ismini böylece yazdı!

En acı tarafı ise Bekir Bozdağ'ın bu ülkede adalet bakanlığı yapmış olması…

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Yargıda fetret dönemi" diye isimlendirdiğim süreç, bu vekillik düşürme kararı ile son perdesini yaşadı ve çöküşe geçti.

Artık uygulanmayan, atıl bir anayasamız ve bireysel başvurumuz, Anayasa Mahkemesi kararlarımız var. Öyle ki bunu, yasama organı da teyit etti

O halde biz nasıl uluslararası platformlarda ve mahkemelerde hukuk devleti olarak kabul görebiliriz?

Peki ya hukuk olmayan bir ülke yatırımcı nasıl gelir?

Şerafettin Can Atalay meselesi şahsından bağımsız bir hâl alarak, herbir vatandaşın hukuk güvenliğini ilgilendiren hale geldi.

Hukuk devleti olmak ve gerekleri ile yansımaları da yine ülke için bağlayıcı bir hâl aldı.

Bütün bunlar yaşanır iken ses çıkarmak, eyleme geçmek bizatihi vatandaş olmanın gereğidir.

Ancak elbette başta barolar, siyasi partiler gereğini yapmakla yükümlü.

Süslü cümleler ve birkaç sosyal medya paylaşımı ile geçiştirilemeyecek kadar önemli düzeydeki bu yaşananlar karşısında hesap sorulmalı.

George Orwell sözleri ile bitirmek isterim;

Aslında hiçbir şey yasa dışı değildi, çünkü artık yasa diye bir şey yoktu.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU