"Asalaklık" suçlamasıyla tutuklandı, ülkesinden sınır dışı edildi... Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Joseph Brodsky'nin duruşması

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

Joseph Brodsky (Iosif Aleksandrovich Brodsky) Sergey Bermenyev tarafından 25 Aralık 1995 tarihinde çekilen portresi, (1940-1996) / Fotoğraf: Wikipedia

Tam 60 sene önce, 13 Mart 1964'te, Sovyetler Birliği Leningrad (şimdiki Sankt-Peterburg) kenti Dzerjinsk ilçe mahkemesi "tüfeylilik (asalaklık) ve serserilikten dolayı" şair-çevirmen Joseph Brodsky'nin 5 yıllığına kuzeydeki Arhangelsk kentine sürgüne gönderilmesine ilişkin karar almıştı.

Eğitime ortaokuldayken veda eden Brodsky, geçimini sağlamak için her türlü azaba katlanırken sadece doğduğu ülkenin değil, Batı'nın da edebiyat çevrelerinin ilgi odağındaydı.
 

 

Birleşik Krallık'tan davet almıştı fakat SSCB'nin Londra Büyükelçiliği "Bizde o isimde şair yoktur" diye İngiliz makamlarına yazı göndermişti.

Delikanlılık zamanlarından Sovyet istihbarat örgütü KGB'nin asla hoşuna gitmeyen ve sürekli kontrol altında tutulan Joseph Brodsky'nin ülke içinde artan popülaritesi Mayıs 1972'de KGB'ye davet edilerek önüne iki koşulun konmasıyla zirveye ulaşmıştı:

Ya cezaevi, akıl hastanesi, sürgün veya ülkeyi terk etmek. 
 

 

4 Haziran 1972'de Avusturya'nın başkenti Viyana'ya giden Brodsky'ye değil bilimsel unvanı, yüksek tahsili bile olmadığı halde ABD'de üniversite öğretim görevliliği önerilmiş, böylece şair kısa sürede okyanusun öbür kıyısına gitmişti.

Nobel ödülü sahibi Joseph Brodsky 28 Ocak 1996'da gece yatağındayken geçirdiği kalp krizi sonrasında hayatını kaybetti.

Ve 13 Mart 1964'te ülkesinde, 4 Haziran 1972'de ise ülkesinden sürülen Joseph Brodsky, 1987'de Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi olacaktı.

Yazın dünyasında olduğu sürece kalemin ana görevinin "insanı fert olarak güçlendirmek" olduğunu savunan Brodsky'nin 1964'te mahkemede hakimle arasında geçen diyalog hayli ilginç.

Brodsky'nin hakim ile arasında geçen diyoloğu ve onun hayata bakışlarını yansıtan bazı ifadelerini Independent Türkçe okurlarıyla paylaşmaktan memnuniyet duyuyoruz.
 

 

Joseph Brodsky'nin Dzerjinsk Mahkeme Salonundaki ilk duruşması:

Hakim: Ne yapıyorsunuz?

Brodsky: Şiir yazıyorum. Ben çeviririm. Sanırım…

Hakim: Sanmıyorum. Dik durun! Duvara yaslanmayın! Mahkemeye bakın! (Bana) Derhal yazmayı bırak, yoksa seni mahkeme salonundan çıkarttırırım! (Brodsky'e) Kalıcı bir işin var mı?

Brodsky: Bunun kalıcı bir iş olduğunu düşünüyorum.

Hakim: Soruyu tam olarak cevapla!

Brodsky: Şiir yazdım. Yayımlanacağını düşünüyorum. Sanırım.

Hakim: Sizin "sandığınız" şeyle ilgilenmiyoruz. Neden çalışmadığını cevapla?

Brodsky: Çalıştım. Şiir yazdım.

Hakim: Biz bununla ilgilenmiyoruz. Hangi örgüte bağlı olduğunuzu bilmek istiyoruz.

Brodsky: Yayınevleriyle anlaşmalarım vardı.

Hakim: O zaman söyleyin. Geçiminizi sağlamaya yetecek kadar sözleşmeniz var mı? Tarihlerini ve miktarlarını listeleyin.

Brodsky: Tam olarak hatırlamıyorum. Avukatımın tüm sözleşmeleri var.

Hakim: Sana soruyorum.

Brodsky: Moskova’da çevirilerimin yer aldığı iki kitap yayımlandı… (listeler)

Hakim: Çalışma kaydınız ne kadar sürüyor?

Brodsky: Hakkında…

Hakim: "Hakkında" ile ilgilenmiyoruz.

Brodsky: 5 yıl.

Hakim: Nerede çalıştın?

Brodsky: Fabrikada, jeoloji ekiplerinde…

Hakim: Fabrikada ne kadar süre çalıştınız?

Brodsky: 1 yıl.

Hakim: Konumunuz?

Brodsky: Bir metal kesici.

Hakim: Peki genel olarak mesleğiniz nedir?

Brodsky: Şair. Şair-çevirmen.

Hakim: Şair olduğunuzu kim kabul etti? Sizin şairlerin saflarına kim koydu?

Brodsky: Hiç kimse (taşkınlık yapmadan). Peki, beni insanlığın saflarına kim koydu?

Hakim: Siz bunun eğitimini gördünüz mü?

Brodsky: Neyin?

Hakim: Şair olmanın. Şiir yazmaya hazırladıkları, öğrettikleri... bir yüksek öğrenim enstitüsünü bitirmeye çalıştınız mı?

Brodsky: Bunun, insana eğitimle verildiğini düşünmemiştim.

Hakim: Ne ile veriliyormuş peki?

Brodsky: Ben bunun.... Allah tarafından verildiğini düşünüyorum.

Sanat bir şeyler öğretecekse ve öğretiyor ise (ve öncelikle sanatçıya), bu insan varlığının özel durumu olmalı. Özel teşebbüsün daha eski ve daha ferdi şekli olmasından dolayı sanat isteyerek veya istemeden insandaki ferdiyeti, enderlik durumunu, farklılığı ödüllendirerek onu toplumsal hayvandan kişiliğe dönüştürüyor.

 

Yazar olup olmamasından asılı olmaksızın insanın görevi hatta ne kadar asil görünürse görünsün dışardan empoze edileni ve yazılanı değil,  kendi hayatını yaşamaktır. Zira bizim hepimizin sadece bir hayatı var ve biz bunun neyle sonuçlanacağını çok iyi biliyoruz.

(Nobel ödülü konuşmasından,
1987)

 

Sistem sizi sadece fiziksel olarak imha edebilir. Ancak sistem size fert olarak kırıyorsa, bu sizin kendi kırılganlığınızı ortaya koyuyor. Ve o sistemin anlamı belki kırılganlıkları ortaya çıkarmasındadır.

(Solomon Volkov'un
"Joseph Brodsky ile diyaloglar" kitabından)

 

Ben politik hareketlere inanmıyorum, ben kişisel hareketlere inanıyorum, kalbin hareketine; insan kendine baktığında belirli değişikliklerle uğraşacak kadar utanabilmeli. Dışarıda değil, kendinde aramalı. Zira herbir siyasi hareket yaşananlardan dolayı (taşıması gereken) kişisel sorumluluktan yayınma şeklidir.

("Yazar Yalnız Bir Seyyahtır",
The New York Magazine dergisine mektup,
1972)

 

Fikir alanındaki cemaatçilik genel olarak şimdiye kadar  hiçbir iyi yere götürmemiştir.

("Yazar Yalnız Bir Seyyahtır",
The New York Magazine dergisine mektup,
1972)

 

Örneğin, bizim asrımızda ferdi melodiyi ve motifçiği tamamen ortadan kaldıran bugi-vugi sesleriyle geleceğin gerçekten geldiğini söylemek temelsiz bir düşünce olmayacaktır. Bu durum ise nükleer felaketin ışığında kişisel trajedinin kaderi kavramına eşdeğer olacaktır.

("Salıncaktan bakış", 1990)

 

Giderek artan sayımızla biz hepimiz fert değil toplum üyesi oluyoruz. Kendi özelliğini idrak etme duygusu ya zayıflıyor veya  kuşkulu duruma düşüyor. Bencilliğimiz gibi orgazmımız da daha fazla toplumsal nitelik kazanıyor: Onların dışardan gözlenmesinden dolayı değil de bulundukları bağlam ve sonuçlarından dolayı.

("Dökülen Çan Kimin İçin Çalıyor", 1991)

 

Edebiyatın toplumsal bir rolü varsa bile muhtemelen bu, insana onun optimal parametrelerini, azami manevi durumunu göstermek içindir.

("Milan Kundera
Neden Dostoyevski'ye
Karşı Adaletsizdir", 1985)

 

Şairin toplum önünde tek görevi vardır: O da iyi yazmak.

(Solomon Volkov'un
"Joseph Brodsky ile diyaloglar" kitabından)

 

Kitabın okunmasına harcanmış zaman hareketten çalınmış zamandır: Bizim dünyamız gibi ahalisi sıkı olan bir yerde biz ne kadar az hareket edersek o kadar iyidir.

("Hapisteki Yazar", 1995)

 

İdeolojiyi demiyoruz, herhangi bir cemaatin çerçevesine sığmaması için insana kendi metafiziksel içgüdüsü (veya potansiyeli) yetiyor.

("İsayya Berlin Seksen Yaşında", 1989)

12

Kaba tabirle son 4 asırda Avrupa düşüncesini işgal etmiş genel sosyal adalet arayışları zamanımızda sık sık doğrudan ters sonuçlar verdi. Bu arayışlara harcanan yaşam sayısını hesaba katan arayışçı Kutsal Graal sonuçta ferde tam kayıtsızlık sergileyen bir çıkmazın aleti oldu.

("İsayya Berlin Seksen Yaşında", 1989)

 

Cezaevinde yazılanlar bize cehennemin insan elinin ürünü olduğunu, onu insanın yarattığını ve paketlediğini gösteriyor. Ve sizin geleceğiniz onu (paketten) çıkarmaktır. Çünkü insanlar ödedikleri bedel kadar acımasızlar, kayıtsızlar, satılıklar, tembeller vd.. İnsanın yarattığı hiçbir sistem mükemmel olmayıp zulüm sistemi de istisna değildir. 
(Yazar cezaevinde, 1995)

 

Genel baktığımızda cezaevinde yaşanılabilir. Oraya girdiğiniz vakit ümit en az ihtiyaç duyduğunuz şey olduğu halde; Bir parça  şeker daha faydalı olur.

(Yazar cezaevinde, 1995)

 

Kültüre kayıtsızlığın bedelini toplum her şeyden önce sivil özgürlüklerle ödüyor. Kültür bakış açısının daralması politik bakış açısının daralmasının annesidir. Tiranlığın yolunu hiçbir şey kültür yozlaşması kadar döşeyemez.

(Solomon Volkov'un
"Joseph Brodsky ile diyaloglar" kitabından)

 

Ferdin koşulları reddetmesi gerekir. O, bu veya diğer ölçüde zaman dışı kategorileri temel almalıdır. Ve "Bugün izin verilmiştir veya verilmemiştir" ölçüsünde kendi etiğini, ahlakını redakte etmeye başlaman artık felakettir.

(Solomon Volkov'un
"Joseph Brodsky ile diyaloglar" kitabından)

 

Sosyal konulardaki tüm tartışmalar iradenin özgürlüğü sorununa dayanıyor elbette. Burada çelişki vardır çünkü, bu tür tartışmaların tamamının sonunda ilmek iradenin özgür olup-olmamasına atılıyor.

("İsayya Berlin Seksen Yaşında", 1989)

 

Ne kadar itici durumda olursanız olun dış güçleri suçlamamaya özen gösterin: Tarihi, devleti, yönetimi, ırkı, ebeveynleri, ay ışığını, çocukluğu, tuvalete zamanında oturmamayı vd. Menü yeteri kadar geniş ve can sıkıcı olduğu gibi onlardan yararlanmamak için sağduyuyu onarmaya da menünün genişliği ve can sıkıcılık yeteri kadar hakaretamizdir.

(Stadyumda konuşma, 1988)

 

Baskı mekanizması insan psişiğine ne kadar has ise özgürleşme de aynı derecede hastır. Bunun dışında, sonuçta kendini düşmüş bir melek değil de hayvan olarak görmen daha mütevazı ve daha doğru olacak. Bu şekilde düşünmeye benim tam hakkım vardır çünkü, 32 sene yaşadığım ülkede zina ve sinemaya gitmek özel girişimciliğin tek şekliydi. Bir de sanat.

(Vahidin altında, 1986)

 

Ya yerin için kavga etmeli veya onu bırakmalısın. Ben ikinciyi tercih ettim. Asla kavga etme kabiliyetimin olmamasından  dolayı değil, kendimden iğrenmemden dolayı: şayet sen başkalarını da kendine  çeken bir şeyi seçmişsen bu, zevkindeki belirli bir bayağılığı ortaya koyuyor.

(Vahidin altında, 1986)

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU