Beyin göçü sürüyor!

Prof. Dr. Mete Gündoğan Independent Türkçe için yazdı

Merhabalar değerli dostlar, bugün değinmek istediğim konu; nitelikli insan gücü. 

Ülkelerde bir kalkınma planı yaparken, öncelikle bir kalkınma planı oluşturuyoruz. Bunun içerisinde bir model var, bir model kurguluyoruz.

Daha sonra kurguladığımız modeli uygulamak için bir uygulama metodolojisi geliştiriyoruz, bir metot uyguluyoruz. 

Ondan sonra da bu metotta lazım olan nitelikli insan gücünü yerleştirerek o ülkedeki kalkınmayı, yani mal ve hizmet üretimini ve bölüşümünü temin etmiş oluyoruz. 

Şimdi bu tür bir kalkınmanın, bu tür planlamanın olmazsa olmazı; en dipte, tabanında, temelinde nitelikli insan gücü yer alıyor.

Bu konuda uzun yıllardır epey çalışma yaptık. Değişik makalelerimiz, konuşmalarımız, konferanslarımız var. 

Hatta son beş yıl içerisinde Prof. Dr. Remzi Yıldırım'la beraber yayımladığımız bazı makaleler de var ki o makaleleri ilgilenen arkadaşların okumasını tavsiye ederim. 


Şimdi bunlara ek olarak nitelikli insan gücü işin temelinde olacağı için burada da eğitime ihtiyaç var. 

Eğitim, bilgi aktarımı tek başına yetmiyor, tecrübe gerekiyor. 

Bu sanayide yapılacak olan tecrübeler, mal ve hizmet üretimi esnasındaki tecrübeler, artı laboratuvarlar demek. Laboratuvarların da nitelikli olması gerekiyor. 


Çözülme de bunun tersinde olur. Yani kalkınma planları model uygulama metodu, nitelikli insan gücünün yerleştirilmesi... Tersine de çözülme başlar. 

Çözüme nereden olur? Nitelikli insan gücünde olur. 

Ülkemizde nitelikli insan gücü çözülmeye başladı.

Ki tam da böyle bazı alanlarda atağa kalkmışken, "çok güzel gidiyoruz, çok güzel ilerliyoruz" dediğimiz sıralarda bu çözümler oluyor. 

Mesela doktorlarımız yurt dışına gitmeye başladı.

Biz doktorlara olan şiddeti ve onların hayat standartlarına uygun geçimini tedarik edecek ücretleri temin edemediğiniz takdirde doktorlar yurt dışına gitti. Öbek göbek gittiler. 

Siz derseniz ki;

Giden gitsin, gittiği yere kadar… Biz de kalanlarla devam ederiz.

Bilin ki edemezsiniz. Ki edemediniz.

Edemeyince de ücretleri artırmak zorunda kaldınız, doktorların gitmesine mani olmak için ücretleri artırdınız ama bu gitmeyi durdurmadık. Tersine döndürmedi. 

Yani bir insanın zihnine bazı şeyler yerleşmeye görsün. 

Bu devam ediyor. İvmesi azaldı; önceye göre doktorların gidiş ivmesi, arzı azaldı.

Şimdi akademisyenler gitmeye başladı. 

Bu yıl içerisinde benim civarımda birebir tanıdığım 10'a yakın arkadaş yurt dışı bağlantısı oluşturdu. 

Bunlar gidiyor. Önünüzdeki akademik yıldan itibaren Türkiye'de olmayacaklar. Şimdi bu gidiş yavaş yavaş artacak. 

Nitelikli insan gücünün gidişi, eksilmesi, kutuplardaki buzların erimesine benziyor.

"Buzlar erimeye başladı" diye bundan 20 sene önce bize bilim insanları bilgi verdiler. 

"Ne kadar zamanda eriyecek bu buzullar?" dediler ki işte 50 yıl, 60 yıl, 70 yıl her neyse. 

Ama ne oldu? 

"Ya biz bunu hesap edemedik. İnanılmaz bir şekilde eriyor. Kitle büyük plakalar alttan eriyor" diye böyle şaşkınlık içerisinde izleniyor. 

İşte nitelikli insan gücünün başka birer göçü de bu şekilde bir etki yapar. Bu şekilde oluşur. 

Akademisyenlerin yanı sıra, şimdi bunu görüyoruz.

Savunma sanayi göz bebeğimiz, son sıralarda Türkiye çok güzel atak yaptı, çok güzel gelişmeler oluyor. 

Ama savunma sanayinde çalışan mühendislerimizin de artık yurt dışında iş aramaya, iş bakmaya başladığına şahit oluyoruz.

Bildiğimiz, duyduğumuz kadarıyla, değişik kanunlar, değişik yönetmelikler çıkarmaya çalışılıyor; 

"Savunma sanayinde çalışmış mühendisler yurt dışında benzer sanayide çalışmayacak" diye imza attıracaksınız ama kim takar bunu?

Nasıl kontrol edeceksiniz? Nasıl uygulattıracaksınız? 

Adam çekti, gitti. "5 sene, 10 sene gelmeyeceğim" diyor.

Bu adama ne diyebilirsiniz? Hiçbir şey diyemezsiniz. 

Nitelikli insan gücü böyle bir şey. Siz bunlara vereceğiniz ücretlerle bu akışı durduramazsınız ama ivmesini azaltabilirsiniz. 

Mesela akademideki nitelikli insan gücü son bir yılda yaklaşık 12 bin akademisyenin yurt dışı bağlantıları oluşturduğu ve buraya doğru bir gidişe hazırlandığı konusunda elimizde veriler var. 

Savunma sanayiinde de siz ücretleri artırabilirsiniz ama bir yerden sonra ücret artışları da bu tür akışlara mani olamıyor, tersine göç yapmanız gerekiyor. 

Ücretler artırdığınız an bir yerden sonra ücretlerin arttırılması da tersine göçü tedarik edemiyor, temin edemiyor.

Bakın bunu İsrail geçmişte yaşadı. Yani yurt dışındaki kendisine vatandaşlık verebileceğine inandığı insanları İsrail'e davet etti, ücretleri artırarak iki katına çıkardı, üç katına çıkardı ama bir müddet sonra baktılar ki gelmiyor, başka şeyler arıyor…

Yani akademiadaki bu tür nitelikli insan gücü, başka şeyler arıyor: Saygınlık arıyor, itibar arıyor, özerklik arıyor, farklı teşvikler arıyor... Arıyor da arıyor. 

E ne yaptı İsrail buna çözüm olarak?

Belli bir seviyeden sonra artık gitti diyelim ki bir Silikon Vadisi'nde devlet olarak kendisi şirket kurdu, oradaki vatandaşlarına, o şirketlerde istihdam edip çalışmaya başladı;

Elde ettiği sonuçları kendi devlet hanesine, kalkınma ülke hanesine yazdı. 

Uygulamalarını nimetlerini kendi ülkesinde üretti, bölüştü ya da işte kendi ülkesinde harcadı. 

Şimdi demek ki nitelikli insan gücünü elde tutmanın çok önemli, fakat farklı versiyonları mevcut. Bunlara dikkat etmek gerekiyor. 

Bu çözünmeler kutuplardaki buzulların erimesine benzer. 

Bir zaman sonra fark ettiğinizde artık bunun geri döndürülemez olduğunu, ekonomiye çok ağır bedeller ödettireceğini görürsünüz. 

Bunu sakın şöyle düşünmeyin: "Efendim işte dışarıdan alın."

Dışarıdan kimse size gelmez. 

Bakın ülkemiz birçok sığınmacı barındırıyor. 10 milyon, 15 milyon arası rakamlardan bahsediliyor. 

Bunların hiçbiri nitelikli insan gücü değil ki. 

Bunları siz nerede istihdam edeceksiniz? 

Bunlardan nasıl faydalanabileceksiniz? 

Adam 100 dolar, 200 dolara çalışmaya gelmiş. 

Dolayısıyla bunlar nitelikli insan gücü böyle dışarıdan almakla olmaz. 

Mevcut alışlarla da bu nitelikli insan gücü ihtiyacı, açığı kapanmaz. 

Bu yaşadığımız kaotik ortamda, yani geçimde, akademisyenlerin ya da nitelikli insan gücünün, geçim derdinde olduğu yerde bunların verimliliği de düşüyor.

Verimliliği düştüğü zaman işte motivasyonu azalıyor, heyecanı azalıyor. 

E peki ne yapmak lazım?

İşte bunlara özel çalışmalar yapmak lazım. 

Mesela akademiyada bile siz benzer unvanlara benzer ücretler veriyorsunuz. Halbuki bunların çok farklı değerlendirilmesi gerekiyor. 

Bugün mesela tıpta çalışanlara devlet kendi sisteminden dolayı kayırıyor, doktorlara özel ücretler veriyor. 

Ama tıbbın yüzde 60'ı mühendislik… Mühendisliklere ise gereken önemi vermiyorsunuz. 

Yani tıbba verilen önemin yüzde 60 kadarı mühendislikten geliyor. 

Bugün mühendislik çalışmaları olmazsa hastanelere, oradaki elektronik cihazlardan tutun da doktorların eğitimine kadar tamamen mühendislik işidir. 

E dolayısıyla siz mühendisliklere daha özel çalışmalar yapmak mecburiyetindesiniz.

Şimdi bakıyorsunuz, Türkiye'den yurt dışına giden nitelikli insan gücünün, çalışma verimliliği, üretim verimliliği yüzde 30 artıyor. 

Ama yurt dışından gelen bir nitelikli insan gücünün Türkiye'deki yurt dışındaki performansına nispeten görece olarak çalışma verimliliği, üretim verimliliği yüzde 10 azalıyor.

Demek ki bizim nitelikli insan gücü yetiştirmenin yanı sıra, nitelikli insan gücünün yaşayabileceği ortamları da geliştirmemiz gerekiyor


Peki neye ihtiyacımız var? 

Üniversite, kamu, sanayi arasında bir entegrasyona ihtiyacımız var. 

Şimdi bunu söylediğimiz zaman, bu cümleler, bu kelimeler duyuldu ya; "kamu", "üniversite", "sanayi", "işbirliği"…

E bunların baş harflerini al: KUSİ. 

Haydi üniversitede bir KUSİ ofisi kuruyorsun. Bir tane adamı koyuyorsun oraya. 

E bu adamcağızdan bütün üniversite, sanayi kamu iş birliğini icra etmesini, bu entegrasyonu sağlamasını bekliyorsun. Bırakıyorsun. 

Ne yapabilir ki? 

Ya ülkede üretimin elde edilen ürünlerin bölüşümünün buna göre düzenlenmesi gerekiyor. 

Yani kalkınma planını siz yapacaksınız. Modern kurgulayacaksınız.

Modeliniz mesela biz bu konularda son sıralarda geometrik tabanlı modeller üzerinde çalışıyoruz. 

Biz bir modeliniz olacak. O modeli nasıl uygulayacaksın? 

Bir uygulama metodolojisi çıkarılacaksınız ortaya. 

Ondan sonra ihtiyaç, nitelikli insan gücü tespit edeceksiniz. 

Dönüp bakacaksınız:

Ben bu ihtiyacı karşılayabilecek nitelikli insan gücüm halihazırda var mı? 

Varsa yerleştireceksiniz. Yoksa eğitmek için çaba sarf edeceksiniz.

Bunlar böyle kendiliğinden bıraktığınız zaman, parayı da verdiğimiz zaman ki onu bile veremiyoruz şu sıralarda- bu işler olur diyemiyoruz. Yani bunların çalışılması gerekiyor.

Peki, sadece bu mu yapılması gerekiyor? 

Hayır.

O saygınlığın temin edilmesi, itibarın temin edilmesi gerekiyor. 

Nitelikli insan gücüne itibar edilmesi gerekiyor. 

İltifat edilmesi gerekiyor. Eski tabirlerle ne derler; "Marifet, iltifata tabidir"

Siz iltifat etmedikten sonra yani küçümsersiniz;

"Ne olacak bunlardan, biz buluruz. Bastırırız parayı dışarıdan. geçmişte bunu söyleyen idarecilerimiz oldu. Cumhurbaşkanımız oldu. Yani parayı bastırın dışarıdan hocayı getirtiriz" derseniz;

Yapamazsın. Yapamadın işte. Bak bunu denedin olmadı. 

Olmamış olan şeyi tekrar tekrar niçin deneyelim? 

Özerk olması gerekiyor, insanların rahat konuşabilmesi, kendi bilimsel bulgularını, düşüncelerini, fikirlerini
rahatça paylaşabilmesi gerekiyor. 

Değişik teşvik edilmesi gerekiyor. 

Sırf teşvik için bile, teşvikler için bile bir konferans düzenlenmeli, özel çalışma yapılması gerekiyor. 

Teşvik demek sadece para demek değildir ki.

Nitelikli insan gücünü ben nasıl teşvik edebilirim? 

Ki ilkokuldaki çocuğun "Büyüyünce ben mühendis olacağım, doktor olacağım, pilot olacağım"… Bunları diyebilmesi gerekir. 

Yani sizin bu teşviğinizi görecek ki çocuk kendiliğinden o yöne yönlensin. 

Şimdi ne oluyor? 

"Şimdi köşeye döneceğim. Para kazanacağım. Bir şekilde paramı elde edeceğim." 

Bu bunların peşindeler. 

"E bu parayı yurt dışında fazla bulursam yurt dışına gideceğim"

Vatan kavramı kalmamış millet kavramı kalmamış…

Yani bu nitelikli insan gücü meselesi ekonomimizin önünde şu anda en büyük mesele olarak tebarüz etmeye başladı. 

Önceden diyelim ki çok da fazla kale alabileceğimiz rakamlardan bahsetmiyorduk ama şimdi çok önemli bir noktaya geldi.

Hiçbir şey yapmasanız bile dışımızda gelişmekte olan ülkelerin hızlarına görece olarak, mevcut hızımız çok çok yetersiz hale geldi.

Bakın Çin mucizesinden bahsediyoruz. Çin'e "uyanan dev" gibi her türlü güzellemeleri, nitelemeleri yapıyoruz. 

Çin'in, Avrupa, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'da doktora yaptırıp da ülkesine getirdiği 2022 yılındaki
insan sayısı 1 milyon.

1 milyon insan 2022'de Çinli ülkesine dönüp doktorasını alıp ülkesine dönüp hizmete başladı.

Bunlar ülkelerine döndüğü zaman böyle başıboş bıraktıkları yok. 

Ya ülkemiz öyle bir ülke haline ki bu nitelik insan gücünde işsiz dolaşan doktor adayı insanlarımız var. 

Ya böyle bir israf olabilir mi Allah aşkına? 

Bunların hepsinin planlanması gerekiyor. 

Özellikle mühendislikte bir bütüncül yaklaşma, sanayi, üniversite, üniversite öncesi eğitim, bunların bir bütüncül yaklaşımına ihtiyacımız var. 

Yıllarca sanayi, "ara elemana ihtiyacım var" deyip durdu. 

Ne üniversite öncesi eğitimde ne yüksekokul eğitiminde, sanayinin bu ihtiyacını karşılayacak adımlar atılabildi. 

Sonunda ne oldu? 

Gidin sanayi sitelerinin hepsini de tekrar çıraklık okulları başladı. 

Kurumlar kendi göbeklerini kendileri kesmeye başladılar.

Bakın Çin örneğini şöyle tamamlayayım. 

Bugün Çin'de doktoralı eleman sayısı bizim nüfusumuz kadardır: 80 milyonun üzerinde. 

80 milyonun üzerinde doktoralı elemanı olan bir ülkeden bahsediyoruz.

Sizin bu ülkelerle rekabet edebilmeniz için bile piyasaya mal ve hizmet üretiminizi istenen kalitede tedarik edebilmeniz için bile sizin nitelikli insan gücüne ihtiyacınız var. 

Bakın ülkemizde bir başka konu akademide bir profesör anaokulunu da hesap edersek bir profesör 40 yılda yetişiyor.

Adam okuyor. 40 senenin sonunda profesörünü aldıktan sonra bu adama sunabildiğimiz mevcut şartlar içerisinde en iyi pozisyon danışmanlık olur. 

Tabii ben bu konuşmayı yaptıktan sonra bu konuşmanın altını yazacak olanlar çizecek olanlar çıkabilir.

Ama genel tabloya baktığımızda 40 senelik emek en olgun noktasına gelmiş ve bu emeği siz yerinde kullanamıyorsunuz.

Bu israftır, israf haramdır. 

Bu yapılanlar yanlıştır.

Dolayısıyla bizim ekonomide en önemli sorunumuz şu anda nitelikli insan gücü sorunumuzdur. 

Bunlar hallolursa, bu nitelikli insan gücü diğer sorunları da çok çabuk bertaraf eder, çözer.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU