İnsanlık ilk defa mı bilgi kürasyonuna ihtiyaç duyuyor?

Rıfat Özcan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Meetup

Sosyal medya ve internet çağı ile beraber bir bilgi yığınının içinde kaybolduğumuz ve yolumuzu bulmaya çalıştığımız bir dünyanın içindeyiz.

Nitelikli haberlere erişmek için saatlerimizi harcıyoruz.

Sosyal medya, internet, bilgi yığını ve bunları tamamlayan dezenformasyon, yalan haber, post truth gibi kavramları yıllardır çok duyuyoruz ve bütün bunları bir bütün şeklinde algılıyoruz.

Bununla beraber insanlığın ilk defa bu kadar huzursuz eden bir bilgi yığınının içinde olduğunu düşünüyoruz.

Medyatik bir bakış açısıyla 20-30 yıllık bir periyotla tarihe baktığımızda, evet internet ve sosyal medya bu bilgi yığınlarını oluşturmakla beraber insanlığın da huzurunu bozan bir noktaya geldi.

100-150 yıllık bir akademik perspektiften olaya yaklaştığımızda ise, yer yer TV, radyo gibi kitle iletişim araçlarında da benzer bir bilgi yığını ile karşı karşıya kaldığımızı söyleyebiliriz.

Öyle ki 60'lı, 70'li yıllarda iletişim demek TV demekti ve bütün araştırmalar da neredeyse TV üzerinden ilerlerdi.

Teknoloji mi sosyolojiyi sosyoloji mi teknolojiyi belirler sorusu sorulurken, TV ana odak noktasıydı.

Kitle iletişim aracı olarak belirleyici olan TV idi. Kullanımlar ve doyumlar gibi iletişim kuramları bağlamında da TV öncelikli araştırma konusuydu.

500 yılı aşan sistemik bir bakış açısı ile baktığımızda ise, 1450'li yıllara yani matbaanın ortaya çıktığı zamanlara gidebiliriz.

Matbaanın Avrupa'da yaygınlaşmasıyla birlikte 1500'lü yılların başına gelindiğinde, milyonlarca kitabın basıldığı bir Avrupa ile karşı karşıyaydık.

1500 yılına kadar Avrupa’da 250 matbaa kurulmuştu ve bu makinalar 27 bin baskı yaptılar.

Ortalama baskı başına 500 kopya olduğunu düşünürsek 100 milyonluk Avrupa’da 13 milyonluk bir kitap hacminden bahsediyoruz. 1 

Bir enformasyon patlaması yaşanıyordu. Daha önce kitaba ulaşma onu bulma bir sorun iken, kitap bolluğu bir sorun olmaya başlıyordu.

Gazetelerin ortaya çıkmasıyla 1600’lerde matbaaya dair kaygılar da daha artıyor.

Öyle ki bu değişim Benedict Anderson tarafından "matbaa kapitalizmi" olarak da tanımlanacaktı.

Batı merkezli bir bakış açısıyla tanrısal bilgi sisteminden deneye ve gözleme dayalı bir bilgi sistemine geçişin ilk zamanlarında matbaa bu dönemde bilginin toplumsallaşmasını sağlayan bir araç haline geldi.

Bütün bunlarla beraber Reform, Rönesans ve Aydınlanma ile beraber bu bilgi sistemi dünyadaki yerini sağlamlaştırdı ve günümüze kadar da etkisini sürdürebildi.

Konuyu matbaaya getirmemin asıl sebebi ise matbaanın o yıllarda oluşturduğu bir bilgi yığını ve bununla beraber toplumlarda yarattığı huzursuzluk hissi.

Öyle ki 1550'li yıllarda İtalyan bir yazar şunları söylüyor: 

Allah'ım o kadar çok kitap var ki bunların sadece başlığını okusam bile ömrüm yetmez.


Ya da 1650'li yıllarda bir İngiliz şair Andrew Marvell bir şiir dizesinde şunları yazıyordu: 

Hey matbaa insanlığın huzurunu nasıl bozdun?


Jean Calvin yine bu enformasyon patlaması için "Kitaplar, okurların içinde kaybolacakları bir orman" diyordu.

Sosyal medya ve internetle beraber insanlık ilk defa bir bilgi yığınıyla ve onun oluşturduğu huzursuzlukla baş etmiyor.

500 yıl önce matbaa da insanlar arasında benzer bir etki uyandırmıştı.
 

Unsplash.jpg
Görsel: Unsplash

 

Bütün bunlar olurken, 1700’lerde Montesquieu, Diderot, gibi isimlerin de içinde olduğu ansiklopedistler ortaya çıktı.

Söz konusu grup yaklaşık 300 yıldır oluşan bilgi havuzunu derledi ve öyle büyük bir dönüşüm ki Tanrı artık ansiklopedilerde T harfinde açıklanan "bir şey" oldu.

Sonuç olarak ansiklopediler büyük bir bilgi yığını içinde insanların yolunu bulmalarını sağlayan ve onlara belli konularda temel içgörü sağlayan ana kaynaklara dönüştü.

Ansiklopediler çok yakın zamana kadar hepimizin evlerinde olan ve çocukluğumuzda yeni bilgiler öğrenerek heyecanlandığımız kitaplardı.

1700'lerde ansiklopedistlerin yaptığını günümüzde Türkiye'de ve dünyada bazı dijital platformlar yapmaktadır.

Bu inisiyatifleri bir nevi modern dönem ansiklopedisti olarak konumlandırabiliriz.

Türkiye'den Teyit ekibi’nin dezenformasyonla mücadele konusunda yaptıklarını ve Aposto'nun nitelikli içerik havuzu oluşturmak için yaptıklarını bu bağlamda değerlendirebiliriz.

Yine aynı şekilde podcast, video ve makale olarak konu özelinde kürasyonlar yapılmasını sağlayan bir altyapı geliştiren Wiser da Türkiye’de bu anlamada ön plana çıkan girişimlerden.

Ayrıca milyonlarca podcastin olduğu podcast evreninde nitelikli podcastleri keşfedebilmek için Podcaster App'in yaptığı podcast kürasyonlarını da bu bağlam içinde konumlandırabiliriz.

İnsanlık yüzyıllar önce de bir bilgi yığını ile karşı karşıyaydı ve bu bilgi yığınının sistematik şekilde derlenmesi ansiklopedistler sayesinde olabildi.

Bugün de Türkiye’de ve dünyada çeşitli dijital platformlar modern dönem ansiklopedisti olarak insanlığa birçok konuda temel bir içgörü sağlamaya çalışıyor.

Bütün bu bilgi yığını içinde yolunu bulmak ve nitelikli, işe yarar bilgiye ulaşmak isteyen insanın en temel ihtiyacı aslında bilginin kürasyonu.

Derlenmiş ve sınıflandırılmış içerik her zaman çok değerliydi ve bugün de aynı şekilde önemini koruyor.

500 yıl önce matbaa ile birlikte kitabın, gazetenin yarattığı huzursuzluğu bugün dijital medyalar oluşturuyor ve çıkış yolu yine kapsayıcı bilgi kürasyonu.

Bilginin kendisi huzursuz ediciyken yapılandırılmamış ve bir seçki ile sunulmayan bilgi hem kafa karıştırıcı hem de çok daha fazla bizleri rahatsız edecektir.

 

 

Kaynakça:

1. Medyanın Toplumsal Tarihi-Asa Brıggs, Peter Burke
2. Başlangıçtan Günümüze Medya Tarihi, Jean-Noël Jeanneney

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU