Blinken, Başkan Biden'ın bozduğunu düzeltti mi?

"Washington, Tahran’la yeni bir anlaşma yapmak için Suudi Arabistan'ın izinden gidebilir"

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir araya geldi / Fotoğraf: AFP

Amerikan medyasının Suudi Arabistan'ı Beyaz Saray'la ilişkilerdeki gerginlik için hicvettiği zamanlar geride kaldı.

Konuşmalar, "ABD nerede yanlış yaptı ki bölgedeki geleneksel müttefikleriyle ilişkileri bu derece bozuldu. Onlarca yıldır bölgesel ve uluslararası çatışmaların tüm yönlerinde Suudi Arabistan'ın ortağıydı" ifadelerine evrildi.

Bu onarım, ani bir vicdan uyanışının sonucu olmayabilir. Ancak Riyad'ın güçlü Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın liderliğinde, sabrının sınırlarını test etmek için yapılan zorlu girişimlerden sonra Riyad'da gerçekleşen dönüşümün ve "ülkesinin stratejik çıkarlarını tehlikeye attığını düşündüğü konulardaki Amerikan baskısına ne ölçüde dayanabileceğinin" bir nevi anlaşılmasından kaynaklı olabilir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Washington, bu durumu krallığı koşulsuz itaat evine geri döndürmek olarak görüyor.

Ukrayna savaşından sonra ortaya çıkan yeni küresel kutuplaşma bağlamında ise buna giderek daha fazla ihtiyaç duyuluyor. 


Engebeli yol

Suudilerin, "kendilerini arkalarından bıçaklayan, en ihtiyaç duyulan anda geri çekildiğini duyuran ve en iyi ihtimalle parmağını bile kıpırdatmayan müttefikleri karşısında" hayal kırıklığının üstesinden gelinmesi kolay olmadığı için anlaşma zordu.

Aynı şekilde bir zamanlar aşırı güçten sarhoş olarak nitelendirilen Washington, önerilenlerin dışındaki koşulları dinlemeye alışık değil.

Bir şeyleri ona dikte etmek veya onu engellemek söz konusu bile olamaz. 

Bu çerçevede Mısırlı düşünür Mustafa el-Fekki, bir seminer sırasında Suudilerden oluşan bir kalabalığın karşısında, "Amerikalılara ne yaptınız? Bizim bölgemize üç taleple gelirlerdi, beş talepte anlaşırdık. Ama bugün ikisini reddedip bir taleple dönüyoruz" ifadelerini kullandı.
 

ABD Başkanı Joe Biden, geçen yıl Cidde'ye yaptığı ziyarette SPA.jpg
ABD Başkanı Joe Biden, geçen yıl Cidde'ye yaptığı ziyarette / Fotoğraf: SPA

 

Bu bağlamda ABD Başkanı Joe Biden'ın beklenmedik bir yumruk karşısında geçen yıl 15 Temmuz'da Cidde'ye yaptığı ziyarette neler ortaya koyduğunu anlamak mümkün.

Bir ülkeyi ziyaret etmek ve onu 'dışlanmış' kılmaya yemin eden lideriyle bir araya gelmek kendi açısından yeterince utanç verici olduğu için, ziyaretinin düzeltmekten çok bozucu nitelik taşıdığını görünce buna daha fazla dayanamadı.

Ardından Riyad ile tüm ilişkileri gözden geçirme tehdidinde bulundu. Ancak bu tehdit, daha sonra petrol üretimini azaltmanın gerekli olduğu ve Suudilere karşı girişeceği herhangi bir eylemin yönetimine zarar verecek bir bedel ödemeden sonlanmayacağı uyarılarıyla çakıştı.

Washington Post tarafından yayınlanan ve son günlerde sızdırılan istihbarat belgelerine göre Veliaht Prens tarafından yapılan tehdidin doğrudan Amerikalı yetkililere mi yöneltildiği yoksa elektronik dinleme yoluyla mı algılandığı net değil.


Güven tazeleme görevi

Bu çatışma, son yıllarda Riyad ile Washington arasındaki gerginlikler ortasında şimdiye kadarki en yoğun olanıydı.

Bu nedenle yönetimdeki ikinci adam Antony Blinken'in gönderilmesi gerekiyordu.

O, ülkesindeki güvenlik yetkilileri ve stratejistlerin gizli, aleni ziyaretler ve yoğun temaslar aracılığıyla Suudi Arabistan ile görüştükleri meselelere diplomatik dokunuşlar yaparak, başkanın bozduğunu geri getirmeye çalışan usta bir siyasetçi olarak sayılıyor.

Bölgedeki iki baş düşman Suudi Arabistan ve İran arasında uzlaşmanın ilan edilmesi sonrasında değil, özellikle ABD basınının deprem olarak nitelendirdiği 'Pekin Anlaşması'ndan sonra bu temasların hızı arttı.

Çünkü 'ejderhanın' parmakları, Sam Amca'nın yasaklanmış haritalarına ve etki alanlarına sızdı. 
 

ABD Dışişleri Bakanlığı Bölge Sözcüsü Hala Gharit.jpeg
ABD Dışişleri Bakanlığı Bölge Sözcüsü Hala Gharit / Fotoğraf: Independent Arabia

 

ABD Dışişleri Bakanlığı Bölge Sözcüsü Hala Gharit, Independent Arabia'ya verdiği bir röportajda, bu durumu kabul ederken, "Bizi burada kılan, biz onları dinleyelim ve onlar da bizi dinlesin diye Suudilerle diyalog kapılarını ardına kadar açmaktır. İki ülke arasındaki istenmeyen yanlış anlamaları ortadan kaldırmak için aralarındaki ilişki, bugün yeni değil. 80 yıllık bir tarih boyunca uzanır. Dışişleri Bakanı dinlemeye geldi" dedi. 

Gharit, "ABD'nin Pekin aracılığıyla Suudi Arabistan- İran ilişkisinden rahatsız olduğunu düşünenler varsa bu doğru değil. Anlaşmayı başta memnuniyetle karşıladık. Şimdi size bölgede gerginliğin azaltılmasını isteyenin her zaman biziz olduğunu söylüyorum. Anlaşmanın imzalanması için ortamın hazırlanmasını sağlayan bu sakinleşmedir ve bu konuda müttefiklerimizle temas halindeyiz" şeklinde konuştu. 


ABD- İran anlaşmasının eşiğinde

Bu noktada ABD'li diplomatı yarıda keserek, söylediklerinin Washington'ın da İran'la bir anlaşma imzalarken Suudi Arabistan'ın izinden gideceği anlamına mı geldiğini sordum. 

Hala Gharit ise "Elbette İran ile diplomatik seçeneği her zaman tercih ettik. Ama diğer seçenekler de masada, biz bunu söyledik ve söylemeye devam ediyoruz. Yemen, Irak ve Suriye'de de bölgede yaşanan sükûneti olumlu buluyoruz. Beyaz Saray'daki mevcut yönetimin üzerinde çalıştığı konu buydu" diyerek, ancak ülkesinin yine de diğer gelişmelere karşı önlem almak için çalıştığını da dile getirdi.

Sözcü, "Bu nedenle, istikrarı baltalayan güçlerin istismar edebileceği bir boşluk bırakmamak için bölgedeki ortaklarımızla yoğun bir şekilde çalışıyoruz" ifadelerini kullandı. 

Washington'un Tahran ile bile tercih etmediği görülen mücadele seçeneğine ilişkin olarak ise Gharit, "Ukrayna savaşıyla meşgul olduğumuz doğru, ama biz de bölgedeyiz ve her türlü tehdide karşı koymak için etkili araçlara sahibiz. Tahran'ın nükleer silah sahibi olmasının kırmızı çizgi olduğunu açıkça söyledik" dedi. 

Uzmanların aşıldığını söylediği bu kırmızı çizginin, kışkırtıcı olup olmadığına dair ise Sözcü, "Uzmanların istediklerini söyleme hakları var ama elimizdeki bilgi bu imkânsız, evet imkânsız" şeklinde konuştu. 

Hem ABD hem de İran tarafı, özellikle son zamanlarda 'Axios' gibi ABD medyasında yer alan 'geçici' formüle göre, aralarında beklenen bir nükleer anlaşma olacağını yalanladı.

Ancak İran Dini Lideri Ali Hamaney, Trump'ın 2018 yılında bozduğu anlaşmayı tamamlama yolunda ülkesindeki yürütme makamlarına 'ilerlemeleri' için bir işaret gönderme amaçlı açıklamalar yaptı.


Nükleer anlaşmadan önce esir anlaşması

İranlı yetkililer, ABD tarafıyla dolaylı temasları kabul ederken, Umman aracılığıyla bir esir takası anlaşmasını tamamlamak da muhtemel.

Suudi Arabistan ve İran'ın vardığı mutabakatın ardından bölgede bir sükûnet ortamının oluşmasına zemin hazırlayan büyük anlaşma öncesi esir takasının, bir başlangıç ve iyi niyetin bir tezahürü olduğuna inanılıyor.

Ayrıca iki ülke arasındaki mutabakat, Tahran'daki rejimi ülkede genişleyen gösterileri bastırmasının ardından giderek artan yalnızlığından çıkarıyor. 
 

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, Körfez ülkelerinin İran'la nükleer programıyla ilgili olarak yapılacak müzakerelere dahil edilme taleplerini reddetti (Fars News).jpg
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, Körfez ülkelerinin İran'la nükleer programıyla ilgili olarak yapılacak müzakerelere dahil edilme taleplerini reddetti / Fotoğraf: Fars News

 

Öte yandan İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, 14 Haziran'da yaptığı açıklamada, Körfez ülkelerinin İran ile nükleer programı konusunda herhangi bir müzakereye dahil edilme taleplerini reddederek, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin açıklamasını 'uygunsuz' olarak nitelendirdi.

KİK ülkeleri, herhangi bir İran cephaneliğinden ilk etkilenen ve tehdit edilen ülkeler olmaları nedeniyle bu talepte bulundu.

Bölge ülkelerinin 'önceki geleneksel söylemden' uzaklaşarak, geleceğe bakabileceğini ve işbirliği için yeni çerçeveler oluşturabileceğini söyleyen Kenani, KİK devletlerinin tüm toplantılarında 'İran'ın, BAE'nin üç adasını işgaline' sürekli atıfta bulunmasını ve çözüm bulma taleplerini kastediyor.

ABD'li diplomat ile genişletilmiş görüşmeye ve Blinken'in Suudi Veliaht Prens ile görüşmelerinin içeriğine dönersek Hala Gharit, "Enerji, Suudi nükleer programı, İsrail ile ilişkiler ve Filistin meselesi gibi sorduğunuz tüm dosyaların tartışıldığı samimi bir diyalogda bulunduk. Ancak diyalog, yetkililer arasında gizli ve özeldir" dedi.

Gharit, en önemli konuların, daha sonra Sudan ve Yemen konularında olmak üzere iki ülke ilişkilerinde son dönemde hâkim olan uyum, güven ve bütünleşme olduğuna dikkat çekti.


Suudi Arabistan üzerinde İsrail ile ilişki kurması için baskı yok

İki başkent arasında anlaşmazlık konusu olarak gündeme getirilen konular bağlamında ABD'li yetkili, Amerikan basınının tasvir ettiği gibi, Suudi Arabistan'ın İsrail ile ilişki kurma anlaşmasının Washington'un meşguliyeti olduğunu yalanladı. 

ABD Dışişleri Bakanlığı Bölge Sözcüsü, "Riyad'a Tel Aviv ile bir Filistin devletinin kurulmasıyla sonuçlanacak bir ilişki kurmasını teklif ediyoruz, ama bunun için ona baskı yapmıyoruz. Başkan Biden yönetimi, bunu gerçeğe dönüştürmenin kolay bir mesele olmadığını ve uzun tarihi bir anlaşmazlığı çözmenin bir gecede olmayacağını bilse de iki devletli çözüme desteğini açıkça ilan etti" açıklamasında bulundu. 

ABD'li yetkili, Independent Arabia'ya verdiği röportajda, gizli bir taraftan basında yer alan haberlere, ABD yönetiminin sadece bölgeyle ilgilendiğine, liderlere ders verdiğine ve boyunlarına dikte ve baskı uyguladığına değinirken, "Biz ortağız ve özellikle temiz enerjide köklü ilişkilerimiz ve ortak savunma, güvenlik, kültürel ve ekonomik çıkarlarımız var" dedi.

Ancak Gharit, Suudi nükleer programının bu enerji programlarına dahil edilip edilmediğini açıklamayı reddetti.

Suudi Arabistan nükleer programı, Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan Al Suud'un ABD'li mevkidaşı ile düzenlediği basın toplantısında ele aldığı konular arasındaydı. Riyad, 'barışçıl amaçlarla bir nükleer program geliştirdiğini' gizlemiyor. 


Suudilerin baskı teorisi

Suudi Arabistan Veliaht Prens Muhammed bin Selman, daha önce ABD dergisi 'Atlantic'e verdiği röportajda 'baskının tarih boyunca fayda sağlamadığını ve işe yaramayacağını' belirtti.

Veliaht Prens ayrıca, "Doğru fikre ve doğru düşünme şekline sahipseniz, yaptığınız şeyi yapmaya devam edin. Yapılanlar doğruysa insanlar sizi takip edecek. Eğer yanlışsa, insanlar kendi düşünce tarzlarını benimserler ve siz de bunu kabul etmelisiniz" açıklamasında bulundu. Daha sonra röportajın bir başka bölümünde ise "Aslında, zaten inandığımız bir şey hakkında bize baskı yapmaya çalışırsanız, bunu yapmamızı zorlaştırmış olursunuz" dedi.

Medya, Suudi liderler ile Amerikalı mevkidaşları arasında kapalı odaların arkasında yaşananlara tanık olmazken, doğrudan diyaloglar ise benzerliğin yanı sıra saygının da var olduğu ilişkinin doğasını göstermeye yeterliydi.

İki bakanın Independent Arabia'nın da yer aldığı görüşmesinde kibir dili, sıfırdı. Cevaplar, İsrail ile ilişkiler, nükleer program, Çin ile yakınlaşma ve insan hakları konuları gibi ana çatışma noktalarına değindi.

Aksine bazı konularda iki taraf arasındaki görüş farklılıklarını beyan etmek, iki tarafın konuşmalarında yer alan olağan bir durum haline geldi. Gözlemciler, bu durumu iki müttefik arasındaki sağlıklı bir ilişkinin en önemli başlangıçlarından biri olarak nitelendiriyor.
 


Bu, ABD'siz yapılabilir mi?

Washington'un temsilcisini içeren birden fazla Arap ve uluslararası ülkedeki politika deneyimleriyle tanınan ABD'li diplomata, 'Uyum dili hâkim olduktan sonra ABD ve Körfez müttefikleri arasındaki her görüşmede ortaya çıkan bu kritik soluğun arkasında ne var?' diye sorum. Hala Gharit, "Onlara neden böyle hissettiklerini sorun. Bize gelince bölgedeki büyükelçiliklerde gece gündüz çalışıyoruz. Ortaklıklar ve tartışılan konular konusunda harika bir geçmişe sahibiz. Kalmak için buradayız ve geri çekilmedik" diye yanıt verdi.

Konuşmasının tamamında Gharit, bu aşamanın, kara bulut ne kadar fazla olursa olsun sonlanmak üzere olduğuna dikkati çekti. 

Gharit, "Başarılara bakarsanız, çok şey bulacaksınız. Örneğin, daha dün DEAŞ'a karşı koalisyonun 86 ülkesinin, terör örgütünün yenilmesinde kilit üyelerden biri olan Riyad'da nasıl bir araya geldiğini gördük. Artık herkes, el-Hol kampındaki ailelerini ülkelerine göndermeden Suriye'de kalan savaşçılara son verilmesi konusunda hemfikir. Ayrıca Afrika kıyılarındaki inisiyatifi yeniden tesis etme ve oradaki bölge ülkelerini, Suriye ve Irak'ta olduğu gibi, örgütün gücünü geri kazanmasına karşı koymak için mali, istihbarat ve bilgi kaynaklarıyla güçlendirme konusunda anlaştık" açıklamasında bulundu. Sanki ABD olmadan bölgede bunun olması mümkün olur mu diye sorar gibiydi. 

Bu ifadeler, Washington'u görüşmelerde ve söylemlerde zaman kaybetmekle suçlamak şeklinde yöneltilen bir soruya yönelik yanıtında yer aldı. Zira ABD'nin eylemleri, İran'ın müdahalesi karşısında önemsiz kalıyor. Örneğin bölge rolünü aktifleştirmeye çalışırken Çin, İran da dahil olmak üzere aylar içinde hızlı ve beklenmedik bir ilerlemeye yol açan bir anlaşmaya varma konusunda kararlıydı. Bu noktada konuğun bana kendisiyle konuşma fırsatı verdiğine pişman olduğunu hissettim. Ancak kendisini toparladı ve "Çin'in olumlu bir rolü olması iyi. Bu bizi rahatsız etmiyor" dedi. 


Washington veya Pekin denklemi

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, geçtiğimiz günlerde Riyad'da Blinken ile düzenlediği basın toplantısında, Çin ile artan işbirliğini tercih etmesine rağmen, "ABD ile neredeyse her gün yenilenen güçlü bir güvenlik ortaklığımız var" ifadelerini kullandığında, bu konuda daha açık sözlüydü. ABD'li bakan ise ülkesinin kimseden ABD ile Çin arasında seçim yapmasını istemediğini söyleyerek, "Biz sadece ortaklığımızın ve sunduğumuz uyumlu gündemin faydalarını göstermeye çalışıyoruz" dedi. 

Bölge Sözcüsü, enerji fiyatlarının şu anda, son dönemde tarihi boyunca görülmemiş bir gerileme yaşayan stratejik stoklarını doldurmak isteyen Washington'un hedefleri ile uyumlu olduğunu kabul etti.

Bunun, başkanlık seçimlerinin eşiğinde tartışılan birkaç konu arasında yer aldığını, ancak Suudi Arabistan ile ortaklıkta bu konunun Washington'un önceliği olmadığını vurgulayan Gharit, Suudi Arabistan'ın nihayet kendi başına üretimini günde 1 milyon varil azaltacağını açıklamasının, Blinken'in Riyad ziyaretini açıklamasının ardından gelen ve görüşmeleri etkilemeyen bir adım olduğunu dile getirdi. 


Dönüşüm ve tanınma aşaması

ABD diplomasisinin başının, Suudi Arabistan'a yaptığı son ziyarette, Beyaz Saray Başkanının tamamen bozduğunu düzelttiği kesin olarak söylenemez.

Ancak yaptığı konuşmalarda ve toplantılarda gösterdiği tevazu, yönetiminin Riyad kapılarının nereden geldiğini anladığının bir göstergesi olabilir mi?

Suudi ve Amerikalı yetkililer arasında ziyaretin önünü açan özel görüşmelere katılan Suudi siyaseti araştırmacısı, ABD tarafının 'Suudi Arabistan'ın sadece dünyada en önemli enerji tedarikçisi olarak değil, bölgedeki stratejik önemini anladığını' söyledi.

Araştırmacıyla göre ABD ayrıca, Suudi Arabistan'ın 'Suudi 2030 vizyonunun toplumsal, ekonomik ve hatta sporsal açıdan gösterdiği ivmeye ve Veliaht Prens'in Krallığın daha uzak coğrafi ve uluslararası çevresi ile ortaklaşa kalkınmacı ve siyasi yaklaşımlarına dayalı olarak' bölgedeki mevcut uluslararası ve bölgesel denklemler içinde bir mihenk taşı olduğunu da anladı.

Araştırmacı, Rusya ve Çin'in yanı sıra Irak, Türkiye, İran ve Suriye ile umut verici ufuklar açılmasına olanak sağlayan 'sorunları sıfırlama' politikasına ve öncekinden farklı bir şekilde bölgesel dengelerin inşa edilmesi yaklaşımına atıfta bulundu. 

ABD merkezli 'Newsweek' dergisi, geçtiğimiz dönemlerde Suudi Arabistan'ı en çok eleştiren dergiydi ve geçtiğimiz günlerde iki ülke arasındaki güveni sarsan yöntemleri gözden geçirmeden önce Riyad ile Washington arasındaki ilişkiyi onarmanın bir yolu olmadığını belirtti.

Dergi ayrıca, "Suudi toplumunun kaydettiği ilerlemeyi açıkça kabul etmek, kültürel değerlerimizi empoze etmeye aşırı vurgu yapmaktan kaçınmak ve geçmişteki hatalardan ziyade gelecekteki işbirliğine odaklanmak, gelecekte ihtiyaç duyulabilecek geçmiş ilişkilerimizi yeniden inşa etmeye başlamanın iyi bir yoludur" ifadelerine yer verdi. 

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU