Türkiye'nin ikinci yüzyılı demokrasi yüzyılı olmalıdır

Prof. Dr. Mustafa Çevik Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Türkiye'nin siyaset ve seçim tarihine baktığımızda siyasi gerilimleri ve kutuplaşmayı azaltan ve uzlaşma dilini kullanan siyasetin halkın yoğun teveccühünü gördüğüne tanık olmaktayız.

Demokrat Parti'nin, Anavatan Partisi'nin ve Ak Parti'nin ilk çıkışlarındaki başarıları bu duruma açık örneklerdir.

Üç parti de demokrasiden uzaklaşan ve halkı kamplaştıran siyasete karşı daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi vadetmişlerdir. 

Halkın hiçbir zaman kavgaya, çekişmeye ve gerilime niyeti de potansiyeli de olmamıştır.

Bu ülkedeki Türk-Kürt gerilimi de, laik-dindar gerilimi de, Alevi-Sünni gerilimi de üretilmiş sun'i gerilimlerdir. Hiç birinin halk tabanında karşılığı yoktur. 

Bu gerilimleri yok edecek rasyonel, evrensel ve "makul bir siyaset" diline ve programına ihtiyaç vardır.

Bu siyaset tarzı ülkenin siyaset kültürüne egemen olmadığı sürece fakirlikten, kamplaşmadan, rövanşizmden ve kısır çekişmelerden kurtulmamız imkânsızdır. 

Bu ideoloji ve kimlik siyaseti bir yüzyıl Türkiye'yi germekten ve enerjisini boş yere tüketmekten başka bir şeye yaramadı. 

Dini, milli ve mezhebi kimlik ve ideoloji üzerinden siyaset yapmaya çalışanların bu ülkede bir siyasi geleceğinin olması mümkün değildir. 

Çünkü hiçbir Sünni, Alevilerin haklarından bahseden devlete laf etmez.

Hiçbir laik, Sünnilerin mağduriyetini gidermeye çalışan devlete laf etmez.

Hiçbir Türk, Kürtlerin mağduriyetini gidermeye çalışan devlete laf etmez.

O nedenle bir partinin Türkiye'ye yapacağı en önemli hizmet cumhuriyetin kapısında yüzyıldır bekletilen demokrasiyi içeri almasıdır.

Bu ülkenin yurttaşına evrensel ölçekte bir demokrasi ve rasyonel siyaseti çok görenlerin Türkiye siyasetinde yeri olmayacaktır. Olmamalıdır. 

Eğer önümüzdeki yüzyılı Türkiye yüzyılı yapacaksak bunun yolu cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmaktır. 

Demokrasi ile taçlandırılmış bir cumhuriyet kalkınmanın, bilimin, refahın ve üretimin de yolunu açacaktır.

Bunun en somut kanıtı kişi başına düşen GSMH'nın yüksekliği ile demokrasi arasındaki doğru orantıdır.

Hem ulusal hem de bölgesel olarak demokrasi ve hukuk devleti ile ekonomik göstergelerin iyileşmesi arasında doğru orantılı bir ilişkinin olduğuna dair çok ciddi araştırmalar vardır. 

Bir yönetim halkına özgürlüğü, adaleti, özgür katılımı ve insan haklarını çok görmedikçe zenginleşiyor.

Demokrasinin bu temel değerleri insanlığın ortak değerleri ve mirasıdır. 

Elbette kötü demokrasinin tek kötü sonucu ekonomi değildir.

Kötü bir demokrasinin sonucu kötü bir eğitimdir. Kötü bir demokrasinin sonucu kültürel yozlaşmadır, sosyal çözülmedir. 

Kötü bir demokrasinin sonucu üretemeyip kendini tekrar eden bir akademidir. 

Kötü bir demokrasinin sonucu öngörülemeyen milli gelecektir. 

Kötü bir demokrasinin sonucu beyin göçüdür. 

Kötü bir demokrasinin sonucu halkın kamplaşması, birbirine güvenmemesi ve giderek rövanşist siyaset kültürünün tohumlarının canlanmasıdır.

O nedenle ortak bir gelecek hayali için ikinci yüzyılın demokrasi yüzyılı olması gerekir. 

İkinci yüzyılda bölgesel güç olmanın tek yolu 85 milyon insanın aidiyet ve sahiplik hissini besleyen bir siyaset ufkuna ve kültürüne ihtiyaç vardır. 

Siyaset hangi dil üzerinden yapılırsa toplum da öyle şekilleniyor maalesef. 

Birleştirici dil de ayrıştırıcı dil de toplumda olduğu gibi halkta karşılık bulur. 

İkinci yüzyılda ortak gelecek hayali için birleştirici ve umut veren bir siyaset Türkiye'nin en temel ihtiyacıdır.

Siyasetin ufkunu ve vizyonunu buna göre dizayn etmesi gerekir.

Siyaset ülkenin birikmiş sorunlarını çözme yeridir.

Birikmiş sorunlar o sorunları üreten siyaset mantığı ve yapısı ile çözülemeyecektir.

Siyaset kurumunun ve kültürünün kendini dönüştürmesi gerekir.


Yeni yüzyıl için yeni eğitim anlayışı şart. 

Eğitimimizin program, yönetim, öğretmen, mesleki beceri, hasılı hiçbir konuda gurur duyulacak bir yerde olmadığını bilmeyen yok. 

Bunun için uluslararası ölçekte yapılan TIMSS ve PISA gibi sınavlarda yıllardır tekrarlanan başarı sıramızdaki yerine bakılması yeterlidir. 

Kişi başına düşen gelir ile eğitimdeki başarımızın dünya sıralamasında aynı olması bir tesadüf değil elbette.

Demokrasi kültürü özgür düşünen bireyleri yetiştirir. Özgür düşünen bireyler hem akademik hem de teknolojik bilgi üretiminde inovasyonu besleyen en temel beşeri sermayedir.

21'inci yüzyıl becerileriyle programlanmış bir eğitim müfredatı olmadan düşünen, üreten, "Büyük Veri" analiz ve sentezleme becerisi olan kuşaklar yetiştirmek imkânsızdır.

Cumhuriyet ve demokrasi özünde birer eğitim projesidirler.

Cumhuriyete ikinci yüzyılda yapılacak en büyük hizmet onu demokrasiyle ve demokratik bir eğitimle taçlandırmaktır. 

Cumhuriyeti değerleriyle birlikte ve demokrasi ile kalıcı kılabiliriz.

Türkiye Cumhuriyetinin ikinci yüzyıldaki temel hedefi kendi halkını evrensel standartta bir demokrasi ile buluşturmaktır.

Demokrasi ile taçlandırılmış cumhuriyet, üzerinde yaşadığımız toprakların kadim insanlık mirasına en çok yakışacak şey olacaktır. Bu sorumluluk siyasete aittir. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU