Afrikalılara herhangi bir Arap mesajı var mı?

Güç ve şiddet kanatlarında taşınan bir mesajımız olduğu yanılsaması başta olmak üzere, büyük yanılsamalara kapıldığımızda başımıza gelenlerden ders alın

Baas Partisi'nin sivil kanadının lideri Mişel Eflak ve darbenin planlanmasında üst düzey bir isim olan Salah Cedid / Fotoğraf: Wikipedia

Mişel Eflak Arap Baas Partisi'ni kurduğunda, birleşik Arap ulusuna ölümsüz olarak tanımladığı bir mesaj atfetti.

Bu mesajın anlamını yorumlarken ve neden dünyanın tüm halkları arasında sadece Arapların bir mesajı olduğu sorusunu cevaplarken pek çok kişinin aklı karıştı.

Baas Partisi'nin kurucusu, her zaman olduğu gibi bu konuda da net cevaplar vermedi, ancak bu mesajı sıklıkla "darbe" ile ilişkilendirildi.

Ama Mişel Eflak mutlaka askeri darbeyi kastetmiyordu ya da kendisi amacının Arap yaşamında kapsamlı bir değişim olduğunu iddia ederek askeri darbeyi kastetmediğini söylüyordu.

Fakat bu gevşek ve yapısal ifade, çok geçmeden tek gerçek ifade şeklini askeri darbelerde buldu.

1950'lerin ortalarından itibaren Suriye'deki Baascı subaylar, ister darbeyi gerçekleştirmede ister adını değiştirip "devrim" olarak adlandırmada en aktif ve başarılı darbeciler oldular.

Bir yıl içinde, yani 1963'te ve bir ayı geçmeyen bir arayla Baas Partisi subayları, Irak ve Suriye'de iki askeri darbeyle yönetimi ele geçirdiler.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Gerçekten de Arap bağımsızlığından sonraki on yılların gösterdiği gibi, saygıdeğer mesaj birden fazla Arap ülkesinde sivil rejimleri deviren askeri darbelerden ibaret kaldı.

Gerçek şu ki, Arap dünyasında meydana gelen birçok lanetli olay arasında bu darbeler en lanetlisi olmaya devam ediyor.

Çünkü sonraki felaketlerin ve yenilgilerin temelini atmada, güvenlik devleti tutumu ve bilincinin yaygınlaştırılmasında, sivil toplumların ve siyaset, toplum, meslek grupları, kültür ve ifade alanında mevcut olan özgürlüklerin yok edilmesinde kesin etkisi olan olaydı.

Askeri darbe zehrinin gücünü ikiye katlayan, iç ve dış olmak üzere iki faktördü. İç faktör, gevşek bir toplumsal dokuya sahip ülkelerde ordunun iktidarı ele geçirme eylemlerinin temelini atan zayıf mezhepsel veya etnik boyuttu.

Dış faktöre gelince, 50'li yıllarda başlayan ve 10 yıl önce doğmuş olan "sosyalist blok" ülkelerini aşan Sovyet genişlemesi ile ilişkiliydi.

Bu sayede Stalin'in çocukları Arap dünyasındaki devrimci rejimlere sansür ve baskı, kamu ve özel hayatı müsadere, savaş bilincini yaygınlaştırma sanatlarını ve tekniklerini öğrettiler.

Savaş bilincini yaygınlaştırmaya çalışmalarının sebebi, söz konusu blokta yer alan ülkelerin ihracat ürünü olarak yalnızca silahlara sahip olmalarıydı.

Devrilen rejimlerin her zaman savunulan türden olmadığı doğru olsa da askeri-güvenlik rejimlerinin yaptığı gibi geleceğe açılan kapıları tamamen kapatan, kamusal hayata el koyanlardan olmadıkları da doğru.

Sivil rejimlerin devrilme nedenlerine; bir kısmı etkisini sürdüren çirkin sömürge mirasının yanı sıra, eski sömürgelerdeki sosyal gelişme derecesi ile dayanışma içinde büyük güçlerin nüfuz alanları üzerindeki rekabeti, bu sömürgelerdeki zayıf siyasi gelenek ile kültürel yaşlılık da ekleniyor.

Bu nedenle sivil rejimlerin eksikliklerini tek bir dış faktöre bağlamak (komplocu analizler dışında) zorlaştı.

Olanlara rağmen Arap siyasi düşüncesinin büyük bir kısmı, askeri darbeyi yüceltmese de hâlâ büyük bir sevgiyle ele alıyor.

Darbelere yöneltilen azımsanmayacak orandaki eleştiriler ise bir ölçüde yumuşaklık, alicenaplık ve kendisine mazeretler bulmakla doludur.
 


Bugün Afrika kıtasında askeri darbelerin yüceltilmesi yeniden tekrarlandığında, Mali ve Burkina Faso ordularının ardından Nijer ordusu rejimi devirdiğinde, birçok Arap sesi hala Afrikalılara askeri darbe mesajını ithaf ediyor.

Onları aynı darbe sonucunda başımıza gelenler konusunda uyarmak ve bugüne kadar atlatamadığımız acı deneyimimizi tekrarlamamaları için çağrıda bulunmak yerine, bazılarımızın hem de 2023 yılında darbecilerimizin onlarca yıl önce kutladıkları şeyleri kutladıklarını görüyoruz.

Batı boyunduruğundan ve bağımlılığından kurtulmak, parlak bir ulusal gelecek inşa etmek, gerçek bağımsızlığı yaratmak, eski gerici sınıfı tasfiye etmek gibi genellikle gerçeklik tarafından test edilen ve ölümcül bir saçmalık olduğu ortaya çıkan diğer sloganları hâlâ kutluyorlar.

Afrikalıları, askeri darbelerin örtülü etnik ve bölgesel bir yüz takınmasına ve bu sefer Wagner milisleri tarafından sembolize edilen Rus genişlemesine karşı uyarmak yerine, bazılarımız, son askeri maceraların içinde taşıdığı özgünlük ve özgürleşme işaretlerini alkışlıyorlar.

Kan dökme kültürüne ve eski cumhurbaşkanı veya darbe karşıtlarından intikam alma bataklığında boğulmaya gelince, yine Afrikalıları bekleyen ve bizim elde ettiğimiz parlak geleceği (!) simüle eden geleceği müjdelemek için bir neden olarak görülüyor.

Saygıyı hak eden tek mesaj, Mişel Eflak'ın meşhur mesajının tam tersi olmalıdır. Yani biz Araplar başkalarına şunu demeliyiz:

Güç ve şiddet kanatlarında taşınan bir mesajımız olduğu yanılsaması başta olmak üzere, büyük yanılsamalara kapıldığımızda başımıza gelenlerden ders alın.


Şu anda kötü olan, ancak kademeli değişim ve reformla dönüşebilecek koşullardan daha kötü ve aynı zamanda kesinlikle tıkalı koşullara sürüklenen üç ülkede, Nijer, Mali ve Burkina Faso'da 70 milyon Afrikalıya bu tür şeylerin söylenmesi ne kadar faydalı olurdu.​

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU