Olası Chuck Schumer durağı

"Yöneticilerin yerinde olsaydım ne yapardım?"

Fotoğraf: Craig Hudson/Reuters

Siyaseti imkansızın sanatı olarak gören kimsenin umurunda olmayacaktır, ama onu mümkün olanın sanatı olarak gören, pek çok taviz ve yarı çözümler içerdiğini düşünenler, ABD Senatosu'nda Demokrat çoğunluğun lideri Chuck Schumer'in açıklamaları üzerinde durup düşünmeliler.

Schumer konuşmasında sanki halkın Binyamin Netanyahu'ya verdiği yetkinin geçerliliğinin sona erdiğini söylüyormuşçasına İsrail'de yeni seçim çağrısında bulundu.

Ona göre Netanyahu yolunu kaybetti, geçmişin tutsağı haline geldi ve barışın önünde büyük bir engele dönüştü.

Bakanlar Smotrich ve Ben Gvir gibi "gerginliği ve şiddeti pekiştiren" aşırılık yanlılarının taleplerine sık sık boyun eğdi.

Schumer, bu iki bakanın hükümetten ihraç edilmesini ihtimal dışı gördüğünden, erken seçim adımının "ileriye doğru bir adım" olacağına inanıyor.

Çünkü İbrani devletinin iki devletli çözümü reddetmesinin "ciddi bir hata" olduğunu ve kalıcı barışa ulaşmak amacıyla gidişatı düzeltmesi gerektiğini düşünüyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Schumer'in bu tutumu, ABD'nin üç İsrailli yerleşimciye daha ve ilk kez iki tarım kuruluşuna yaptırım açıklamasıyla aynı zamana denk geldi.

Bu yaptırım kararları, işgal altındaki Batı Şeria'daki Filistinlilerin sınır dışı edilmesini ve yerinden edilmesini durdurmaya yönelik Amerikan-İngiliz önlemlerinin bir parçası olarak tanımlandı.

Doğrusu şu ki, Demokrat Parti'nin liderlerinden biri, İsrail'in sadık bir radikal ve geleneksel destekçisi, aynı zamanda ABD'de Yahudilerin bugüne kadar ulaştıkları en yüksek konumda görev yapan bir Yahudi olan Schumer'in sözleri, Beyaz Saray'ın benimsediği resmi bir pozisyona çok zor dönüşecek.

Ancak açıklamalarının, ABD başkanlığının Netanyahu'ya yönelik hoşnutsuzluğunu ve onun savaşını barbarca yürütme biçiminden duyduğu sıkıntıyı ifade eden bir dizi açıklama ve imalarından sonra geldiğini göz ardı etmek de hata olur.

Schumer'ın konuşmasının ardından Biden, bunun iyi bir konuşma olduğunu ve sahibinin "çok sayıda Amerikalı tarafından paylaşılan ciddi endişeleri dile getirdiğini" ifade etmekten çekinmedi.

Buna ek olarak Demokrat çoğunluk liderinin Beyaz Saray çalışanlarına konuşmasını yapmadan önce içeriği hakkında bilgi verdiğini de belirtmek gerekiyor.

Dolayısıyla resmi olarak Schumer'in tutumuna doğru bir kaymaya tanık olmamız garanti olmasa bile imkansız değil ve bu konuda, John Biden'ın başkanlık mücadelesi ve hesapları etkili faktörlerden biri olacak.

Bilindiği gibi Netanyahu, İsrail'in içindekiler bir yana, dünyadaki pek çok kişiyi kendisine düşmanlaştırıp uzaklaştırmakla kalmadı, aynı şekilde ülkesinin ve savaşının birinci destekçisi olan ABD'yi de düşmanlaştırmaya ve kendisinden uzaklaştırmaya devam ediyor.

Bu konuda da birikimi olumsuz, çünkü o, İbrani devletinde, sakini kim olursa olsun Beyaz Saray'ın yanında durma geleneğinin aleyhine dönüp, ABD'deki siyasi ve partiler arası rekabetlere karışma ve Cumhuriyetçilerin yanında yer alma pozisyonunu benimseyen ilk İsrail başbakanı.

Öte yandan, ABD'deki en büyük Yahudi hareketi olan Reform hareketi, dönüşümlere açık ve Haaretz'in "New York senatörünün sözlerinin özüne katılan" ama "bunların söylenmesinin gerekip gerekmediğini sorgulayan" şeklinde tanımladığı bir tutum açıkladı.

Schumer'in sözleri genel olarak ölümlerin durdurulmasına ve savaşların bölgedeki diğer coğrafi alanlara yayılmasının engellenmesine yol açabilecek bir değişim olasılığını akla getirdi.

Bunu başarmanın yolu ise Netanyahu'ya artık tahammül edemeyen ve onun rolüyle yaşayamayanlardan oluşan geniş bir koalisyon kurmaktan geçiyor.

Amerikan yönetiminin yanı sıra, Batı Avrupa ve Arap dünyası ülkeleri ile ılımlı Filistinliler olarak tanımlananlara ek olarak, Netanyahu'nun İsrailli muhalifleri ile ABD'deki Yahudi grupları da bu kategoriye girebilir.

Böyle bir yaklaşım, İsrail içindeki savaş yanlısı kampı bölme konusunda önemli bir potansiyele sahip olabilir.

Bu kamptaki insanların birçoğu, kendilerinin de 7 Ekim operasyonunun işaret ettiği imha savaşının hedefi olduklarına inandıklarından, başbakanlarına isteksizce de olsa katlanıyorlar.
 


Elbette söz konusu yaklaşım, eğer harekete geçerse, sonuç ne Filistin'in özgürleşmesi, ne Filistin ve Filistinlilerin temsilinin Hamas hareketine emanet edilmesi ne de Küresel Güney'in "beyaz adama" karşı zaferini deklare etmesi olmayacak.

Aksine ölümlerin durdurulması ve şiddetin yayılmasının önlenmesi olacak ki sonunda kim "zafer" ilan ederse etsin, bunlar büyük bir kazanım olarak görülmeyi hak ediyorlar.

Bu tür kazanımlar, gerçekleşmeleri halinde, Filistinliler için daha fazla meşru hakkın elde edileceği siyasi mücadeleler için kesinlikle daha elverişli bir ortam yaratacaklar.

Bu aynı zamanda kan, acı ve yıkımın da daha az olduğu bir ortam olacak.

Bu, iyi değerlendirilirse ki iyi değerlendirilmelidir, Schumer'in tutumunu potansiyel bir geçiş adımı haline getiriyor.

Fransız filozof Raymond Aron bir keresinde entelektüellerden bahsederken, her ne kadar sözleri onları aşsa da kişinin kendisine şunu sorması gerektiğini söylemişti:

Yöneticilerin yerinde olsaydım ne yapardım?
 

Aron'a  göre yapılması gereken, "Fransa için ya da barış için en iyi olan ya da ahlaka en uygun olan", "mümkün" çözümü belirlemektir.

Aron burada ne "en uygun çözüm" ne de "ahlaki çözüm" demiyor.

Uygulanamayacak kesin ve katı kararlar almaya gelince, her zaman iyi sonuçlar doğurmayan, Raymond Aron gibi sorumluluk ve pratikliğin altını çizenler için de ciddiye alınmayan bir şeydir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU