Cibril Er-Recub: Türkiye, son yıllarda bölünmeyi ortadan kaldırmak veya olumlu anlamda etkilemek için bile iyi bir unsur oldu

Türkçede yaygın olarak kullanılan ismiyle Cibril Er-Recub (Cibril Mahmud Muhammed er-Recub veya bilinen adıyla Ebu Rami) 14 Mayıs 1953 tarihinde Dura şehrinde dünyaya geldi.

Filistin'deki Fetih Hareketi söz konusu olduğunda, Ebu Rami'den söz etmemek mümkün değil.

Adı siyaset dışında, Gençlik ve Spor Yüksek Konseyi, Filistin Futbol Federasyonu, Filistin Olimpiyat Komitesi ve Filistin İzci ve Kız İzci Derneği'nin başkanlığıyla da anılıyor.

Fetih Hareketi Merkez Komitesi Genel Sekreterliği görevini yapan, Filistin Devleti Gençlik ve Spor Yüksek Konseyi Başkanı olarak görevine devam eden Cibril Er-Recub ya da bilinen ismiyle Ebu Rami aynı zamanda El Fetih ve Hamas arasındaki görüşmelerinde kilit ismi. 

Cibril Er-Recub ile Filistin halkının uzun ve zorlu mücadelesini, özellikle de İsrail ile olan çatışmasını ve Filistin içindeki bölünmüşlüğü, Fetih ve Hamas arasındaki çatışmaları, spor, politika, mücadele, çatışma ve uluslararası ve bölgesel nüfuz hakkında görüşlerini almak için kendisiyle İstanbul'da buluştuk.
 

1.jpg
Cibril Er-Recub (Ebu Rami), Independent Türkçe Genel Koordinatörü Muhammed Zahid Gül'ün sorularını yanıtladı

 

Bölünme ve Filistinlilerin çatılmasının nedenleri: Ortaklık, tüm Filistinli tarafların çıkarınadır ve bir Filistin devleti istemeyen düşmanlarımızla yüzleşmenin tek yoludur

Cibril Er-Recub, "Filistin'in coğrafi ve siyasi bölünmüşlüğü, Filistin meselesi etrafında bölgesel ve uluslararası ortamda var olan bölünme ve çatlamanın bir ifadesidir. Ne yazık ki Filistinliler ve projeleri, Filistin'le hiçbir ilgisi olmayan gerginliklerin ve gündemlerin kurbanı oldular. Şimdi, bu bölünmenin sona ermesinin, ilk olarak 2007'deki trajediden kaynaklanan siyasi, sosyal ve ideolojik tortuların üstesinden gelmek için her iki taraftan da irade gerektirdiğini düşünüyorum. İkinci olarak da Filistinli halkının bağımsız Filistin devleti projesine olan özlemlerini ve beklentilerini ifade eden ve Filistin'in işgali ile mücadele eden, taraflar için bağlayıcı bir vizyona bağlı kalmak için Fetih de Hamas da ayrı ayrı irade göstermelidir. Bu vizyon, çatışmamızda etkili olan koşulları ve özellikle de bölgesel ve uluslararası faktörleri dikkate alarak oluşturulmalıdır. Ancak, taraflar için bir yol haritası kondu. Eğer Fetih'ten ve Hamas'tan liderler arasında, Mısır'ın himayesi ve desteğiyle bir Filistinli diyalogu gerçekleşirse, bence anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak ve demokratik bir süreç yoluyla ortaklığı sağlamak için fırsat mevcut. Önümüzde tek seçenek var o da çabalarımızı sürdürmek. Bunun yolu da diyalogdan geçiyor. Ortaklık, tüm Filistinli tarafların çıkarınadır ve bir Filistin devleti istemeyen düşmanlarımızla yüzleşmenin tek yoludur" dedi.

Cibril Er-Recub, çatışmayla baş etme, işgalle yüzleşme ve Filistin ulusal çıkarlarını tesis etme, siyasi perspektifi ve kavramı açısından Fetih ve Hamas hareketlerinin pragmatik ve gerçekçi bir çizgiye sahip olduğuna ve bu konuda pek çok değişkenin bulunduğuna dikkat çekti.

Ebu Rami'ye göre bu çıkarlar, Filistinlilerin arzuladığı tam egemenliğe sahip bağımsız bir Filistin devletini kapsıyor.

Aynı zamanda işgal hariç, bölgedeki birçok aktörün bölünmeyi sona erdirmek için bir çıkara sahip olduğunu belirtiyor. Diyalogun gerçekçi ve pragmatik bir şekilde ele alınması, bunu doğruluyor.


Sekizinci kongre: Konferansı birlik içinde başlatıp şeffaf, adil ve demokratik bir süreçten de birlik olarak çıkacağız

Cibril Er-Recub, sekizinci kongreye de değinerek, bunun anayasal bir hak olduğunu söyledi.

Kongrenin bu aşamada gerekli ve faydalı olduğunu, çünkü bölünmenin devam etmesi ve İsrail'in tek taraflı saldırılarının artması nedeniyle Filistin ulusal projesini korumak için gerekli olduğunu ifade etti. 

Cibril Er-Recub ya da Filistinlilerin bildiği ismiyle Ebu Rami, "İsrail, Filistin devletinin pahasına çatışmayı sonlandırmaya çalışıyor ve bu, uluslararası toplumun arzusuna, Arap ve İslam dünyasının Filistin Devleti'nin çatışmanın çözümü için tek yol olduğuna dair fikir birliğine aykırıdır. Bu durum ve gelişmeler, İsrail siyasetinin bölgesel istikrar ve küresel barış için bir tehdit oluşturduğu konusundaki farkındalık ve anlayışın artmasına yol açtı" dedi.

Ebu Rami, "Biz Fetih hareketi olarak Fetih'i seven ya da sevmeyen ulusal eylemin tüm kesimleri için bir kıstas haline geldiğini ve ister İslami ister milli ideolojileri ne olursa olsun Filistin ulusal kimliğinin bu meselede gerekli bir unsur olduğunu görüyoruz. Bu, tüm Fetihçiler için bir gurur kaynağıdır. Bugün Filistin milliyetçiliği ortak payda ve ortak zemin haline geldi. Fetihçiler bu örgütsel ve ulusal yetkiyi gözden geçirseler iyi olur ve bu inceleme bir sonraki aşamadaki siyasi seçeneklerle ve mücadele seçenekleriyle ilgilidir. Hareketin iç sistemini de gözden geçirmemiz gerektiği gibi Filistin ulusal hareketinin devlerinin sonuncusu ve son kuşak kurucuları olarak kabul edilen Kardeş Ebu Mazen'i (Mahmut Abbas) görmezden gelmemeliyiz. Ebu Mazen, siyasi sistemin hukukunun yenilenmesi ve Fetih vizyonunu ve anlayışını, hırslarımız ve özlemlerimizle tutarlı ve atılım yapma kapasitesine sahip. Aynı zamanda bir sonraki aşamaya liderlik edecek kişidir" şeklinde konuştu.

c2.jpg

"Dünyanın çıkarları, meşruiyeti ve değerlerinde çığır açabilecek kapasitededir" diyen Ebu Rami, "Bugün 1967 sınırları içinde bağımsız bir Filistin devleti, Doğu Kudüs ve mültecilerin geri dönüşü konusunda uluslararası fikir birliği söz konusudur. Konferansın düzenlenmesi ulusal çıkar olduğu kadar Fetih'in de çıkarınadır; bu kongre, Filistin Devleti projesini desteklemek için stratejik seçenekleri belirlemek, Filistinlilerin tek meşru temsilcisi olarak örgütü korumak, özgürlük ve bağımsızlık taşıyıcısı olarak hükümeti korumak, Filistin toplumunda tek bir hükümet, tek bir yasa ve tek bir silah altında çoğulcu siyasi anlayışı pekiştirmek için gereklidir. Filistin ulusal mücadelesi boyunca Fetih liderliğinde elde edilen bu başarılar, bugün tüm eylem güçlerinin, siyasi güçlerin ve Filistin halkının tüm bileşenlerinin katılımıyla ulusal bir kucaklayıcıya ihtiyaç duyuyor" ifadelerini kullandı.

Cibril Er-Recub, sözlerine şöyle devam etti:

Dolayısıyla bu, Kardeş Ebu Mazen'in başlattığı ve desteklediği Fetih hareketinin ilk kuruluş konferansından sonra en önemli konferans olacak. Ebu Mazen, bundan sonraki aşamada Fetihçi ve ulusal boyutuyla tüm milli yollara manevi baba olacaktır. Fetih Hareketi'nin liderliğini ve öncü rolünü sürdürmesi, bölünmeye son vermesi ve benzeri görülmemiş ırkçı, faşist, terörist politikalarıyla bu işgali kuşatması için umut yaratabilir. Biz altıncı konferansı da yedinciyi de birlik içinde gerçekleştirdik. Sekizinci konferansı da birlik içinde mirası ve anlayışıyla hareketin başında Ebu Mazen kardeşimizin varlığıyla gerçekleştireceğiz. Tarihi belirlemenin öncüsü olan Ebu Mazen, konferansı düzenlememize yardımcı olacak tüm olumlu unsurları oluşturma kapasitesine sahiptir. Konferansı birlik içinde başlatıp şeffaf, adil ve demokratik bir süreçten de birlik olarak çıkacağız. Önceliğimiz bu konferansı kimin kazanacağı değil, kazanacak olan ulusal projemiz, hareketi ve onun Filistin ulusal mücadelesi sürecindeki rolünü güçlendiren siyasi ve mücadele tercihlerimiz olacaktır.


"Arap-Filistin ilişkilerinin ölçüsü: Arap ülkeleriyle ilişkilerimizin ölçüsünü oluşturan iki kırmızı çizgimiz var"

Fetih hareketi ve Arap ülkeleri arasındaki ilişkilere gelince Cibril Er-Recub, bu ilişkileri ölçme aracı olarak iki kıstastan bahsetti:

Birincisi, Filistin ulusal kimliğine, Filistin halkının tek meşru temsilcisi olan FKÖ'ye ve tam egemen bir Filistin devletinin kurulmasına ilişkin tutumdur. İkincisi, liderlerimizi seçme hakkımız ve bağımsız Filistin ulusal kararımız, duvarı, kapısı, adresi olan bir bahçe olmamız. Bunlar, Arap ülkeleriyle ilişkilerimizin ölçüsünü oluşturan kırmızı çizgilerdir.


2002 yılında, Arap girişiminin stratejik bir dönüşüm yaşadığını ve artık ölçüm aracı haline geldiğini hatırlatan Cibril Er-Recub, "Normalleşmeyi gerçekleştiren Arap ülkeleri, bizim anlayışımıza göre Arap uzlaşmasının dışına çıktılar, çünkü Arap girişimini ihlal ettiler. Biz, bu normalleşmenin bu ülkelere ne ulusal ne de bölgesel düzeyde hiçbir fayda sağlamadığını düşünüyoruz. Bu, tüm Arapların projesi olan Filistin Devleti'nin kurulmasının yararına değildir. Şimdi, Suudi Arabistan hakkında da konuşmalar var. Ancak, Filistin liderliği, Filistin halkı ve Fetih Hareketi, Suudi Arabistan Krallığı'nın stratejik pozisyonuna güvendiğini teyit ediyorum. Çatışmanın Filistin Devleti'nin kurulmasıyla sonlanması, şu ana kadar Suudi Arabistan devletinin politikasının değişmez bir unsuru oldu. Suudi devletinin Filistin davasına siyasi ve mali olarak desteği, çatışma tarihi boyunca herhangi bir siyasi pozisyona bağlı olmadı. Bu, bizim için bir güvence kaynağı oldu ve olmaya devam ediyor" dedi.

Cibril Er-Recub, açıklamalarına şu ifadelerle devam etti:

Suudi Arabistan'ın, çatışmayı Arap girişimine göre çözme konusundaki kararlı tutumuna hala güveniyoruz. Şimdi, çatışmanın tarihi boyunca tutumunda istikrar gösteren birkaç Arap ülkesi varken, başkaları kendi nedenleri, çıkarları veya çekişmeler nedeniyle bazı yönlerden zayıflık gösterdi. Ancak Filistin davası ve Filistin devleti pahasına normalleşme lehine resmi bir Arap çöküşü yaşanacağından endişe duymuyoruz. Suudi Arabistan Krallığı ile koordinasyonumuz var, Ebu Mazen zirve öncesinde Krallık'a bir ziyarette bulundu. ABD'nin bölgemizde bir ortam inşa etme veya yaratma yönünde önderlik ettiği hareketin ışığında stratejik vizyonların geliştirilmesini tartışacak bir Filistin heyeti bulunacak. ABD, Filistin Devleti'nin kurulmasıyla sonuçlanmayan hiçbir dönüşümün bölgede istikrar, barış veya İsrail'in entegrasyonunu sağlamayacağına inanıyor. Bizim Suudi Arabistan'ın kararlı tutumuna olan güvenimiz mutlaktır. Kudüs'e yerleşik olmayan bir büyükelçi ve daimî başkonsolos atanması, Suudilerin Filistin meselesine yönelik tutarlı politikasının tezahürlerinden biridir. Bu, Kudüs ve devlet meselesi konusunda İsrail açısından imaları olan ve Filistin halkına verilen olumlu ve büyük bir mesajdır.


"Refah'tan Cenin'e kadar tüm Filistin topraklarında bütün Filistinlilere bakacak bir Filistin ulusal hükümetinin kurulmasını umuyoruz"

Hükümet konusunda, Filistinlilerin tümünü kapsayan ve bölünmenin görünümlerini sona erdiren, Filistin ulusal eylem kurumlarının birliğini sağlayan ve Refah'tan Cenin'e kadar tüm Filistin topraklarında bütün Filistinlilere bakacak bir Filistin ulusal hükümetinin kurulmasını umduklarını söyleyen Cibril Er-Recub, "Bu hükümet, Filistin toplumundaki gerginlik ve tahrik görünümlerini sona erdirecek ve bölünmeyi bitirmeye yönelik sahadaki adımlara doğru koşulların hazırlanmasına yardımcı olacaktır. Eğer hükümeti değiştirmek istiyorsak, hükümetin görevi ve bu görevi kimin yerine getirebileceği konusunda anlaşmalıyız. Bizim gördüğümüz, Filistin ulusal birliği hükümetinin varlığıdır, bu da bölünmeyi sona erdirmek ve ortaklık kurmak için yapılacak ilk adımdır. Çünkü bir bakanın değiştirilmesi ne hükümetin rolünde ne de bu aşamada veya uzun vadede hükümetin görevine dair bakış açımızda stratejik bir değişiklik değildir" dedi.
 

c.jpg
Independent Türkçe Genel Koordinatörü Muhammed Zahid Gül ve Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, Cibril Er-Recub ile birlikte

 

ABD-İsrail ortaklığı: ABD, 75 yıldır var olan bu faşist ırkçı işgalin halkımıza, Araplara ve Müslümanlara yönelik tek taraflı İsrail saldırganlığının koruyucu ve garantördür

Fetih yetkilisi Cibril Er-Recub, ABD'yi, İsrail ile birlikte Filistin halkına karşı suçlarında ortak olmakla suçluyor.

Ebu Rami, bu konuyla ilgili olarak "ABD, 75 yıldır var olan bu faşist ırkçı işgalin halkımıza, Araplara ve Müslümanlara yönelik tek taraflı İsrail saldırganlığının koruyucu ve garantördür. Seçeneklerimiz açıktır. Başkan Abbas, Suudi Arabistan'daki Körfez Zirvesi'nde Çin Devlet Başkanı ile bir araya geldi. Çin'e resmi bir ziyaret yaptı ve ilişki, stratejik bir ortaklığa dönüştürüldü. Çin'in çabalarını ve girişimlerini, iç durumumuz ve bölünme konusuyla ilgili dahil olmak üzere memnuniyetle karşıladık ve karşılamaktayız. ABD'lilerin himayesi altında değiliz ve onların bizim kararlarımız veya irademiz üzerinde veto hakları yok. Ruslarla, Çinlilerle, topraklarımızda devletimizi kurma hakkımızı ve uluslararası meşruiyet kararlarını tanıyan tüm bölgesel ve uluslararası taraflarla ilişkilerimiz açıktır. Bu, ABD'lilerin aksine Ruslar ve Çinliler için geçerlidir" dedi.


Fetih ve Türkiye ilişkisi: Türkiye, son yıllarda bölünmeyi ortadan kaldırmak veya olumlu anlamda etkilemek için bile iyi bir unsur oldu

Ebu Rami, Türkiye ile Fetih Hareketi arasındaki ilişkilerden de bahsetti ve şöyle dedi:

Son yıllarda Türkiye ile ilişkilerimiz önemli ölçüde gelişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üç yönde gerçekçi ve mantıklı bir politika uyguladı. Birinci yön, Türkiye'nin Kudüs şehri ve Kudüs halkı ile en çok ilgilenen ve yatırım yapan devlet olduğunu vurgulamaktı. Bu, Türk devletinin Filistin davasına verdiği desteğin önemli bir göstergesidir. İkinci yön ise örgütün, kardeş Ebu Mazen ve Fetih hareketi ile ilişkilerdir. Üçüncü yön ise ideolojik nedenlerden dolayı kardeşlerimiz olan Hamas Hareketi ile iyi ilişkilerdir. Türkiye, son yıllarda bölünmeyi ortadan kaldırmak veya olumlu anlamda etkilemek için bile iyi bir unsur olmuştur. Türkiye şu anda büyük bir bölgesel güçtür. Kendi çıkarları ve ilişkileri vardır. Biz bunlara karışmayız. İnancımız şu ki Türkiye, Filistinlilerin çıkarları pahasına İsrail ile bir ilişki kurmayacak. Bu, uluslararası platformlarda gerçekleşen ve gerçekleşmekte olan bir durumdur. Davos konferansında Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı arasında yaşananlar herkesin anlayabileceği net bir mesajdır.


Spor siyasi çekişme ve bölünmelerden uzak: Halkımızın direnişi ve sporun bir araç veya platform olabileceği inancı, uluslararası toplumu ve dünyayı spor gözüyle görmemizi sağladı

Ebu Rami, gençlik, spor, olimpiyat ve izcilik sektöründeki pozisyonuna ilişkin şunları söyledi:

Bu pozisyon, benim için bir kâbus değil, Filistin davasına ve halkının çıkarlarına hizmet etme fırsatıdır. Bana, Filistin Futbol Federasyonu'nu düzenleme görevi verildi. Bu federasyon, FIFA ile sorunlar yaşıyordu ve iç sorunlara sahipti. Benim şartım, Filistin halkının tek bir federasyonunun olması ve bu federasyonun bölünmeyle veya siyasetle hiçbir ilgisinin olmamasıydı. Cumhurbaşkanı Abbas ve Hareket'ten onay ve destek aldım. Federasyon, çekişmelerden kurtarıldı ve tüm Filistinliler için eksiksiz bir sistem inşa edildi. Federasyonda bir çatı oluşturuldu. Daha sonra Olimpiyat Komitesi ve İzcilik Hareketi'ne geçtik. Ardından Bakanlığa geçtik. Bugün, Gençlik ve Spor Yüksek Kurulu'ndayız. Bu kurul, tüm Filistinliler için bir spor organizasyonudur. Bu kurul, bölünmenin bir parçası değildir ve siyasi çekişmelerden ve bölünmelerden uzaktır. Bu formülden herkes memnun. Bunu desteklemeye ve korumaya önem veriyor. Spor alanında gerçek bir gelişme ve devrim gerçekleşti. Bu elbette, tüm siyasi güçlerin kararlı ve siyasi iradesiyle, tüm Filistin halkının isteğiyle ve aynı zamanda Filistinli ulusal bir hamiliğin varlığıyla, bu olumlu fenomeni korumak için tüm gerekli koşulları sağlamasıyla mümkün oldu. Bununla gurur duyuyoruz.


"Artık amacımız bu çabayı sürdürmek ve sporun bir yandan davamızın haklılığını ortaya koymanın, bir yandan da işgalin bize karşı işlediği suçları ve halkımızın haklarını ortaya çıkarmanın bir aracı ve platformu olmasıdır" diyen Ebu Rami, "Ancak halkımızın direnişi ve sporun bir araç veya platform olabileceği inancı, uluslararası toplumu ve dünyayı spor gözüyle görmemizi sağladı. Bence bu, toplu çabamız, irademiz ve bir aile olarak devam etme arzumuzun sonucu olarak başarılı olan bir yoldur. Bu asil olgunun ister bir spor olsun ister birlik unsuru olsun, bu refah döneminde Filistin'de spor tesisi kuran bir Arap veya İslam partisinin olup olmadığını sorguluyorum. Bence, İslam İşbirliği Teşkilatı'nda ve Arap Birliği'nde, Filistinli gençlere, geleceğin mimarları olan bu gençlere güç verecek tüm imkanları sağlamak için bir uyanış olmalı. Bu, tesisler inşa ederek ve bu olumlu durumu sürdürmek için gerekli tüm olanakları sağlayarak yapılabilir. Bizim koşulsuz Arap, İslami ve uluslararası desteğe ihtiyacımız var. Bu destek, kararımızı ve irademizi korumamızı sağlayacak şekilde olmalıdır. Benim açımdan kişisel hiçbir hırsım yok. Ulusal bir hırsım ve ulusal bir gündemim var. Bu göreve atandım ve Filistinliler için başardığımı düşünüyorum. Ancak, herkesin iş birliği olmadan bunu yapamazdım" ifadelerini kullandı.

 

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU