Sudan unutuldu mu?

Mevcut duruma bakıldığında önümüzdeki formül belli oldu: Şu an tamamen Sudan'da olduğu gibi devletin yıkılması ve insanların acı çekmesi pahasına da olsa ya saray ya mezar

Fotoğraf: Reuters

Sudan'da ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki savaşın beşinci ayındayken ufukta, Sudan krizini daha da derinleştiren bu askeri çatışmayı durduracak bir fırsatın habercisi olarak herhangi bir umut ışığı görünmüyor.

Beşinci ayındaki bu silahlı çatışma en az 5 beş bin kişinin ölümüne, dört milyondan fazlasının ülke içinde yerinden olmasına, 1 milyon insanın komşu ülkelere kaçmasına ve 500'e yakın çocuğun açlıktan yaşamını yitirmesine yol açtı.

Sudan vatandaşlarının kötü giden hayatına ek olarak tüm bu trajedilere karşın çözüme yönelik bir emarenin gözükmesi şöyle dursun, Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan ve HDK Komutanı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) arasındaki savaş günlük, sıradan bir olay haline dönüşmüş durumda.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Buradaki mesele, bölgenin savaş haberlerine alışması değil. Daha ziyade konu, bölgenin bir bütün olarak farklı öncelikleri ve koşulları olan bir haritaya bölünmesidir.

Bir taraf kendini geliştiriyor, bir başka taraf ekonomik ve politik koşullarını aşmaya çalışıyor, üçüncü bir taraf ise sürekli krizlerle boğuşuyor.

Bütün bunlar yaşanırken hem askeri hem de sivil her kesimden Sudanlı liderler, durumun ciddiyetini henüz kavrayamadı.

Buradaki zihniyet, ki herkesi kastediyorum, temel olarak geriye pek bir şeyin kalmadığı siyasi sahneden birilerini ekarte etme arzusu ve çatışma zihniyetidir.

Herhangi bir Arap, bölgesel ve hatta uluslararası tarafı Sudan'daki krizi ciddi bir şekilde sona erdirmeye çalışmamakla suçlamadan önce Sudanlıların bölgemizdeki önemli ve ciddi bir kuralı hatırlaması gerekiyor: Gidenler geri dönmez. Bunu Somali'de gördük.

Üstelik bölgemizde düştükten sonra tekrar ayağa kalkmak çok zordur. Bunu Suriye'de ve ondan önce de Lübnan ile halen işgalin yansımalarını ve Saddam Hüseyin rejiminin çöküşünü aşmak için canla başla çalışan Irak'ta görüyoruz. Bunlara ek olarak başka pek çok örnek de var...

Sudan'daki tehlike, bu çatışmaların zaten zayıf olan toplumsal dokuyu ve devletin temellerini yok etmesidir.

Yaşananlara rağmen Sudan'da sağduyulu davranan ve halkın ve ülkenin çıkarlarını ön planda tutan aklı başında bir ses henüz duymadık. Bunun yerine sadece daha fazla bölünme ve parçalanma sesleri duyuyoruz.
 


Daha da korkutucusu, Sudan'daki grupların hiçbiri, iddiaları ne olursa olsun zıt görüşleri birbirine yakınlaştırmaya ve bu yıkıcı askeri krizi en az hasarla sonlandırmaya çalışan yabancı tarafların işini kolaylaştırmıyorlar.

Bölgesel ve uluslararası sahada Sudan'ı kurtarma arzusu artık krizin başlangıcındaki kadar güçlü değil gibi görünüyor. Ancak bu konuda dış taraflardan daha çok Sudanlı sivil ve askeri oluşumları suçluyorum.

Arabuluculuğunuzu istemeyen ya da uygulanabilir ve gerçekçi çözümler aramayan kesimler arasındaki krize arabuluculuk yapmak elbette imkansızdır.

Mevcut duruma bakıldığında önümüzdeki formül belli oldu: Şu an tamamen Sudan'da olduğu gibi devletin yıkılması ve insanların acı çekmesi pahasına da olsa ya saray ya mezar.

"Sudan unutuldu mu?" diye sorduğumuzda bunu sadece Araplara, bölgesel ve uluslararası oyunculara ya da medyaya sormuyoruz.

Soru Sudanlılar, askeri ve sivil figürleri ve siyasi tarafları için de geçerli: Geriye uğruna savaşacağınız ne kaldı?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU