"Günde 10 bin adım" efsanesi sorgulanıyor

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta anlatıyor

Fotoğraf: Thom Milkovic/Unsplash

Tıpkı "Hastalıklardan korunmak için günde en az 8 bardak su içilmesi gerekir" tavsiyesi gibi, yine hastalıklardan korunmada ve bunlara bağlı ölüm riskinin azaltılmasınada yapılan bir tavsiyede, "yaşlı veya genç, herkesin günde en az 10 bin adım atması gerektiği" söylenir.

Araştırıldığı zaman ise, esasında bu 10 bin adımın herhangi bir araştırmaya dayanmadığını; 1960'lı yıllarda

Japonya'da piyasaya sürülen bir adım ölçerin sloganı olduğunu görüyoruz.

Elbette hareketli olmak çok önemli, bunun aksini söylemek mümkün değil.

Fakat ne kadar egzersiz yapılması gerektiği ve egzersizin türü hakkında bilim dünyasında net bir bilgi yok.

Bazı araştırmalara göre, günde 2 ila 3 bin adım atmak yeterli olurken, bazı araştırmalar ise çok daha fazla adım sayısı olması gerektiğini; 10 bin adım üzerine çıkılması gerektiğini ortaya koyuyor.
 


İşte bilim dünyasındaki bu kafa karışıklığını ortadan kaldırmak için, bugüne kadar 17 ülkede 226 binden fazla insan üzerinde yapılan araştırmaların bir meta-analizi gerçekleştirildi.

Meta-analiz; bugüne kadar yapılan benzer araştırmaların toptan bir değerlendirilmesi manasına geliyor.

Ve söz konusu araştırmada ortaya çıkan sonuçlardan birisi şu:

Kalp-damar hastalıklarına bağlı ölümleri azaltmak için en az 2 bin 337 adım; 

Bütün sebeplere (kanser, diyabet, kalp hastalıklarına) bağlı ölümleri azaltmak için ise günde en az 3 bin 967 adım atılması gerekiyormuş.

Yine bu araştırmaya göre, atılan adım sayısı artıkça, ölüm riskinde de aynı şekilde bir azalma sürüyormuş.
Ve bunun için de 500 ila bin adımlık aralıklar esas alınıyor.

Bu araştırma, bir de günde atılan adım sayısının 20 bine kadar çıkmasının riski giderek azalttığını; 20 bin üzerinde herhangi bir veri olmadığını ortaya koyuyor.

Gördüğünüz gibi, bu araştırma da bize net bir şey söylemiyor.

Zaten bilimsel araştırmalar bugün böyle söyler, yarın bunun tam tersinde bir tavsiyede de bulunur.

Ben rakamlara takılmayı da çok doğru bulmuyorum.

Çünkü, kadın-erkek var, genç-ihtiyar var, mesleği çok farklı olan insanlar var, altta yatan hastalıkları olanlar var, olmayanlar var…

Dolayısıyla her insan için standart "günde 10 bin adım atacaksın", "günde 5 bin adım atacaksın" gibi zorlamaları, tavsiyeleri hiç doğru bulmuyorum.

Bir insan günde 5 bin adım atarak da 4 bin adım atarak da gayet sağlıklı olabilir.

Bence burada mühim olan mesele, insanların egzersizi, yürümeyi severek, hoşlanarak yapmasıdır.

Siz bir işi zorla yapıyorsanız, bu sizi strese, sıkıntıya sokar. 

Ve atacağınız adımların bırakın size faydası olmasını, aksine bundan zarar görmeye başlarsınız.

Egzersizin türü de önemlidir. Elbette bütün eklemleri, kasları çalıştıran egzersizler daha faydalıdır.

Mesela, imkanı olanların yazın denizde, havuzda yüzmeleri, birçok kası ve eklem grubunu çalıştırdığı için en faydalı spordur.

Ancak herkes tarafından, her zaman yapılması da pek mümkün değildir.

En kolay egzersiz, herkesin yapabileceği yürümektir. Tempolu yürümektir.

Ben insanlara, koşmadan, terlemeden, kan ter içerisinde kalmadan, ama bir yere gidiyormuş gibi, kendi vücutlarının onlara sağladığı biçimde yürümektir.

Bu, insandan insana rakam sayısı değişebilir, hiç önemli değil.

Ama dediğim gibi, bu egzersizi severek yapmak, zevk almak çok önemlidir.

Bu sadece kan şekerini, tansiyonu, vücuttaki kronik iltihabı düzeltmede değil;

Aynı zamanda beyin ve ruh sağlığını düzeltmede ve bu hastalıkların önlenmesinde de son derece önemlidir.
Egzersizlerin çok azının bile faydalı olduğunu öne sürenler vardır. 

Mesela yeni yapılan bir araştırmada, yoga gibi çok hafif bir egzersiz sırasında katılımcıların gözbebeklerinin genişlemesi ölçüldü.

Ve yoganın gözbebeklerini genişlettiği ve bunun da beyinde hafıza ve diğer fonksiyonlarla ilgili merkezleri aktifleştirdiği sonucuna varıldı.

Gördüğünüz gibi, çok hafif, insanı yormayan yoga gibi egzersizlerin bile sağlığımıza bir faydası oluyor.
Hatta ben bunu espri olarak şöyle de ifade ediyorum:

Hiç hareket etmiyorsanız, bari lütfen kılınızı kıpırdatın.

 

 

Kaynak: https://academic.oup.com/eurjpc/advance-article/doi/10.1093/eurjpc/zwad229/7226309

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU