Nankörler, kediler, insanlar ve diğer saçmalıklar!

Prof. Dr. Uğur Batı Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraflar: Unsplash / Düzenleme: Independent Türkçe

Ben Profesör Doktor Uğur Batı.

Karar Bilimi Uzmanıyım.

Ve burada sanat, kültür, ikna, idealar ve diğer bazı düşünce patlamaları kaleme alıyorum.

O zaman daha sorulurken cevaplanamayan soruların köşesine hoş geldiniz.


Bugünkü konumuz nankörlük!

Ah nankörlük ah…

Bir kere, nankörlük sevginin mezarıdır… 

İçinizdeki "kötüyü", "karanlığı", "iyiyi", "şefkati", "tevazuyu", "zavallıyı", "müşriki", "müteşekkiri", "hınzırı", "kifayetsizi", "muhterisi", "cahili", "nankörü" ve diğer her duyguyu bir fotoğraf karesinde görebilir misiniz?

Gösterebilir misiniz?

Nankörlük ne?

O, yapılan iyiliği unutma hali, güçsüzlük, zavallılık, zayıflık, kısırlık.

Nankörlük "içerisinde yeri olmayan şeytanlarla yaşayan, yalancı, dolandırıcı, divane"nin ta kendisidir.

Böyle misin?

İyi niyete kötülükle karşılık verdiğin oluyor mu?

İnsanların umutlarını örseliyor musun? 

Balzac'ın şu şahane cümlesini tüm duvarlara kazımak gerek:

İnsanlara, onları size nankörlük yapmaya mecbur bırakacak kadar büyük iyiliklerde bulunmayın.

Doğrusu bu cümleyi okuduğumda çarpıldım.

Eğer bu fırsatı kaçırırsan, kalbin benim iskeletim kadar kırılgan hale gelecek...


"Nankör", Farsça bir kelimedir. Farsçada "nānkūr" şeklinde telaffuz edilir.

İnsanların ve kedilerin isimlerinin önüne gelen bir sıfattır, lakin bildiğimiz insana hastır!

Bu kelime, kişilerin karakterlerine, duygularına, yaşayışlarına, konuşmalarına ve hareketlerine göre ifade edilir.

"Nankör insan" yapılan iyiliklerden anlamayan bir insandır. Bu tür insanların hem kendisine hem de çevresine pek yararları dokunmaz.

Nankör (nân-kör); "Gördüğü iyiliği unutan; tuz, ekmek hakkı bilmeyen" demektir.

Halkımız, "nankör"e "namkör" der. Annem de kızdığı zaman "namkör" derdi.

Nankörlük, insanoğlunun en büyük kusurlarından biri.

"Hiçbir iyilik, karşılık beklenerek yapılmamalı" diye inanıyor olsak da zor bir anında güvendiğin dağlara kar yağması kötü bir şey. 

Nankörlük öyle kolay bir sanat değil;

Bu sanatta temayüz etmek için bellek, vicdan ve ar yeteneklerinden uzak olmak, uzak durmak gerekir.

Yoksa her insanda bellek yeteneği, vicdan erdemi ve ar duygusu bulunur, vardır.

Kavramsal açıdan incelendiğinde insani bir tutum olarak gözükse de dünyada beyin taşıyan tüm canlıları ilgilendirir.

Hatta bu canlılar coğrafyasında oluşturulan en vahim harfler bütünüdür. En yakışmayanlardan biridir bir dile belki de.

Dert olan,  bir şeylerin karşılıksız kalmasıdır. İnsanların verilen emeklere, yapılan fedakarlıklara rağmen yapabileceği kötü bir davranış biçimi.

Bencillikle birlikte süper bir ikili olurlar! Genellikle kedilerde değil, insanlarda görülen bir özelliktir.

Evlerimizde beslediğimiz köpekler dahi belli bir süre eğitildikten sonra sahiplerine sahipliklerini hissettirir.

Tamam köpeklerde de beyin var, onlar da bir yerde nankör, ama onların nankörlüğü kendilerine.

Peki, insanın öyle mi?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Nankörlük hali insanda ihanet dizgesi doğurur ve zamanla huy ve mizaca dönüşür.

Bu da kişilik özelliği olarak yıkıcı davranışlarla bireylere zarar veren sonuçlar doğurmaya başlar.

Nankörlük marazi bir durumdur, yapılan iyiliklere, sahip çıkmalara, gösterilen saygı ve sevgiye karşılık vermeden kötülük yapma girişimlerinin tefrikasıdır.

İnsanda vefayı öldürür. Vefa yoktur. Minneti katleder. Kendini düşünme, kendi çıkarları peşinde koşma, başkasını düşünmeme, genelde bencillik, sonuna ulaşır.

İnsanın bununla karşılaştığında cümlelerinin duvara karşı intihar ettiğini görür. 

İnsan… Nankör olmasa harika olur...

Dostoyevski ile sona yaklaşalım.

Mutlu anlarını, kusursuz deneyimlerini, acılarını, vicdanını, kırıklıklarını, heyecanlarını, paylaşacak kimsesi olanlar, maruz kaldıkları sıkıntılardan, başlarına gelen afetlerden daha az etkilenirler.

Psikolojik dirençleri daha yüksek olur. Hayatlarını paylaşacak kimsesi olmayanların, kimsesizlerin travmaları ise kolay kolay iyileşmez.

Akla burada Dostoyevski gelir.

Dostoyevski, "Suç ve Ceza"da arkadaşını, maddiyatını, işini, saygınlığını kaybeden alkolik bir eski memur Marmeladov üzerinden anlatır sefaleti, kişiliksizliği…

Travma yaşayan Marmeladov, bu travmasını Raskolnikov'a şöyle anlatır:

Sayın beyefendi, fukaralık ayıp değil; bunu bilirim. (...) Ama sefalet, sayın beyefendi, sefalet ayıptır. Bir insanın artık gidecek bir yeri olmaması ne demektir bilir misiniz? Her insanın dara düştüğünde çalacağı bir kapı bulunmalı değil midir? Eğer çalacağınız bir kapı yoksa sefalete düşmüşsünüz demektir. Anlıyor musunuz, efendim, dönecek hiçbir yeriniz olmadığında bunun ne anlama geldiğini anlıyor musunuz?


Marmeladov'un sorusu aniden aklına geldi;

Çünkü her erkeğin dönecek bir yeri olmalı...


Bitirelim:

Bir insanın ruhunun köreldiğini anlamam için sözlerimin intiharına tanık olmam gerekmiyordu.

Evvelinde gördüm ruhunun köreldiğini, nankörlüğünü bana göstermişti çünkü onun.

Nankörlüğü insan başta kendine sonra en yakınına gösterir. Yaratıcı, nankörlüğün en büyüğünü kendisine kulu tarafından gösterileni olarak görür.

Sebep?

Bir kulun en yakını yaratıcısıdır ya. Hani şu şah damarımızdan bile yakın olan…

Nankörlük, "iyilik yapana kötülük yapmak", insanî bir sükût halidir. Marazidir.

Aşırı haldeki bir iç bozulma ve manevî hastalanmadır.

"Değer bilmezlik" insana ait olmamalıdır ve bu kötülükle birleşen güçlü bir enerjidir aynı zamanda.


Neyse. Bitiriyorum. Bitiyorum!

Başlarken demiştim;

Ben Profesör Doktor Uğur Batı.

Karar Bilimi Uzmanı ve 3 boyutlu düşünce ahtapotuyum.

Ve hepinize şöyle sesleniyorum:

Biz size düşünmeyin demiyoruz, hobi olarak yine düşünün.

Ve büyük düşünün ki seneye de düşünürsünüz!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU