Hindistan'da kadınların politikaya ve kamusal yaşama katılımını güçlendirme çabaları

Dr. Duygu Çağla Bayram Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Naveen Jora/The India Today Group

Hindistan, odak noktasını kadınların kalkınmasından kadınların liderliğindeki kalkınmaya kaydırarak, kadınların politikada ve kamusal yaşamda karar alma süreçlerinin her düzeyinde tam ve etkili katılımını ve liderlik için eşit fırsatlara sahip olmalarını hedefliyor.

Hindistan'da 20 Eylül 2023'te Kadınlara Özel Rezervasyon Yasası olarak ifade edilen 2008 Anayasa (106. Değişiklik) Tasarısı, Parlamento Özel Oturumu sırasında Kabine'den yeşil ışık aldı ve ardından Lok Sabha (alt meclis) tarafından kabul edilerek, cumhurbaşkanlığının onayıyla da "Nari Shakti Vandan Adhiniyam 2023" olarak yasalaştı.
 

Yeni Delhi'deki Parlamento binasının görünümü.jpg
Yeni Delhi'deki parlamento binasının görünümü

 

Bunun ayrıca Hindistan'ın mayıs ayının sonunda açılışı yapılan yeni parlamento binasında yasalaşan ilk önerge olması açısından da sembolik bir anlamı var.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Jagdeep Dhankhar, ulusun babası Mahatma Gandhi'nin "Hindistan'da kadınlar kamu yaşamında yer almadığı sürece ülke için kurtuluş olamaz" sözlerinden yola çıkarak, Gandhi'nin hayalini gerçekleştirdiklerini söyledi.

Hindistan'ın politik sisteminde cinsiyet eşitliği ve kadınları güçlendirme arayışı ile yürürlüğe giren Nari Shakti Vandan Adhiniyam isimli bu yasa, Lok Sabha (alt meclis),Vidhan Sabhalar (Birlik devletlerinin yasama meclisleri) ve Delhi Ulusal Başkent Bölgesi Yasama Meclisi'ndeki toplam sandalyelerin üçte birinin, yani yüzde 33'ünün Planlanmış Kastlara (SC'lere) ve Planlanmış Kabilelere (ST'lere) mensup kadınlara ayrılmasını zorunlu kılıyor.

Uygulanmaya başlamasından 15 yıl sonra sona erecek olan bu yasa, Lok Sabha'daki kadın temsilcilerin sayısını 181'e, Vidhan Sabhalardaki kadın yasa koyucuların sayısını 2 bine çıkarmayı hedefliyor.
 

Devlet Yasama Meclislerindeki (Vidhan Sabhalardaki) Kadın Temsilcilerin Yüzdesi (31 Aralık 2021 itibarıyla)
Devlet Yasama Meclislerindeki (Vidhan Sabhalardaki) Kadın Temsilcilerin Yüzdesi (31 Aralık 2021 itibarıyla)

 

Yasanın uygulanması, mevcut seçim bölgelerini yeniden belirlemeyi amaçlayan sınırlama çalışmasından sonra yürürlüğe girecek ve bir sonraki sınırlandırma çalışmasının ise 2026 yılından sonra yapılacak ilk nüfus sayımından sonra yapılması öngörülüyor.

Hindistan'da kovid salgını nedeniyle gerçekleştirilemeyen 2021 nüfus sayımının 2027'de gerçekleştirilmesi planlanıyor ki bu da Lok Sabha ve diğer devlet yasama meclislerinde kadınlara yönelik yüzde 33'lük kotanın 2027 nüfus sayımından sonra uygulanacağı anlamına geliyor.

Tarihsel bağlamda Hindistan'da bu tasarı ilk olarak 2008 yılında kadınların karar alma organlarında yetersiz temsil edilmesine yönelik çığır açıcı bir girişim olarak gündeme alınmıştı.

Ancak 2010 yılında Rajya Sabha (üst meclis) tarafından kabul edilmiş ve kullanılan 187 oy arasında yalnız bir karşı oy alarak üçte iki çoğunluk elde etmiş olsa da Lok Sabha'nın (alt meclisin) feshedilmesi nedeniyle burada oylanamadığı için yürürlükten kalkmıştı.

Biraz daha geriye saralım. 2008 öncesinde de Hindistan'da 1996, 1998 ve 1999 yıllarında kadınlara sandalye rezervasyonunu sağlamaya yönelik yasa getirme girişimleri görülüyor.

Bunların dışında, 2001 tarihli Kadınların Güçlendirilmesine İlişkin Ulusal Politika ve 2015 tarihli Hindistan'da Kadınların Statüsü Raporu gibi çalışmalar, parlamento ve devlet meclislerinde (Vidhan Sabhalarda) kadınlara sandalye ayrılması ihtiyacını gündeme taşıyordu.

Ancak 2008 Anayasa Tasarısı'nın yürürlükten kalktığı sonraki süreçte de hükümetler -genelde seçim kampanyalarında seçim vaatlerinden biri olarak- yasama organlarında kadınlara yönelik rezervasyonları sunma sözü vermiş olsalar da bu taahhütlerin hukuka dönüştürülmesi için yeterli politik iradenin gösterilemediği görülüyor.

Aslında bu konunun Hindistan'da otuz yılı aşkın bir süredir tartışılıyor olmasına karşın, kadınların politik olarak güçlendirilmesini sağlamak için bir çeşit çözüm olarak sunulan rezervasyonun uygulanmasındaki gecikme, aynı zamanda Hindistan'daki ataerkil, erkek egemen yasa koyucuların politikadaki cinsiyet eşitsizliklerini ele alma konusundaki isteksizliğini de yansıtıyor.

Benzer şekilde, Hindistan'daki mevcut ataerkil yapıların, yerleşik çıkarlarla çatışabileceği nedeniyle politikada gerçek cinsiyet eşitliğinin sağlanması veya kadınların seçimlerde etkin temsilini teşvik etme konusunda sınırlı bir istek gösterdiğini yansıtıyor.

Hindistan'da Kurucu Meclis, Planlanmış Kastlar (SC'ler) ve Planlanmış Kabileler (ST'ler) için ayrılmış sandalyeler sağlasa da Hindistan Anayasası taslağı hazırlanırken seçim politikasında kadınlara sandalye ayrılmasına ilişkin herhangi bir hüküm yoktu.

Yerel özyönetimlerde, yani kırsal belediye düzeyinde ve panchayatlarda sandalyelerin en az üçte birinin kadınlara ayrılmasına ilişkin süreç, daha doğru bir anlatımla Panchayati Raj Kurumları'nda (Hindistan'ın kentsel ve banliyö belediyelerinin dışındaki kırsal kesimlerine dönük köylerin yerel özyönetim sistemi) kadınlar, Planlanmış Kastlar (SC'ler) ve Planlanmış Kabileler (ST'ler) gibi azınlık gruplarına sandalye ayrılmasına ilişkin süreç, Hindistan'da 1992 tarihli 73 ve 74'üncü Değişiklik Yasaları ile başlatılmıştır.

Dolayısıyla Hindistan'da kırsal yerel kuruluşlarda ve Panchayati Raj Kurumları'nda yasal olarak sandalyelerin en az yüzde 33'ü kadınlara ayrılmış durumda ancak Hindistan'ın çoğu devleti kadınların Panchayati Raj Kurumları'ndaki rezervasyonunu yüzde 50 oranında uyguluyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Panchayati Raj Kurumları, parlamenter ve devlet meclislerindeki (Vidhan Sabhalardaki) temsilden farklı olarak, kırsal kesimdeki kadınların çıkarlarını ön planda tutarak kamu mallarının taban düzeyinde adil dağıtımına odaklanıyor.

Dolayısıyla bu yaklaşım Hindistan için cinsiyet eşitliği ilkelerini destekleyen toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarını yerelleştirilmiş eylemlere dönüştürme potansiyeline sahip olması açısından önem arz ediyor.

Hindistan'da 73 ve 74'üncü Değişiklik Yasaları'nın yürürlüğe girmesinden sonraki son otuz yılda, yerel düzeyde sandalye kotalarının konmasıyla kadınların tabanda, yani yerel yönetimlerin kırsal yapılarında temsilinin veya politik güçlenmesinin önemli ölçüde arttığı görülmüş ve Birleşmiş Milletler'in son verilerine göre Hindistan'ın yerel organlarındaki sandalyelerin yaklaşık yüzde 44'ünün kadınlara ait olduğu raporlanmıştır.

Yani, Hindistan'da mevcut 3 milyondan fazla sandalyenin 1,3 milyondan fazlası kadınlara ait ve bunların yaklaşık 86 bini de yerel organlara başkanlık ediyor.

Birleşmiş Milletler verilerine göre bu oran, Hindistan'ı yerel düzeyde kadınların politik olarak güçlendirilmesini kolaylaştırma konusunda dünyanın en iyi performans gösteren ülkelerinden biri hâline getirdiği ve yüzde 34'ün biraz üzerinde olan dünya ortalamasının da üzerine taşıdığı anlamına geliyor.

Ancak verilere göre yerel yönetime en fazla kadının seçildiği ülke olan Hindistan'da kadın milletvekili ve bakanların oranının oldukça eksik olduğu görülüyor; milletvekillerinin yüzde 15'i, bakanların ise yalnızca yüzde 9'u kadın.

Bu arada, Hindistan'da şu anda cumhurbaşkanlığı pozisyonu bir kadın tarafından yürütülüyor ve Cumhurbaşkanı Droupadi Murmu'nun göreve atanması aynı zamanda onun bu göreve gelen ilk "kabile kadını" olmasını sağladı.

Ayrıca şu anda Hindistan'da yalnızca bir kadın başbakan (chief minister) var, Batı Bengal Başbakanı Mamata Banerjee.

Diğer yandan, Hindistan'da kadınların erkek politikacılar tarafından kontrol edilen kuklalar olarak kullanıldığına dair yaygın bir eleştiri veya kaygı da söz konusu.

Kadınlara yönelik yasal rezervasyonların veya politik işleyişin, kadınların özerk bireyler yerine öncelikle Hindistan'da -çoğunlukla feminist kesimlerce- "3B grubu, bahu-beti-biwi kültürü" olarak ifade edilen kadınların gelin, kız çocuk ve eş olarak görüldüğü kültürün devamlılığını sağladığına inanılıyor.

Yani kadınların, erkek egemen politik partiler veya politik yapılar veya da politik sistem içinde çoğunlukla vekalet üzerinden yine erkek bakış açısını veya erkek çıkarlarını odak alarak, kısacası biwi-bahu-beti gibi akrabalık bağlarının olduğu erkek temsillerine veya erkek iradesine bağımlı olarak hareket etme durumunda kaldıkları, bağımsız birer birey olarak kendi bireysel inisiyatiflerini göstermek için alan açılmadığı veya fırsat tanınmadığı ifade ediliyor.

Bu açıdan, kadınların homojen bir kategori olarak görülemediği, ataerkilliğin doğasında var olan kültürel etkisinin kast ve sınıf sorunlarıyla kesiştiği özellikle Hindistan gibi ülkelerde, "kadınların güçlendirilmesinin" bir "eşitlik kaygısı" olarak ele alınması çok önemli.

Ancak şu da bir gerçek ki ezelden beridir hem ulusal hem de küresel senaryoda kamu politikasının ana odak noktası çeşitli sosyo-ekonomik parametreler açısından eşitlikçi bir toplumun başarılması olmuştur ve ne yazık ki cinsiyet konusu da bu eşitlik bağlamının bir parçası olmuştur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU