Sudan savaşındaki çifte standart!

Fotoğraf: AA

Hükümetlerarası Afrika Kalkınma Otoritesi'nden (IGAD) doğan dörtlü komitenin Sudan'daki durumla ilgili bu hafta gerçekleştirilen toplantısının sonuçlarının, Sudanlıların önemli bir kesimi arasında geniş çaplı eleştirilere, kafa karışıklığına ve öfkeye yol açması şaşırtıcı değildi.

Zira Doğu Afrika İhtiyat Kuvvetleri'nin (EASF) liderliğini, "sivilleri korumak ve insani yardımların ulaşımını sağlamak için" güçlerini konuşlandırma olasılığını değerlendirmek üzere toplanmaya çağıran komite, tavsiyelerinde Sudan'ı vesayet altına almaya çalışıyor gibiydi.

Komitenin bu çağrısı, Sudan'da askeri bir müdahaleye kapı aralamak olarak görüldü.

Ülkesinin çıkarlarını savunan ve onu dış müdahalelere kaymaktan uzak tutmaya çalışan aklı başında herkes buna karşı çıkar.

Dahası, dörtlü komitenin liderliğini üstlenen Kenya Devlet Başkanı William Ruto'nun ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'in küçümseyici bir üslupla yaptığı açıklamalar, bu komitenin benimsediği yaklaşıma karşı daha fazla şüphe ve öfke duyulmasını körükledi.

Özellikle Abiy Ahmed'in uçuş yasağı getirilmesi ve ağır topçu silahların çıkarılması çağrısı, Sudan ordusunu bu savaştaki en güçlü silahlarından olan hava kuvvetleri ve topçu gücünden mahrum bırakma amacını açıkça ortaya koyuyor.

Bu, Hartum'daki çatışmalarda yenilmek üzere olan Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) açık açık yardım etme girişimidir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İşin ironik yanı, Abiy Ahmed'in böyle bir yaklaşım sergilemesi. Zira kendisi Tigray bölgesindeki savaşına herhangi bir Afrika veya uluslararası müdahaleye karşı çıkmış ve bu bağlamda IGAD'ın arabuluculuğunu ve Sudan Eski Başbakanı Abdullah Hamduk'un Tigray'deki savaşı durdurmak için sunduğu girişimi reddetmişti.

250 binden fazla insanın ölümüne yol açan ve bazı taraflarca acımasız bir savaş olarak nitelendirilirken Birleşmiş Milletler (BM) tarafından etnik bir soykırım olarak tanımlanan savaşta Abiy Ahmed, ağır silahlar, klasik hava saldırıları ve insansız hava araçları (İHA) da dahil olmak üzere her türlü silahı kullandı.

Tigray isyanı olarak adlandırdığı durumu sonlandırma hedeflerine ulaşmaya çalışarak, çatışmaya son verilmesi çağrısında bulunan seslere kulaklarını tamamen tıkadı.

Şimdiyse bugün gelmiş, Sudan'da liderlik boşluğundan bahsederek Sudan ordusunu, kendisine isyan eden ve Sudan başkentinin başına gelen en büyük felaketin sebebi olanlara karşı savaşında hava kuvvetleri ve topçu gücünden mahrum bırakmayı öneriyor.

Üzücü olan, IGAD tarafından oluşturulan dörtlü komitenin toplantısında ve Etiyopya Başbakanı ile Kenya Devlet Başkanı'nın açıklamalarında görülen bu tutumların, bu toplantıdan önce Sudan hükümetinin yokluğunda HDK temsilcilerinin de katıldığı bir görüşme turu başlatan Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG), bazı partiler ve silahlı hareketlerden siyasetçilerin tutumlarıyla örtüşmesi.

Bu siyasetçiler, bu turları ve hareketleriyle ulaşmak istedikleri şeyin krize ilişkin vizyonlarını sunmak ve şimdi Afrika güçlerinin konuşlandırılmasını da içeren çözümde Afrika'nın rolüne desteklerini göstermek olduğunu açıkça belirttiler.

Bu siyasetçilerden bazılarının zaman zaman, uluslararası müdahale ve uluslararası bir gücün konuşlandırılması da dahil olmak üzere Sudan'ı BM Antlaşması'nın 7'inci bölümü altında vesayet altına sokma çağrısında bulunduğu herkesçe bilinen bir gerçek.

Bu örtüşme, dörtlü komitenin toplantısının ardından ÖDBG-Merkez Konseyi liderlerinden ve Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Devrimci Demokratik Akım lideri Yaser Arman'ın Sudan Tribune gazetesine yaptığı açıklamalarda da açıkça görülmektedir. Arman şunları söyledi:

Sudan ordusu şimdi, etkili kuvvetlerin yokluğunda, başkent Hartum'u hava ve toplarla tahrip edip tamamen yok ederek sakinlerini boşaltmaya yöneliyor. Buna izin verilmemeli ve Hartum'daki sivilleri korumak ve savaşı durdurmak için Sudanlıların ve dünyanın sesi çıkmalıdır.


Bu iddialar büyük ve ciddi iddialardır ve sahada olup bitenlerle ilgili yanlış bir tablo sunarak siyasi kazançlar elde etmek veya daha da kötüsü dış müdahaleyi meşrulaştırmak için kullanılabilirler.

Bu iddialar, ordunun başkentteki çatışmalarda büyük kazanımlar elde ettiği bir dönemde dile getiriliyor.

Şu tamamen aşikâr ki, HDK'nin iktidarı ele geçirme ve başkentin kontrolünü ele geçirme planları suya düşmüş ve bertaraf edilmiştir.

Başkenti yok etmeye ve sakinlerini boşaltmaya çalışan bir taraf varsa, o hiç şüphesiz HDK'dir.

Zira kendisi vatandaşların evlerini işgal etmiş, onları kovmuş, yerleşim bölgelerine saklanmış, yağmalama yapmış ve tecavüz etmiş, birçok tesis ve kamu binasını tahrip etmiş, tüm yasakları ve kuralları çiğnemiş ve tüm semavi ve pozitivist insan hakları sözleşmelerini ihlal etmiştir.
 


Diğer taraftan, HDK'yi mahallelerden ve yerleşim bölgelerinden çıkarmak için zorlu mücadeleler veren ordu, bu süreçte sivil kayıpları en aza indirgemeye çalışmış ve bu uğurda askerlerinin saflarındaki kayıpları göze almıştır.

Elbette, üzücü kayıplar yaşanmıştır, ancak bunlar Irak, Suriye veya Yemen gibi kentsel savaş ölçütlerine göre sınırlı kalmıştır.

Bununla birlikte, Sudan'ın başkentindeki bu kayıplara neden olan bazı bombardıman operasyonları daha ayrıntılı bir şekilde incelenmelidir.

Zira son zamanlarda dile getirilen iddialara göre HDK, ordunun uçaklarını kaldırması ve topçu ateşine başlamasıyla eş zamanlı olarak sivillerin evlerine kasıtlı olarak saldırıyor ve böylece sivil kayıpların sorumlusu olarak orduyu göstermeye çalışıyor.

Aslında, savaş öncesinde HDK ile ittifak kurdukları ve HDK'yi askeri bileşene karşı kullandıklarına dair kendilerine yöneltilen suçlamaları inkar etmek için büyük çaba sarf eden ÖDBG liderlerinin bu tür açıklamaları ve şimdi HDK'nin yenileceğinin işaretleri ortaya çıkmaya başlayınca bir uluslararası-Afrika müdahalesi çağrısında bulunma eğilimleri savunmalarını zayıflatıyor.

Tabi bu liderler, ülkenin başkentine yönelik acımasız saldırıyı püskürtmek için verilen savaşın ortasında bile orduyu eleştiri yağmuruna tutarken, HDK'nin bu savaşta gerçekleştirdiği korkunç eylemlere karşı sessiz kalmakla ve bunları çekimser bir şekilde kınamakla da suçlanıyorlar.

Dış müdahale çağrısında bulunarak ya da tüm yaşananlardan sonra silahlı kuvvetlere entegre edilmesinden bahsetmeye devam ederek HDK'yi kurtarma çabası, bunu yapanlar ve ülkeyi dipsiz bir çukura sürükleyen seçkin tabaka karşısında eli kolu bağlı ve yenik durumda olan Sudan için kârsız bir karttır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU