Lübnan'daki Filistin Kampları: İmkansız ajandaların mücadelesi için dar bir alan

Temel Filistin sorunu, halkını tatmin edecek şekilde çözülmezse, kamplar için planlanan her şey saçma ve anlamsız olur ve yalnızca kamp sakinlerinin ruhlarındaki acı ve ıstırabı derinleştirir

Ayn el-Hilve Mülteci Kampı / Fotoğraf: AA

Lübnan'daki Filistin mülteci kampı Ayn el-Hilve'de sükunet ve ateşkes düzenlemeleri, geçici veya kalıcı bir çözüme ulaşmaları umudu ile arabuluculara alan açılması ihtimalleri, Filistinli, Lübnanlı, Suriyeli ve diğer milletlerden binlerce sakininin hayatına mal olan Sabra ve Şatilla katliamının yıl dönümüyle aynı zamana denk geldi.

Katliam o dönemde, Lübnan iç savaşı sırasında Beyrut'un doğu bölgesindeki iki Filistin kampı "Dabiye ve Tel ez-Zater"in tasfiye edilmesinden kısa bir süre sonra meydana geldi.

Olaylara, tarihlerine ve koşullarına dalmadan kısaca bunlardan önce de felaketlerin en fazla yaşandığı yer olan Filistin kamplarının işgallere, kuşatmalara ve savaşlara maruz kaldığını belirtelim.

Daha bir felaket ve sıkıntıdan kurtulmadan daha büyüğüne düştüler. Bir kamp yerle bir edilip sakinleri yerinden edildikten sonra sakinleşip istikrara kavuştuğu anda, aynı sahne başka kamplarda tekrarlandı.

Bu döngü bugün Filistin dışındaki en büyük ve en eski kampa ulaşana kadar devam etti.

Lübnan'ın en kuzeyindeki Beddavi ve Nehru'l Barid'den başlayan, merkezde Beyrut'un kalbindeki Burc el-Beracne, Sabra ve Şatilla kamplarından geçerek, güneye Sayda ve Sur'daki kamplara uzanan bir dizi kampın ortasında en eski ve büyük Filistin kampı olan Ayn el-Hilve yer alıyor.

Tüm bu kamplar dizisinin ortak özelliği Lübnan şehirlerinden uzak olmaması, aksine, neredeyse merkezlerinde yer alması.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ayn el-Hilve Kampı tarihsel olarak el-Fetih hareketi yani tüm fraksiyonlarıyla birlikte FKÖ tarafından yönetiliyor.

Kampın iç uyumu, Filistin liderliğinin nüfuzunun ve çevresiyle olan ittifakının gücüyle korunuyordu.

Nitekim Lübnan'ın Sayda şehri güvenli bir kuluçka merkezi ve sınırda yer alan bir Arap milliyetçiliği üssü olduğundan, halkı ve liderleri Filistin davasını kendi davaları olarak görüyorlardı.

Kampın varlığından sıkıldıkları, memnun olmadıkları, kampa zarar veren veya kamp sakinleriyle derin ve kalıcı uyumu bozan uygulamalara giriştikleri hiçbir zaman kaydedilmedi.

Filistin devriminin güneyden ve Beyrut'tan kovulmasının ardından kamp, ​​başkalarına dayatılan değişiklik kendisine de dayatılana kadar, orada kalan sakinlerine dayanarak ve çevresine güvenerek işlerini yürüttü.

Kuzey, merkez ve güneydeki kamplarda yaşananlardan sonra, küçük bir alanda kurulmuş ve aşırı kalabalık kamp, sadece kendisini kontrol etmek için değil, Lübnan'daki Filistin varlığının tamamını kontrol etmek için kendisini bir hedef olarak gören güçlerin ve ajandaların kesiştiği bir yer haline geldi.

​Onu direnişin merkezlerinden biri olarak görmek isteyenler olduğu gibi, Fetih Hareketi'ni, tarafları İsrail, ABD ve Ramallah grubundan Filistinlilerin olduğu küresel bir komplonun uygulayıcısı olmakla suçlayarak, bunu kampın kontrolünü ele geçirme ajandaları için paravan olarak kullananlar da var.

El Kaide ve IŞİD kalıntıları ile onlara benzer grupları, arabuluculuk alanlarını genişleterek de olsa kampı kontrol etmek açısından faydalı olabilecek örnek bir öncü olarak görenler var.

Kamp, Sayda'ya bağlı bir Sünni kaleymiş gibi, olanlara mezhepçi bir kılıf giydirenler de bulunuyor.

Sanki böyle bir mesele Ayn el-Hilve'de karara bağlanacakmış gibi Abbas'ın halefi meselesini araya sokanlar olduğu gibi, "bugün Lübnan, yarın Batı Şeria" sloganını ortaya atanlar da var.

Bu da -propagandasını yaptıkları gibi- Filistin davasını temelden tasfiye etmek üzere çıkacak bir iç savaşın habercisi.

Tüm bunlar, diğer kamplar için oluşturulan pek çok söylem gibi, Ayn el-Hilve kampı için de oluşturulan söylemler.
 


Ayn el-Hilve kampı için ve onun üzerinde yaşanan çatışmalarda ve ondan önce birden fazla yerde yaşanan savaşlarda, kamplar hep bir sahne ve kurbandı.

Nüfuzu genişletme tutkusunu haklı çıkarmak ve artık kimseyi ikna etmeyen ajandalara zafer kisvesi giydirerek insanların hayatlarını zorlaştırmak için bu savaşlara önemli ölçüde ajandalar karıştırıldı.

Sayda'daki Ayn el-Hilve, Beyrut banliyösündeki Burc el-Baracne ve Batı Şeria'daki Cenin, el-Amari ve el-Arub kamplarının yanı sıra, Nehru'l Barid, Beddavi ve Yermuk'taki Filistinliler, prensip gücünde bir slogan yazdılar:

Kamp bir vatan olmaya uygun değildir.

Bu, alternatif bir vatan mitine verilen en etkili yanıt oldu.

Şimdi de kamplarda yaşayan Filistinliler, "Yeni yerinden etmelere izin vermeyeceğiz" diyorlar.

Tüm kamp sakinleri, uzak gibi görünse de anavatana döneceklerine inandıkları için evlerinin anahtarlarını saklıyorlar.

Filistin felaketinin en güçlü ifadesi olan kamplar, ​​savaşlar, kuşatmalar ve yerinden edilmelerle ortadan kalkmayacak.

Temel Filistin sorunu halkını tatmin edecek şekilde çözülmezse, kamplar için planlanan her şey saçma ve anlamsız olur ve yalnızca kamp sakinlerinin ruhlarındaki acı ve ıstırabı derinleştirir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU