Kadın cinayetleri, İstanbul Sözleşmesi ve Hakkari

Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi ve kadın cinayetlerinin arttığı bir dönemde, 2020 yılında 300'den fazla kadın cinayeti işlendi. Bu olumsuz tabloya rağmen Hakkari, 2020 yılında kadın cinayetinin işlenmediği ortaya birkaç kentten biri oldu

Fotoğraf: Independent Türkçe

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi ve Kadın cinayetlerinin artığı bir dönemde, 2020 yılında 300’den fazla kadın cinayeti işlendi. Bu olumsuz tabloya rağmen Hakkari,  2020 yılında kadın cinayetinin işlenmediği ortaya birkaç kentten biri oldu.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu', 2020 yılında açıkladığı rapora göre, geçen sene 300 kadın öldürülürken, 171 kadının ölümü de 'şüpheli' olarak kayıtlara geçti.

Besna Balıkesir ise, Hakkari’de erkeklerin kadına değer verdiğini belirterek, bu toplumun anaerkilin yüceliğinin bilincide olduğunu söyledi.

81 ilin olduğu Türkiye’de sadece 12 ilde kadın cinayeti işlenmedi.  Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2020 yılına ait kadına şiddet verilerine göre, geçen yıl Türkiye'de Kırklareli, Zonguldak, Amasya, Tokat, Artvin, Ardahan, Bolu, Kırıkkale, Karaman, Bitlis, Yozgat ve Hakkari'de ise kadın cinayeti işlenmedi.

2020 nüfus sayımına göre Hakkari’de 280 bin 514 kişi yaşıyor. Bu sayıma göre, 148 bin 967 erkek,  131 bin 547 kadın Hakkari’de yaşıyor. Yüzde olarak ise nüfusun yüzde 53,11 erkek,  yüzde 46,89 kadın.

Boşanma hızının en düşük olduğu il, Hakkari

TUİK, boşanma istatistiklerine göre; Türkiye’de 2020 yılında kaba boşanma hızı binde 1,62 oldu. İllere göre incelendiğinde; kaba boşanma hızının en yüksek olduğu il, binde 2,47 ile Antalya oldu. Bu ili binde 2,45 ile İzmir, binde 2,40 ile Muğla izledi. Kaba boşanma hızının en düşük olduğu il ise binde 0,24 ile Hakkari oldu.

Hakkari'de kadın cinayetlerinin olmamasının, bölgenin kadına verdiği değer olduğunu belirten Remzi İhtiyatoğlu,  “Hakkari'de hayat müşterektir,  kadın-erkek eşittir. Toplumda erkek neyse kadında o dur. Kadına karşı bir öteleme, geriye atma yoktur. Erkek ve kadın hep yan yana olur Hakkari'de” diye açıklıyor.

İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması tepkilere neden oldu

Kadın cinayetlerinin giderek arttığı bir dönemde, Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı kararı ile İstanbul Sözleşmesinden çekilmesi tepkilere neden oldu.

Türkiye tarafından Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği'ne 22 Mart’ta tarihinde fesih bildirimi ulaşmış ve Genel Sekreterlik bu feshin 1 Temmuz 2021 tarihinde yürürlüğe gireceğini duyurmuştu.

İstanbul Sözleşmesinden geri çekilme kararı, Türkiye'deki muhalefet partiler, yabancı devlet liderleri, Avrupa Konseyi, STK'lar ve sosyal medyada da dahil olmak üzere hem yurt içinde hem de yurt dışında pek çok kesim tarafından eleştirildi.

Avrupa ve ABD liderleri tepki gösterdi

Sözleşmeden ayrılma kararına, Avrupa ve ABD liderleri tepki ile karşıladı.

Türkiye'nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nin Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric, sözleşmeden çıkılmasını "yıkıcı bir haber" olarak değerlendirdi.

Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Nacho Sanchez Amor da Twitter hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, "Mevcut Türkiye hükümetinin gerçek yüzü bu: Hukukun üstünlüğünü tamamen göz ardı etmek ve insan haklarından tam geriye dönüş" mesajını vermişti.

ABD Başkanı Joe Biden, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinin hayal kırıklığı yarattığını belirterek, açıklamasını şöyle devam etti: “"Kadınlara karşı şiddeti dünya çapında sonra erdirmek adına geriye doğru atılan bir adımdır."

Peki İstanbul Sözleşmesi nedir?

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi.  45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan uluslararası insan hakları sözleşmesidir. Sözleşme, 11 Mayıs 2011’de imzaya açılmıştı. Türkiye, 12 Mart 2012’de sözleşmeyi onaylayan ilk ülke olmuştu.

Sözleşme, Avrupa Konseyi tarafından desteklenmektedir ve taraf devletleri hukukî olarak bağlar. Sözleşmenin beş temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir. Tarafların sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu GREVIO tarafından izlenmektedir.

Cumhurbaşkanı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılma gerekçesi

İstanbul Sözleşmesi’nin 3. maddesinin 4. bendinde yer alan "Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir" ifadesi Türkiye’deki sözleşme karşıtı çevrelerinin en büyük dayana noktalarından biri. Madde kapsamında cinsel yönelimin de sayılması, eşcinselliğin teşviki olarak yorumlanıyor.

‘Cinsiyet eşitliğinden söz etmenin mümkün değil’

Yerine kayyum atanan Van Büyükşehir belediyesi Kadın Politikaları Daire eski Başkanı Sevgi Gelavej Özdinç, Kürdistan'daki her kentte olduğu gibi Hakkari’de de ataerkil yapı tüm ağırlığıyla varlığını koruduğunu, bir toplumsal cinsiyet eşitliğinden söz etmenin mümkün olmadığını söyledi.

“Ancak o indirgemeci bakış açısının dışına çıktığımızda belli kültürel farklılıkların, farklı ekonomik sistemlerin ve dini yapıların özgün cinsiyet konumları yarattığı da tarihsel bir gerçektir” diyen Sevgi Özdinç, Hakkari’de eşitsiz cinsiyet rejimine ve cinsiyetçi toplumsal baskıya rağmen kimi aşiret ve ailelerde görece esnek bir toplumsal cinsiyet yapısının hüküm sürdüğünü söylemek mümkün olduğunu belirtti.

sevgi özdinç.jpg
Sevgi Gelavej Özdinç

 

Yıllarca Nasturi, Keldani gibi Hristiyan Kürtlerle birlikte yaşamının, Hristiyanlığın daha az cinsiyetçi olan söylem ve pratiklerinin şekillendirdiği kültürel doku, önemli bir etken gibi göründüğünü dile getiren Özdinç, “Ayrıca İslamiyet’in selefi cemaat örgütlenmelerinin uzun süre kentin kültürel dokusunu, karar süreçlerini, toplumsal ritüelleri belirleyen bir konumda olmaması da bu esnekliği pekiştirmiştir. Kentin dağlık yapısı ve bunun doğal sonucu olarak toprak azlığı güçlü ve hiyerarşik bir feodal yapının oluşmasını önlemiştir. Toprağa dayalı kentlerde her zaman erkeğin toplumsal statüsü daha baskın bir role tekabül eder. Toprak ağalığı, erkek emeğinin ön plana çıkması, erkeğin çoğu zaman kadından uzak bir iş bölümüne girmesi kadının söz ve yetki sahibi olmasını zorlaştırır. Toprak toplumu olmaktan uzak olması daha yakın bir cinsiyet kültürü doğurmuştur” dedi.

‘Aile bağları önemli etken’

“Kadın ölümlerinin ve aleni cinsel şiddetin az olmasında en önemli faktörlerden biri de kent merkezinde tüm ailelerin az çok birbirini tanıması, her kadının oradaki bir aşirete mensup olması, yani aşiret ve aile bağlarının birbirleri üzerinde kurduğu toplumsal denetimden kaynaklanmaktadır” diyen Özdinç, sözlerine şöyle devam etti: “Kısacası yazılı olmayan bir aşiret yasası var, kimse kadınlara aleni ve sistematik bir zulmü göze alamamaktadır, çünkü tüm aşiret dengeleri bozulur.  Bu geniş aile yapısı içerisinde erkekler sürekli bir üst yaşlı erkeğe veya aşiret büyüğüne tâbi. Bu durumda kadınlar ve çocuklar tekil bir babayla bağlı değil, güç ilişkilerinin dağıldığı daha geniş bir toplumsal mekanizma ve uzlaştırma ağları söz konusudur. Büyük kentlere göç etmiş çekirdek Kürt ailelerinde şiddetin, kadın ölümlerinin daha yüksek olmasında bu geniş ve yapıcı roller oynayan toplumsal ağların yokluğu önemli bir etkendir bence. Son olarak Kürt hareketinin ataerkilliğe yönelik sert eleştirileri, erkeklik sorgulamaları ve siyasette kadını ön plana çıkaran söylem ve pratikleri de bu bağlamda kentin ruhuna olumlu tesir yapmıştır.”

‘Sözleşmeden geri çekilmesi, kadın ve çocuklar için ciddi risk teşkil etmekte’

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine dayanarak 2000 yılından bu yana kadın cinayetlerinin oranının çok yüksek olduğunu belirten Özdinç, konuşmasını şöyle sürdürdü: İstanbul Sözleşmesinin imzalandığı 2011 yılından sonra, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 2012 tarihinde TBMM’de kabul edilmişti. İstanbul sözleşmesi yeni önleyici tedbirlerin ve 6284 sayılı yasanın hazırlanmasına önayak olmuştur. Bu bağlamda incelendiğinde sözleşmenin uygulanmasının dışında var olması bile kadın cinayetlerinde ve kadına yönelik şiddetle mücadelede caydırıcı rol oynadığı görülmüştür. Yasaların yeterli olmaması ve mevcut yasaların da uygulanmamasından kaynaklı kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet konusunda önleyici bir tutum geliştirilemediğini görüyoruz. Durum böyle iken geçtiğimiz günlerde Türkiye İstanbul sözleşmesinden geri çekildiğini duyurmuştur, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri karnesi bu kadar vahim durumdayken sözleşmeden geri çekilmek kadın ve çocuklar için ciddi risk teşkil etmektedir.”

‘Türkiye'ye ve dünyaya örnek bir şehiriz’

Hakkari'de kadın cinayetlerinin olmamasının bağlı olduğu olgular arasında bu bölgenin kadına verdiği değer olduğunu belirten Remzi İhtiyatoğlu,  “Hakkari'de hayat müşterektir  kadın erkek eşittir toplumda erkek neyse kadında o dur. Kadına karşı bir öteleme geriye atma yoktur. Erkek ve kadın hep yan yana olur Hakkari'de” diye açıklıyor.

remzi ihtiyatoğlu.jpg
Remzi İhtiyatoğlu

 

Hakkari'de eğitime büyük önem verildiğini dile getiren ihtiyatoğlu, şöyle konuştu: “Hakkari halkı kadın, erkek demeden tüm çocuklarını okutuyor. Üniversiteye giden öğrenci sayısı çoğaldıkça fazla. Kadın, erkek eşitliğine verilen önem daha fark ediliyor. Yani eğitim de kadın, erkek eşitliğini ön plana çıkarıyor. Daha duyarlı bir toplum yaratılıyor. Bir değeri ise, Kürtler ezelden beridir kadına her zaman değer vermişlerdir. Hatta Hakkari bölgesinde tarih aralandığında  adınların toplumu yönetip yönlendirdiği görülmüştür.  Bunlara örnek olarak Fidan Hanım uzun bir dönem Hakkari bölgesini yönetmiş bir kadındır. Yanı söyleyeceğim şu ki Hakkari halkı kadın haklarını bugün tanımıyor. Hakkari halkının kadına verdiği değer eskilere dayanıyor. Onun için Hakkari'de kadın cinayeti olmaz. Bu toplum davranışıyla Türkiye'ye ve dünyaya örnek bir şehiriz.”

‘Hakkari, anaerkil yüceliğin bilincinde’

Besna Balıkesir ise, Hakkari’de erkeklerin kadına değer verdiğini belirterek, bu toplumun anaerkilin yüceliğinin bilinden olduğunu söyledi.

Genel olarak Hakkari’de  erkeklerin kadının kutsallığına inandığını ifade eden Balıkesir, sözlerine şöyle devam etti: “Atalarımızdan da öyle gördüğü için, Kadın bir Hakkari li erkeğin gözünde kutsaldır, erkekle eşittir. Bu yüzden kadına gereken değer veriliyor ve kadına şiddet yok denecek kadar azdır.”

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU