Siyah Kuğu: "Görünenin Arkasındaki Gerçekler"

Prof. Dr. Uğur Batı Independent Türkçe için yazdı

Resim: Mustafa Günen,  Shiny Stones & Sea, 157X78 cm, Painting, Oil On Canvas

Ben Profesör Doktor Uğur Batı. Karar Bilimi Uzmanı ve After Parti En Genel Başkanıyım. 

Daha sorulurken cevaplanamayan soruların köşesine hoş geldiniz. 


Fena bir konuyu yazacağım. Olasılığın olma ihtimali, görünenin arkasındaki gerçek ya da mükemmel ihtimalsizlik… Aslında yaşamımızda her gün rastladığımız bir olguyu ele alıyorum.      

İhtimaller aslında insanların gözlerinin önündedir de görülmeyebilir bunlar. Mesela insanlar yaşamlarını gözden geçirirken geriye baktıklarında ne ararlarsa onu bulurlar.

Ta ki bulduğumuzda onu anlıyoruz. Yani hepimiz aradığımız şeyiz. Sorun onu görememek. O bizim "siyah kuğu"muzdur diyebiliriz.

Görünenin arkasındaki şey… Görünenin arkasındaki ihtimaller.  Bu yazıda da "siyah kuğu"yu, gerçeği, görünenin arkasındaki gerçeği yazacağız. 

Nedir peki bu siyah kuğu?

Aslında bir nesne metafor. Önemli bir şey anlatıyor. İstatistikçi, matematik ve finans teorisyeni Lübnanlı Nassim Nicholas Taleb, 2007 yılında yayımlanan The Black Swan (Siyah Kuğu) adlı kitabında, bugün tüm gündelik yaşamımızın ve karar alma mekanizmalarımızın "siyah kuğu" adını verdiği "öngörülemeyen gelişmeler" tarafından yönetildiğini ifade ederken, genel olarak yaşanan olayların istatistik ve olasılık hesaplarıyla tahmin edilemeyeceğini açıkça belirtir.

Yazar bu kitapta "Bir kere belirli bir dünya görüşü edindiniz mi, sadece sizi haklı çıkaran durumlar dikkatinizi çekmeye başlar. Zihin de enteresan bir şekilde daha çok bilgiyi işledikçe, daha çok bilgiye sahip oldukça, görüşlerinde daha haklı olduğunu zaman içinde rasyonalize etmeye devam eder" der. 

Bu felsefi harika olgunun temeli Latince bir söyleyişe dayanır:

Rara avis in terris nigroque simillima cygno.


Bu tabir; "Topraklarda az rastlanılan nadir kuşları, mesela siyah kuğu gibi kuşları düşünün" anlamına gelir.

Roma yazınında Gümüş Dönem olarak bilinen periyodun en önemli satirik şairlerinden olan Decimus Junius Juvenalis, "topraklarda az rastlanılan nadir bir kuş, siyah kuğu gibi" deyimi ile siyah kuğulara rastlanılmadığını varsaymıştır.

Nicholas Taleb, "siyah kuğu etkilerini" irdeleyen anomali literatüründe farklı bir bakış açısı geliştirmiştir.

"Olasılıksız görünenin etkisi"ni anlatan Taleb, bugün tüm gündelik yaşamımızın ve karar alma mekanizmalarımızın "siyah kuğu" adını verdiği "öngörülemeyen gelişmeler" tarafından yönetildiğini ifade ederken, genel olarak yaşanan olayların istatistik ve olasılık hesaplarıyla tahmin edilemeyeceğini açıkça ifade eder. 

Siyah kuğuların Avustralya'nın keşfinden önce bütün kuğuların beyaz olduğuna inanıldığını belirten Taleb, bu gibi kabullerin aslında toplumları kırılganlaştırdığını iddia ediyor.

Nassim Taleb buradaki sıkıntıyı şu cümlelerle ifade ediyor:

Avustralya'nın keşfinden önce Eski Dünya'da, bütün kuğular beyaz zannedilirdi. Görünüşe göre bu şüphe götürmez kanaatin dayanağı, deneysel delillerdi. Görünen ilk siyah kuğu, bazı ornitologlar ve kuşların renkleriyle aşırı derecede ilgilenenler için herhalde ilginç bir sürpriz olmuştu; ama bu olgunun ortaya koyduğu daha temel bir şey vardı: Gözlem ve deneylere dayalı öğrenmenin, ciddi boyuttaki sınırlamaları ve bilgimizin kırılganlığı. Tek bir gözlem, milyonlarca beyaz kuğunun binlerce yıldır teyit etmiş olduğu genel bir kanıyı geçersiz kılabilir. Bunun için tek bir siyah kuğu olması yeterlidir.


Siyah kuğu, daha sonraki dönemlerde sosyal yazında önemli bir metafor olarak kullanılmış, görünenin arkasındaki gerçeklik, olayların belirsiz ve öngörülemeyen yönü anlamında kullanılmıştır. Siyah kuğu, bir nevi sessiz delildir. 
 

Mustafa Günen, Ocean's Scream, 157X78 cm, Painting, Oil On Canvas.jpg
Resim: Mustafa Günen, Ocean's Scream, 157X78 cm, Painting, Oil On Canvas

 

Siyah Kuğu çizen bir ressam: Mustafa Günen!

Bu sessiz delil, bana ülkenin "siyah kuğu"su Mustafa Günen'i hatırlatıyor. O bir deniz ressamı. Denizi "her haliyle" çiziyor. Resimleri çılgınca doğrusu.

"Gerçekten daha gerçek" demeyeceğim, bu ona hakaret olurdu. Sadece çizdiklerini değil, sadece koleksiyonlarını değil, yazdıklarını ve zihin setini de hatırlatıyor hocanın.

Çizdiği denizlerde bir siyah kuğu arıyor gibi. Gördüğümüzün ötesinde bir gerçekliği çiziyor. Uluslararası resim müzayedelerinin aranan ismi Mustafa Günen (niyeyse ona deniz ressamı diyorlar), dünyanın en önde gelen müzayede evi olan Christie's'in hem ABD New York hem de İngiltere Londra merkezlerinde uluslararası deniz resimleri müzayedelerinde yer almış efsane bir isim ve resimlerini sadece deniz üzerine değil, inanç, matematik, soyut felsefe ve kültür üzerine de çalışıyor.
 

Mustafa Günen, Romace of the Light, Painting, 70 cmX 90 cm, 2023.jpg
Resim: Mustafa Günen, Romace of the Light, Painting, 70 cmX 90 cm, 2023

 

Mustafa Günen, bilimle sanatı birleştiren bir sanatçı olarak "Varoluş serisi" adında soyut resim çalışmalarına yakın zamanda başladığını bildirmiş, "evrenin siyah kuğusunu" arama yolculuğunda bu çalışmaların arka planındaki durumu makaleler olarak yazacağını belirtmişti.

Ressam/yazar, "Matematik, (fizik yasaları) aslında siyah kuğunun bizzat kendisidir" temalı bir düşünce sistematiği geliştiriyordu.

Ressam, siyah kuğusunu matematikte, matematiği de "denizde, suda" bulduğunu ifade ediyordu. Onun efsane "deniz resimlerinden" bazı örnekleri burada, yazının içinde paylaşıyorum, dikkatle inceleyin rica ederim.

O resimlerdeki ışık, ton, renk harmonisi, evrenin varoluşundaki enerjiye gönderme yapan uhrevi/maddesel bir araç gibi. 

Resimlerinde belki de dünyada sadece kendisinin kullanabildiği bir dil kullanıyor, o ışık öyle verilemez gibi sanki, tonların birbirini içinde eriyişi büyülü ya da gerçekçi değil gibi, o coşkun dalgalar sanki öyle yapılamaz gibi ve asıl önemlisi bu dil enerjinin bize geçme aracı gibi.
 

Mustafa Günen, Peaceful White, 160X99 cm ,Painting, Oil On Canvas.jpg
Resim: Mustafa Günen, Peaceful White, 160X99 cm ,Painting, Oil On Canvas

 

Günen reminde bir sürü enerji var, içiçe geçmiş bunlar. Mustafa Günen'in bir yazısında alıntıladığı üzere çok sayıda değişik enerji biçimleri ve her birinin bir formülü vardır.

Bunlar, kütle çekim enerjisi, kinetik enerji, ısı enerjisi, esneklik enerjisi, elektrik enerjisi, kimyasal enerji, ışıma enerjisi, çekirdek enerjisi, kütle enerjisidir.

Bu katkıların her birinin formüllerini toplarsak bu toplam giren ve çıkan enerjiler dışında değişmeyecektir.

Ünlü fizikçi Richard Feynman'ın dediği gibi;

Bugün fizikte enerjinin ne olduğunu bilmediğimizi kavramak önemlidir.

Ve bir şey söyleyeyim, bu yukarıda sözü edilen enerjilerden tümü Günen'in tek bir çağla dalgasında bulunuyor! 
 

Mustafa Günen, Journey of the Stormy, 120X80 cm, Painting, Oil On Canvas.jpg
Resim: Mustafa Günen, Journey of the Stormy, 120X80 cm, Painting, Oil On Canvas

 

Mustafa Günen'in renkleri, onun siyah kuğusudur. Renk kullanımında, karmaşık, ayrıntılı ve girift işleri de vardır.

Tek bir dalga içinde bile çok renkli armonilerden kaçınmaz ve bazen monokrom bir armoniyle ritimleri de vardır.

Tek bir rengi, farklı tonlarda kullanarak zenginleştirme yerine renkleri birbiriyle harmanlar. Renkler arasında kontrastlar da üretir.  

Bu, renge yeni anlamlar kazandırmak demektir aslında. Renk içinde renk ve ton içinde ton tercihinden de belli olduğu üzere Günen, rengi belli bir nesneye bağımlı olmadan, temsil değerlerine sadık kalmadan kullanma eğilimindedir.  

O yüzden Mustafa Günen'in resmi aynı zamanda "olasılıksızlıklar" resmidir ve onda her şey hesaplanmıştır.

"Adam Fawervari" bir reimden söz ediyoruz. Fawer, Olasılıksız'ında der ya;

Bir an için doğanın tüm güçlerinin ve bunu oluşturan tüm varlıkların konumlarını anlayabilen bir canlı olduğunu düşünürsek -ve bunun verileri inceleyebileceğini de düşünürsek-aynı anda evrendeki en büyük varlıkları ve en küçük atomları da hesaba katarak bir hesap yaparsa, hiçbir şey belirsiz değildir ve gelecek de aynen geçmiş gibi gözlerinin önündedir...

Aynen onun söylemi gibi bir resimdir bu.


Siyah Kuğu, benzersizlikte saklıdır!

Adam Fawer, Empati'de şöyle ifade diyordu:

Karanlıkta yalnız başına. Bir hiçlik. Canlı canlı gömülmüş gibi. Ya da ölü. Ölüm böyle bir şey olmalı. Sonsuza dek hiçlik. Görüntü yok, ses yok, his yok. Sadece boş bir karanlık. Tek başına... Benzersiz...

Gerçekten de sinir bilimsel anlamda hiçbir beyin başka hiçbir beyin ile tam anlamıyla aynı olamaz. Hatta kendi beyniniz bile hiçbir zaman tam anlamıyla aynı kalmaz.

Bakın, genetiğimiz için bu böyle değildir. Kaba anlamda DNA'mız, varlığımızın ilk gününden öldüğümüz güne kadar aynıdır.

Bu sayede DNA testleri ile suçlar çözülebilir. Çünkü suçu işlediğiniz gün olay yerine bıraktığınız tek bir genetik kanıt, olaydan on yıl sonra bile sizi mahkûm edebilir.

Ancak beynimizin haritası diyebileceğimiz konektomumuz hiçbir zaman aynı kalmaz. Zaten başka bir insan ile aynı olamaz.

Tek yumurta ikizimiz bile olsa dünyayı farklı açılardan, mesafelerden, anlardan tecrübe edeceğinden asla aynı olamaz.  

Beynimizdeki sinir ağları açısından baktığımızda kimliğimiz, kim olduğunuz, acılarımız, aşklarımız çok açıkça nerede bulunmuş ve neler yapmış olduğunuza bağlıdır.

Beyniniz sizden izinsiz durmaksınız biçim değiştirir. İçerdiği devreler sistemini sürekli olarak yeniden kurar.

Deneyimlerimiz benzersiz olduğundan, beyninizdeki sinir ağlarının içerdiği geniş ve ayrıntılı örüntüler de benzersizdir.

Beyniniz hep değişmeye devam edeceğinden, kimliğiniz de aslında sürekli olarak köşe değiştiren kutucuklar gibidir. Açıkça nihai varış noktası yoktur, gidilecek nokta belirsizdir. Yani ne yol vardır ne ser!
 

Mustafa Günen, Wild Dancer, 160X99 cm, Painting, Oil On Canvas.jpg
Resim: Mustafa Günen, Wild Dancer, 160X99 cm, Painting, Oil On Canvas

 

Bitirirken:

Neyse, hele soyut alanda, nesnesiz varların kabulleriyle birlikte inanç kültleri de vardır. Onun için çok su kaldırır. Evrenin varoluşuyla ilgili şunu hep aklınızda tutun.  

İster akıllı tasarım desinler ister rastlantısal, keyfi var oldu desinler ya da farklı herhangi bir teori söylesinler, konu evreninin varoluşu ise enerjiye zorunludur.

Hangi matematik, hangi fizik yasası veya hangi teori olursa olsun hepsinin temelinde enerji vardır, enerji olmak zorundadır.

Bunu hiçbir inanç, hiçbir evreni izah modeli tartışmaz. Zira enerji yoksa bildiğimiz evren de yoktur. Dolayısıyla tartışma da yoktur.

Akıllı tasarım ya da rastlantısal var olmuş diye asırlardır tartışılıyor. Oysa yapılan tartışmaların adresi aslında evrenin kendisi değil onu oluşturan yani hammaddesi olan enerji dediğimiz şeydir.

Yani öngörülemeyendir, yani evrenin kendisinin mantığı bir "siyah kuğu"dur. Neticede siyah kuğu, olasılıksız görünen ve üç temel özelliği olan bir olaydır: Öngörülemez; çok etkilidir; gerçekleştikten sonra onu daha az rastlantısal ve daha öngörülebilir hale getiren bir açıklama uydururuz.

Öyle ki, Nassim Nicholas Taleb'e göre, Google'un şaşırtıcı başarısı bir siyah kuğuydu; 11 Eylül de öyle. Bankacılık ve emlak krizini öngören dünyaca ünlü risk gurusu Nassim Nicholas Taleb, dinlerin doğuşundan kişisel yaşamlarımızdaki olaylara kadar, dünyamızla ilgili hemen her şeyin altında siyah kuğular yattığını belirtir.

Peki ama siyah kuğular olgusunu neden gerçekleştikten sonra kabul ediyoruz?

Yazara göre bunun yanıtı, insanların zaten bildikleri şeylere odaklanıp, bilmediklerini hesaba katmayı ihmal etmeleri.

Bu yüzden fırsatları doğru tahmin edemiyoruz; basitleştirme, sınıflandırma içgüdüsüne kapılıyor ve imkânsızı tahayyül edenleri ödüllendirmeye açık olmuyoruz.

Oysa son buzul döneminden bu yana siyah kuğuların önemi gitgide artıyor. Hatta yazara göre, çevremizde önem arz eden her şey, siyah kuğu dinamiklerinin bir sonucu.

Neyse. Bitiriyorum. Bitiyorum! Başlarken demiştim. Ben Profesör Doktor Uğur Batı. Karar Bilimi Uzmanı ve 3 boyutlu düşünce ahtapotuyum.

Ve hepinize şöyle sesleniyorum: Biz size düşünmeyin demiyoruz, hobi olarak yine düşünün. Ve büyük düşünün ki seneye de düşünürsünüz!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU