Amerika, Erdoğan'ın NATO ve Batı'ya karşı tavır değişikliğini nasıl görüyor?

Ankara'nın İsveç'in NATO'ya katılımına izin vermesi, Washington’la soğuk ilişkileri ısıttı

Fotoğraf: Reuters

Washington ve birçok NATO ülkesinin liderleri, geçen yıl boyunca Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Batı ittifakını bozan isim olarak gördü.

Zira onlar, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i yalnızlaştırmaya çalışırken Erdoğan Putin'i bir dost olarak niteledi, sonra İsveç'in katılımını reddederek NATO'yu genişletme sürecini durdurdu.

Ancak beklenmedik dönüşü ve İsveç'in NATO üyeliğine yönelik itirazlarını geri çekerek NATO zirvesinin yeni bir güç ve birlik duygusuyla gerçekleşmesine müsaade etmesi, tabloyu büyük oranda değiştirdi.

Washington, bu değişikliğe nasıl bakıyor ve gelecekte neye güveniyor?

Bu durum, Türkiye'nin Rusya'dan uzaklaştığı anlamına gelir mi?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Soğuk ilişkileri ısıtma

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İsveç'in NATO'ya katılımına onay verme konusundaki tutum değişikliği, hiç şüphesiz Washington'la uzun bir süredir soğuk olan ilişkiyi ısıtması için ona fırsat verdi.

ABD Başkanı Joe Biden'ın seçilmeden önce mevkidaşı Erdoğan'ı demokrasi karşıtı olarak niteleyip Türkiye'deki muhalefeti destekleme sözü vermesinden sonra Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta bu sürpriz dönüşüm görüldü.

Erdoğan, Biden'la olan görüşmesini "daha güçlü bir ilişkinin ilk adımı" olarak niteledi ve ikilinin daha önceki toplantılarını ısınma turları olarak gördüğünü, iki ismin şu an yeni bir süreci başlattığını belirtti.

Ardından Biden'a yaklaşan ABD seçimlerinde başarılar dileyerek Erdoğan'ın geçtiğimiz mayıs ayında başlayan yeni beş yıllık cumhurbaşkanlığı döneminin geri kalanında birlikte çalışabileceklerini söyledi.

İki liderin Litvanya'daki son görüşmesine kadar olan görüşmeleri nadir ve hep kısa süreli olmuş ve G20 veya NATO zirvesi gibi uluslararası toplantılar münasebetiyle gerçekleşmişti.

Yunan mevkidaşının aksine Biden, Türkiye liderini 2002'de ulusal siyasi hayatına başladığından bu yana Beyaz Saray'da ağırlamayan ilk ABD başkanıdır.

Türkiyeli lider, her yıl düzenlenen Biden Demokrasi Zirvesi'ne de davet edilmedi.

Bununla birlikte iki lider ve dışişleri bakanları, zirveden önceki dönemde birkaç telefon görüşmesi yaptı.

Biden yönetiminin Türkiye'ye F-16 savaş uçağı satışına verdiği destek, pazarlık konularından biriydi.

Bu, uzun bir süredir Türkiye'yi eleştiren ABD Senatosu Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Bob Menendez'in "Türkiye'nin komşularına yönelik saldırganlığında" geçici bir sakinleşme olduğunu dile getirmesiyle de açıkça görüldü.

Menendez'in burada kastettiği komşu, Yunanistan'dı.

2022 yılı boyunca aralarındaki gerilimi tırmandıran iki ülke daha sonra gerginliği sona erdirmeyi başararak güven inşa etme görüşmelerini yeniden başlatma konusunda anlaşmaya vardı.


İlişkiyi yeniden değerlendirme

Türkiye uzun bir zamandır ABD'den F-16 savaş uçağı ve başka askerî ekipmanlar satın alma anlaşmasının onaylanması için uğraşıyor.

Nitekim ABD Kongresi, bu anlaşmayı durdurarak Türkiye'nin İsveç'in NATO'ya katılımına izin vermesini şart koştu.

The New York Times gazetesine göre Erdoğan, görünüşe bakılırsa İsveç'in önündeki ana engel olmaya devam ederse pek bir şey kazanamayacağını, buna karşılık ABD ve NATO'daki diğer müttefikleriyle kötü ilişkilerini düzeltirse bundan çok fayda sağlayabileceğini anladı. 

Erdoğan, İsveç'i terörle mücadele yasalarını değiştirmek, anayasasında düzenleme yapmak ve Türkiye'nin talep ettiği birkaç kişinin teslim edilmesini onaylamak gibi şartlarını yerine getirmeye mecbur bırakmayı başardı.

Bununla birlikte NATO'daki müttefiklerinin sabrının tükenmeye başladığının ve İsveç'in üyelik talebini reddetmeye devam ettiği takdirde ilişkilerin daha da kötüleşeceğinin de farkındaydı.

Hele de Türkiye, askerî ittifak içerisinde Rusya'ya yaptırım uygulamayan tek ülke olduğu için bazı Batılı yetkililer, Türkiye'nin NATO'ya olan sadakatini sorgular olmuştu. 


Rusya'dan uzaklaşma

Bu tavır değişikliği, Erdoğan'ın Türkiye'yi Rusya'dan uzaklaştırıp Batı'ya yakınlaştırma çabasının bir parçası olabilir ve Washington'daki gözlemcilere göre devam ederse etkisi olacaktır.

Zira Türkiye ve Rusya, hiçbir zaman "romantik bir ilişki" yaşamamış, daha ziyade rekabetçi bir iş birliği içerisinde olmuştur.

Bu iki ülke sadece, Türkiye kendisini Batı'dan uzak hissettiğinde yakınlaşmaya meylediyor. 

Ankara'nın Ukraynalı Azov Tabuu savaşçılarının geçen hafta sonunda Türkiye'den ülkelerine dönmelerine izin vererek Rusya'yı kızdırması ve aynı şekilde Erdoğan'ın Wagner güçleri geçtiğimiz haziran ayında Moskova'ya doğru yürürken Putin'in yanında net bir şekilde duramaması bunun kanıtıdır.

Wagner güçlerinin yürüyüşü, Erdoğan'ın tüm yumurtaları Putin'in sepetine koymanın iyi bir fikir olmadığı kanaatine sevk etti. 

ABD'nin eski Polonya Büyükelçisi Daniel Fried'in ifadesiyle;

Wagner Grup lideri Yevgeniy Prigojin'in isyanı ve Kremlin'in Prigojin'in Belarus'ta sürgünde olmayıp Rusya'da hâlâ serbest olduğuna dair kafa karıştırıcı mesajları, daha sonra Prigojin'in Putin'le bir araya gelmesi, Erdoğan'a rejimin zayıfladığına dair bir sinyal vermiş olabilir. Rusya Devlet Başkanı, 2016 yılında Türkiye'deki başarısız darbe girişimine benzer bir tepki göstermemişti, ancak Türkiye Cumhurbaşkanı, isyandan sonra Putin'e oynamanın daha az akıllıca göründüğü sonucuna varmış olabilir.


Erdoğan'ın faydacılığı

The Washington Post gazetesine göre "Erdoğan, sonsuz jeopolitik dengesinin kendisini Türkiye için en büyük ihracat pazarı kabul edilen Avrupa'dan uzaklaştırdığını, Putin'le kur yapmasının NATO ülkelerinin Ukrayna'ya birleşik desteğini kötü değerlendirdiğini ve Avrupa'nın Rusya'dan yana nasıl tehdit hissettiğini biliyor. Ancak nihayetinde Türkiye'nin kapılarında istikrarsız bir Rusya ve içeride de sıkıntılı bir ekonomi varken Erdoğan faydacılığı (pragmatizmi), Türkiye'nin Batı ile daha iyi ilişkilere ihtiyaç duyduğunu da biliyor."

Bu faydacılığı sayesinde Erdoğan, İsveç'in, AB'nin Türkiye'yle serbest ticaret anlaşmasının genişletilmesini desteklemeyi kabul etmesi suretiyle ve Washington'ın perde arkasındaki baskılarının da yardımıyla Avrupa'dan bazı tavizler de aldı.

Diğer AB üyeleri, önemli bir anda ve Türkiye'nin Batı'dan uzak istikameti tersine çevirmek için bir açılım gösterdiği bir havada müzakerelere açıktı.

Bu hafta sonunda Erdoğan, Ukrayna ile dayanışma göstermek ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski'yle yeni savunma ve yeniden inşa anlaşmaları imzalamak yoluyla Avrupa için önemli bir ortak olabileceğine işaret ettiğinde bunu yansıttı. 
 


Nüfuz oyunu

Ancak ABD Dışişleri Bakanlığı'nın eski askerî danışmanı Rich Outzen gibi başka isimler, Erdoğan'ın tutum değişikliğinin Prigojin'in isyanıyla alakalı olduğunu düşünmüyor.

Onlara göre bu değişiklik daha ziyade NATO'daki müttefiklere karşı nüfuz oyunuyla ve ittifakın Avrupa'daki sorunlarının Türkiye'nin sorunları haline gelmesi durumunda Türkiye'nin sorunlarının da NATO'nun Avrupa'daki sorunları haline gelmesinin nasıl garanti edileceğiyle bağlantılı.

Bu yüzden Outzen'e göre "Ankara, Rusya'yla ticareti, diplomatik ilişkileri ve zaman zaman stratejik iş birliğini koruyacağı bir denge süreci yürütmeye devam edecek. Aynı zamanda diğer NATO güçleriyle beraber Türkiye'nin, Rusya'yı imparatorluğu diriltme hayallerinden mahrum bırakması da sağlanacak."

Çünkü Türklerin Rusya ile işlevsel bir ilişkiye ihtiyaçları var, ancak şimdi Batı konusunda başka bir meseleyi daha önemli görüyorlar ki o da güvenlikleri için gerekli tavizleri koparmakla birlikte Batı ittifakına iyi niyeti nasıl ispatlayacakları.

Nitekim Ankara, sadece iki şeye odaklanıyor: İsveç'in PKK ve unsurlarına karşı verdiği taahhütler ve ABD ile F-16 uçakları elde etmek için yapılan anlaşma, belki de Washington'la daha geniş bir stratejik ortaklık.

Bunun dışındaki şeyler, ikinci sırada yer alacak ve bu şeyler alınmazsa anlaşma, Ankara için kötü olacak. 


Kaçış için bir çıkış

Belki de bu yüzden Erdoğan, İsveç'in NATO'ya katılımını onaylama kararı almak için topu, parti ittifakının çoğunlukta olduğu Türkiye parlamentosuna atarak gerektiğinde kaçmak için bir çıkış kapısı bıraktı.

Erdoğan; ABD, İsveç ve AB, Türkiye'nin talepleri konusundaki tutumlarını daha da netleştirene kadar doğrudan hiçbir şeyi onaylamadı.

Dolayısıyla İsveç'in PKK unsurlarına karşı ‘terörle mücadele' talebini yerine getirmekten vazgeçmesi veya Washington'ın F-16 anlaşmasından geri adım atması halinde üyeliği durdurma ya da erteleme yetkisini elinde tutuyor.

Böylece Erdoğan, gerçek anlamda nüfuzunu kaybetmemekle birlikte Türkiye'nin NATO'yu desteklediğine dair son derece olumlu bir bakış da kazandı. 

Washington'daki düşünce kuruluşu Atlantic Council Europe Center'da uzman Rachel Rizzo'ya göre "Erdoğan, İsveç'ten içerideki otoritesini güçlendirecek ve daha geniş NATO'ya ona muhtaç olduklarını gösterecek tavizler koparmak için ülkesinin NATO üyesi olarak sahip olduğu stratejik konumu kullanıyor. Aynı zamanda her iki tarafa da istedikleri şeyi veriyor ve bu sayede o bir devlet adamı olarak görünürken İsveç de nihayet NATO üyeliği kazanma yolunda ilerliyor."

Stockholm'daki Atlantic Council Northern Europe ofisi yetkilisine göre ise "Türkiye, büyük bir NATO istiyor, çünkü bu ittifakın yapısı ve tüzüğü sayesinde Erdoğan, ittifakın tüm üyelerinin sahip olduğu gibi, dünyanın en güçlü güvenlik örgütüne karşı veto yetkisi kazanıyor."


Daha geniş bir ilişki için bir fırsat

Bununla beraber Türkiye'nin NATO ve Batı ile ilişkileri iyileştirmek için fırsat penceresi açık olmayacak ve Türkiye'nin AB'ye katılım talebinin onaylanması için iç meseleleri üzerinde çalışmaya hazır olması gerekecek.

Zira Avrupalılar, Türkiye'nin katı terörle mücadele yasasındaki köklü değişikliklerle bağlantılı olarak, Türk vatandaşlarına açık vize alma izni verilmesini istiyor.

Ancak nihayetinde İsveç ile yapılan anlaşma Türkiye'nin Ukrayna lehine daha fazla taraf tutması ve Suriye ile Karadeniz'de Rusya'dan vazgeçmesi ihtimaline kapı aralayabilir.

Bu, kolay bir iş değil. Bu nedenle Erdoğan'ın bu yıl içerisinde Beyaz Saray'a davet edilmesi mümkün.

Hem Batı'nın lideri olarak Washington hem de Türkiye kartlarını doğru oynarlarsa yakın gelecekte daha geniş bir ilişki yeniden tanımlanabilir. 

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU