Göç ve mültecilik meselesi: Göç siyasetinde pazarlıklar ve tepkiler (3)

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Suriye ve Afganistan'daki savaşa bir şekilde müdahil olan Türkiye; Asya, Ortadoğu, Afrika'dan gelen milyonlarca sığınmacının meskeni oluvermiştir.

AKP iktidarı, bilhassa Suriyeli sığınmacılar üzerinden meseleyi siyasileştirmiş; AB ile görüşmelerinde bu kozu sürekli olarak kullanmıştır.  

Göç Araştırmaları Derneği'nin (GAR) kurucu başkanı ve Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Didem Danış'ın deyimiyle:

Elbette mülteci politikasının birincil sorumlusu hükümettir; 2011'den bu yana mültecileri ve göçmenleri ilgilendiren tüm kararların altında imzası var. Siyasi iktidar da, muhalefet partileri de yaşanan sorunlara dair bir çözüm üretmeden, tamamen kendi siyasi emelleri için mülteciler konusunu araçsallaştırıyorlar… 1
 

Didem Danış'ın göç hakkındaki bir çalışması_.jpg
Didem Danış'ın göç hakkındaki bir çalışması

 

Nitekim Erdoğan, göç konusundaki siyasetini 2020 yılındaki bir münasebette bir kez daha tekrarladı.

Cumhurbaşkanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından "Göç ve Medeniyet" temasıyla düzenlenen "Uluslararası Göç Filmleri Festivali"nin kapanış töreninde yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan özetle şunları söyledi:

Göç meselesi, özellikle son dönemlerde küresel bir olgu olarak dünyanın gündeminde yer alıyor… Bugün dünya genelinde 260 milyona yakın göçmen, 71 milyonun üzerinde yerlerinden edilmiş kişi ve 25 milyonu aşkın mülteci bulunuyor. İnsanlar, sadece daha iyi bir iş, daha yüksek bir hayat standardı için değil; çoğu zaman hayatta kalabilmek, karınlarını doyurabilmek için de göç ediyor.

Güvenli bir gelecek gayesiyle çıkılan bu yolculukların önemli bir kısmının, maalesef ölümle, felaketle sonuçlandığını görüyoruz. Geride bıraktığımız son sekiz sene içinde çoğu kadın ve çocuk 25 bin insan Akdeniz'in azgın sularında hayatını kaybetti. Avrupa'ya sığınan 10 bin Suriyeli çocuğun akıbeti ise bilinmiyor. 2

 

Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser Avusturyalı mevkidaşı Gerhard Karner ile göç sorununu konuşuyor.jpg
Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser Avusturyalı mevkidaşı Gerhard Karner ile göç sorununu konuşuyor

 

Göç sorununda AB-Türkiye arasındaki temas ve müzakereler hakkında Doç. Dr. Seven Erdoğan'ın 2022 yılındaki değerlendirmesine de bakalım:

Suriye, Irak ve Afganistan gibi Avrupa'ya yakın komşuluk coğrafyalarında yaşanan kriz ve çatışma ortamında yüksek düzeyde yaşamsal tehdit hisseden milyonlarca insan Almanya, İsveç, Hollanda gibi ülkelere yönelmiştir.

Karşı karşıya kalınan ağır göçmen baskısı karşısında AB üyesi ülkeler, kendi aralarında uzun zamandır var olan serbest seyahat sistemine zarar vermeyi bile önemsemeden, mülteciler açısından sınırlarını daha az geçirgen hale getiren sınır kontrol uygulamalarını devreye koymuştur.

Ulusal düzeyde alınan bireysel önlemlerin yanı sıra, AB üyesi devletler göç konusunda ortak bir sorun olarak Birlik düzeyinde ele alıp daha güçlü ve etkin bir göç yönetim sistemi ortaya çıkarmaya çabalamışlardır. 

AB'nin dışsallaştırma mekanizması temelinde işbirliği geliştirdiği üçüncü ülkelerden biri olan Türkiye ile 2015 göçmen krizi sonrasında yapılan işbirliği ve bu işbirliğinin en önemli boyutlarından olan Türkiye'deki Mülteciler İçin Mali Yardım Aracı hususu görüşülmüştür…

AB üyelik hedefi doğrultusunda 'Birlik' ile uzun zamandır göçe dair konularda işbirliği içerisinde olan Türkiye de, AB'nin dışsallaştırma mekanizması temelinde işbirliği geliştirdiği üçüncü ülkelerden biri olmuştur. 

2016 yılında taraflar arasında resmiyet kazanan dışsallaştırma pratiğinin en önemli boyutlarından biri de bu çalışmanın odak noktasında yer alan Türkiye'deki Mülteciler İçin Mali Yardım Aracı olmuştur… 3

 

Avrupa'ya yönelen mülteciler sınırlarda kuşatılıp bekletiyorlar.jpg
Avrupa'ya yönelen mülteciler sınırlarda kuşatılıp bekletiyorlar

 

Türkiye'nin AB ile göçmen pazarlığı ve anlaşmasının seyrini ise Ganime Gülmez'in 3 Mayıs 2023 tarihli makalesinden okuyabiliyoruz:  

Avrupa Birliği üyesi 27 devlet ve hükümet başkanı, 9-10 Şubat 2023 tarihlerinde, Brüksel'deki İsveç Konsey Başkanlığı'nda Türkiye'nin de katılacağı özel bir zirve için bir araya gelecekti.

Basın bu zirvenin esas gündeminin AB-Türkiye Mülteci Anlaşması olduğunu duyurmuştu. Ancak 6 Şubat 2023'te Türkiye'de 11 ili sarsan deprem felaketinin yaşanmasının ardından zirvenin gerçekleştirilip gerçekleştirilemediğine ilişkin hiçbir açıklama yapılmadı.

Deprem sadece Türkiye'yi değil, AB üyesi ülkelerin, zararlarının kısa vadede telafi edilebilmesi mümkün olmayan uzun vadeli bir dizi projesini de yerle bir etti.

Merkez şubesi Almanya'nın Frankfurt şehrinde bulunan ve 1986'da kurulmuş olan dernek ile vakıf statüsünde iki bileşeni temsil eden Pro Asyl isimli göçmen hakları savunucusu kuruluş, bahsedilen zirve öncesinde basın açıklamasını yapmıştı. 

18 Mart 2016'da imzalanan AB-Türkiye Mülteci Anlaşması'nın yedinci yıldönümü sebebiyle Pro Asyl ve Yunan ortak kuruluşu Refugee Support Aegean, 16 Mart 2023'te şu bildiriyi paylaştı:  

'İnsan hakları ihlallerine milyarlarca avro ayırmayın. AB-Türkiye arasında imzalanan bu anlaşmanın imzalandığı ve yürürlüğe girdiği tarihte, yani Mart 2016'da dahi, Türkiye'ye gönderilen ve çoğu Suriyeli olan 3000 insan varken, Türkiye'den Avrupa'ya aynı anda göç eden ya da kaçan 7000 insan mevcuttu. 

Anlaşma, AB topraklarına Yunanistan'da ayak basan ve koruma arayan kişilerin, Türkiye tarafından geri alımını öngörüyordu. AB, Türkiye'ye mali destek ve vize kolaylığı sözü verdi. 

 

Türkiye'nin huduttaki duvarını merdivenle aşan  Afgan göçmenleri.jpg
Türkiye'nin huduttaki duvarını merdivenle aşan Afgan göçmenleri

 

Gelinen aşamada, 2023 Şubat-Mart ayı içerisinde sadece Türkiye, Afganistan ve Suriye'den kaçarak Avrupa topraklarına ayak basan ve çoğu geri gönderilen insan sayısı 800 bini aşmaktadır. Öz itibariyle, bu anlaşma tam bir insan hakları kâbusudur. 

Bu anlaşmayla birlikte Avrupa Birliği insan hayatını, hukukun üstünlüğünü ve bizzat demokrasinin kendisini tehlikeye atan politikaların normalleşmesini ve yaygınlaşmasını teşvik etmektedir. 

Hukukun üstünlüğünü tehlikeye atan bu anlaşma derhal feshedilmeli ve militarizasyondan uzaklaşılmalıdır.

Yunanistan'a ayak basan göçmenlerin, insani haklarını ve iltica politikalarını ihlal eden bir biçimde kabul ya da reddediliş uygulamalarında köklü bir değişikliğe gidilmelidir.'

 

Göçmenler, bir sürat teknesine zorla bindiriliyor ve Yunan Sahil Güvenlik teknesine naklediliyor. Kaynak-New York Times.jpg
Göçmenler, bir sürat teknesine zorla bindiriliyor ve Yunan Sahil Güvenlik teknesine naklediliyor / Fotoğraf: New York Times

 

Öncesinde raporlar halinde belgelenen bu maddi yardıma ilişkin, deprem yardımlarının da gündeme gelmesiyle birlikte hiçbir özel rapor yayınlanmadı.

Tesadüf olmasa gerek! Tam da AB-Türkiye Mülteci Anlaşması içerikli bir zirvenin gerçekleşemediği ve milyarlarca avroluk katkının yinelenmesi gereken o tarihlerde deprem bölgelerinde bulunan bazı Türk milletvekilleri, hatta bazı bakanlar 'Göçmenleri geri göndereceğiz. Avrupa'nın yükünü biz sırtımıza alamayız!' yönlü ve nefret dolu açıklamalar yapmaya başladılar.

Hemen ardından, yine tesadüf olmasa gerek, 2013-2015 yılları arasında yüzlerce kurumla birlikte çok yoğun olarak yürütülen fikir alışverişlerinin ardından, Almanya'nın Afganistanlılara (Almanya'da ne kadar kalırlarsa kalsınlar, Afganların bu ülkede vatandaşlık hakları bulunmuyor) yönelik formüle ettiği 'gönüllü gönderme' yasal düzenlemesinin Türkiye'de de gündeme getirileceği duyuruları yapıldı.

Türkiye ile yedi yıl önce imzalanan bu anlaşma henüz iptal edilmiş de değil. Hayatları-kaderleri bu anlaşmaya bağlı olan göçmenlerin akıbetinin ne olacağı ise bilinmiyor. 4

 

Berlin'de yeni göç yasaları protesto edildi. Fotoğraf-Christian Mang, Reuters.jpg
Berlin'de yeni göç yasaları protesto edildi / Fotoğraf: Christian Mang-Reuters

 

Öte yandan İngiliz Financial Times gazetesi, Avrupa Birliği'nin, Suriyeli göçmenlerin Avrupa'ya akışını durdurmak için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı büyük bir plana ikna etmek üzere "tatlandırıcılar" sunabileceğini yazıyor.

Plan, sınır kontrollerini sıkılaştırmayı, büyük iltica başvurusu merkezleri açmayı ve hatta muhtemelen 2 milyon Suriyeliye Türkiye'de çalışma hakkı vermeyi içeriyor. 5

Göç Mutabakatı'nın yenilenmesinin yanı sıra Türkiye ile AB arasında 2018'de askıya alınan üst düzey diyalog yeniden başlayacak. Gümrük Birliği'nin modernizasyonu için de öneri hazırlandı. 6
 

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, düzensiz göçe karşı Afrika ve Ortaoğu ülkeleriyle ortak karar istiyor_.jpg
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, düzensiz göçe karşı Afrika ve Ortaoğu ülkeleriyle ortak karar istiyor

 

Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yeni bir göçmen akınını durdurması karşılığında daha fazla maddi yardım teklifinde bulunduğu da iddialar arasında.
 

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, göçmen sorunu için AB'nin Tükiye'ye  yadım yapmasını önerdi. Fotoğraf-reuters.jpg
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, göçmen sorunu için AB'nin Tükiye'ye yardım yapmasını önerdi / Fotoğraf: Reuters

 

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, göçmen sorunu ile mücadele için Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'ye yeni ekonomik destek sağlamasına ilişkin şöyle bir açıklama yaptı:  

Türkiye'nin mülteci sorunuyla mücadelede müttefik olması gerektiğini birçok kez söyledim. AB Türkiye'yi desteklemek için milyonlarca avro verdi ve muhtemelen fazlasını da verebilir.

AB'nin çok yıllık bütçesinin yeniden yapılandırılmasında Türkiye'nin gelecekte desteklenmesi için ek bir madde olabilir.

Yunanistan'a son dönemde daha az düzensiz göçmen taşıyan tekne gelmesinin nedeni, Türkiye'den yola çıkan tekne sayısının azalmasındandır. 7

 

Erdoğan, Göç yükünü tek başımıza omuzlamak zorunda kaldık diyor.jpg
Erdoğan, "Göç yükünü tek başımıza omuzlamak zorunda kaldık" diyor

 

Roma'da Göç Konferansı: Göçmenleri Avrupa'dan uzak tutma planı

İtalya Dışişleri Bakanlığının ev sahipliği yaptığı 23 Temmuz 2023 tarihli "Uluslararası Kalkınma ve Göç Konferansı"na aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 21 ülke ile Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Afrika Birliği gibi uluslararası kuruluşlardan temsilciler katıldı. Konferansta, Türkiye'yi, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan temsil etti.

Başkent Roma'da gerçekleşen konferansın açılış konuşmasını yapan İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, şunları söyledi:

İnsan kaçakçılarıyla mücadele edilmesi gerekir. İtalya ve Avrupa'nın göçe ihtiyacı var ama yasadışı yollardan girenlerin ödüllendirileceğine dair bir sinyal de veremeyiz. Kitlesel yasadışı göç, herkese zarar veriyor. Başkalarının canları üstünden kaçakçılar kazanıyor.

Göçün merkezinde insanlar, yaşamlar, umutlar, korkular var. Bunlar, suç örgütlerince kullanılıyor. Bizim ve devletlerimizin görevi bunlarla ilgilenmektir. Düzensiz göç, transit ülkelerden varış ülkelerine kadar herkesi etkilemekte ve ekonomilere yük oluşturmaktadır. Yasadışı göçü yöneten insan tacirleri ağıyla mücadele etmek için ortak bir kararlılığa ve daha fazla işbirliğine ihtiyacımız var.

Göç, en çok komşu ülkeleri etkilemektedir.  Bu konuda en büyük yük kaçınılmaz olarak komşu ülkelere düşme eğilimindedir. Topraklarına kabul ettiği sığınmacı sayısı bakımından dünyada ilk sırada yer alan Türkiye'nin başına gelenle, bugün örneğin Ukrayna çatışmasından kaçanlara yardım konusunda Polonya'nın başına gelen aynıdır.

Büyük akınlarla karşı karşıya kalan devletlere yönelik ekonomik desteği güçlendirmek, kesinlikle bir dayanışma görevidir.

 

Lübnan sahilinde kaçak göçmen taşıma pazarlığı-Fotoğraf-El Mecelle_.jpg
Lübnan sahilinde kaçak göçmen taşıma pazarlığı / Fotoğraf: El Mecelle

 

Basına kapalı gerçekleşen konferansta Bakan Hakan Fidan da konuştu: 

Düzensiz göç, Akdeniz ülkelerinin yaşadığı ortak bir sınamadır; bununla mücadelede bölgesel işbirliği önemlidir. Göç, kaynakta (başladığı ülkede-FB) durdurulmalıdır. Bunun için de yaşanan çatışmaların ve ekonomik sorunların giderilmesi gerekmektedir. Ayrıca (göçün yükü) muhatap ülkeler arasında paylaşılmalıdır. Bu arada insan onurunun korunması için, tüm ülkelerde yabancı düşmanlığı ve nefret suçları önlenmeli; hoşgörü kültürü geliştirilmelidir.
 

Dışişleri Bakanı H. Fidan-Uluslararası Kalkınma ve Göç Konferansı'nda işbirliği önerdi. Fotoğraf-aa-.jpg
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Uluslararası Kalkınma ve Göç Konferansı'nda işbirliği önerdi / Fotoğraf: AA

 

Konferansa katılan Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in sözleri de Avrupa Birliği'nin isteğine uygundu:

İnsan kaçakçılarına baskı yapmalı ve onların yasadışı iş modellerini sonlandırmalıyız. Kıtalarımız arasında yeni yasal yollar açmak, tehlikeli deniz yolculuklarına gerçek ve güvenli bir alternatif yaratabilir. AB'de yeniden yerleştirme ve insani kabulü teşvik etmek için çalışıyoruz. 8
 

İç savas-nedeniyle-2.5 milyon kadar Sudanlı yer değiştirmek zorunda kaldı.jpg
İç savaş nedeniyle 2,5 milyon kadar Sudanlı yer değiştirmek zorunda kaldı

 

Roma'daki konferansın amacı ve ruhuna aykırı görüş belirten Tunus Cumhurbaşkanı Qays Said, şunları söyledi:

Geçmiş yıllarda kuzeyden güneye olan göç, aslında sömürgeciliğin kalıntısıdır. Bugün son birkaç yıldır kuzeye yönelik bir göç görüyoruz. Bu, sömürgecilik döneminde gerçekleşen göçün sonucu değil midir?


Ülkenin İçişleri Bakanı Kemal Faqi ise, "Düzensiz göçmenler için kamp kurmak Tunus'a yerleşmek demektir" ifadesiyle 26 Temmuz'daki AB önerisine karşı çıktı. 

Bu itirazlara aldırmayan AB Komisyonu Başkanı Von der Leyen, "Roma'daki konferans süreci, herkesin yararına güçleri birleştirmeye dair iyi bir işbirliği fırsatı sunmaktadır" dedi. 

Gerçekte Roma süreci kararlarının özü şuydu: Göçmenleri Avrupa'dan uzak tutmak. 
 

Afrika menşeli göç dalgası .jpg
Afrika menşeli göç dalgası 

 

İnsani, vicdani ve siyasi tepkiler

Aktivist Ganime Gülmez'in kamuoyu ile paylaşımı, bu acı gerçeği gözler önüne seriyor: 

Akdeniz'de yakalanan göçmenlerin Tunus'a gönderildiklerinde ne tür işkencelere maruz kaldıklarının Pro Asyl (göçmen haklarını savunan radikal sivil kuruluş) tarafından belgelenmesine onlarca Afrika, Tunus, Avrupa merkezli sivil toplum kuruluşu yardım etmişti.  

Türkiye gibi Tunus ve Libya da on yılı aşkın bir süredir AB ülkeleri ile birlikte çalışıyor. Ancak asıl destek öncelikle Tunus'a veriliyor. AB, üye ülkeleri sınırlarını kontrol etmesi ve Avrupa'ya yönelen göçü engellemesi için Tunus'u siyasi ve maddi olarak finanse ediyor ve birçok alanda destekliyor.

Tunus'taki Mülteci Kamplarında gerçekleşen ve ölümlerle, sakatlanmalarla sonuçlanan insanlık dışı uygulamaları rapor eden Pro Asyl isimli ünlü kuruluşun sesi, ne yazık ki bugüne dek dikkate dahi alınmadı. Pro Asyl, Tunus ve komşu ülkelerinde bulunan onlarca kurumla irtibat kurarak, çok detaylı raporlar hazırladı ve Avrupa Parlamentosu'na sundu.

 

AB yetkilileri Tunus ve Afrikalı temsilcilerle  göçmenleri engelleme konusunu ele aldılar_.jpg
AB yetkilileri Tunus ve Afrikalı temsilcilerle göçmenleri engelleme konusunu ele aldılar

 

Avrupa'daki aykırı seslerin sembol isimlerinden biri de kendini radikal demokrat diye tanımlayan Hollandalı aktivist ve siyasetçi Sigrid Kaag'dır.  

Aynı zamanda sosyal demokrat D66 partisinin başkanıdır. Temmuz 2023'te gerçekleşen genel seçimde 27 milletvekili çıkaran D66, Hollanda'nın ikinci büyük partisi haline geldi. Filistinli eşi Enis El Kak, Filistin lideri Yaser Arafat'ın yönetiminde Sağlık Bakanlığı yapmıştı. 
 

Hollanda sağcıları, Sigrid Kaag ve Filistinli eşinin Y. Arafat ile açık ilişkisini karalama yoluna gittiler. .jpg
Hollanda sağcıları, Sigrid Kaag ve Filistinli eşinin Yaser Arafat ile açık ilişkisini karalama yoluna gittiler

 

Sigrid Kaag'a göre: Hollanda'da mültecilere karşı epey tepki var. Sol olanlar hariç partilerin çoğu ilticaların sınırlandırılmasını istiyor. 

Sığınmacılar ve mülteciler nedeniyle hükümette bir ihtilaf başladığında, Başbakan Mark Rutte, ortaklarına "Savaş bölgelerinden kaçan sığınmacıların aile birleşiminin 2 yıl sonra başlaması" şeklinde bir teklif getirdi.

Teklif, Hollanda'da oturum almış bir sığınmacının, oturum iznini aldıktan 2 yıl sonra "aile birleşimi" müracaatında bulunabilmesini öngörüyor.

Aslında teklif, sığınmacıları caydırmayı ve onları başka ülkelere yönlendirmeyi amaçlıyor. Zira Hollanda'da bu kural getirildiğinde, sığınmacıların Hollanda'ya gelmek yerine başka ülkelere gitmeyi tercih edecekleri ve böylelikle Hollanda'ya daha az sığınmacının geleceği varsayılıyor.

Ancak Hıristiyan Birliği partisi CU, bu teklifi ilkesel nedenlerle reddediyor: "Biz aile kurumuna önem veren bir partiyiz. Hangi dinden ve kültürden olursa olsun ailelerin birleşmesini engelleyerek buradan bir menfaat beklemeyi ahlaki ilkelerimizle bağdaştıramayız" diyor.

Ülke genelinde oyu yüzde 3-4'lere tekabül eden Hıristiyan Birliği partisinin seçmenlerini dindar Protestanlar oluşturuyor.  İktidarın en küçük ortağı olan bu partinin lideri de bir kadın: Mirjam Bikker. Kendisi, mülteci haklarını sonuna kadar savunuyor. 9 
 

Hollanda Hıristiyan Birliği  lideri Miriam H. Bikker, vicdani açıdan  göçmenleri ısrarla savunuyor.jpg
Hollanda Hıristiyan Birliği lideri Mirjam H. Bikker, vicdani açıdan göçmenleri ısrarla savunuyor

 

Hollanda'da hükümetin, göçmenlerle alakalı problemlerden ötürü çökmesinin ardından son zamanlarda yıldızı parlayan çevre ve göçmen konularındaki radikal faaliyetleriyle ön plana çıkan Sigrid Kaag açık ve kararlı bir şekilde mültecileri savunarak şöyle diyor:

Her şeylerini geride bırakarak yeni bir hayat kurmaya çalışan bu insanlar burada misafir değiller; burada oturmak istedikleri sürece onlar artık bizim bir parçamızdır. Hollanda dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Gerek Hollanda gerekse başka ülkelerdeki mültecilere ayıracağımız kaynaklarla bu ülke batmaz. İnsansak insanlığımızın gereğini yapacağız, boynumuzun borcudur bu. 10
 

Hollanda basını, göçmen yanlısı Sigrid Kaag'ın partisinin seçimde ikinci sıraya yükselmesini manşet yaptı. .jpg
Hollanda basını, göçmen yanlısı Sigrid Kaag'ın partisinin seçimde ikinci sıraya yükselmesini manşet yaptı

 

Göç meselesiyle ilgili Murat Çakır'dan alıntıladığımız şu teorik ve siyasi değerlendirme de ilginizi çekecektir: 

Avrupalı emperyalistler dünya çapında üretilen zenginliğin büyük bir bölümünü gasp yoluyla kendi refah coğrafyalarında yoğunlaştırırken, coğrafyalarını koruyan kale duvarlarını sürekli yükseltiyorlar.

Emperyalist sömürü, müdahale savaşları, uluslararası hukuka aykırı işgaller ve hammadde kaynaklarının, dolayısıyla dünyanın talanı dünya çapında yoksulluğu, açlığı ve ekolojik felaketleri yaygınlaştırıyor. 

Sonucunda ise, sayıları hâlihazırda 100 milyonu aşan insan yurtlarını terk etmek zorunda kalıyor. Terk edemeyen milyarlar ise yoksulluk, açlık ve ekolojik felaketlerle boğuşuyor. Dünyayı küresel bir fabrika hâline getiren emperyalizm hem kendi coğrafyalarındaki hem de dünya çapındaki ezilen ve sömürülen sınıfları bölmek, altta tutmak için elinden geleni yapıyor.

Merkez kapitalist ülkelerin bulunduğu refah coğrafyalarının etrafı dünyanın lanetlilerinin aşamayacağı yüksek duvarlarla örülmüş durumda. Artık bu da yeterli görülmüyor: Burjuva demokrasilerinin en temel hak ve özgürlükleri teker-teker rafa kaldırılarak, yardıma muhtaç milyonların refah coğrafyalarının yakınına gelmeleri dahi olanaksız hâle getiriliyor. 

Örneğin Britanya'nın gerici Rishi Sunak hükümeti karar altına aldığı ve büyük olasılıkla yakında yürürlüğe girecek olan 'Yasa Dışı Göç Yasası' ile Britanya'ya bir şekilde gelmeyi başarabilen mültecileri hemen Ruanda'ya gönderecek. Britanya'nın imzası da bulunan bütün uluslararası insan hakları ve mülteci hukuku böylece geçersiz kılınacak.

Benzer bir girişim Almanya'da da tartışılıyor. Irkçı-faşist AfD partisinin toplumsal desteğinin artması gerekçe gösterilerek, Alman faşizminden çıkartılan bir ders olarak yürürlüğe sokulan 'bireysel sığınma hakkının' kaldırılması isteniliyor. 

Aslında Federal Anayasa'da yer alan 'sığınma hakkı' maddesi 1993 büyük uzlaşısıyla fiilen geçersiz kılınmış durumda. Çünkü Almanya etrafını çevreleyen ülkeleri 'güvenli ülke' diye deklare ederek, karayolu üzerinden Almanya'ya gelebilenlere sığınma hakkını kaldırmıştı. 

Bugün olduğu gibi, 1990'larda da doğrudan devlet politikalarıyla körüklenen faşist şiddet olayları bu hakkın kaldırılmasına gerekçe gösterilmişti.

Ancak sığınma hakkının fiilen kaldırılmış olması da burjuva siyasetçilerine ve yaygın medyadaki yaygaracılara yetmiyor. Kendileri gibi, yani 'beyaz' olmayan insanlara en fazla düşük ücretli köle seviyesinde tahammül gösteren burjuva toplumları, şimdi de 'beyaz' olmayanları Avrupa'nın sınırlarından binlerce kilometre uzakta tutmak istiyorlar.

Zaten bu nedenle Türkiye ile yapılan mülteci anlaşmalarından sonra Tunus gibi bir dizi ülkeye yüklü meblağlar aktarılarak onların tampon bölge ve sınır koruma memuru olmaları sağlanmak isteniyor.

Göçmenlik ve mültecilik kapitalizm çağının en belirgin emarelerinden birisidir. Ama aynı zamanda kendi işçi sınıfını ve diğer toplumsal kesimleri zapturapt altına almanın, toplumsal hiddeti farklı yönlere kanalize etmenin ve egemen iktidarı korumanın da bir aracıdır.

Dolayısıyla kapitalizm aşılmadan faşizmin, ırkçılığın ve mülteci düşmanlığının yok edilmesi olanaklı değildir. 11


Sözü aktivist Ganime Gülmez'in acı çekerek dile getirdiği şu sözlerle bitirelim:

Bizlerin tanıklık edebildiği zaman dilimi içerisinde, son on beş yıl içerisinde dahi, sığınmacılara yönelik sayısız yeni yasa çıkarıldı Avrupa ülkelerinde.

Bu yasalar çıkmadan önce itirazlarını dillendiren onlarca kurumla ve kurum çalışanıyla tanıştık. Yüzlerce bildirge gördük. Yüzlerce eyleme tanıklık ettik. Bu yasaların açtığı yaralara tanıklık ettik. Yaralılarla karşılaştık.

Engelleyemedik!

Yeryüzünü tarumar edenlerin değil, bu tarumara karşı çıkanların evlerinin basıldığı, tutuklandığı bir asra geldik.
Akdeniz'de boğulan göçmenleri kurtarmayanların değil, kurtarmaya çalışanların yargılandığı bir asra geldik.

Engelleyemedik!

 

 

Kaynakça: 

1. https://www.evrensel.net/haber/461485/doc-dr-didem-danis-multeci-konusu-siyasallastiginda-baris-icinde-yasam-dinamitleniyor, Evrensel, 14 Mayıs 2022.
2. https://www.ntv.com.tr/turkiye/cumhurbaskani-erdogandan-abye-gocmen-elestirisi,nDh1qc5sWE2Bmh9xH0iVJQ, 21 Haziran 2020.
3. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2312575.
4. https://sendika.org/2023/05/savaslar-ve-gocler-girdabindaki-turkiye-684137.
5. https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/10/151004_ft_analiz_ab_erdogan, 5 Ekim 2015.
6. https://tr.euronews.com/2021/04/07/times-gazestesi-ab-erdogan-a-yeni-goc-ak-m-n-engellemesi-icin-daha-fazla-para-teklif-etti, 7 Nisan 2021. 
7. https://www.sozcu.com.tr/2023/dunya/micotakis-gocmen-sorunu-icin-ab-turkiyeye-yardim-edebilir-7729817/, 30 Haziran 2023.
8. https://www.trthaber.com/haber/dunya/italyada-uluslararasi-kalkinma-ve-goc-konferansi-basladi-783674.html, 23 Temmuz 2023.
9. https://serbestiyet.com/gunun-yazilari/insansak-insanligimizin-geregini-yapacagiz-135451/, Vahap Coşkun, 11 Temmuz 2023.
10. https://serbestiyet.com/haberler/portre-hollanda-siyasetindeki-borgen-dizisinin-basrolunde-sigrid-kaag-135169/, İzzet Akyol, 9 Temmuz 2023.
11. https://www.avrupa-postasi.com/avrupanin-kale-duvarlari, 22 Temmuz 2023.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU