Avrupa'nın değerleri için savaşan Ukrayna'nın Batı'yla entegrasyonu mümkün mü?

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Ukrayna bağımsızlığını elde ettikten sonra önünde iki seçenek vardı. Ya Belarus gibi Rusya'ya bağlı ve bağımlı bir uydu devlet olarak varlığını sürdürecekti ya da Baltık ülkelerinin yolundan ilerleyerek Batı'ya entegre olacaktı.

Ukrayna her ne kadar ikincisini tercih etmiş olsa da, Rusya'nın ülke üzerinde kurduğu siyasi baskı ve Avrupa'nın Rusya'dan gelen bu baskıyı göğüsleyememesi nedeniyle Kiev'in Batı kurumlarıyla bütünleşme süreci kendi açısından çok maliyetli oldu. 


Maliyetli süreç: AB-Ukrayna ilişkileri

Bugün yaşanan sorunlar ve 17 aydır süren savaşın tohumları Ukrayna'nın Batı'nın parçası olma isteğiyle atıldı.

Sürecin belli başlı dönüm noktalarına bakacak olursak, Ukrayna-AB ilişkilerinin kurumsal temelleri 1994 yılında imzalanan Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması'yla atıldı.

Anlaşma taraflar arasında siyasi, ekonomik, ticari, kültürel ve insani ilişkilerin geliştirilmesi ve derinleştirilmesine imkan sağladı. 

Ukrayna AB'yle ilişkilerini daha da ilerletme yönündeki iradesini açıkça ortaya koyarken, AB Rusya'dan gelebilecek olası tepkiyi de göz önünde bulundurarak tam üyelik sürecine ihtiyatlı yaklaştı.

Taraflar arasındaki ilişkiler Ukrayna'daki siyasi gelişmelerin de etkisiyle 2010'lu yılların başına kadar inişli çıkışlı bir seyir izledi. 

2012 yılında taraflar arasında Ortaklık Anlaşması paraflandı. Ukrayna ile AB arasında bir serbest ticaret anlaşması imzalanmasını da öngören Ortaklık Anlaşması'na Rusya'dan tepki geldi.

Ukrayna yine de Ortaklık Anlaşması'nın onay sürecini tekemmül ettirdi, bu sayede anlaşma 28-29 Kasım 2013 tarihlerinde Vilnius'ta düzenlenecek Doğu Ortaklığı Zirvesi'nde imzalanmaya hazır hale geldi. 

Öte yandan, ülkesinin AB üyelik sürecini başından beri desteklediği izlenimini veren dönemin Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç, Kasım 2013'ün ortasında, Rusya'nın artan baskısının da etkisiyle, Ukrayna'nın henüz hazır olmamasını gerekçe gösterdi ve anlaşmayı Vilnius Zirvesi'nde imzalamaktan vazgeçti.

Yanukoviç'in geri adım atmasıyla hükümet AB'yle ortaklık sürecinin askıya alınmasına ilişkin bir karar kabul etti.

AB, Ukrayna ile Rusya'nın yer aldığı üçlü ticaret komisyonunun kurulması ve taraflar arasındaki ihtilaflı konuların bu çerçevede ele alınması önerisinde bulundu. 

Ortaklık sürecinin askıya alınması kararı günümüze kadar gelen sorunların başlangıcını teşkil etti. Batı ve AB yanlısı halk, Kiev'in Avrupa Meydanı'nda gösterilere başladı.

"Maidan Olayları" olarak da bilinen geniş çaplı gösteriler sonucunda Yanukoviç devrildi. İç karışıklığı fırsat bilen Rusya ise Kırım'ı ilhak etti, Ukrayna'nın doğusunda çatışmalar yaşandı. Bu süreçte binlerce kişi hayatını kaybetti. 

Yanukoviç'in yerine Batı ve AB'yle diyaloğun sürdürülmesinden yana olan Petro Poroşenko seçildi ve AB'yle ilişkilere yeniden ivme kazandırıldı.

Ortaklık Anlaşması Haziran 2014'te imzalandı, fakat Rusya'dan gelen tehditler nedeniyle uygulamaya ancak iki yıl sonra girebildi. 

2014 sonrası Rusya'nın gölgesinde kalan Ukrayna-AB ilişkileri istenilen hızda ilerleme göstermedi ve AB her ne kadar Ukrayna'yla dayanışma mesajları verse ve Rusya'ya belirli alanlarda yaptırım uygulasa da Kiev'e tarafsız olmaktan çıkarak batıya bağlanmasının yolunu açacak üyelik perspektifi sunmaktan imtina etti.

Esasında AB'nin bu zayıf tutumu Rusya'yı ilk fırsatını bulduğunda Ukrayna'ya yeniden saldırmak ve batıdan koparmak için cesaretlendirdi.


Savaş ve Ukrayna'ya adaylık statüsü verilmesi 

Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik "özel askeri operasyon" başlatmasından dört gün sonra Zelenski'nin imzasıyla Ukrayna AB'ye üyelik başvurusunda bulundu. 

Koşullar 2014'ten çok farklıydı. Rusya Ukrayna'nın tamamını tehdit ediyordu, bu da Avrupa'nın merkezindeki bir savaşın NATO üyesi ülkelere de sıçrama olasılığını beraberinde getiriyordu.

Bir yandan, NATO askeri olarak Ukrayna'ya 2014'te vermediği desteği verirken, diğer yandan AB de kendi üzerine düşeni yaparak Rusya'ya yönelik ağır yaptırımlar paketlerini peşi sıra kabul ediyordu.

AB buna ilaveten, Avrupa'nın değerleri için savaşan Ukrayna'ya Avrupa Komisyonu'nun olumlu görüşü doğrultusunda adaylık statüsü verme kararı aldı.

Bu karar 23 Haziran 2022'de düzenlenen AB Devlet/Hükümet Başkanları Zirvesi'nde kabul edildi.

Önceki yıllarda Ukrayna'nın AB üyeliğine şiddetle muhalefet eden Rusya'dan bu defa Birliğin bir askeri örgüt olmadığı, bu nedenle karşı çıkılmadığı yönünde açıklamalar geldi. 

AB Ukrayna'yla katılım müzakerelerine başlanması kararının alınabilmesi için yedi alanda reformlar yapılmasını istedi.

Bunların arasında yolsuzlukla mücadele ve oligarkların ekonomi üzerindeki etkisi ve gücünün azaltılması gibi konular da yer alıyor. 

3 Şubat 2023 tarihinde ise Kiev'de 24. Ukrayna-AB Zirvesi gerçekleştirildi. Yoğun güvenlik önlemleri altında Kiev'e ziyaret eden AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Komisyon Başkanı Ursula Von der Leyen ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell Ukrayna'yla dayanışma mesajı verdiler, ancak üyelik konusunda hızlı bir sürecin (fast-track) işletilmeyeceğine işaret ettiler. 

Diğer yandan, Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenski, Zirve sonrasında düzenlenen ortak basın toplantısında üyelik müzakerelerine bu yıl başlanması yönündeki beklentisini güçlü ifadelerde yineledi ve kapsamlı reformların yakın zamanda uygulamaya konulacağı, bu çerçevede sosyal, hukuki ve siyasi gerçekliğin çok daha şeffaf, etkin ve insani olacağı mesajını verdi.

Zelenski devamla, böyle tarihi bir toplantının Kiev'de düzenlenmesinin Rusya'nın Avrupa'yı bölemediğinin göstergesi olduğuna vurgu yaptı.


AB Liderler Zirvesi ve İspanya Başbakanı'nın kiev ziyareti

29-30 Haziran 2023 tarihlerinde Brüksel'de düzenlenen AB Devlet/Hükümet Başkanları Zirvesi'nin ana gündem maddesi Ukrayna oldu.

Zelenski telekonferansla katıldığı toplantıda önümüzdeki altı ayın Avrupa için kritik olacağını, Ukrayna'nın katılım müzakerelerine başlamak için önlerinde tarihi bir fırsatın bulunduğunu vurguladı. 

Zirve sonrasında Ukrayna'ya yönelik dört sayfalık bir sonuç bildirisi yayınlandı. AB'nin Kiev'e askeri, siyasi, ekonomik desteğinin yinelendiği metinde Ukrayna'nın AB üyelik sürecine birkaç cümleyle değinilmesi ise dikkat çekiciydi. 

Bu çerçevede AB, Ukrayna'nın üyelik sürecinde attığı kayda değer adımlar ve bu yönde gösterdiği kararlılığı kabul ederken, aday ülkenin reformlarına devam etmesi gerektiğinin altını çiziyor, AB'nin müzakerelerin başlaması için gereken koşulların yerine getirilmesi amacıyla Ukrayna'yla yakın çalışmaya devam edeceğini beyan ediyordu. 

1 Temmuz'da AB Dönem Başkanlığı İsveç'ten İspanya'ya geçti. Aynı gün İspanya Başbakanı Pedro Sanchez Kiev'e sembolik bir ziyaret gerçekleştirdi.

Sanchez Zelenski'yle gerçekleştirdiği ortak basın toplantısında ziyaretinin AB kurumlarının Ukrayna'nın üyeliğine gösterdiği açık ve kesin siyasi desteğin bir göstergesi olduğuna işaret etti.   


Beklentiler ve gerçekler 

Ukrayna 2026'da AB'ye tam üye olmak istiyor. Ancak, AB'yle katılım müzakerelerine başlanması için kapsamlı ve son derece teknik bir dönüşüm sürecine girmesi gereken Ukrayna'nın savaş koşullarında böylesi bir sorumluluğu üstlenmesi zor görünüyor. 

Önümüzdeki takvime bakacak olursak, Avrupa Komisyonu Ukrayna'nın katılım sürecine ilişkin olarak hazırlayacağı kapsamlı raporu üye ülkelere göndererek değerlendirmelerini isteyecek.

AB Komisyonu, haziran ortasında söz konusu rapor hakkında üye ülkelere ara bilgilendirme yaparak, Ukrayna'nın katılım müzakerelerine başlaması için gereken yedi koşuldan ikisini yerine getirdiği, ekime kadar diğer beş reformda da önemli adımlar atabileceği görüşünde bulundu. 

Ukrayna'nın üyeliğine yönelik görüşler Türkiye'nin de aralarında bulunduğu diğer aday ülkeler için de hazırlanan ve sonbaharda yayınlanacak genişleme raporuna yansıtılacak.

Bu doğrultuda, Aralık 2023 Zirvesi'nde AB üyesi ülkeler Ukrayna için atılacak bir sonraki adım konusunda bir karara varacak. 

Öte yandan, AB içerisinde Ukrayna'nın üyeliğine yönelik değişik görüşler mevcut. Bazı ülkeler Ukrayna'nın AB'ye üyeliği için hızlı bir süreç işletilmesini desteklerken, diğer ülkeler müzakerelerin normal seyrinde ilerletilmesi gerektiğini savunuyor.

AB içerisinde, savaştan harap olmuş bir Ukrayna'nın üyeliğinin Birlik için çok maliyetli olacağı endişesi de mevcut. Nitekim, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron geçen aylarda verdiği bir beyanatta Ukrayna'nın AB'ye tam üye olmasının onlarca yıl alabileceğini ifade etmişti. 

Hatırlanacağı üzere Ukrayna, savaş başladıktan sonra NATO'ya üyelik için de başvuruda bulunmuş, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve Biden Yönetimi önceliğin Ukrayna'nın savunması olduğu ve NATO üyelik süreci için doğru bir zaman olmadığı değerlendirmesinde bulunmuşlardı.

Yine NATO içerisindeki bazı ülkeler 11-12 Temmuz'da Vilnius'ta düzenlenecek NATO Zirvesi'nde Ukrayna'ya üyelik perspektifi verilmesi gerektiğini savunurken, ABD'nin başını çektiği diğer bazı ülkeler ise savaşın bitmeden bunun söz konusu olamayacağına vurgu yapıyor. 

Gelinen noktada, ABD ve Avrupa ülkeleri Ukrayna'yı Rusya'ya karşı batının değerlerini savunduğu gerekçesiyle takdir ediyor ve destek sağlıyor, ancak aynı ülkeler, Ukrayna'nın AB üyelik sürecine prensipte karşı çıkmayan fakat NATO'yu kırmızı çizgisi olarak gören Rusya'yı daha da kışkırtmamak için Ukrayna'nın Batı'yla bütünleşmesini garanti altına alacak kurumsal ilişkilerin geliştirilmesi için somut adımlar atmamaya devam ediyor.

Savaş sonrasında bile Rusya'nın barış koşullarını Ukrayna'nın tarafsız kalmasına bağlaması olası. Bu nedenle, Ukrayna'nın Baltık ülkeleri gibi sorunsuz bir şekilde Batı'ya entegrasyonu yakın gelecekte pek mümkün görünmüyor.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU