Türkiye-Amerika ilişkilerinin değişen doğası: Model ortaklıktan sözde müttefikliğe

Prof. Dr. Bilal Sambur Independent Türkçe için yazdı

Obama döneminin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın, İstanbul Beylerbeyi Sarayı'nda Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesi, 2014 / Fotoğraf: AP 

Trump döneminde Türkiye-Amerika ilişkileri, Erdoğan-Trump arasında gerçekleşen telefonlarla yürüyordu. Başka bir ifade ile başkandan başkana giden telefonlarla, işlerin yürütülmesi şeklinde bir yol izleniyordu.

İşbaşına gelen Biden yönetimi ve Ankara arasında hala telefonla bir ilişki kurulmuş değildir. Şimdiye kadar Ankara-Washington ilişkilerinde Dışişleri Bakanları ve Ulusal Güvenlik danışmanı-Cumhurbaşkanı Sözcüsü arasında gerçekleşen iki telefon görüşmesinin dışında bir gelişme olmamıştır.


Beyaz Saray'a yerleştikten sonra Biden, Kanada, Meksika, Suudi Arabistan, Çin, Rusya, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarını aradı.

Şimdiye kadar Biden, NATO'nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye'nin Cumhurbaşkanını aramadı. Ankara, Biden'den gelecek telefonu beklemektedir.

Biden'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı şimdiye kadar aramayışı, Türkiye-Amerika ilişkilerinin içinde bulunduğu çıkılmaz hali göstermesi açısından büyük önem taşımaktadır.


Biden, er ya da geç Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı arayacaktır ve Ankara'nın sabırsızlıkla beklediği telefon gelecektir.

Biden'ın Türkiye'yi aranacak ülkeler sıralamasında geri plana koyması, Amerika'nın Türkiye'ye bilinçli ve güçlü bir mesaj vermek için uyguladığı bir politikadır.

Obama iş başına geldiğinde ilk ziyaret ettiği ülke, Türkiye'ydi. Meclis'te yaptığı konuşmada Obama, Türkiye-Amerika arasındaki ilişkiden model ortaklık olarak söz etmişti.

Ankara'nın beklediği telefonu etmeyen Biden yönetiminin Dışişleri Bakanı Blinken, Türkiye'yi sözde müttefik olarak konumlandırmaktadır.

Model ortaklıktan sözde müttefikliğe gelinmesi, Türkiye-Amerika ilişkilerinin içinde bulunduğu seviyeyi göstermektedir.


Washington, Ankara'ya, önem sırasında sanıldığı gibi vazgeçilmez olmadığını ve Rusya-Çin kartını kendisine karşı kullanmanın işe yaramaz olduğunu göstermek için Ankara'nın beklediği telefonu etmemektedir.

Amerika, Soğuk Savaş dönemi algılardan ve konseptlerden arınmış bir şekilde yeni bir dış politika oluşturmaya çalışmakta ve bu bağlamda Türkiye'yle ilişkilerini şekillendirme çabasındadır. 


Türkiye, jeo-politik konumundan ve NATO üyeliğinden dolayı Amerika için vazgeçilmez olduğunu düşünmüş ve Amerika'nın her konuda kayıtsız şartsız yanında yer almasını istemiştir.

Amerika'ya karşı Türkiye, Rusya veya Çin'in yanına kayma kartını hep kullanmıştır. Son yıllarda Türkiye, NATO'yu ve Amerika'yla müttefikliği önemsemeyen, Rusya ve Çin'le fiilen ittifak ilişkisi içinde olan yeni bir dış politika izlemektedir.

Ankara-Moskova arasında çok sık telefon görüşmeleri gerçekleşmektedir. Putin ve Erdoğan, yılda birçok defa yüz yüze görüşmekte ve karşılıklı olarak birbirlerine telefon etmektedirler.

Türkiye'nin Rusya'nın uçağını Suriye'de düşürmesinden sonra Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler, yakınlaşan, yoğunlaşan ve iç içe geçen bir nitelik kazanmıştır.  

Türkiye'nin Rusya'ya yakınlaşmasına ve yaklaşmasına eskisi kadar önem vermediğini göstermek için Biden, edeceği telefonu olabildiğince geciktirmektedir.


Ankara'nın beklediği telefonu göreve geldiği günden beri yapmayan Biden yönetimi, Ankara'da kimi muhatap alacağı konusunda bir kafa karışıklığı içinde  olduğunun işaretlerini vermektedir.

Washington, Türkiye'nin S-400 konusunda yolladığı mektuba henüz cevap vermiş değildir.

Jake Sullivan-İbrahim Kalın ve Anthony John Blinken-Mevlüt Çavuşoğlu arasında gerçekleşen telefon görüşmeleri, Washington'un başkanlar düzeyinde bir ilişki kurmak konusunda henüz karar vermediğini ortaya koymaktadır.

Trump'ın aksine Biden yönetimi, demokrasiye ve insan haklarına dayanan bir dış politika gündemine sahiptir ve bu konuda dünyaya güçlü mesajlar vermeye özen göstermektedir.

Amerika, Türkiye'yi demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğü konularında sıklıkla eleştirmektedir.

Kongre ve Temsilciler Meclisi'nden Biden'a yazılan mektuplarda, yeni yönetimin Türkiye'ye demokrasi, insan hakları ve özgürlük alanlarında ciddi baskı uygulaması istenmektedir.

Türkiye ise, Amerika'yı FETÖ'ye ve SDG'ye destek sunmakla ve hatta Türkiye'yi bölecek işlerin içinde olmakla suçlamaktadır.

Türkiye, Amerika'ya güvenmediğini, onun müttefikten ziyada bir düşman olduğuna dair söylemlerde bulunmaktadır.

Türkiye ve Amerika'yı bir araya getirecek ortak bir zeminin, değerlerin ve perspektiflerin yokluğu, iki ülke arasındaki yabancılaşmayı her geçen gün arttırmaktadır.


Türkiye, Amerika'ya çok sert mesajlar vermektedir. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında Amerika'nın olduğunu resmi olarak ilan etmiştir.

Amerika, Türk hükümetinin kendisini 15 Temmuzun sorumlusu olarak ilan eden politikasını reddetmiştir.

Cumhur İttifakı'nın MHP kanadı, Amerika'yla yakınlaşmaya şiddetle karşıdır. Soylu, Amerika'ya karşıt olan yaklaşımın çok önemli bir temsilcisidir.

Cumhur İttifakı'nı oluşturan bileşenlerin doğası, (AKP-MHP-BBP-İşçi Partisi) Amerika'yla yakınlaşmaya izin vermemektedir.

Mevcut iktidar mimarisi, Amerika düşmanlığını iç ve dış politikada güçlü bir şekilde kullanmaktadır.


Türkiye, uzun süreden beri Avrupa ve Amerika karşıtı bir politika izlemektedir. Batı ve Amerika karşıtı söylemler ve politikalar, Türkiye'yi Amerika'ya ve Avrupa'ya yabancılaştırmıştır.

Amerika ve Avrupa, Türkiye'ye artık tanımadıkları ve anlamadıkları bir yabancı muamelesi yapmaktadırlar.

S-400 krizi, Amerika ve Türkiye arasındaki krizleri, yabancılaşmayı ve ilişkisizliği bütün boyutlarıyla sembolize eden bir sorundur.

S-400 krizi, sadece bir füze savunma sistemi krizi değildir. Amerika, S-400 krizine Türkiye'nin NATO'dan kopması ve Rusya'nın yanında yer alması olarak bakmaktadır.

Türkiye'yse, aldığı S-400 sistemini Amerika'ya karşı bağımsız bir duruş ortaya koyduğu bağımsızlığının sembolü olarak değerlendirmektedir.

Libya, Suriye, Irak, Akdeniz, FETÖ, PYD, Karabağ, Halk Bankası ve S-400 başta olmak üzere her konuda birbiriyle çatışan politikalar uygulayan Amerika ve Türkiye'nin Soğuk Savaş yıllarında olduğu gibi müttefik olmaları mümkün gözükmemektedir.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU