TBMM Başkanı Kurtulmuş: Bu bölgede sözü dinlenen ve gücünden çekinilen bir Türkiye olmak mecburiyetindeyiz

Kurtulmuş, “Dünyada hükümetleriyle halkı arasında Gazze konusunda büyük bir ittifak olan, hükümetin ve halkın bir arada hareket ettiği ender ülkelerden birisi, Türkiye'dir” dedi

 Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, Mardin Artuklu Üniversitesi'nde düzenlenen "24. Uluslararası Beytülmakdis Akademi Sempozyumu", "Gazze Şüheda Defteri Proje Tanıtımı" ve "Cesaret Ödülü Takdim Töreni"ne katıldı

Özellikle 7 Ekim'den bu yana Filistin'de her gün ağır kederler, hüzünler içerisinde izlenilen, zaman zaman çaresizlikler içerisinde insanın kendisinden de utandığı bir sürecin yaşandığını kaydeden Kurtulmuş, insanlık tarihinin modern zamanlarda gördüğü en büyük katliamın, en gayriinsani etnik temizliğin, soykırım boyutlarına varmış olan ve bütün dünyanın gözü önünde gerçekleştirilen bu katliamların sona erdirilmesi için her türlü çabayı ilk günden itibaren ortaya koymaya gayret ettiklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere TBMM Başkanı olarak kendisinin, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın, bütün kurum ve kuruluşların, hem acil ateşkesin sağlanması hem de Gazze'deki mazlum insanlara hayatta kalabilmelerini temin edecek yardımların acilen ulaştırabilmesi için seferber olduklarını vurgulayan Kurtulmuş, "Bu tablo içerisinde şunu da çok rahatlıkla söyleyebilirim ki dünyada hükümetleriyle halkı arasında Gazze konusunda büyük bir ittifak olan, hükümetin ve halkın bir arada hareket ettiği ender ülkelerden birisi, Türkiye'dir. Bundan dolayı milletimizin de Gazze'ye yardım ve Filistin davasına destek konusunda göstermiş olduğu olağanüstü dayanışma ruhu için milletimize şükranlarımızı bir kere daha ifade etmek isterim" diye konuştu.

Modern zamanların gördüğü bu en büyük katliamın siyasi olarak çok konuşulduğunu ve konuşulmaya devam edeceğini söyleyen Kurtulmuş, dünyanın birçok platformunda bu meseleyle ilgili her türlü görüşün dile getirildiğini ve İsrail'in, bu saldırgan, sorumsuz, katilce davranışları yüzünden sorgulanmaya başlandığını kaydetti.

Güney Afrika'nın müracaatıyla, İsrail'in işlediği insanlık suçlarının Uluslararası Adalet Divanı'na taşınmış olmasının, Filistin davasının geleceği bakımından bir dönüm noktası olduğunu anlatan Kurtulmuş, Netanyahu ve çetesinin mutlaka savaş suçları mahkemesinde de yargılanarak hesap vereceğini vurguladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Siyonist ideoloji, elindeki silahlarla, karşı seslere söz hakkı tanımayan, yıkıcı bir ideolojidir"

Bu sempozyumda meselenin bir başka boyutunun ele alındığına işaret eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

Siyonizm dediğimiz ideoloji, sadece askeri araçlara ya da siyasi mekanizmalara sahip olan bir ideoloji değildir. Siyonizm, bunun çok ötesinde, çok üstünde daha küresel bir anlatıyla ele alınması gereken bir ideolojidir. Bunun içerisinde işin kültürel, teknolojik, bilimsel, sanat hatta spor ve medya tarafı da dahildir. Siyonist ideoloji, sadece elinde dünyanın en yakıcı, en tahrip edici silahlarına sahip olan bir mekanizma değil, aynı zamanda akademi, kültür sanat alanı başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde elindeki silahlarla, karşı seslere söz hakkı tanımayan, yıkıcı bir ideolojidir. Dolayısıyla özellikle akademideki siyonizmin etkilerinin tartışıldığı, böylesine uluslararası bir toplantının dile getirilmiş olmasını fevkalade önemli bulduğumu ifade etmek isterim ve Artuklu Üniversitemizin Rektörü başta olmak üzere bütün emeği geçen hocalarımıza ve öğrencilerimize çok teşekkür ederim.

"Kudüs'le Mardin ruh ikizidir"

Kurtulmuş, Türkiye'de Filistin davası kapsamında düzenlenen programları anımsatarak, şu görüşleri paylaştı:

Birileri Filistin, Kudüs, Gazze'yle ilgili konuşurken evet bir fikirle bir yürekle bir hissiyatla konuşabilir ama biz millet olarak bu konularda konuştuğumuz zaman aslında her cümlemizle ecdadın ayak izlerini takip ediyoruz. Kudüs, bizim dört asır boyunca millet olarak var olduğumuz, ezan sesleriyle çan seslerini, ağlama duvarında Yahudilerin mezmurları okuyarak yakarışlarının birbirine karıştığı ve insanların adaletle yönetildiği bir büyük adalet sistemine dört asır boyunca şahit olmuştur. Kudüs'le Mardin ruh ikizidir. Şehirleri, sokakları, ruhu birbirine benzer. Hem çok kültürlülük bakımından benzer hem şehrin fiziki yapısı bakımından benzer. Hem dinlerin bir arada barış içinde yaşamış olmasıyla benzer hem de oradaki ortak kültürel yapıların bugüne kadar yansımasıyla benzer. Her şeyden evvel biz Kudüs'te, Gazze'de ecdadın ayak izlerini takip ediyoruz. Böylesine büyük bir gönül bağımız, tarihsel irtibatımız olan Filistin halkıyla da bugün en yakın kardeşimiz mesabesinde ilgilenmek bizim için hem günün, anın vacibi hem de tarihin yüklediği bir sorumluluktur.

"İnsaf ve vicdan sahibi akademisyenlerin organize olması çok önemlidir"

Bugünkü sempozyumun özel konusunun "akademi alanındaki baskıların, yıldırmaların, tehditlerin içerisinde neler yapılabileceği" olduğunu aktaran Kurtulmuş, "Her şeyden evvel bu çerçevede yeniden güçlü bir şekilde küresel ölçekte insaf ve vicdan sahibi akademisyenlerin organize olması çok önemlidir" ifadesini kullandı.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, dünyanın birçok yerinde, hükümetleri tarafından engeller konulmasına rağmen 7 Ekim'in hemen arkasından insanların sokaklara çıkarak, gösteriler yaparak siyonizmin bu vahşetini, Netanyahu ve çetesinin katliamlarını lanetleyerek Filistin halkına karşı destek vermeye başladığını, büyük bir siyonist baskıya rağmen dünyanın başkentlerinde halklar nezdinde Filistin sempatisinin giderek arttığını hatırlattı.

Medya, teknoloji ve akademi alanındaki birtakım tek taraflı siyonist baskıları bildiklerini ve buna karşı mücadele edilmesi gerektiğinin farkında olduklarını ifade eden Kurtulmuş, "Ümit ederim ki bu ve benzeri toplantılar vasıtasıyla cesur olanların, cesaretle fikirlerini söyleyenlerin yalnız kalmadığının gösterildiği, akademi alanındaki uluslararası dayanışma da ortaya çok kuvvetli bir şekilde konulabilir" dedi.

Siyonizmin en büyük güçlerinden birisinin her alanda baskı, tehdit ve korkutmaları ortaya koyması olduğunu kaydeden Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:

Bir çiftçinin tohum ekmesi gibi sürekli birtakım fikirler ekilerek bunların arkasına gizlenilmiştir. Bunlardan en önemlilerinden birisi de kendilerinin dışında hiç kimsenin bir katliama, bir soykırıma, bir holokosta muhatap olabilmesinin mümkün olmadığı fikrinin dünya üzerinde bir genel kabul olarak kabul ettirilmeye çalışılmasıdır. Hatta öyle olmuştur ki yakın zamanlara kadar holokost kelimesinin, Nazilerin Yahudilere karşı yaptığı soykırım dışında herhangi bir şekilde kullanılması akademide caiz görülmemiştir. Çünkü bu anlamda katliama tabi tutulmak, soykırıma tabi tutulmak bakımından Yahudi soykırımı biricik halde kabul edilmiş ve kabul ettirilmeye çalışılmıştır.

"Zehirli ideolojinin ortaya koyduğu sonuçları eleştiren bir üslupla yaklaşmak mecburiyetindeyiz"

Akademi alanında bir başka perdelemenin ise siyonizm karşıtlığının Yahudi düşmanlığı halinde lanse edilmesi olduğunu belirten Kurtulmuş, şunları dile getirdi:

Siyonizmin yayılmacılığından, siyonizmin baskılarından herhangi bir alanda bir şekilde söz edenlerin hemen Yahudi düşmanı haline dönüştürüldüğünün onlarca örneğini biliyoruz. Bunun için özellikle siyonizme karşı mücadele edenlerin mutlaka kullandıkları dile çok dikkat etmesi lazım. Genellemelerden, ötekileştirmelerden kaçınarak Yahudilere ya da başka bir din mensubuna karşı bir söz olarak değil, bu zehirli ideolojinin ortaya koyduğu sonuçları eleştiren bir üslupla yaklaşmak mecburiyetindeyiz. Kullandıkları bu iki perdelemeyle uluslararası alanda, özellikle akademi alanında bilim insanlarını bir çaresizlik sarmalı içerisine sokmuşlardır. Batıdaki bilim dünyasını yakından takip etmeye çalışan birisi olarak söylüyorum. Ne zaman birisi bu çerçevede bir şey söylemeye kalksa hemen Yahudi düşmanlığıyla ya da hemen holokostu itibarsızlaştırma suçlamasıyla, yani kullandıkları iki yaygın perdeyle işin üstünü örtmeye çalışıyorlar.

Kurtulmuş: Bu coğrafyanın neresinde bir şey olursa Türkiye'nin bundan birinci derece etkilenecektir

Kurtulmuş; akşam saatlerinde Mardin'de bir otelde düzenlenen "Sivil Toplum Buluşmaları Programı"nda yaptığı konuşmada, dünyanın zor ve karmaşık bir süreçten geçtiğini dile getirdi.

Türkiye'nin hemen yanı başında, hem ülkeler arasındaki gerilim ve çatışmalar hem de bu bölgede faaliyet gösteren terör grupları üzerinden ortaya çıkartılan bazı çatışmalar ve gerilimlerin bölgeyi hassas hale getirdiğini belirten Kurtulmuş, "Her şeyden evvel, altı ayı aşkın bir süredir İsrail hükümetinin saldırgan tutumlarıyla Gazze halkına karşı işlenen insanlık suçları hepinizi derinden etkiliyor ve hepimizin kalbini buruk bir hale getiriyor." diye konuştu.

Gazze'de kundaklardaki bebeklerin çırpına çırpına ölmesine, yaşlı insanların, kadınların hayattan koparılmasına dünyanın sessiz kaldığını, bu nedenle altı aydır bir acının yaşandığını ifade eden Kurtulmuş, modern zamanların en büyük katliamı, en acı insanlık suçlarının işlendiği bir bölgede olduklarını dile getirdi.

Kurtulmuş, şöyle devam etti:

Ne yazık ki arkasını dünyadaki bazı güçlü ülkelere ve çevrelere yasladığı için İsrail'in bütün bu saldırganlıkları, acımasız tavırları ve ortaya koyduğu insanlık dışı davranışlar bir şekilde karşılıksız kalmaktadır. İşte biz Türkiye olarak, başından itibaren Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, bütün kurum ve kuruluşlarımızla Gazze'nin masum ve mazlum halkının yanında yer aldık. Başkaları için Filistin ve Gazze, çok uzakta bir yer olabilir. Başkaları için Filistin ve Gazze halkının acıları kendilerini hiç ilgilendirmeyen acılar olabilir. Orta Doğu coğrafyası dedikleri bu coğrafya onlar için çok uzakta, film izler gibi izledikleri bir gelişme olabilir. Bizim için ise Orta Doğu'nun her tarafı izlerimizin, tarihi ve kültürel birlikteliklerimizin, gönülden gönüle bağlarımızın olduğu şehirlerdir, beldelerdir. Burada Türkiye'nin ilk andan itibaren söylediği şey, Rusya-Ukrayna arasındaki bu gerilimin sona erdirilmesi; hakkaniyetli, adaletli bir çözüm ortaya konulması ve bu savaşın bir an evvel sona erdirilmesidir. Yaşanılan coğrafya ve dünya gelecek dönemde de büyük türbülanslara gebe. Kendi vatanımız ve ülkemiz olan Türkiye'nin son derece ayrıcalıklı bir yeri olduğunu hepimiz biliyor ve buna inanıyoruz. Bu coğrafyada bizim iki ayağımızın da yere sağlam bir şekilde basmasından başka hiçbir çıkar yolumuz yoktur. Bu bölgede sözü dinlenen bir Türkiye olmak, gücünden çekinilen bir Türkiye olmak mecburiyetindeyiz.

Bu coğrafyanın neresinde bir şey olursa Türkiye'nin bundan birinci derece etkileneceğini ve bununla ilgileneceğini belirten Kurtulmuş, bölgede son olarak İsrail ve İran arasında bir çatışma ortamının belirdiğini, aynı şekilde bölgenin başka yerlerinde Yemen, Suriye, Lübnan ve başka ülkelerde bu savaşın yayılma potansiyelinin olduğunun görüldüğünü bildirdi.

Kurtulmuş, "Türkiye olarak diyoruz ki ateşi daha fazla büyütmeden bir an evvel bu bölgedeki ateşi söndürmek ve Filistinlilerin haklı davasında iki devletli çözümü esas alan bir anlayışla özgür ve bağımsız bir Filistin devletinin yolu açılmalıdır. Türkiye olarak halkıyla devletiyle birlikte bu istikametteki kararlılığımızı sürdürüyoruz." ifadelerini kullandı.

 

AA 

DAHA FAZLA HABER OKU