4 soruda Rusya-Hamas ilişkileri: "Gromıko Ekolü"nün çok boyutlu diplomasisi neleri hedefliyor?

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

Hamas Siyasi Büro Üyesi Ebu Merzuk liderliğindeki heyet, Moskova'da Rusya Devlet Başkanı'nın Ortadoğu ve Afrika Özel Temsilcisi Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov ile görüştü, 26 Ekim 2023 / Fotoğraf: Reuters
 

Gazze'de 7 Ekim'de başlayan savaş birçok soruyu da beraberinde getirdi.

Filistin davasında Hamas'ın ismi ön plana çıktı. Bu durum farklı ülkeleri Hamas ile diyalog kurma veya daha önce mevcut olmuş diyalogları geliştirme arayışına itti.

Hamas Politbüro üyesi Abu Mazrak'ın 26 Ekim'de gerçekleşen Moskova ziyareti de Rusya Federasyonu'nun arayışlarına göz atma ihtiyacını doğurdu.       


1. 15 Mayıs 1948'de İsrail Devleti'nin ilan edilmesinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) ve bizzat başındaki lider Josef Stalin'in rolü neydi? Yahudi devletinin kurulması SSCB'nin hangi stratejik hedeflerinin parçasıydı?

Şubat 1945'te yapılan Yalta Konferansı'nda Avrupa'daki nüfuz alanlarının iki güç; SSCB ile Batı arasında paylaşılmasından sonra 1946'da yeni bir anlaşma ile SSCB,1941'de girdiği İran'ın Kuzey batı bölgelerinden, İngiltere ise güney bölgelerinden çekildi.

Ortadoğu'daki pozisyonunu kaybetmemeye çalışan İngiltere, Filistin üzerindeki mandacılık yönetimine özel önem verirken dünya savaşından zaferle çıkmış SSCB bunu kabul etmedi ve Filistin üzerindeki İngiliz mandacılığının sona erdirilmesi talebinde bulundu.

Savaşın bitmesinden hemen sonra Türkiye'den hem toprak (Kars-Ardahan bölgesinden 26 bin kilometrekare) ve hem de Boğazlar üzerinde yetki talebinde bulunan SSCB, istediğini alamayınca kendi sosyalist rejimini Ortadoğu'ya açma hedefi çerçevesinde Filistin topraklarında Yahudi Devleti'nin kurulmasına vereceği desteğin Ortadoğu'ya açılmalarda işe çok yarayacağını hesaplamıştı.

Ayrıca I. Dünya Savaşı'nda Nazileri yenen Stalin, adeta Nazilerden Yahudilerin de intikamını almak amacıyla onların bağımsız devlet kurmalarının bizzat kendi himayesinde gerçekleşmesi gerektiğine inanıyordu.

Nitekim bölgedeki Yahudi mücadele örgütlerine (teröre bulaştıklarına ilişkin bir hayli örnek vardı) bizzat Moskova'nın verdiği destek ve Türkiye'nin yanı sıra, SSCB coğrafyasından da bölgeye Yahudilerin akın etmesi sonucunda 15 Mayıs 1948'de İsrail Devleti'nin kuruluşu ilan edildi.

SSCB yeni devleti BM'de hep kollamasına rağmen dengeyi korumak için "çift devletli yapı" formülünün BM Güvenlik Konseyi'nde kabulünü destekledi.

Stalin'in 5 Mart 1953'te hayatını kaybettikten sonra SSCB'nin benimsediği "Sosyalist hareketlerin Ortadoğu'da yaygınlaşması" doktrininin uygulanması için çalışmalar sürdü.

Mısır'da krallığın yıkılması ve Cemal Abdunnasır'ın iktidara gelmesiyle Moskova'nın desteklediği ve İngilizlerin çıkarlarına karşı olan bir dizi proje uygulamaya kondu.

Ve Moskova kendi denge politikaları çerçevesinde 1964 yılında kurulan Filistin Kurtuluş Örgütü'nü (FKÖ) de destekledi.

FKÖ'nün o dönemde SSCB tarafından dünyaya sol bir örgüt olarak lanse edilmesi ve yasadışı eylemlerine rağmen, örgütün desteklenmesi FKÖ'nün dünyanın yarısı tarafından bir "özgürlük savaşçısı" olarak görülmesine neden oluyordu.

1950'lerin sonlarından Irak ve Suriye gibi ülkelerle de işbirliği ve dostluk anlaşmaları imzalayan SSCB, Suriye'de Hafız Esad'ın, Irak'ta ise Saddam Hüseyin'in döneminde Şam ve Bağdat'ı önemli ölçüde Moskova'ya yaklaştırabilmişti.

Cemal Abdunnasır'ın 1970'te vefatından sonra Mısır ile ilişkiler aynı düzeyde olmadı.

1977'de Enver Sedat'ın, ABD'nin Camp David kentinde İsrail Başbakanı Menahem Begin ile imzaladığı anlaşma "Kahire'nin ABD yörüngesine girmesi" olarak değerlendirildi.

SSCB'nin 1979'da Afganistan'ı işgal etmesine karşı Körfez ülkelerinin de maddi destekleriyle ABD'nin örgütlediği "İslami Cihad" direnişi FKÖ'ye ilgiyi azaltmadığı gibi, Irak ve Suriye ile ilişkileri de sekteye uğratmadı.

Aynı yıl Humeyni'nin İran'da iktidara gelmesi de Tahran-Moskova ilişkilerinde herhangi gerilemeye neden olmadı.

Ancak 1980'lerin ortalarına gelindiğinde Afganistan'daki "İslami Cihad" direnişini kırmakta zorlanan ve ekonomisi çöküş yoluna giren SSCB'nin artık 1970'lerdeki gibi Ortadoğu'da aktif "sol" politikalar yürütmesi de imkansız duruma gelmişti.

Moskova'nın Filistin konusuna bakışındaki kırılma noktasını 1987'de Hamas'ın kurulması teşkil etmişti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

2. Hamas'ın kurulması neden Moskova'nın Filistin politikasında kırılma yarattı?

Çünkü o zamana kadar FKÖ'yü "sol özgürlükçü" bir kurum olarak destekleyen SSCB'nin, sonrasında radikal dini bir örgütü desteklemesi devletin kuruluş felsefesine aykırıydı. 

Bununla beraber, zaten Afganistan'daki "İslami Cihad"çılarla baş edemeyen ve neticede 1989'da oradan çıkmak zorunda bırakılan SSCB'nin, Ortadoğu'daki radikal İslamcı örgütü desteklemesi Moskova'nın bakımından "eşyanın tabiatına aykırı bir durumu" ortaya çıkarırdı.

Ayrıca 26 Aralık 1991'de resmen dağıldığını ilan eden bir devletin dışardaki herhangi bir devleti ve örgütü desteklemesi hem ideolojik hem de maddi bakımdan söz konusu olamazdı.

Yeni bağımsız devlet olan Rusya Federasyonu'nun tek tesellisi İsrail'e göç eden vatandaşlarının orada etkili olacağına olan ümidiydi.

Nitekim çok sonralar Devlet Başkanı Vladimir Putin, İsrail söz konusu olduğunda "Orası aynı zamanda bizim devletimiz, 2 milyon vatandaşımız orada" diyerek, bir nevi izledikleri politikayı da ortaya koymuştu.

1993 yılı Oslo Süreci'nde ve 2000 yılı yeni bir Camp David sürecinde de baş aktörün ABD olması tesadüf değildi.

Rusya ise Filistin-İsrail çözüm sürecinin içine 2002 yılında BM, AB, ABD ve Rusya Federasyonu'ndan oluşan "Ortadoğu Dörtlüsü" ile yeniden dahil olmaya çalışmasına rağmen, Ariel Şaron'un yaptığı katliamlara intifadalarla (direniş) verilen yanıtlar ve ardından Ramallah'a hapsedilen Yaser Arafat'ın orada hayatını kaybetmesi Moskova'yı bölgenin iyice uzağında tuttu.


2. Rusya ilerleyen dönemde hiç mi Hamas'la ilgilenmedi?

Hamas'ın Rusya topraklarında faaliyetlerinin bulunmamasından dolayı Rusya onu terör örgütü saymamaktadır.

Bu sözleri 2004 yılında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ortadoğu Özel Temsilcisi Aleksandr Kalugin söyledi.

Nitekim o zamandan bu yana Hamas temsilcileri düzenli şekilde Moskova'yı ziyaret ederek yetkililerle bir araya geldi.

En son 26 Ekim 2023'te Moskova'yı ziyaret eden Hamas Politbüro üyesi Abu Mazrak, orada Rusya Devlet Başkanı'nın Ortadoğu ve Afrika Özel Temsilcisi Mihail Bogdanov ile buluştu.

(İşin ilginç yanı, aynı günlerde İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Bagheri Kani de Moskova'da bulunmasıydı.)
 

Rusya'nın resmi daveti üzerine Moskova'yı ziyaret eden İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Bakıri, Hamas Siyasi Büro Üyesi Musa Ebu Merzuk’un da yer aldığı heyetle görüştü.jpg
Rusya'nın resmi daveti üzerine Moskova'yı ziyaret eden İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Bakıri, Hamas Siyasi Büro Üyesi Musa Ebu Merzuk’un da yer aldığı heyetle görüştü

 

Moskova'nın esirleri salıverme talebine Hamas yöneticisi "Gazze'de ateşkes ilan edilmeyene kadar esirlerin serbest bırakılmayacağı" şeklinde karşılık verdi.

Geçen ilkbaharda Hamas heyeti Moskova'ya gittiğinde aynı Mihail Bogdanov ile bir araya gelmişti.

Eylül 2022'de Hamas heyeti Moskova'da 3 gün geçirmiş, heyet Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile buluşup Parlamentoda da temaslarda bulunduktan sonra Tataristan'ın başkenti Kazan'a giderek Cumhurbaşkanı Rüstem Minnihanov ile bir araya gelmişti.

Örgüt, Mayıs 2022'de de Moskova'da bulunmuştu. Putin, hiçbir zaman Hamas heyetini Kremlin'de kabul etmezken, cumhurbaşkanı olduğu dönemde Dmitri Medvedyev 2010 yılında gerçekleştirdiği Şam gezisinde Hamas liderlerinden Halid Meşal ile bir araya gelmişti.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 2008 ve 2009 yılında gerçekleştirdiği Suriye gezilerinin ikisinde de Halid Meşal ile buluşmuştu.

O zaman Lavrov, "Rusya ile Hamas arasındaki ilişkilerin aralıksız sürmesinden yana" olduğunu ifade etmişti.
 

Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov.jpg
Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov

 

Örgütün bugünkü Hamas Politbüro Lideri İsmail Heniyye ile Sergey Lavrov ilk kez 2020 yılında bir araya geldi.

Rusya-Ukrayna savaşında Hamas'ın Rusya saflarında yer almasının özel olarak not edilmesi gerekir.


Peki, Hamas 26 Ekim'de Moskova'ya neden gitti?

Beklenmedik bu gezinin saklı tutulmasına rağmen, Rusya devletine yakın bir basın kurumunda haberin yayımlanmasından sonra, Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova "Filistin Örgütünün temsilcilerinin Moskova'da olduğunu" açıkladı.

Bogdanov-Abu Mazruk buluşmasına ilişkin Hamas'tan yapılan açıklamada, Abu Mazruk'un Moskova'da "Gazze saldırısının" ve "Siyonist işgaline karşı makbul metotlarla direnme hakkı"nın konuşulduğu ifade edildi.

Örgütün internet sitesinde yapılan açıklamada da, "Delegasyon Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ve Rusya'nın aktif diplomasinin girişimlerine yüksek değer veriyor" denildi.

Hamas üst düzey yöneticisinin Moskova'yı ziyaret etmesi İsrail'in sert tepkisine neden olurken Dışişleri Bakanlığı bunu "terörü kollamak" ve "Hamas teröristlerinin vahşiliklerini destekleyen onursuz bir adım" olarak nitelendirdi.
 

Hamas Siyasi Büro Üyesi Ebu Merzuk (solda) ve Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov (sağda) Moskova'da görüştü _ Fotoğraf_ Mikhail Japaridze_TASS (Arşiv).jpg
Hamas Siyasi Büro Üyesi Ebu Merzuk (solda) ve Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov (sağda) Moskova'da görüştü / Fotoğraf: Mikhail Japaridze/TASS (Arşiv)

 

3. Hamas-Moskova ilişkilerini Rus analistler nasıl değerlendirdi, ilişkiler sürecek mi? Sona erme ihtimali var mı?

Rusya yaklaşık 15 seneden bu yana Moskova'da, Duşanbe'de, Bişkek'te Taliban yöneticileriyle buluşarak Afganistan'ın geleceğindeki işbirliğini konuşmuştu.

Rusya diplomasisi SSCB'nin efsane Dışişleri Bakanı Andrey Gromıko ekolünün ilkelerini sürdürüyor (Vladimir Putin de zaman zaman Sergey Lavrov'dan 'Gromıko' olarak bahsediyor).
 

Andrey Gromıko.jpg
Andrey Andreyeviç Gromıko, Sovyet diplomat, 1957-1985 yılları arası Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı / Fotoğraf: Wikipedia

 

Onun için ortaya çıkabilecek tüm konjonktürler sürekli değerlendiriliyor ve bugünün aktörlerinin yanı sıra, yarın oyuncu olabilecek herkesle temas kuruluyor.

İşte Hamas'la ilişkilerin seyrine kısa şekilde değindik. Rus yorumcular Hamas'ın baş aktörlerden, Moskova'nın ise perde arkasındaki yönetmenlerden biri olmaması durumunda dünya savaşının çıkabileceğine dair tehditlerde bulunmaktan çekinmezken, aslında bunun bir zayıflık ve bir anlamda çaresizlik belirtileri olduğunun görülmesi gerekir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ortaya çıkan manzarada Türkiye lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın oynayabileceği güçlü role atıfta bulunan Rus yorumcular, aslında bunu Rusya'nın Türkiye'ye yanaşmasına zemin hazırlamak için yapıyorlar.

Çünkü İran'ın özellikle Suriye ve Lübnan sahalarında gidişata müdahale etme ihtimalinin İsrail ve ABD'nin her gün çok sayılı uyarılarına maruz kalmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarına karşı Kudüs ve Washington'dan yapılan açıklamalarda uyarı motifleri görünmüyor.

Hamas'ın Moskova'dan eli boş dönmesi (Gazze Şeridi'ndeki ablukanın kaldırılmaması durumunda esirlerin salıverilmesini reddetmesi) Rusya'yı belirli bir ümitsizliğe sevk edebilir.

Çünkü gelişmeler giderek daha somut öneriler ve adımlar talep etmekte olup toplumsal desteği dünyaya da gösteren Türkiye'nin kendi önerilerini hayata geçirme sürecinde en kararlı ülke olduğu da kesin.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU