"Kurucu anne" olarak Mahsa Amini

İlk kez bir kadının öldürülmesi devrimin doğrudan nedeni oluyo

Fotoğraf: AP

Amerikan Devrimi'nin ve ondan doğan ulus ve devletin liderlerini anlatırken nasıl 'kurucu babalar' deniyorsa, yarın da Mahsa Amini'yi anlatmak için "kurucu anne" diyebiliriz.

Tabi İran, İslam Cumhuriyeti ile olan deneyiminden sağ salim çıkıp bir ulus-devlet olarak hayatına devam edebilirse.

Bir yıl önce başörtüsünü "düzgün takmadığı" gerekçesiyle öldürülen kız ile ilgili deneyim ve bunu takip eden devrim, İran'a fayda sağlamanın yanı sıra Ortadoğu'daki genel siyasi düşünceyi zenginleştirmek için de büyük katkıda bulundu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İlk kez bir kadının öldürülmesinin devrimin doğrudan nedeni olduğunu görüyoruz.

Bölgemizde bir kadının öldürülmesinin, özellikle günümüzde bir erkeğin öldürülmesiyle kıyaslanamayacak kadar daha az önemli ve dramatik olduğunu biliyoruz.

Bu göz önüne alındığında, ilk kez bir kadının öldürülmesi devrimin doğrudan nedeni oluyor.

Aynı zamanda kadınlar geleneksel olarak devrimlerin çok aşağısında kalan konularda bile ciddiye alınmazken, ilk kez bir devrime öncülük ediyor.

Buna ilave olarak buradaki kadınlar, ataerkil toplumlarda erkek işi olan ya da sonradan 'erkekliğe' atfedilen rolleri yerine getirdikleri için kutlanmıyorlar.

Mahsa Amini sömürgeciliğe karşı koyduğu için hapse girmedi. Bir uçağı kaçırdığı, bir paraşüt ekibinde gönüllü olduğu, işgalcilere kızarmış yağ attığı veya 'Batılı değerleri' protesto etmek amacıyla diğer kadınlara başörtüsünü dayatmak istediği için kutlanmadı.

O, kelimenin tam anlamıyla 'erkeklerin kız kardeşi' olmadı. O, bu modellerin tam tersi olduğu için öldürüldü: Bir insan olarak, bir kadın olarak ve bir İran vatandaşı olarak özgür olmak istiyordu.

Bahsi geçen deneyim, vatanseverlik ve toplumsallık arasındaki bağın, en azından gelecek vaat eden gençlik ortamında değiştiği ve değişmekte olduğunu gösteriyor.

Önceki yıllarda vatanseverlik Batı'ya karşı çıkmak anlamına gelirken, toplumsalcı davranış ve örnekler açısından Sovyet modeline yaklaşmak anlamına geliyordu.

Humeyni devrimi ve ardından komünizmin körelmesiyle birlikte sosyalizm, Batı'nın değerleriyle çelişen değerlere bağlı kalmak anlamına geldi ve bizi yeniden erdemli seleflerle kucaklaştıran değerlere getirdi.

Mahsa ve arkadaşları ile birlikte ise ulusal ve toplumsal olan, öncelikle özgürlük ve bireysellik anlamına gelmeye başladı.

Onlar, gerçek zorlukların üzerlerini kapayıp bunların yerine, sürekli üreyen hayali şeytanlara ve emperyalistlere karşı çeşitli çatışmaların konulmasına karşı çıktılar.

Böylece Batı'ya veya diğer dış güçlere karşı konum, güçler ve hedefler sınıflandırmasında hak ettiği düşük yeri işgal edecek şekilde geriledi.  

Artık devrim, özgürlüğü baskılayan, "tesadüfen" "anti-emperyalist" olan bir rejimle yüzleşmekten başka bir anlam ifade etmiyor!

Bu İran deneyimindeki ilk manşetler zorunlu başörtüsü ve Ahlak Polisi etrafında dönüyordu.

Öyle ki, "başörtüsü isyanı" İran devrimine verilen isimlerden biri oldu. Bu, kendisini devrim olarak tanımlayan, toplumsal ilişkilerin en küçük zerreciklerine tiranlığı yerleştirip pekiştiren devrimlerin ve askeri darbelerin dar olmayan anlamından bir kopuş demektir.

Burada, Mahsa Amini'nin destekçilerinde, dünyayı zenginleştirilmiş bir düşmanlığın ve kin dolu bir nefretin yuvası haline getiren, öldürmek, ezmek için av arayan, gergin yüzlü, yumruklarını sıkmış gençlerle karşılaşmıyoruz.

Dünyayla bağlantı kurmak, bol renklerle, gurur ve vaatlerle peşinden koşulan bir hedef haline geldi.

Bununla birlikte, medya, teknoloji, göçler ve iltica nedeniyle dünya, kendisini tanıtacak araçlara daha fazla sahip olmaya başladı ve dar, kısır siyasi çekişmelerden uzak bir şekilde daha önce bulunmayan tanıma fırsatları sağladı.

Bu durumda tabancaların, makineli tüfeklerin ve bombaların artık yeni devrimcilerin araçları olmaktan çıkıp, rejimin araçları olmakla sınırlı kalması doğaldır.

Bu, devrimci eylemin Arap devrimlerinin ilk aşamalarını karakterize eden barışçıllığı yeniden sürdürdüğünü gösteriyor.

Bugün Suriye'nin Suveyda kentinde yaşanan dağınık ayaklanma örnekleri hala buna tutunmaktadır.
 


Mahsa Amini bir Kürt olarak Kürtleri harekete geçirdi ama aynı zamanda İran'daki Beluciler ve Azeriler gibi diğer ezilen azınlıkları da ateşledi.

Bununla birlikte, öldürülmesi, aynı zamanda ifade edilmesi defalarca kez engellenen, özünde daima özgürlük talebi ve kapalı Humeyni hapishanesinden dünyaya çıkış talebi olan bir İran meselesinin varlığını gün yüzüne çıkardı.

Bu durum, bölgede bugün hâkim olan anlayışın aksine, bir bütün olarak halk ve millet meselesini azınlık meseleleriyle bir araya getirmenin mümkün olduğunu gösterdi.

İranlıların Sünni İmamı Mevlevi Abdulhamid geçenlerde "Müslüman olsun veya olmasın, hatta müşrik veya ateist bile olsa tüm insanlara saygı gösterilmesi" çağrısında bulunarak "bunun namaz ve Hac'dan daha gerekli" olduğunu söylediğinde bu atmosfer ne kadar da asil görünüyordu.

Tüm bunların anlamına bakıldığında, potansiyel yeni dönemlerinde 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin anneliğine ait olmak İran ve bölgesi için bir onur olacaktır.

Bu ufuk dışında, bize bolca kana bulanmış kokuşmuşluktan ve çamurdan başka bir şey vadedilmiyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU