Kuzeyin derin paradoksu: Finlandiya NATO'da

Umut Berhan Şen Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Finlandiya geçen günlerde NATO'ya katılarak ittifakın 31'inci üye ülkesi oldu. Bu, aynı zamanda çok ciddi bir jeopolitik genişleme ve bir jeopolitik süreç.

Zira aslında ittifak tarihindeki diğer jeopolitik genişleme süreçleriyle bir karşılaştırma yaparsak, Finlandiya'nın katılımının son derece önemli ve bir dönüm noktası olduğunu görüyoruz.
 


Hatırlayalım;1999'da Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan NATO'ya katıldı.

2004'te bunu Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya, Slovenya, Bulgaristan ve Estonya'nın katılımı izledi.

2009'da ise Arnavutluk ve Hırvatistan; sonrasında 2017'de Karadağ, 2020'de Kuzey Makedonya'nın katılımı bunu izledi. 

Ve tabii artık Finlandiya'nın üyeliğiyle beraber NATO ve Rusya arasındaki gerilimin zirve noktasına çıktığını görüyoruz. 

Çok ciddi bir kaynama noktası oluşan bir jeopolitik gerilim söz konusu.

Unutmamak gerekiyor ki jeopolitika her şeyden önce güç ve egemenlik mücadelesidir. 

İlerleyen süreçte NATO ve Rusya arasındaki kriz daha da derinleşirse Rusya'nın belki de Ukrayna'da muhtemel nükleer silaha başvurması durumu söz konusu olabilecek. 

Açıkçası bu da üçüncü dünya savaşı tartışmalarını tekrar gündeme getiriyor.

Dolayısıyla ilerleyen süreçte Finlandiya açısından da NATO açısından da ben diplomasinin, diplomatik angajmanın öneminin artık son derece kritik olduğunu ön görüyorum. 

Diplomasi bu süreçte ne kadar çok kullanılırsa NATO ve Rusya arasındaki gerilimin azaltılmasının, belki de bitirilmesini ben söz konusu olacağını düşünüyorum.

İlerleyen süreçte yine bu konuda öngörü ve analizlerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. 


Esen kalın efendim.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU