Erdoğan'ın beklenen Irak ziyareti ve masadaki dosyalar

Serbest Ferhan Sindi Independent Türkçe için yazdı

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani / Fotoğraf: AA (Arşiv)

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak'a yapacağı ziyaretin zamanı ve masada ele alınacak konuların çeşitliliği, Bağdat ve Erbil'de neredeyse hergün ana gündem maddelerinden biri olmasına rağmen, Ankara'da hiç konuşulmuyor olması, taraflar arasında pürüzlerin olduğuna işaret ediyor. 


Bağdat-Ankara arasında çözüm bekleyen sorunlar, ziyareti geciktiriyor

Irak Dışişleri Bakanlığı, 3 Ağustos'ta Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ağustos ayının ortasında Bağdat'ı ziyaret edeceğini açıkladı.

Irak Başbakanı Sudani, 25 Temmuz'da Türkiye'nin Bağdat Büyükelçisi Ali Rıza Güney'i kabul etti ve resmi açıklamada Erdoğan'ın yaklaşan Bağdat ziyaretinin ele alındığı bildirildi.

Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid ise 27 Temmuz'da Büyükelçi Güney'i ağırladı ancak görüşmede ziyarete vurgu yapılmadı. 

Ankara ile Bağdat arasında çözümsüz birkaç temel sorun olduğu sır değil artık. Tarafların görüştüğü 4-5 kritik başlık var, bunların bazıları Bağdat'ı da Ankara'yı da memnun edecek muhtevaya sahipken 2 tanesi kronik-çözümsüz vakalardan oluşuyor.

Görüşmelerde su sorunu, ticaret hacmi-ihracat (Türkiye'nin Irak'a mal satması), petrol sevkiyatı, kalkınma yolu projesi ve PKK'nin varlığı-tasfiyesi gibi konular masada olacak. Şu an da kapalı kapı diplomasisinde bu sorunlara ilişkin uzlaşı yolları aranıyor. 

Erdoğan ilk defa Cumhurbaşkanı olarak Irak'ı ziyaret etmiş olacak. 2008 ve 2011'de Başbakan olarak Bağdat ve Erbil'e gitmişti. Şimdiki ilk olması hasebiyle tarihi bir öneme de sahip. 


Erdoğan, ziyaret için acele etmiyor çünkü eli zayıf 

Türkiye, komşularla ve bölge ülkeleriyle sorunları bitirmeye dönük bir politika yürüttüğü için Erdoğan'ın Bağdat'a yapacağı ziyaret de bu çerçevede değerlendiriliyor.

Suudi, BAE ve Mısır ile esen bahar havaları, Esed ile kurulan dirsek temaslar Türkiye'nin yeni politikasının bir göstergesi. 

Ankara ile Bağdat arasındaki ilişkiler ise birkaç açıdan bu ülkelerden farklılık arzediyor. Yukarıda sayılan ülkelerin Türkiye ile yıllanmış kronik sorunları yok.

O nedenle ilişkileri görece biraz daha hızlı rayına sokmaları anlaşılabilirdir. İran ve dolayısıyla Irak ise dost-kardeş olarak nitelendirilseler de Türkiye için rakip-düşman arasında gidip gelen komşular.

O yüzden "düşman kardeşler" tanımlaması yapılır zaman zaman siyaset biliminde. 

Türkiye-İran-Irak arasındaki kadim sorunları ele almayacağız fakat bunların varlığının farkında olarak gündemdeki gelişmelere ve masada duran sorunlara göz atmaya çalışacağız.


Su sorunu

Türkiye ve Irak arasında 70 yıldan fazladır su sorunu yaşanıyor ve Ankara yönetimi bu süre içinde 20'ye yakın baraj yaparak bu konudaki anlaşmazlığı farklı bir boyuta taşıdı, derinleştirdi.

Türkiye, su meselesini İran'a yakın Iraklı muktedirlere karşı bir baskı kartı olarak kullanma niyetinde. 

Dicle-Fırat nehirleri, Irak'ın su ihtiyacının yüzde 90'ını karşılıyordu fakat şimdi ülke kuraklığın pençesinde kıvranıyor.

Irak, mayısta su konferansı düzenledi ve komşu ülkeler de katıldı. Çözüm arayışlarının bir parçasıydı fakat sonuç olmadı. 

Şu an buğday-arpa ekilen tarla oranı 11 milyondan 7 milyon dönüme indi. Irak'ın güney vilayetlerinde 12 bin aile susuzluk-kuraklık nedeniyle göç etti. 

Sudani'nin mart ayında Türkiy'ye yaptığı ziyarette Erdoğan, Dicle suyunu daha fazla bırakacaklarını açıklamıştı ancak vaatler yerine getirilmedi.

Şimdi bu konuda daha somut adımların atılması için bir yol haritası hazırlanmaya çalışılıyor. 


Ticaret hacminin artırılması

Türkiye ile Irak arasındaki ticaret hacmi 2022'de 15 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu aslında Türkiye'nin Irak'a yaptığı ihracattır, Irak'ın petrol dışında Türkiye'ye sattığı bir şey yok, o da ticaretten sayılmıyor. 

Irak'ın şu an gündeminde "kalkınma yolu" adını verdiği 17 milyar dolar yatırımlık devasa bir proje var ve Türkiye de bu pastadan "aslan payını" kapmak için çabalarını yoğunlaştırıyor.

Fidan'ın bir hafta sonraki ziyaretinde bunlar yoğun olarak konuşulacaktır. Erdoğan'ın beklentisi Irak'ın bu projede Türk firmalarına öncelik vermesi.

Erdoğan, Sudani ile 14 Temmuz'da yaptığı telefon görüşmesinde de bu niyetini dile getirdi. 


Petrol sevkiyatının durması ve Türkiye'nin tutumu

Paris'teki mahkemenin petrol ihracatıyla ilgili Irak'ın açtığı davada Türkiye'yi haksız bulması ve 1.7 milyar dolar tazminata mahkum etmesi petrol sevkiyatını durdurdu ve mart ayından bu yana bu konuda bir ilerleme sağlanmadı.

Erbil-Bağdat 4 Nisan'da kendi aralarında anlaşma imzaladı fakat Ankara ikna olmadı. Erdoğan, geçen ay yaptığı açıklamada bunun Erbil-Bağdat arasındaki anlaşmazlıktan kaynaklandığını söyledi fakat Irak Petrol Bakanlığı, yaptığı açıklamada Erbil ile sorunları çözdüklerini bildirdi. 

Türkiye'de ekonomik kriz var ve petrol fiyatları arttı. Ortada bir de Erbil-Bağdat petrol davası var çözülmemiş, Türkiye, meseleyi sürüncemede bırakarak Bağdat'tan daha fazla tavizler koparmaya çalışıyor. 


PKK sorunu, çözülemez bir kördüğüm

PKK, sadece birkaç yüz militandan oluşan bir örgüt gibi görülemez, bunun sosyo-politik, coğrafik ve bölgesel-küresel boyutu var.

PKK, günümüzde İran rejimi, Esed, Haşdi, Şabi, Lübnan Hizbullahı, Husiler ve oradan Rusya-Çin-Kuzey Kore'ye uzanan cephenin bir parçası olarak görülmeli.

En önemlisi de PKK, İran liderliğinde oluşan ve adına "direniş cephesi" denilen kampın etkin bir üyesidir. Bu yüzden Kandil'de barınabiliyor, Şengal'de yer bulabiliyor ve Mahmur gibi bir yeri militan üretim merkezi olarak kullanabiliyor.

Artı IKB'nin çok içerisinde kalan Çemçemal gibi bir yerde bile kamplar kurabiliyor. Bu kampın bir parçası olmadan bunları yapabilmeniz pek olası değil. 

PKK, Haşdi Şabi ile iç içe ve Türkiye bunu çok iyi biliyor. Türkiye, Peşmergenin Kerkük, Şengal, Tuzhurmatu, Mahmur ve diğer tartışmalı bölgelerden çıkarılmasında Haşdi Şabi'ye destek verirken PKK'nin buralara yerleşeceğini öngörememiş olamaz. Bu alan o yüzden çelişkiler yumağı.

Türkiye, şimdi Irak'taki çıkarlarını tehdit eden Haşdi Şabi ve ona müzahir grupları dizginlemek istiyor ve bunun için de Bağdat'a baskı yapıyor fakat atı alan Üsküdar'ı değil Şengal ve Kandil'i de geçti. 


Türkiye ile İran rekabeti ve bunun Irak ilişkilerine etkisi

Türkiye'nin Irak'tan bir beklentisi de PKK'nin ülkeden çıkarılması ve Bağdat'ın bu konuda daha aktif bir rol oynaması. Ancak bu konu Bağdat'tan çok Tahran ile bağlantılı.

Türkiye, İran ile anlaşabildiği ölçüde Irak'ta PKK'ye karşı operasyonlar yapabilir, Kandil'e harekatlar düzenleyebilir ve örgütü zayıflatabilir. İran ile ters düştüğü bir durumda PKK ile yapacağı mücadele de zaman kaybıdır.

İran bunu biliyor o yüzden Erdoğan'ın Irak ziyareti arefesinde bu oyunda el yükselterek kara harekatı tehdidinde bulunuyor. Gerekçe ise İKDP, Komele ve PAK gibi İranlı Kürt partileri ve bunlara bağlı peşmergeler. 

İran, Irak'ta bir şey yapmak istediğinde ona engel olabilecek tek güç ABD, o ise şu sıralar Tahran ile uğraşmaya niyetli değil.

Tahran, Erbil, Süleymaniye ve Kerkük'e füzelerle saldırdığında ABD bir şey yapmadı. Erbil şehir merkezine füze attığında da haklı çıkaran demeçler verdi. 

Bu konunun Erdoğan ziyaretine bakan yönü ise Ankara'nın sahada güçlü kartlara sahip olmadığı gerçeğidir. Erdoğan, eli zayıf olduğu için ziyareti geciktiriyor ve ağırdan alıyor. 


Irak'ın eli güçlü fakat bunun geçişi olması sorunu var

Irak şu an güçlü bir konumda fakat bunun geçici olduğunu yinelemek gerek. Irak, birçok imkana sahip fakat bunları kalıcı hale getiremiyor.

Tahran'ın da şu anki gidişattan çok memnun olduğu söylenemez. Irak'ın Fransız petrol devi Total ile yaptığı enerji anlaşması bu anlamda bardağı taşıran son damla oldu.

Dikkat edilmesi gereken husus, Total ile imzalanan anlaşma ile İran'ın doğal gazı kestiği tarihin aynı olmasıdır.

Irak'ta son bir haftadır Selahaddin ve Enbar vilayetlerinde santral tribünlerinde patlamalar oluyor. Bunun da konuyla bağlantısının olduğunu akıldan ırak tutmamak lazım. 

Irak siyaseti ve güvenliği, çok kırılgan bir yapıya sahip. Ülkedeki istikrarı dinamitleyebilecek birden çok faktör var. 

Irak, İran ve Türkiye politikalarına mahkum olmadan kendine ait bağımsız bir siyasete sahip olmak istiyor fakat bunun araçlarından yoksun.

Şu an için temel açmaz burada yatıyor. O nedenle zaman zaman Türkiye ve İran ile anlaşmazlık yaşayabiliyor. 

İran ile Türkiye, sınır ötesi harekatlar konusunda çıkarları örtüştüğü gibi çatıştığı da oluyor. İran, PKK'nin Türkiye'yi meşgul etmesinden rahatsız değil. Bu da iki ülke arasındaki kilit konulardan biri. 

Türkiye İran gibi Irak'ın üzerinde baskı kurarak Halkın Mücahitleri Örgütü'ne yapıldığı gibi PKK'nin de bölgede silahsızlandırılmasını istiyor.

İran da İKDP, Komele ve PAK'ın bölgeden çıkarılmasını istiyor. O nedenle şu an için flu bir tablo var ve bu durum Erdoğan'ın ziyaretini geciktirdiği için çözümsüzlüğü de derinleştiriyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU