5 - 6 aydır bekleyen bile var… Emekli aylıkları neden bağlanmıyor?

Maaşların asgari ücret altında kalması, seyyanen zammın verilmemesi bir yana emekli aylıklarında bir sorun daha var: Bağlanmaması. Yalnızca EYT’liler değil, 65 yaşında emekli olup hâlâ maaşının bağlanmasını bekleyenler var

Fotoğraf: Unsplash.com/@t_ahmetler

Nuray Hanım bir biyoloji öğretmeni. 

Meslekte 40 yıldan fazlasını devirdi. Geçen haziranda emekli oldu yaş 65'e varınca. 

Şimdi ağaç olan binlerce fide geçti elinden bu 40 yılda.

Kaç çocuğu eğitti, kaç çocuğun montunun önünü kapattı soğuk kış günlerinde eve yollamadan hemen önce. 

Emeklilik günleri, 1979 sonbaharından bu yana verdiği emeğin karşılığını alma vaktiydi artık. 

Ancak ne evdeki hesap aynı hesaptı ne çarşıdaki… 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kendinden yıllar önce emekli olanlar, ikramiyesiyle evlerini ya da arabalarını almıştı çoktan. 

Bugün ise Nuray Hanım, eline geçecek emekli ikramiyesinin tamamıyla bir ev almaya kalksa, 65'inden sonra yıllarca ödeyeceği bir borcun altına girmek zorunda. 

Ya da kendisine bağlanacak emekli aylığı, geçen sene yüzde 70 artan kira ve ocağa incir ağacı diken süpermarket etiketleriyle eriyip gidecek. 

Tabii her şeyden önce hem emekli aylığı hem de emekli ikramiyesi kendisine verilirse. 

Zira Nuray Hanım'ın 40 küsur yıllık emeğinin karşılığı, 2,5 aydır verilmiyor. Diğer milyonlarca emekli gibi… 

Sosyal Güvenlik Kurumu'nu (SGK) hemen her gün arıyor emekli öğretmen.

Ve hep benzeri cevap: Başvurunuz işlemde. 3-4 aydır bekleyen bile var. 

SGK'nın internet sitesinde de hep aynı uyarı: Gelen evrak beklemede. 

2022'de emekli aylığı bağlama süresi 10 ila 12 gündü

Esasında "gelen evrak", bu denli beklemezdi. 

Yasa gereği, emekli aylığı, talep tarihini takip eden aybaşından itibaren bağlanıyordu.

Yani ayın 15'inde başvurulduysa, sonraki ayın ilk günü itibariyle emekli maaşı kişinin hesabında oluyordu. 

SGK'nın verilerine göre 2022'de ortalama emekli aylığı bağlama süresi, SSK'dan emekli olanlar için 12,01 gün, Bağ-Kur'lular için 9,24 ve Emekli Sandığı'ndan emekli olanlar için ise 9,57 gündü. 

2022 içerisinde toplamda 13 milyon 933 bin 20 emekliye 690 milyar 173 milyon 281 bin 507 TL tutarında gelir/aylık ödemesi gerçekleştirildi.

Her ay yeni eklenen emekli sayısı ise 20 ila 40 bin arası değişiyordu.  

Ancak bu durum, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) ile birlikte değişti. 
 

EYT
Emeklilikte Yaşa Takılanlar seslerini duyurmak için bir yıla aşkın süre boyunca, farklı illerde mitingler düzenledi. 15 Mayıs 2022'de de İstanbul Maltepe'de bir miting gerçekleşmişti / Fotoğraf: YouTube


Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) için yapılan düzenleme, 1 Mart 2023'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) kabul edilerek yasalaştı.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Mehmet Muş'un 12 Temmuz'da yaptığı açıklamaya göre EYT kapsamında 1,6 milyon vatandaşa emekli aylığı bağlandı. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2022 sonunda Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlediği basın toplantısında, ilk etapta 2 milyon 250 bin vatandaşın emekliliğe hak kazanacağını söylemişti. Ancak başvuru yapanlar ve yapmayanlar dahil yaklaşık 5 milyon insanın EYT hakkına sahip olduğu biliniyor. 

Hal böyle olunca EYT'liler dahil 2023'te en az 15 milyon insana emekli maaşı ödemesi yapılması gerekiyor. 

EYT ya da "normal" fark etmez: Başvurmuş herkes emekli adayı

Konuştuğumuz, İş ve Sosyal Güvenlik Uzmanı Dr. Sadettin Orhan da 5-6 aydır emekli aylığının bağlanmasını bekleyen çok sayıda insan olduğunu söylüyor. 

Orhan, konuşmasına başlamadan önce bir şeyi netleştirmek istiyor: Sosyal güvenlik mevzuatında normal emekli ve EYT'li ayrımı yok. Zira, mart itibarıyla emeklilik için başvurmuş herkes emekli adayıdır. 
 

Sadettin orhan
İş ve sosyal güvenlik uzmanı Dr. Sadettin Orhan, Türkiye'de ilk defa, emeklilik ve çalışma hayatına dair hesaplamaları interaktif olarak yapabilen EmekliMatik programını hazırladı


Tek bekleyen emekliler değil

Emekli maaşının yanı sıra malullük aylığı alacak olanın da yaşlılık aylığı alacak olanın da hatta engelli aylığı alacak olanın da beklediğini vurgulayan Orhan, "Dolayısıyla bekleyenler arasında bile bir ayrım mümkün değil" ifadesini kullanıyor. 

EYT düzenlemesinin yürürlüğe girmesiyle yaklaşık 4,5-5 milyon kişinin doğrudan emeklilik aylığına hak kazandığını hatırlatan Dr. Sadettin Orhan, SGK'daki gecikmeleri birkaç nedene bağlıyor. 

SGK'nın masasında yalnızca emekliler yok, borç yapılandırmalar da var

Bunlardan ilki Türkiye'nin sosyal güvenlik tarihinde ilk defa bu kadar toplu sayıda bir emeklilik başvurusunun olması. 

İkincisi EYT'yle birlikte cumhuriyet tarihinin en kapsamlı borç yapılandırmasını içeren kanun teklifinin de yasalaşmış olması. 

10 Mart'ta TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen yasayla vergi cezaları, ehliyet affı, trafik cezaları, askerlik hizmeti yükümlülükleri, nüfus kayıt ücretleri, geçiş ücreti ve otoyol ihlal cezalarının yanı sıra daha önce hiçbir yapılandırma düzenlemesi içermeyen adli ve idari para cezaları da kapsama alınmıştı. 

SGK'ya olan borçların da yapılandırılmasının bu kapsamda olduğunu hatırlatan Orhan, SGK müdürlüklerine milyonlarca yapılandırma başvurusunun da ulaştığını söyledi. 
 

SGK
Türkiye'de her 4 çalışandan biri kayıt dışı çalışıyor. TÜİK'e göre, 2022'de 31,4 milyon kişi istihdamda yer aldı. İstihdam edilenlerin yüzde 26'sı herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı değil / Fotoğraf: Gökçen Tuncer​​​​​​​



"Personel yetersizliği had safhada"

Bir diğer neden ise Sosyal Güvenlik Kurumu'nun sınırlı sayıda personelle hizmet veriyor olması. 

İş ve sosyal güvenlik uzmanı Dr. Sadettin Orhan EYT'yle birlikte yaşanan diğer bir durumu da açıkladı: 
 

Kişi, emekliliğe hak kazanmayacak durumda ama EYT gündemi o kadar herkese ulaştı ki insanlar, 'Acaba benim de böyle bir hakkım var mı? En azından gideyim bir dilekçe vereyim, başvuru yapayım. Kurum reddederse de en azından elimde yazılı belge olur' demeye başladı. 

Tam sayıyı bilmiyoruz ama benim tahminin, bu şekilde başvuranların sayısı da 1 milyonun üzerinde. Tabii ki bu merakı da normal karşılamak lazım. 

Dolayısıyla SGK'ya sadece EYT'yle ilgili olarak 5-6 milyon başvurunun ulaştığını düşünüyorum. Yapılandırma için yapılan başvurular hariç."


Farklı illerden personel talep edildi

Orhan'a göre SGK, bu duruma hazırlıksız yakalandı.

"Personel yetersizliği çok had safhada ve SGK buna hazırlıksız yakalanmış durumda. Bu bir gerçek" diyen Orhan, şöyle devam etti: 
 

EYT meselesi, bir gecede yasalaşıp da bir gecede yürürlüğe girmiş bir şey değil. Bunun yaklaşık bir yıl tartışma ve hazırlık dönemi oldu. Dönemin Bakanı Vedat Bilgin, bununla ilgili çok kez kamuoyuna bilgi verdi. Dolayısıyla SGK yaklaşmakta olanın ne olduğunu biliyordu. Nasıl bir iş gücü gerektirdiğini de biliyordu. Buna göre bir hazırlık yapılması gerekiyordu. 

Şu anda mesela İstanbul'da EYT dosyalarına bakacak personellerle ciddi bir yetersizlik olduğunu, İstanbul İl Müdürlüğü'nün SGK'nın Ankara'daki merkezi ile görüşerek farklı illerden takviye memur talep ettiğini biliyoruz."


SGK, normal zamanda, ayda 50 ila 100 bin civarında kişiye aylık bağlıyordu

Orhan'a göre SGK'daki personelin, "aylık bağlama servisi" de denilen "tahsil servislerine" kaydırılması, çok hızlı eğitimlerin verilmesi, bazı aksaklıkların önüne geçecek hazırlığın yapılmış olması gerekiyordu. Bu hazırlıklara rağmen de bir gecikme yaşanabilirdi. Ancak süre bu denli uzamazdı. 
 

sgk-aa-2006394.jpeg
EYT'nin yasalaşmasının ardından başvurular için SGK önünde uzun kuyruklar oluşmuştu/ Fotoğraf: AA

 

Emeklilik başvurularının yıl sonuna kadar sarkabileceğinin konuşulduğunu belirten Orhan, "SGK, normal zamanlarda, yoğunluğa da bağlı olarak ayda 50 ila 100 bin civarında kişiye aylık bağlıyordu. Ancak birden milyonlarca başvuru, kuruma ulaşmış oldu. Bunu eritmesi belli bir zaman alacaktır. Ancak buna bir takvim söylemek çok doğru olmayacaktır" diye konuştu. 

SGK'nın "Şu kadar başvuru aldık. Şu kadar kişiye aylık bağlandı. Şu kadarı hesabına yattı. Şu kadar kişi bekliyor" gibi kamuoyunu bilgilendiren açıklamaları çok sık yapmadığını vurgulayan Orhan, "Bu açıklama yapılsa, toplumda da spekülasyon olmayabilirdi. İletişim anlamında, kurumsal iletişim anlamında da problem görüyoruz maalesef" dedi. 

Yine halk arasında çok konuşulan, "Devlet vermediği parayı işliyor, değerlendiriyor, repoya yatırıyor" yorumların da spekülasyon olabileceğini söyleyen Orhan, "Onunla ilgili benim bir duyumum yok" ifadesini kullandı. 

"Bugün yaşanan sorunların nedeni 2008'deki sosyal güvenlik reformu"

Emekliler Dayanışma Sendikası (EDS) Genel Başkanı Mahinur Şahbaz ise Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada EYT'lilere bağlanan bazı aylıkların da eksik bağlandığını söyledi. 

"1,5 milyona yakın insan EYT ile emekli oldu. Ancak onlara bağlanan aylıkların miktarı da çok komik. Örneğin bir arkadaşımıza 4213 lira aylık bağlanmış" diyen Şahbaz'a göre bugün emeklilerin yaşadığı sorunların nedeni, 2000'lerin başına kadar uzanıyor: 
 

Siz bir çalışansınız ve devletle bir akit imzalıyorsunuz. Size deniyor ki; "şu koşullar şurada çalışacaksınız ve bu kadar prim yatıracaksınız emekli olacaksınız. Emekli olduğunuzda yani çalışma yaşamının dışına çıktığınızda ben sizin ekonomik güvencenizi sağlayacağım güvenceli bir yaşamınız olacak."

Peki bu ne demektir? "Barınma, beslenme gibi yaşamsal ihtiyaçlarınızı karşılayabileceksiniz". "Sağlık sorunlarınız için size güvenli, ücretsiz, erişilebilir sağlık hizmeti sağlayacağım" demektir. 

 

Mahinur Şahbaz.jpeg
Emekliler Dayanışma Sendikası (EDS) Genel Başkanı Mahinur Şahbaz


2008'deki sosyal güvenlik reformu yapılana kadar da böyleydi. İnsanlar bu koşullarda çalıştı ve emekli oldu. Emekli gibi yaşıyordu. Şimdi ise karşılaştıkları sorunlar çok tuhaf. İntibak sorunu denilen şey! 2000 öncesi, 2000-2008 arası ve 2008 sonrası emekli aylığı ve emekli ikramiyesi hesabı ayrı ayrı yapılıyor yöntemi değiştirildi. Bu anlaşılır bir şey değil. Dünyada bir örneği de yok bunun. 

Bu ülkede bir sosyal güvenlik reformu yapıldı. Küreselleşmeye uyum için yapılan değişim dönüşüm yeniden yapılanmadan sosyal güvenlik sistemimizde payını aldı. Ve sistem, ticarileştirildi, özelleştirildi. Bugün emeklilerin ve çalışma yaşamının içinde olanların sorunlarının büyük çoğunluğu, bundan kaynaklı. Gözlemlerimiz yaşadıklarımız bize bunu söyletiyor." 


2008'de ne olmuştu? 

1 Ekim 2008'de yürürlüğe giren "sosyal güvenlik reformunun" başlangıcını, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile 1994'ten itibaren imzalanan stand-by anlaşmaları oluşturuyor. Bunların en sonuncusu, 2005'te imzalanan 19'uncu stand-by anlaşmasıydı. Üç yıllık bu anlaşma kapsamında IMF'den alınan kredi tutarı 6 milyar doların üzerindeydi. 

Ancak IMF'nin o dönem krediyi vermek için birkaç şartı vardı. "Sosyal güvenlik reformu yapılması", bu şartlardan biriydi.  

Esasında 1999'dan itibaren IMF'ye sunulan Niyet Mektuplarının tümünde "Sosyal Güvenlik Reformu" taahhüdü yer almıştı. 

O günlerde, reforma gerekçe olarak birkaç madde gösteriliyordu:

- Bunlardan ilki sosyal güvenlik kurumlarının 2005'teki toplam harcamalarının milli gelire oranın yüzde 12 olması ancak sistemin yeterince verimli çalışmaması. 

- Kamu bütçesinden sosyal güvenlik kurumlarının açıklarını kapatmak için söz konusu kurumlara yapılan transferlerin milli gelir içindeki payının o dönem yüzde 4,8 olması. Bu oran, 2007'de yüzde 3,7'ye geriledi. 2020'de yeniden yüzde 4,9'a çıktı. 

- Sosyal güvenlik sisteminin yaşadığı finansman sorununun kamu finansmanı üzerinde baskı yaratması ve başta enflasyon olmak üzere, diğer temel ekonomik göstergeleri de olumsuz etkilemesi. O yıllarda sosyal güvenliğe aktarılan kaynaklar, "açık" veya "kara delik" olarak nitelendiriliyordu.

- Erken emekliliğin, "kurumların finansman dengesini bozan en önemli sorun" olarak görülmesi. 

- Sosyal güvenlik alanında faaliyet gösteren çok sayıda kurumun bulunması. Bu "dağınık" yapının, eşgüdüm sağlanmasını önlemesi. 
 


Peki IMF'ye ne taahhüt edildi? 

Hâlihazırda faaliyet gösteren üç emeklilik kurumunun (SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı) birleştirilmesi, emeklilik sistemine ilişkin açıkların 2007 yılına kadar sürekli azalan bir seyir izler hale getirilmesi ve bu açıkların uzun dönemde GSMH'nin yüzde 1'i altına düşürülmesi. 

Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur'u Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı adı altında birleştiren 5502 sayılı Kanun, 20 Mayıs 2006 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ise 31 Mayıs 2006 tarihinde kabul edilerek 16 Haziran 2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlandı. 

Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve muhalefetin bazı maddelere itirazları nedeniyle kanunun yürürlüğe girmesi 2008'i buldu. 

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) yasası, kamuoyunda "mezarda emeklilik" tartışmalarını da başlatan yasaydı. 

SSGSS yürürlüğe girdiği zaman sigortalı olanlarda emeklilik yaşı 58-60, prim ödeme günü 7200 olarak belirlendi. Yasa gereği kadınlarda 58, erkeklerde ise 60 yaşını doldurma zorunluluğu 2036'ya kadar geçerli olacak. Bu tarihten itibaren kademeli biçimde artarak 2048 tarihinde kadın ve erkekler için 65 olacak. 
 


Söz konusu yasayla çalışanlar için, prim gün sayıları tamamlansa bile yaş koşulunu beklemek zorunlu hale geldi. Örneğin çalışma hayatına 20'li yaşların başında giren bir işçi prim gün sayısını (7200 gün, 20 yıl) 40'lı yaşlarda tamamlayabiliyor. Ancak emeklilik için 20-25 yıl daha, yaş koşulunu beklemek zorunda. 

Faiz ödemeleri, sosyal güvenlik sistemi için ödenenden fazla

O dönemde yapılan itirazların en önemlilerden biri de sosyal güvenlik sisteminin "bütçede bir delik oluşturmasıydı".  

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın "Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform Önerisi" başlığıyla 2005'te kamuoyuna sunduğu "Beyaz Kitap" olarak bilinen rapor, reformun amacıyla ilgili şunları söylüyordu: 

"Devlet bütçesinden karşılanan bu açıklar, ülkemizin borçlarını ve faiz oranlarını artırmakta, hayat pahalılığına, yatırımlarda daralma ve işsizliğe yol açmaktadır. Bunun sonucunda işsizlik oranı artmakta ve gelir dağılımı giderek bozulmaktadır. Sosyal güvenlik sistemimizin mevcut yapısı, ülke ekonomisinin geleceğini ve toplumsal barışı tehdit etmektedir"

Türk Tabipler Birliği, Kasım 2008'de kaleme aldığı raporla bu açıklamaya şiddetle karşı çıkıyordu.

Sosyal güvenlik sisteminin "günah keçisi" ilan edildiğini söyleyen TTB, 1994-2006 arası bütçeden sosyal güvenliğe ayrılan kaynak oranının yüzde 2,5, faiz ödemelerine ayrılan kaynak oranının ise yüzde 12,5 olduğunu hatırlattı. 
 

Ekran Resmi 2023-08-10 12.58.01.png
Tablo: Türk Tabipler Birliği


SSGSS Kanunu ile birlikte gelen Genel Sağlık Sigortası da eleştirilen konuların başında geliyordu. Türkiye'de sağlık harcamaları uzun yıllar, ağırlıklı olarak genel vergilerle karşılanırken zorunlu Genel Sağlık Sigortası sonrası sigorta primleri de sağlık finansmanına bir kaynak oldu. GSS'nin ödemesini ise belli yüzdelerde çalışan ve işveren karşılıyor. 

"2008'deki reform yapılmamış olsaydı en düşük emekli maaşı 15 bin lira olacaktı"

2008'de yürürlüğe giren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, emekli maaşlarını da etkilemişti. 

Emekli aylıklarının hesaplanmasındaki önemli unsurlardan güncelleme katsayısı ve aylık bağlama oranı, yıllar içerisinde geriledi. 

Bunun yanı sıra 5510 sayılı yasanın 55'inci maddesi emekli aylıklarının her yıl ocak ve temmuz aylarında enflasyon oranında artırılacağını söylerken, yıllık ekonomik büyümeden de pay verilmesi hesaba katılmıyor. 

Emekliler Dayanışma Sendikası Başkanı Mahinur Şahbaz'a göre 2008'deki reform yapılmamış olsaydı geçtiğimiz haziran itibarıyla en düşük emekli maaşı 15 bin lira olacaktı. 

"Emekli aylığının hesabı, çalışma süresidir, hizmet süredir, harcadığınız emek, yatırdığınız primdir, sizin eğitim düzeyinizdir. Bunlar emekli aylığı hesabının zeminidir esasıdır. Siz bunun üzerinden artış yaparsınız" diyen Şahbaz, artık bunun böyle olmadığını yineliyor. 

Artık 2019'dan beri seyyanen zam eklendiğini hatırlatan Şahbaz, "İşin bu düzeye gelmesinin nedeni de sosyal güvenlik reformuyla, devlet desteğinin çekilmesi, sistemin finansmanının çalışanlar ve emekliler üzerinden yürütülecek duruma getirilmesi. Böyle olunca sürekli emekli aylıkları, emekli ikramiyeleri aşağı doğru çekildi. Açlık sınırının çok altına düştü emekli aylıkları" dedi. 

Enflasyon hesaplamasının da emekli aylığı artışının sadece enflasyona bağlanmasının da sorunlu olduğunu aktaran Emekliler Dayanışma Sendikası Başkanı, şunları söyledi: 
 

Bugüne kadarki ekonomik ve sosyal yapıda yapılan değişim ve dönüşümlerin hiçbiri emeklilerin lehine olmadı. Dün emekliler ancak geçinebiliyordu. Bugün emekli olarak yaşayamaz oldular. 

Son 20-21 yılda emeklilerin aleyhine yapılan bu değişiklikleri sendikaların emekli örgütlerinin, insan hak ve özgürlüklerinden yana STK'ların emeklilerden yana bir tavırla yaşananların yaşanacak olanların ekonomik politik boyutunu izah etmeleri, anlatmaları gerekiyordu. Bunu yapmadılar, yapamadılar. 


Şahbaz, "Biz emekliler konuşan sokağa çıkan insanlar değiliz! Artık her yerde konuşuyor emekliler! sokakta sosyal medyada pazarda, markette alışverişte kahvede haksızlığa uğradığını konuşuyor. Bu çok önemli. Bunu bu ülkenin yöneticilerinin siyasilerinin ciddiye alması gerekiyor" vurgusunu yaptı. 
 

emekli
DİSK-AR Türkiye'de Emeklilerin Durumu ve EYT Gerçeği 2020 yılı araştırmasına göre 13,5 milyon emekli ve hak sahibinin 7,9 milyonu asgari ücretin altında aylık ve gelire mahkum


Aylıklar bağlanmadıkça emekliler nasıl geçiniyorlar? 

Şahbaz'a göre emekliler, uzun süredir banka ile ATM arasında "aracı kurum" gibi. Aylığını alan emekli, bu parayı aldığı gibi bankalara kredi borçlarına yatırıyor. 

Son 6-7 yıldır, emekli aylığının sadece 10 günlük asgari ihtiyaçları karşılamaya yettiğini söyleyen Şahbaz, emeklilerin çoğunlukla akrabalarından, dostlarından, çocuklarından yardım aldığını söylüyor: 
 

Faturaları bu kişiler ödüyor, tedavi ve ilaç masraflarını karşılıyorlar. EYT'li emekli olan ve emekli olmayı bekleyen arkadaşlarımızın da bundan farklı bir emeklilik yaşamı olmayacak bu gidişat değiştirilmezse.


Emekliler Dayanışma Sendikası, 2018'de İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Araştırma Merkezi ile birlikte İstanbul Avcılar İlçesi sınırları içinde bir araştırma gerçekleştirdi.

65 yaş üstü, 400 emekli yaşlı ile birebir görüşmeleri kapsayan bu araştırmanın sonuçlarına göre söz konusu kişilerin yüzde 60'a yakını yardım ve desteklerle yaşıyor. 

Örneğin, kişinin pazar ihtiyacını oğlu karşılıyor. Ya da kirasını ödüyor. Yalnızca yüzde 5 ila 7 gibi bir oran, devletten ve farklı kurumlardan yardım destek alıyor. Onun dışındakilerin hepsi emekli aylığı alıyor ve yüzde 98'i aylıklarının yetmediğini, artırılması gerektiğini söylüyor. 
 

emekli
Fotoğraf: Unsplash.com/@imadalassiry


"9 milyon kayıtdışı çalışan kayıt altına alınsa SGK'ya 450-500 milyarı aşkın para girecek"

Emekliler için hâlâ devam eden "bütçede para yok" tartışmalarına bir eleştiriyi de Emekliler Dayanışma Sendikası Başkanı getiriyor. 

Türkiye'de kayıt dışı istihdamın yaklaşık 9 milyon olduğunu hatırlatan Şahbaz, "Buna göçmen çalışanlarda eklenince 12-13 milyonu buluyormuş bu sayı. 9 milyon çalışan kayıt altına alınsa Sosyal Güvenlik Kurumu'na 450-500 milyarı aşkın para girişi olacak. Neden emeklilere "para yok" diyorsunuz, EYT'lileri bekletiyorsunuz?" değerlendirmesini yapıyor. 

"Sistemde yoğunluk var" yorumlarını da kabul etmeyen Şahbaz, "Teknoloji gelişti. Altyapıyı yenileyin, programlar yeniden düzenlensin. Eleman sayısı artırılsın. Verilen sözler tutulsun. Emeklileri, ‘oy veren nesneler' olarak görüp seçimden seçime hatırlamaktan vazgeçilsin" diyor. 

1 Ekim 2008'de yürürlüğe konulan Sosyal Güvenlik Reformu ile kazanılmış bütün emeklilik haklarına yavaş yavaş yönetmelikler, genelgeler yasalar düzenlenerek el konulduğunu söyleyen Şahbaz, emeklilerin kazanılmış haklarının yok sayılmasına karşı çıktığını yineledi. 

Yatırılmayan emekli aylıkları bir yerde değerlendiriliyor mu?

Kamuoyunda farklı zamanlarda dile getirilen "Emekli aylıkları yatırılmayıp repoda değerlendiriliyor" eleştirilerini de sorduk Mahinur Şahbaz'a. 

Şahbaz, mevcut dönemle alakalı böyle bir duyumunun olmadığını söylüyor. 

"Ancak geçmiş dönemde IMF ile kredi anlaşmasının şartını yerine getirmek için emekli primlerinin fona devredilip borsaya yatırılması oldu" diyor ve ekliyor: 
 

2005-2006 yıllarında OECD ülkeleri içerisinde emekli primlerinden borsada en çok kazandıran ülke olduğumuzu okumuştum. Bizim emekli primleriyle birileri zenginleştirilirken emeklilerimiz güvencesiz yoksul ve muhtaç hale getirildi.

 

emekli
Fotoğraf: Unsplash.com/@kotelnikov


​​​​​​​"Kamu ihtiyacı diye trilyonluk ek bütçeler hazırlanıyor ama emekliye bütçede para yok deniyor"

Şahbaz'ın dikkat çekmek istediği diğer bir önemli konu da "emeklilere bakış açısı". 

Emeklilerin bütçeye yük olarak görülmesinin maddi temelinin de yaşamda karşılığının da olmadığını söyleyen Şahbaz şöyle devam ediyor: 

Bu insanlar dünün çalışanı, bugünün emeklisi. Bugüne kadar bu ülkede üretilen tüm değer ve hizmetler ve biriken sermaye bu insanların emeğinin ürünü. Ve bu insanların yüzde 67'ye yakını hâlâ çalışıyor üretiyor. Hasta bakıyor, torun bakıyor. Devletin görev ve sorumluluğu olan alanlar değil mi bunlar? Ayrıca bu insanlar toplumsal yaşam içerisinde bir değer. Geçmişi geleceğe taşıyorlar kuşaklar arası dayanışmanın güvencesi.

Merkezi Bütçenin yüzde 86,5'i dolaylı vergilerden oluşuyor. Emekliden, çalışanlardan üreticiden, çiftçiden küçük esnaftan, halktan toplanıyor. Ödenen dolaylı vergi miktarı sürekli artarken, bir de otomatiğe bağlanmış gibi zamlar ekleniyor. Kamu ihtiyacı diye trilyonluk ek bütçeler hazırlanıyor ama emekliye bütçede para yok deniyor, emekli aylığının alım gücü sürekli düşürülüyor.


"İnsanları gördüğünden geri bıraktınız"

Devletin toplumsal sorumluluğundan vazgeçtiğini ifade eden Şahbaz, "Siz, bu insanları güvencesiz yoksul muhtaç duruma düşürdünüz, gördüğünden geri bıraktınız. Bir insanın gördüğünden geri kalması çok can yakar. Hevesi kırılır. Yaşamdan kopar. Emeklilere bunun yansıması nasıl oluyor biliyor musunuz? Bugün Demans ve Alzheimer hastalarının sayısı 1 milyonu aştı. Korku ve çaresizlik içinde muhtaç olma duygusunun yaraladığı insanlarımızın durumu bu" açıklamasını yapıyor. 

Artık çözümün ertelenmemesi gerektiğini belirten Şahbaz, emeklinin, ekonomik güvenceyi hak ettiğini ve bunun bedelini çoktan ödediğini söylüyor. 

"Aylık bağlama oranları (ABO) değiştirilsin. Sözde reformla emeklilerin aleyhine yapılan değişiklikten vazgeçilsin kazanılmış haklarımız teslim edilsin" diyen Şahbaz, "Emekli ikramiyeleri, emekli aylıkları her ay sürekli bir şekilde azaltıldı. Bundan vazgeçilmeli. Her ay, ülkenin büyüme hızından, milli gelirinden pay verilmeli ve aylıklar güncellenmeli" ifadesini kullandı. 

"Bakım hizmeti ve sağlığın" yaşlılıkta en önemli sorunlar olduğunu hatırlatan Şahbaz, "Emeklilerin çalışırken kazandığı güvenli ücretsiz erişilebilir sağlık hizmeti hakkı teslim edilmelidir. İki gün önce raporlu ilaçlarıma 211 TL ödedim. Herkes gibi emeklilerin yaşlıların sağlığı piyasa koşullarına terk edilemeyecek kadar önemlidir ve sağlık haktır" vurgusunu yaptı. 
 


"Bazı görseller ve söylemlerle yaş ayrımcılığı körükleniyor"

Emekliler Dayanışma Sendikası Başkanı, yaşlıya saygının da sözde kalmaması gerektiği görüşünde:

'Emekliler bizim yaşlılarımız değil kıdemli vatandaşlarımızdır' demekle de olmuyor. Bütün bunların yaşamda karşılık bulması gerekir. Emeklilik yaşlılığın güvencesidir. Ekonomik sağlık ve sosyal güvence sağlayan bir emeklilik yaşlıya duyulan saygının göstergesidir. 

Bazen haberlerde sosyal medya yorumlarında öyle şeyler izliyoruz okuyoruz ki hızla yaşlanan bir toplum olarak bunlar bizi çok ürkütüyor. Bazı görseller ve söylemlerle yaş ayrımcılığı körükleniyor yaşlılara karşı antipati üretiliyor.

Bu 2020 yılından bu yana BM de özellikle dikkat çektiği bir konu. Buna başta resmi görevli yetkili ve sorumlu siyasiler dikkat etmelidir. Toplumun farklı yaş grupları karşı karşıya getirilmemeli. Her türlü ayrımcılığa karşı çıkmalı. Yaşlı dostu toplum olmak zorundayız.

​​​​​​​Bağımsız bir yapı olan Emekliler Dayanışma Sendikasında amacımız; emeklilerin taleplerinin yaşamda karşılık bulması için çalışmak ve toplumun ihtiyaçlarına yanıt verecek şekilde sosyal güvenlik reformunun yeniden düzenlenmesi, yaşlılığın güvencesi olacak bir emeklilik sisteminin uygulanması için uğraşmaktır. Çaresizliğimizi tüketmek umudumuzu yeşertmek için mücadeleye devam edeceğiz."

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU