Yolsuzluk Afrika ülkelerinde kalkınmayı engelliyor

Afrika'dan yasadışı bir şekilde kaçak olarak çıkarılan paranın yılda 89 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Bunun çoğu hammadde ihraç etmekten ve faturaları şişirmekten geliyor

Afrika kıtasındaki ülkeler ve halklar, yaygın yolsuzluktan mustarip / Independent Arabia

Afrika'nın çeşitli imkanlarına rağmen, ülkenin birçoğu az gelişmiş durumda ve uluslararası bağışlara ve sübvansiyonlara bağlı olarak ekonomik ve sosyal sorunlar yaşıyor.

Diğer kıtaların sorunlarının üstesinden gelen ve iddialı durumlara ulaşan ülkeleriyle karşılaştırıldığında, kahverengi kıtanın insanları bugünün dünyasında hala bir ıstırabın simgesi konumunda.

Peki birçok Afrika ülkesinin mustarip olduğu azgelişmişlik nedir? Afrikalıların yaşadığı azgelişmişliğin sebepleri arasında yolsuzluk nerede yer alıyor?

Afrika'nın zenginliği

Afrika, alan bakımından dünyanın ikinci kıtasını temsil ediyor. Tahmini 30,37 milyon kilometrekarelik (11,7 milyon mil kare) alanıyla Asya kıtasından sonra ikinci sırada geliyor ve coğrafi olarak antik dünyanın kıtaları arasında yer alıyor. Dünya nüfusunun yüzde 14,8'ini oluşturan yaklaşık 1,2 milyar nüfusa (2016 verilerine göre) sahip.

Afrika, dünyadaki en eski yerleşim bölgelerinden biri. İstatistiksel kanıtlar, Afrika ülkelerinin birçok nadir kaynağa ve madene sahip olduğunu gösteriyor.

Örneğin dünyadaki altın üretiminin yüzde 50 ila 65'ine ve platin üretiminin yüzde 90'ına ek olarak elmasın yüzde 95'ini ve uranyum üretiminin de yüzde 20 ila 25'ini temsil ediyor.

Afrika ülkeleri, diğer birçok tarımsal ve maden kaynakları ile birlikte dünya kıtaları düzeyindeki ülkeler arasında ön sıralarda yer alıyor.

Bu işaretler dahilinde, kıtadaki birkaç ülkenin birden fazla potansiyele sahip olduğu kabul ediliyor, ancak bu zenginliğin büyük bir kısmı adil bir şekilde kullanılmıyor.

Kıtanın birçok ülkesindeki Afrikalılar, azgelişmişlik ve istikrarsızlıktan mustarip ve hala insani yardım ve bağışlara bağımlı durumda.

İklim ve savaşların yanı sıra salgın hastalıklar ve afetler gibi dünyanın maruz kaldığı koşullara maruz kalıyorlar.

Bu duruma ise Afrikalı gençlerin önemli kesimlerinin, toplumlarında çektikleri acılar nedeniyle anavatanlarının dışına tehlikeli yasadışı göç dalgaları eşlik ediyor.

Uzmanlar, Afrikalıların azgelişmiş olmasının, Afrika ülkelerinin yolsuzluk ve planlama eksikliği nedeniyle sahip olduğu potansiyelin yetersiz kullanılmasına ek olarak, hâlâ istikrarsızlıktan mustarip olan siyasi gerçeklikten kaynaklandığına dikkat çekiyor.

Akıllı bir liderliğin en büyük kaybı, toplumlarını kalkındırdığı görülen Asya veya Avrupa'daki diğer dünya ülkelerine kıyasla en büyük sorun olarak servet israfı ve bu serveti ülkeyi inşa etmede kullanmama olarak görülüyor. 

Yolsuzluk, Afrika Birliği'nin Ocak 2018'de Addis Ababa'da 'Yolsuzlukla mücadeleyi kazanmak- Afrika'nın dönüşümü için sürdürülebilir bir yol' sloganıyla düzenlediği 30. zirvesinin konusuydu.

Birleşmiş Milletler (BM), dünya toplumlarının istikrarı ve gelişimi için yürüttüğü çabaların bir parçası olarak, her yıl 9 Aralık'ı Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele Günü olarak belirlemiştir.

Literatürü, bugünün yolsuzlukla mücadele etmeye ve BM'nin onu durdurma ve önlemedeki rolüne dair farkındalığı artırmayı yansıtıyor.

Aralık 2005'te ise bir anlaşma yürürlüğe girdi. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, "Yolsuzluk herkesi incitiyor.

Ancak en çok yoksullar ve savunmasız kişiler acı çekiyor" açıklamasında bulundu.

Yolsuzluk kalkınmanın önünde engeldir

Cezayir'deki Siyasal Bilimler Ulusal Yüksek Okulu'nun müdürü ve siyaset bilimleri profesörü Hasan Mustafa Sayec, 'Yolsuzluk Afrika'da kalkınmanın önündeki bir engeldir" başlıklı bir çalışmada, "Afrika'da devlet kurma projesi, 1963'te Afrika Birliği Örgütü'nün kurulmasından bu yana Afrikalı liderlerin hayali ve iddiası olmuştur. Afrika kıtasının ulusal ve bölgesel kalkınma projeleri inşa etmek için karşı karşıya kaldığı güvenlik ve siyasi zorluklara ek olarak, dış borç ve mali yolsuzluk faktörleri, 1963 ajandası editörlerinin istediği Afrika için zorlu bir dönüm noktası oluşturuyor" dedi. 

Siyaset bilimi profesörü, "Dış borçla ilgili olarak Uluslararası Para Fonu raporları, 2020'nin başında ham yerli üretim değişkenine kıyasla en borçlu on Afrika ülkesine değindi. Bu ülkeler arasında, kamu borcu yüzde 207 ile Sudan, yüzde 165 ile Eritre, yüzde 123,5 ile Cape Verde (Atlantik Okyanusu'nda Afrika kıtasına ait bir ada) ve yüzde 109 ile Mozambik karşımıza çıkıyor. Sahra Altı Afrika, kamu borcunun ikiye katlanması hususunda bir modeldir. Öyle ki 2010 ile 2018 sonu arasında 160 milyar dolardan yaklaşık 600 milyar dolara üçe katlandı" açıklamasında bulundu.

Dış borçların yarattığı sorun, bazı Afrika ülkelerinin mali gelirlerinin yüzde 25'ini geçebilen borçlarını ödemek için mali kaynaklarını seferber etmesinden kaynaklanıyor. Bu bağlamda Hasan Mustafa Sayec, "Afrika kıtasının (özellikle Kovid-19 salgını ışığında) karşı karşıya olduğu bu mali zorlukla birlikte Afrika maliye bakanları, 19 Mart 2020 tarihli toplantıda ülkelerinin 44 milyar dolar olarak tahmin edilen borçlar ve devlet tahvilleri için faiz ödemekten muaf tutulmasını talep ettiler" dedi. 

Sayec, "Öte yandan en yoksul Afrika ülkeleri için borçların silinmesi çağrısında bulunan bu sesler, mali yolsuzluk ölçeğinde temsil edilen acı bir Afrika gerçeğiyle karşı karşıyadır. Bu noktada BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı'nın, Afrika kıtasının ekonomik üretiminin yüzde 3,7'sine eşdeğer yıllık 89 milyar dolar olarak, Afrika kıtasının dışına yasadışı yollardan kaçırılan fonlarla ilgili tahminlerine atıfta bulunuyoruz. Kaçak paranın çoğu, altın ve elmas gibi hammaddelerin ihraç edilmesi ve faturaların şişirilmesinden elde edilen gelirlerdir. Bu yasadışı kaçakçılık değeri, Afrika ülkelerinin yıllık 200 milyar dolar olarak tahmin edilen Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmak için yıllık mali açığı finanse etmek üzere ihtiyaç duyduğu miktarın yarısına eşdeğerdir" açıklamasında bulundu.

Afrika vatandaşının refahı

Refah elde etmede zenginliği kullanmanın rolüne ilişkin bir soru çerçevesinde, Dünya Bankası tarafından geliştirilen 'Ulusların zenginliği nerede?' başlıklı bir araştırmada, doğal kaynakların üretilmedikleri için özel ekonomik malları temsil ettiği belirtildi. Sonuç olarak bu kaynaklar düzgün yönetilirse 'gelire' varan ekonomik karlar üretecek. Bu gelirler ise geliştirme operasyonlarının finansmanı için önemli bir kaynak haline gelebilir.

Etiyopya'da Arapça yayınlanan 'Al-Alam' gazetesinin genel yayın yönetmeni Eyüp Kadi, konuyla ilgili olarak "Birçok Afrika ülkesinin sahip olduğu ayni veya devredilebilir servet, Afrika vatandaşlarının refahına yönelik bir dönüşüm sağlayan birçok kalkınma projesini gerçekleştirebilir. Ne yazık ki, bu zenginlik iyi bir yönetişimden yoksundur ve birçok Afrika ülkesinde yolsuzluk ve etkili yönetimin olmayışı sonucunda birkaç grubun kontrolü altındadır. Bu çeşitli zenginlikler, devletler tarafından kalkınma projelerinin uygulanmasında sömürülmek yerine, yolsuzluk çemberlerini genişleten diğer faaliyetlerde istihdam edilen sınırlı gruplar için kazanç sağlıyor" ifadelerini kullandı.

Eyüp Kadi, "Güney Afrika'daki elmas madenlerinin serveti şahıslara ve limited şirketlere aittir. De Beers şirketinin en büyük bireysel yatırımlarından biri olan Güney Afrika'nın Limpopo eyaletindeki Venedik Elmas madeni gibi devletin tam kontrolüne sahip değiller. Aynı şekilde Sudan'da özellikle Darfur bölgesindeki altın madeni sahaları da bölgedeki ailelerin mülkiyetindedir ve bunlarda devletin parmağı yoktur. Yolsuzluk, çeşitli uygulama biçimlerinde hala var. Bazı Afrika ülkelerindeki tütün, çay, kakao ve diğerleri gibi kapitalist mahsullerin ekilmesi için geniş tarım arazilerinin bir kısmı, hala ulusal yönetimde devletten uzakta kendi çıkarlarını gözeten sınırlı partilerin kontrolü altındadır" değerlendirmesinde bulundu.

Genel yayın yönetmeni, "Dolayısıyla halk arasında adaletli bir şekilde kullanılmayan milli servetin çarçur edildiği ve bu durumun toplumsal istikrarsızlığa yol açan olumsuz bir duygu yarattığı görülmektedir" dedi. 

Kadi, "Afrika ülkeleri zenginliklerini ve birçok yeteneklerini şeffaflık ve bilimsel planlama ile yönetebilselerdi, daha iyi koşullarda ilerleyebileceklerdi. Dört Asya Kaplanı olarak adlandırılan Asya ülkeleri Güney Kore, Tayvan, Singapur ve Hong Kong'un yaşadıkları akıllardan hiç de uzak değil. Altmışlı yılların başı ile doksanlı yıllar arasındaki dönemde bu ülkeler potansiyellerini kullanarak hızlı bir ekonomik sıçrama gerçekleştirdiler. Yılda yüzde yediden fazla olağanüstü yüksek büyüme oranları elde ettiler. Bu, Asya kıtasının vatandaşlarına bir bütün olarak entegre ekonomik faaliyetlere yansıdı. Ardından bu toplumların hala içinde yaşadığı bir refah ve istikrarlı bir gerçeklik yönü belirdi. Etiyopya da son on yılda başarılı bir deneyim yaşadı" dedi. Eyüp Kadi, "Yolsuzluk, bu milenyumda Zimbabve Devlet Başkanı Robert Mugabe ve Güney Afrika Devlet Başkanı Jacob Zuma gibi bir dizi eski Afrika devlet başkanının ve kendilerine karşı halk devrimlerine neden olan diğer Afrika devlet başkanlarının siyasi sahneden çekilmelerine yol açan istifalarına neden oldu" açıklamasında bulundu.

Afrika yalnız değil

Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün eski başkanı Laurence Cockcroft, 'Global Corruption: Money, Power, and Ethics in the Modern World (Küresel yolsuzluk: Modern dünyada para, güç ve etik)' başlıklı kitabında şöyle diyor; 

"Afrika'daki yolsuzluk, dünyanın herhangi bir yerindeki yolsuzluktan farklı değil. Afrika'nın yolsuzlukla dolu bir kıta olarak imajı, kıtanın yolsuzlukla mücadele göstergelerindeki ısrarlı zayıf performansıyla pekiştirilerek, kamuoyunun hayal gücüne onlarca yıldır hâkim oldu. Polisin talep ettiği rüşvetlerden, Afrika'nın zayıf büyümesi ve milyonlarca insanın yoksulluğu için yolsuzluğu suçlayan yöneticiler tarafından devlet fonlarının yaygın şekilde yağmalanmasına kadar. Şu an belki de uluslararası yatırımcıların bu görüşü yeniden gözden geçirme zamanı gelmiştir."

"Yolsuzluğun ana itici güçleri, birçok ülkede ortak faktörler olan çok uluslu şirketler ve organize suçtur. Bu da yolsuzluğun Afrika'ya özel olmadığı anlamına gelir" diyen Laurence, "Afrika'daki yolsuzluğun modeli başka yerlerdeki yolsuzluğa çok benziyor. Bu, kahverengi kıtaya özgü olmayan küresel bir olgudur" derken, ancak yolsuzluğun Afrika'da büyük bir sorun olduğuna da dikkati çekti.

148 milyar dolarlık yolsuzluk

Aynı şekilde medya ve uluslararası ilişkiler alanında Somalili bir araştırmacı olan Ahmed Mahmud Jesod, "Afrika ülkelerindeki yolsuzluk sorunu, çok çeşitli doğal ve beşeri kaynaklara sahip olmasına rağmen Afrika kıtasının geri kalmasına ve gerilemesine yol açan en büyük sorunlardan biridir" dedi. 

Mahmud Jesod, "Afrika kıtası, her düzeydeki devlet kurumlarında yaygın yolsuzluk olgusu nedeniyle yolsuzluğun, yoksulluğun ve iç çatışmaların onlarca yıldır hüküm sürdüğü bir kıta olarak da zihinlerde olumsuz bir imaj bırakmıştır. Yolsuzluk olgusu, kıta ülkelerinin arzuladığı kalkınma programlarının önünde hâlâ bir engel olmaya devam ediyor. Ayrıca yolsuzluk konusu bölgenin istikrarını da olumsuz etkilemektedir. Tüm ülkelerin ekonomilerini tehdit etmekte ve Afrika Kalkınma Bankası'nın 148 milyar dolar olarak tahmin ettiği mali kayıplara neden olmaktadır" ifadelerini kullandı.

Araştırmacı, "Yolsuzluk konusu, etkileri o ülkedeki her türlü gelişme ve refahı engelleyebilecek boyutlara ulaştığı için, başta Somali olmak üzere ülkelerin güvenliğini, istikrarını ve kalkınmasını tehdit eden en önemli konulardan biridir. Uluslararası Şeffaflık Örgütü, Somali'yi dünyada yolsuzluğun en yaygın olduğu ülke olarak seçti. ABD, zimmete para geçirme vakalarını gerekçe göstererek 2020'de Somali Ulusal Ordusu'na yapılan finansmanı geçici olarak durdurdu. Daha sonra ordu örgütsel ve mali düzeyde iyileştirmeler yaptı. Yolsuzlukla mücadele konusu, tüccarlar, öğrenciler, işçiler ve daha az benzer şekilde toplumun tüm kesimlerinin bir saplantısı ve meşguliyeti haline geldi" dedi. 

Ahmed Mahmud Jesod, "Kayırmacılık ve aşiretçilik, Somali toplumunun maruz kaldığı en büyük engeller arasında yer alıyor. Bunun yanı sıra kamu fonlarının zimmete geçirilmesi de ülkenin dört bir yanına yayılmış olgudan biri" şeklinde konuştu. 

Yolsuzluk ve terör

Jesod, "Somali Devlet Başkanı Hasan Şeyh Mahmud önceki bir röportajda yolsuzluğa karşı savaşın teröre karşı savaştan daha az önemli olmadığını vurguladı. Ayrıca devlet kurumlarında yolsuzluğa karışanlara acımayacaklarını söyledi. Afrika meseleleri uzmanları, Somali'nin ülkedeki yolsuzlukla mücadele komitesini oluşturan yasayı imzalamasını, yolsuzlukla mücadelenin her düzeyde sınırlandırılmasına katkıda bulunan çok önemli bir adım olarak değerlendiriyor. Yolsuzluk, Somali toplumunu olumsuz etkilemiş ve kanunları, sistemleri ve idari düzenlemeleri zayıflatmıştır" açıklamasında bulundu.

Ahmed Mahmud Jesod, "Bahsettiğimiz gibi, Somali hükümetleri yolsuzlukla mücadele için çaba sarf edeceklerini beyan etmelerine rağmen, Uluslararası Şeffaflık Derneği'nin yayınladığı listede on yılı aşkın bir süredir Somali ilk sırada yer alıyor. Somali hükümeti, bu adımı hükümet bütçesinin yaklaşık yüzde 40'ını oluşturan devlet bütçesini ve yerel gelirleri artırmak için bir giriş noktası olarak görürken, resmi devlet kurumlarında yaygın olan yolsuzluğu engellemeye çalışıyor" dedi.

İzolasyon

Öte yandan Sudan Üniversitesi'nde ekonomi ve siyaset bilimi profesörü Muhammed Hasab Resul, "Afrika ülkeleri, üçüncü dünya ülkelerinin geri kalanı gibi, doğal ve beşeri kaynaklarından doğan zenginliği paylaşırken, zenginliğe rağmen, insani, ekonomik ve sosyal gelişme göstergelerinde çok aşağıda yer işgal ediyorlar. Bunun nedeni, siyasi ve toplumsal farkındalığın ve milli eğitimin olmayışı, Afrika ülkelerindeki elitlerin ve eğitimlilerin sivil toplumdan soyutlanması ve bu elitlerin irşad ve millî inşa süreçlerinde kendilerine biçilen rolü her yönüyle ve gerektiği gibi oynamamalarıdır" dedi. 

Resul, "Bu durumda, iktidarın ve yönetici sınıfların geri kalmış Afrika toplumlarının sorunlarından ve gereksinimlerinden tecrit edildiğini ve bu toplumların daha iyi bir gerçekliğe ilerlemesini gerektiren ulusal gündemden uzaklaştığını görüyoruz. Yolsuzluk genellikle ülkelerdeki kargaşa ve istikrarsızlık, kötüleşen ekonomik koşullar ve iyi yönetişim kurallarına uyulmaması ile ilişkilendirilir. Uluslararası Şeffaflık Örgütü bunu, meşru olmayan kişisel kazanç için gücün kötüye kullanılması olarak tanımlar. Bu nedenle, üçüncü dünya ülkeleri ve Afrika'daki yönetişim krizi, yolsuzluğun ana girişini temsil etmektedir. Ek olarak, bilinçli stratejik planlamanın olmaması, geleceğin zihinden yokluğu anlamına gelmektedir. Bu nedenle yöneticiler, gündelik işlerini bilimi umursamayan ve toplumlarının gereksinimlerini öncelikler ve politikalar açısından incelemeyen geleneksel yöntemlerle yürütürler. Dolayısıyla, devletlerin bu şekilde davranması, temel yaşam ihtiyaçları ve kişisel hırslar olduğu sürece, yolsuzluğun gerçek bir alternatifi temsil ettiği başka pencereler açar" ifadelerini kullandı.

Muhammed Hasab Resul, "Planlamanın olmaması, toplumun ekonomik zayıflığı ve geri kalmışlığı gibi her türlü kötüleşen koşullar ve sivil kurumların işleyişinin izlenmesinde şeffaflığın olmaması anlamına gelir. Kapsamlı ulusal gündeme yönelik bu ihmal, ülkelerin zamanını ve enerjisini boşa harcadığı, kendi geleceklerini ve gelecek nesillerin geleceğini çaldığı için en kötü yolsuzluk olaylarından biri olarak görülüyor. Ayrıca bu durum, her türlü finansal yolsuzluğun temsil ettiği daha küçük yolsuzluğa kapıları açıyor. Bu, Afrika ülkelerinin mustarip olduğu bir şey" dedi.

 

Independent Arabia

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU