İran, ABD ile yüzleşmede Husilerden destek alıyor!

Nakliye meselesinin etrafından dolaşmak isteyenlere sorulabilecek soru; Husiler durduğunda ne olacağı değil, İran'ı geri adım atmaya itecek planının ne olduğudur

Fotoğraf: Reuters

14 Şubat gecesi, Beyrut'un batı banliyösü sakinleri, olağandışı güvenlik önlemlerinin alındığını fark ettiler;

Hizbullah'ın silahlı üyeleri ana yollar ve tali kavşaklarda kontrol noktaları kuruyorlardı.

İnsanlar, bu önlemlerin İsrail ile devam eden çatışmayla ilgili olduğunu sandılar ama daha sonra bunların İran Devrim Muhafızları Komutanı İsmail Kaani'nin Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ı ziyareti nedeni ile alındığı ortaya çıktı.

Kimileri Hizbullah’a yakın olan çeşitli kaynaklar, toplantının 3 saat sürdüğünü ve toplantıya Haşim Safiyüddin ile Nasrallah'ın oğullarından birinin katıldığını belirttiler.

Kaani'nin, Nasrallah'a Dini Lider Ali Hamaney'in Hizbullah’ın kendine hakim olması, İsrail angajman kurallarını değiştirip Lübnan topraklarına girse, taciz ederek ve öldürerek provokasyonlarda bulunsa bile İsrail ile gerilimi tırmandırıp bir savaşa karışmaması yönündeki talimatını ilettiği söylendi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İran, savaşı büyütüp genişleterek kapsamlı hale getirmek istemiyor ve direniş ekseni medyasının abartmaları bir yana, savaşın İran'ın en önemli kolu olan ve Lübnan ile Suriye’nin bir kısmının kontrolünü ele geçirmesi için çok para harcadığı Lübnan Hizbullah'ı için yıkıcı olacağının farkında.

Hizbullah içinde bu talimatlardan dolayı bir hoşnutsuzluk ve hayal kırıklığı duygusunun yaşandığı medyaya sızdı.

Hizbullah’a bağlı bazı medya borazanları heyecanla Hizbullah’ın İsrail ile tek başına yüzleşeceğini söyledi.

Direniş medyasında Hamaney'in ortaya attığı dikkat ile birlikte stratejik sabır gibi yeni terimler dolaşıma girdi.

Nitekim Nasrallah'ın Hizbullah’ın caydırıcı gücü ve Hayfa'nın çok ötesini yerle bir etme kapasitesi ile ilgili sesi çok yüksek çıkarken, haftalar önce İsrail'in Hizbullah üyelerini gizlice dinlemesini ve eylemlerini keşfetmesini önlemek için cep telefonlarının kullanılmaması yönünde çağrıda bulundu.

Bunu, Hizbullah'ın Beyrut'taki direniş ekseni milisleri için düzenlediği bir ‘kutlama’ izledi; burada Husiler, Gazze'yi savunma bahanesiyle küresel ticareti sekteye uğratmak için Yemen'den düzenledikleri saldırılarına devam etme sözü verirken, Hizbullah, Lübnan'ın Gazze'nin ikizi olması yönündeki yıkıcı politikasını sürdürdüğünü vurguladı.

Lübnan'ın durumu, ülkeleri kontrol altına alabilmek için büyük yatırımlar yaptığı kollarını kullanarak düşmanlarına karşı manevra yapan, onlarla yüzleşen ve müzakere eden İran politikasının bir örneği.

Kolları İran rejiminin talimatları ile onun çıkarlarına hizmet etmek için eylemlerde bulunuyorlar.

Bu eylemlerin kolların bulunduğu ülkelerin çıkarlarına ve halklarına aykırı olup olmadığı ise önemli değil. İran sadece bir kez -ki bu aynı zamanda son kezdi-  doğrudan bir yüzleşme ve çatışmaya girdi, o da 1980'de Irak eski Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin'in devrimi ihraç etmesine meydan okuması sonucu patlak veren, 8 yıl süren ve sürdürmekten başka seçeneğinin olmadığı kanlı savaştı.

İran'ın Batı ve özellikle de ABD ile doğrudan bir çatışmaya girme arzusu yok ve tek hedefi Amerikalıları, istikrarın sağlanmasında veya bozulmasında en önemli rolü oynamasını sağlayacak kontrol ve nüfuza sahip olduğuna ikna etmek.

Buna dayanarak, ABD'nin boğucu ambargosunun kalkmasını ve çoğu hâlâ küresel bankalarda dondurulmuş olan paralarının serbest bırakılmasını umuyor.

İran rejiminin sorunu, Amerikalıların, İran sayesinde yoksulluk ve yoksunluğun hüküm sürdüğü başarısız devletlere dönüşen ülkeler üzerindeki İran kontrolünü pek takdir etmemeleri, tıpkı daha önce Rusya'nın Sovyetler Birliği ülkeleri üzerindeki kontrolünü kaybetmesi gibi, İran'ın da bu ülkeler üzerindeki kontrolünü tamamen kaybetmesine neden olacak zaman faktörüne bahis oynamaları.

Bu arada geçtiğimiz pazartesi günü Güvenlik Konseyi üyeleri, Husi/İran'ın Kızıldeniz'deki ticari gemilere yönelik saldırılarını en güçlü ifadelerle kınadı.

İran, ABD ve İngiltere’nin Yemen'deki füze rampalarını hedef alan son hava saldırılarından sonra bile Husilerin meydan okumasından ve gemilere karşı devam eden saldırılarından destek alıyor.

Analistler aynı zamanda bu nedenle olabilecekleri de yakından takip ediyorlar.

Behşad ve Safiz adlı iki İran gemisinin Husilere istihbarat sağladığından ve bu istihbaratın Kızıldeniz'deki ticari ve Amerikan gemilerine yönelik saldırılarına yardımcı olduğundan şüpheleniliyor.

ABD'nin 2 Şubat'ta vekillerine yönelik hava saldırılarından sadece iki gün sonra İran, gemilere saldırılmaması konusunda kesin bir uyarı yayınladı.

Peki, Kızıldeniz'de Husi saldırıları devam ederken neler olabilir?


Konuştuğum Batılı bir güvenlik kaynağı şunları söyleyerek ABD’yi haklı çıkarmaya çalıştı:

ABD'nin vekiller ve mevzileri dahil İran'ın bölgedeki tüm güç ve kapasitesini vurması gerektiğini söylemek kolay. ABD, geniş su kütleleri olan Umman Denizi, Aden Körfezi ve Umman Körfezi'nin güvenli ticaret ve ulaşım açısından daha az elverişli bir alana dönüşmesi konusunda dikkatli olmak istiyor.


Muhatabım, ABD’nin hedefinin bölge ülkelerindeki İran'a bağlı milisleri vurup bazı liderlerini etkisiz hale getirmek ve ardından bu mesajın bölgeye nasıl yayıldığını görmek olacağını düşünüyor.

Öte yandan bölgede Amerikan silahlarının bulunduğunu da söylüyor. B-1 bombardıman uçağının yanı sıra nükleer denizaltısı ve İran ile vekillerinin onlara karşı hiçbir savunma ya da eylemde bulunma veya karşı koyma güçlerinin olmadığı, oldukça gelişmiş ve olağanüstü derecede güçlü bir dizi silahları var.

Bütün bunlar başlı başına İran'a ve ABD'nin bölgedeki ortaklarına açık ve net mesajlar. İran şu ana kadar bir darbe veya hava saldırısına maruz kalmaktan uzak bir konumda ve vekilleri, İran'ın kendilerini korumak için fazla bir şey yapamayacağını görecekler.

Küresel nakliye kesinlikle etkilendi ve ufukta yakın vadede Kızıldeniz'de işlerin normale döneceğine dair gerçek bir işaret görünmüyor.

Nakliye konusunda, bunun ek maliyetleri, enerji yönünden etkisi ve bazı hükümetler üzerindeki enflasyonist baskılar açısından ne anlama geldiği çokça konuşuldu.
 


Kızıldeniz'deki durum çeşitli nedenlerden dolayı bir süre daha gergin kalacak.

Her ne kadar Kızıldeniz'deki Husi saldırılarının sayısı, hızı ve yoğunluğu azalmış ve ABD Husilerin Kızıldeniz'e en yakın silah gücünü hava saldırıları ile yok ettikçe azalmaya devam edecek olsa da bu deniz koridorunu, güvenli olduğundan emin olana kadar hiç kimse pahalı konteyner gemileri ile test etmek istemeyecek.

Husiler de muhtemelen bundan yararlanacak ve geçmeye devam ettikleri sürece onlara karşı gemisavar füzeler kullanacak.

Ancak yükselen ve gelişmekte olan ülkelerin bu durumu ciddiye aldığını görüyoruz. Şu ana kadar hedef alınan gemiler ile ilgisi veya onlarda bir payı olan 40'tan fazla ülke var.

Demir cevheri ve diğer çeşitli mallar gibi temel emtiaların gecikmesi veya ulaşmaması nedeniyle büyük zarar gören ülkeler var.

Keza bazılarının ABD’ye tekstil ürünleri sevkiyatlarının da teslimatı yapılamadı.

Bu ülkelerin bir şeyleri ileri geri oynatma, tedarik zincirleri ve ekonomilerindeki aksaklıkları kolayca tolere etme güçleri yok.

Bu yüzden; Batı'nın sindirebileceği enflasyonist baskılar bu ülkelerin ekonomilerini vurabilir. Buna ilaveten bir de deflasyon sorunları, durgunluk sorunları, enerji fiyatları da var ve bunlarla başa çıkmak gelişmekte olan ülkeler için çok daha zor.

Bazı durumlarda bunlar yatırımlar için bir fırsat olabilir ama aynı zamanda politika yapıcılar için bir endişe kaynağı.

Nakliye meselesinin etrafından dolaşmak isteyenlere sorulabilecek soru; Husiler durduğunda ne olacağı değil, İran'ı geri adım atmaya itecek planının ne olduğudur.

Çünkü kendisi ve vekilleri küresel nüfuz elde ettikleri için sürekli olarak tüm girişimleri engellemeye çalışacaklar.

Buradan Washington'un neden Husileri dizginlemek için İran ile Umman’da dolaylı müzakerede bulunmayı talep ettiğini anlıyoruz.

Çünkü ABD bile Husi saldırılarının maliyetli etkisinden kurtulamadı; Amerikan tedarik zinciri kilitlendi ve tır taşımacılığı endüstrileri Doğu Yakası'ndan Batı Yakası'na taşınmak zorunda kaldı. Bu ise zararın çerçevesini epey genişletiyor.

Geçen pazartesi günü Ensarullah grubundan bir yetkilinin, kuşatma altındaki Gazze Şeridi'ne insani yardım girse bile, İsrail işgalinin çıkarlarına karşı eylemlerinin devam edeceğini (!) vurguladığına da işaret edilmeli.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU