Bilim insanları, kimi çocukların paranormal yeteneklerini nasıl açıklıyor?

Araştırmacılar, altıncı his veya paranormal merkezin beyinde ve sinir sisteminde bulunduğu konusunda hemfikir

Mantık ile analiz edilemeyen yeteneklere sahip süper çocuklar / Fotoğraf: Unsplash

Elizabeth, 1 yıl 5 aylıkken okumayı öğrenen; Saria ise çeşitli dillerde yazı yazabilen, matematik ve fizik problemlerini çözen, 5 yaşında programlama dili kullanan bir çocuk.

Underwood, yunuslar, balinalar ve yarasalar gibi doğadaki birçok hayvanın sahip olduğu ekolokasyon becerisini geliştirmeyi başardı.

Bu beceri, ses ve yankı yoluyla engelleri belirlemeye ve dış ortamı tanımlamaya imkan sağlıyor. Ancak bu çocuk bir süre önce kanserden hayatını kaybetti. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Yang Jing Long, tüm ağırlıkları kaldırabilen bir çocuk. Telepati yeteneğine sahip Nandana da ebeveynlerinin kafasında neler olup bittiğini anlayabiliyor.

Gece görüş sistemine sahipmiş gibi gözleri karanlıkta parlayan mavi renge dönüşen Nnog You-hui de karanlıkta gündüze göre daha net okuyabildiğini söylüyor. 

Emma, pirokinezi (düşünce gücüyle nesnelerin sıcaklığını yükseltme ve yangın çıkarma) yeteneğine sahip iken Lim'in ise vücudunda normalden daha hızlı kas oluşumunun yaşandığı hipertrofisi bulunuyor. 

Peki bu yetenekler nasıl ortaya çıkıyor? 


Paranormal bilim

Bilim insanları, uzun zamandır bazı insanların paranormal yeteneklerini açıklamaya çalıştı.

Birçoğu metafiziğe veya büyüye atıfta bulundu, ancak metafizik bilimi ya da parapsikoloji, 19'uncu yüzyılın ortalarına kadar kaydedilen mücadelenin ardından bilim mertebesine güçlükle girdi.

Bu bilim; doğaüstü, garip, alışılmadık ve mantıksız fenomenleri incelemeye, telepati, psikokinezi, görüş netliği, tahmin gibi fenomenlere uygun bir bilimsel ve entelektüel açıklama bulmaya çalışıyor. 

Ali el-Vardi, Bilinçaltı Paranormali adlı kitabında, 1930 yılında Duke Üniversitesi'nde ilk parapsikoloji laboratuvarının kuruluşunun öncülerinden Profesör Rhine'dan alıntıladığı bir olaydan bahsediyor.

Rhine, doğaüstü sezgi yeteneğini test etmek için Duke Üniversitesi'ndeki laboratuvara gelen 9 yaşındaki Lillian'ı anlatıyor.

Kendisine yapılan testlere göre Lillian'ın sezgilerinde tuhaf derecede haklı olduğu ortaya çıkıyor. 
 


Bilinçaltının derinlikleri ile beyin arasında

Vardi, "Bu yetenek hemen hemen tüm insanlarda bulunur, çoğu insanda neredeyse hiç hissetmedikleri bir miktar yetenek vardır. Ancak paranormal özellikler nadir insanlarda görülür. Bu kişilerin sayısı her nesilde iki elin parmak sayısını neredeyse hiç geçmez. Ateşin üzerinde yalınayak yürüyen, havada uçan, bazı eşyaları yaklaşmadan hareket ettiren, başkalarının düşüncelerini açık ve net bir şekilde okuyan veya gelecek tahmininde bulunan nadir insan vardır. Bu dahi kimselerin gösterdikleri başarıların büyük bir bölümünün bilinçaltının derinliklerinden gelen ilhamlar neticesinde kaydedildiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır" ifadelerini kullanıyor. 

Sami el-Mevsili de "Parasikolojiye Giriş ve Tarih" adlı kitabında şöyle söylüyor:

Parapsikologlar, eski insanlarda mevcut olan, modern insanda ise kayıp olan altıncı histen söz ederken, bu hissin yarı-uzamsal yönünden bahsediyor. Bu, henüz anlaşılmamış karmaşık insan beyninde bulunuyor. İnsanlar bu konuda pek bir şey bilmiyordu. Bilim insanları, beyin ve sinir sisteminde, altıncı hissin veya parapsikolojinin merkezinin bulunduğu konusunda hemfikir. Yoga veya meditasyon ile uğraşanlar, bilinçdışına ve doğaüstüne inananlar, telepati, psikokinezi, kehanet rüyaları veya herhangi bir doğaüstü fenomen söz konusu olduğunda insan beyninin izlenmesi konusunda hemfikir. Bu bilimsel olarak da kanıtlı. Örneğin pareopsişik şifacı bazen ellerini kullansa da yayıldığı gözlemlenen enerji esas olarak beyninden geliyor.


Genom modifikasyonu

Pirokinezi, Mevsili'nin beyin ve yetenekleri hakkında söylediklerini doğruluyor. Lim'in hipertrofisi ise genetik durumdan kaynaklanıyor.

Bu, bilim insanlarının çocuğa istenen özelliklerin koyulabilmesi için bir kişinin genetik özelliklerinin değiştirilmesi arzularına kapı açıyor. 

2003 yılında bilim insanları, biyolojik konuda DNA'yı çözme girişimleriyle maliyeti 3 milyar doları bir atılım gerçekleştirdi.

Ancak bunun yüzde ikisinin gen, geri kalanının ise çoğunun ne işe yaradığı bilinmeyen dizilimler olduğu gerçeğini keşfettiler.

İnsan genlerinin sayısının tahmin ettikleri gibi 100 bin değil, sadece 20 bin olduğunu keşfettiler. Bu 20 bin gen, kişinin tüm özelliklerini belirleyebiliyor.

DNA'yı değiştirmek için girmek istenen alanın bu olduğu biliniyor. Ancak DNA'nın yüzde 2'den fazlasını oluşturmayan bir alanındaki belirli yerleri hedeflemeleri gerektiği için bu işlemin doğru ve karmaşık olduğunu keşfettiler. 

Bilim insanlarının genomu düzenlemek için biri hedefi tam olarak belirleyen, diğeri ise değişimi etkilemek için çalışan iki araca ihtiyaçları vardı. CRISPR tekniğiyle bu süreçteki bazı detayları çözdüler. Bu teknikte değişiklik spesifiklerin olabileceği, yani çocuğa sadece fiziksel özelliklerin değil, istenen diğer özellikleri de kazandırabileceği anlaşıldı.

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU