Antik Yunanlılar neden alfabemizin ilk harfini oluşturdular?

Antik Yunanlıların ilgisi evreni kimin yarattığına değil, pratik sorulara odaklandı; evren neyden yapılmıştır ve nasıl oluşmuştur? "Kim?" ve "neden?" soruları yerine "nasıl?" ve "ne?" sorularına öncelik verildi

Görsel: Pxhere

Antik Yunanlıların insan uygarlığımıza katkısının efsanelere ve abartılara konu olduğuna şüphe yok.

Bununla birlikte, efsaneleri ve abartıları ayıkladıktan sonra, onlarınki yine de güçlü ve diğer tüm katkılardan daha büyük bir katkı olmaya devam ediyor.

Yunan'dan önce veya aynı dönemde çağdaş, din, maneviyat ve mitoloji alanlarında onu geride bırakan birçok medeniyet bulunuyor.

Ama dünyamızı anlama ve onu mitolojik olmayan, rasyonel bir şekilde yorumlama söz konusu olduğunda, Yunanlılar, özellikle de Atina diğer medeniyetlerden önce geliyor.

Ekonomileri tarıma dayalı olan ve bu nedenle daha içine kapanık ve doğanın buyruklarına daha çok boyun eğen nehir kıyısındaki uygarlıklarının çoğunun aksine, Antik Yunanistan, deniz kıyısındaki konumundan, ekonomisinin dayandığı ticaretten ve dış dünya ile olan bağlantısından yararlandı.

Yunan kültürünün ürettiği birçok efsanevi kahraman arasında Prometheus, belki de bu cesur kültürel ruhu en iyi temsil eden karakterdi.

Yunan mitolojisindeki Gök Tanrısı Zeus'un arzusuna açıkça bir meydan okuma olan insanlara tanrıların ateşini, o kutsal alevi verme ısrarı, onun insan sevgisinden doğmuştur.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İnsanların kutsal ateşe sahip olmasının pratik karşılığına gelince, felsefe, demokrasi, mimari, spor ve trajedi ilk kökenlerini Antik Yunan'da bulur.

Ama niteliksel değişikliklerin bunların anlamlarını daha sonra genişlettiğini unutmayalım. Yine para M.Ö. 600 ile 700 yılları arasında Yunan Lidya Krallığı'nda icat edilir.

Aynı şekilde, bugün kullandığımız ve çoğu geniş bir kavramı veya davranışı tanımlayan kelimelerin çoğu köken olarak, Sokrates'ten önceki Yunan okullarının adlarıdır.

"Atom", "alaycı" veya "kinik"(cynic), "kuşkucu" (sceptic), "akademik" (academic), "stoacı" (stoic) ve "ampirik" (emprical) kelimeleri bunlara örnektir.

Yani M.Ö. altıncı ve beşinci yüzyıllarla birlikte görülen başlangıcın başlangıcı bu şekildeydi. Başta fizik ve astronomi olmak üzere bilime duydukları ilgiye göre "fizikçiler" ve "gökbilimciler" olarak adlandırılan filozoflar ve bilim adamları dalgası bu başlangıcı temsil ediyordu.

Sonraki bilimsel gelişmeler bu kişilerin hatırı sayılır hatalar yaptıklarını ispatlasa da, felsefenin yanı sıra bilimin ortaya çıktığı antik dünyanın yorumları mitler ve hayali hikayelerle doluydu.

Gerçek şu ki, o dönemde mevcut olan ve başlangıç ​​materyallerini oluşturan bilimsel altyapı çok zayıf görünüyordu ve neredeyse iki fikirle sınırlıydı: Ateş, su, toprak ve havadan oluşan dört temel maddenin varlığı, sıcak ve soğuk, ıslak ve kuru, yüksek ve alçak arasındaki zıtlık ilkesi.

Bu nedenle, o başlangıçları okurken, her zaman o zamanın sınırlarını ve kapasitesini düşünmek gerekir.

Sokrates öncesi bilim adamları ve filozoflar, evrenin kökenleri kadar doğa sistemi, onun süreçleri ve malzemeleri hakkında sorular soran bilim öncesi bilim adamları ve felsefe öncesi filozoflardı.

Öyle ki felsefenin doğuşu ile birlikte bilimin doğuşu da onlarla birlikte başladı. Hikayeleri, mitleri veya destanları temel kabul etmeyi reddetmeleriyle birlikte, dünyanın anlaşılması, onun hakkındaki bilgimizi derinleştirerek dünyanın kendisi aracılığıyla gerçekleşmeye başladı.
 


"Yaratılış Kitabı"ndaki soruların ve ondan önceki Mezopotamya destanlarının aksine, Antik Yunanlıların ilgisi evreni kimin yarattığına değil, pratik sorulara odaklandı; evren neyden yapılmıştır ve nasıl oluşmuştur?

"Kim?" ve "neden?" soruları yerine "nasıl?" ve "ne?" sorularına öncelik verildi. Bunlar arasında ismi öne çıkan Thales, nedenleri tanrıların kaprislerine atfeden yorumlar yerine olgulara doğal bir açıklama bulmaya çalıştı ve güneş tutulmasını öngörebildi.

Öğrencisi Anaksimandros astronomik ve coğrafi haritalar çizen ilk Yunanlıydı. Anaksimenes, maddelerin asıl halini, sıkışma sonucu rüzgar, bulut ve su haline gelen bir kütle olarak tanımlamıştı.

Demokratik Atina'nın en önde gelen devlet adamlarından Perikles'in hocası Anaksagoras, bitkiler ile balıklardaki solunum sürecini keşfetti.

Bilgiyi astronomiden yeryüzüne aktaran Herakleitos, her şeyin aktığını ve değiştiğini, en katı maddenin bile görünmez bir hareket içerdiğini, ateşin dünya ve tarihin itki gücü olduğunu düşünüyordu.

Empedokles evrim fikrini daha yüksek bir noktaya taşıdı. Ona göre organizmalar önceden tasarlanmamıştır, bir seçim eyleminden doğmuşlardır.

Leukippos'a göre zorunluluk, şeylerin ve hareketlerinin ardındaki kalıcı etmendir. Öğrencisi Demokritos, aslında sadece atomlar ve boşluk olduğunu, şimdi olduğu gibi daha önce de sonsuz sayıda dünya var olduğunu ve her zaman var olacağını, gezegenlerin çarpıştığını ve öldüğünü ve kaostan yeni dünyalar doğduğunu düşünür.

Birçok bilimsel keşfin ve matematiksel denklemlerin kaşifi olan Pisagor'a "matematiğin babası" denilmiştir.

Öğrencisi Filolaos'a göre dünyayı sınırsız tözlere ve onları sınırlayan ve çerçeveleyen biçimlere bölmek mümkündür.

Müzikte olduğu gibi, maddeleri ve ahenksiz şekilleri birleştiren simetriyi göstermek için matematik kullanılabilir.

Parmenides, doğal olguları gözlemlemekle yetinmeye karşı çıkarak, felsefeyi gerçeği doğrulamanın bir yolu olarak tümdengelimli mantığa yönlendirmiştir.

Zeno, hâlâ gerçekliğin birliğini savunmak için kullandığı paradokslarla anılmaktadır. O dönemde evrenin bir mi yoksa daha fazla mı olduğu tartışması hararetliydi.

Melissus, gerçekliğin sınırsız olduğunu ve boşluğun imkansız olduğunu savunuyordu. Sofist Protagoras insanı diğer her şeyin ölçüsü olarak tasvir ediyordu ve görüşleri rölativizmin (görecelik) erken, radikal bir ifadesi olarak kabul edildi.

Bunlar ve diğerleri, Elea kenti gibi okulun bulunduğu yerin adını taşıyan Elealılar, Pisagorcular gibi kurucusunun adını ya da atomcular ve sofistler gibi ana tezinin adına taşıyan düşünce okullarına ayrıldılar. Bu okullardan bazıları Aristoteles'in çağdaşı olacak kadar yaşadılar.

Kendilerinden sonra gelenlere daha etkileyici hazineler sunmak için seleflerin gösterdiği çabaya dayanan, Sokrates, öğrencisi ve onun öğrencisinin temsil ettiği üçlüye ise gelemedik bile.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU