Federal Konsey'in kurulmaması Irak'ta devlet inşasını engelliyor

Güçlü ve tam işleyen bir federal konsey olmadan Irak'ın arzuladığı güçlü, egemen ve etkili bir ülke haline gelmesi pek mümkün değil

Fotoğraf: Basnews

Bu ayın başında, Irak'taki katı Şii milletvekillerinden oluşan bir grup 100'den fazla imza toplayarak, ABD de dahil olmak üzere yabancı güçlerin ülkeden çıkarılmasına yönelik yasa tasarısı için acil bir meclis oturumu yapılmasını talep etti.

Irak Temsilciler Meclisi 10 Şubat 2024'te toplandı, ancak yeterli çoğunluk sağlanamadı.

Bir dahaki sefere başarısız olmayabilirler. Zira 2020'de yabancı askeri güçlerin ülkeden çıkarılmasına yönelik bağlayıcı olmayan bir parlamento ‘kararı' üzerinde çoğunluk oyu almayı başardılar.

Buradaki sorun oturumun gündeminde değil, daha ziyade sallantılı Irak Temsilciler Meclisi'nin herhangi bir adaya ya da başka herhangi bir kontrol ve dengeye tabi olmaksızın, ülkenin yüksek yasama süreci üzerinde tekel sahibi olduğu gerçeğinde yatmaktadır.

Irak'ın ülkede demokrasi ve devlet inşasında hayati bir rol oynayabilecek bir federal konseye veya senatoya sahip olması gerekiyordu.

Bu konseyin kurulması 2005 Anayasası'nın 48 ve 65'inci maddelerinde öngörülüyordu.

Anayasanın kabul edilmesinden hemen sonra, yani Temsilciler Meclisi'nin ilk oturumunda (2006-2010) yasalaşması ve bir bölge halinde örgütlenmemiş bölge ve vilayetlerin temsilcilerini de kapsaması gerekiyordu.

Aynı zamanda, Federal Konsey'in bu dört yıldaki yetkileri, bir başkan ve iki başkan yardımcısından oluşan, yalnızca bir kez oluşturulan bir başkanlık konseyine devredildi.

Başkanlık Konseyi, oybirliğiyle yasaya itiraz etme veya reddederek parlamentoya iade etme yetkisine sahipti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Önemine ve gerekliliğine rağmen, Federal Konsey henüz kurulmadı.

Sonraki seçim dönemlerinde Başkanlık Konseyi'nin yerini, yasama çevresinde bu pozisyon için minimum yetkiye sahip olan Cumhurbaşkanı aldı.

Son 19 yılda Cumhurbaşkanı'nın törensel rolleri bile Parlamento, hükümet ve yargı tarafından defalarca baltalandı.

Ayrıca Meclis, her yeni kanunda, hatta Cumhurbaşkanı'nın onayına sunulmadan önce, rutin ve sürekli olarak "Kanun Temsilciler Meclisi tarafından çıkarıldığı anda yürürlüğe girer" ibaresine yer vermektedir.

Bu ifade, hukuka ve anayasaya aykırı olduğundan kasıtlı veya kasıtsız olarak Cumhurbaşkanı'na hakaret sayılıyor.

Zira kanunlar, Cumhurbaşkanı'na sunulmasından ancak 15 gün sonra onaylanmış sayılır.

Birbirini takip eden cumhurbaşkanları, herhangi bir yeni yasayı onaylamadan, yalnızca bir kez Parlamento'ya iade etme yönündeki anayasal haklarını saklı tuttuklarını savundular.

Gerçekte Temsilciler Meclisi, Cumhurbaşkanı'nı yok sayarak yasa çıkarmaya devam etti.

Ancak Cumhurbaşkanı, kanunların yürürlüğe girmesinin temel koşulu olan yeni mevzuatın Resmî Gazete'de yayımlanmasını engelleyerek yasalaşmasını engelleme yetkisini elinde tutuyor.

Irak mevzuatı bu gazetede yayımlanmak üzere referans numaralarını veriyor, ancak bunu Cumhurbaşkanı imzaladıktan sonra yapıyor.

Fakat daha önce bu münhasır yetki bile mevzuatın Cumhurbaşkanı'nın onayı olmadan yayınlanıp yürürlüğe girmesiyle zayıflatılmıştı.

2020'de yaşanan bir olayda milletvekilleri, yükseköğretim diplomalarının denkliğine ilişkin yeni ancak tartışmalı bir yasa çıkarmak istedi.

O dönemde Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'nun temel itirazları vardı. Ancak milletvekilleri, 1977 tarihli, 78 sayılı Irak Gerçekleri Yasası'nı değiştirme tehdidinde bulunarak Cumhurbaşkanı'nın elini zorladı.

Bunun üzerine Cumhurbaşkanı geri adım attı ve yasayı kabul etti.

Bu sorun, Irak yasama sisteminin kopuk olduğunu kanıtladı ve iç rekabetin veya entegre edilmesi gereken yasama kurumları arasındaki rekabetin düzeyini ortaya koydu.

Özellikle Kürtler ve Sünni Araplar arasından pek çok milletvekilinin, parlamentonun Irak'taki Şii çoğunluk bileşeni tarafından diğerlerine karşı kullanılan "kör bir araç" haline geleceği konusunda uyarıda bulunduğu bir sır değil.

Irak'taki üç ana bileşenin kendi içinde derin bir şekilde bölünmüş ve kutuplaşmış olduğu ve herhangi bir yarım yamalak, kötü düşünülmüş veya zararlı yasaya karşı koyma konusunda güçsüz hale geldiği açık.
 


Neyse ki Irak parlamenter demokrasiye bağlıdır ve anayasayı devlet ve ulus inşası için bir yol haritasına dönüştürmek Temsilciler Meclisi'nin sorumluluğundadır.

Ancak bitmek bilmeyen iç krizler yaşayan, bölgesel güç rekabeti içinde olan kırılgan bir ülkede bu süreç hiçbir zaman kolay olmadı.

Aslında, 2005 Anayasası'nın kabul edilmesinden neredeyse 20 yıl sonra, Irak'ta anayasal mirasın varlığına dair hiçbir işaret veya kanıt bulunmuyor.

Aslında ülkede hiç kimse anayasayı kutsal bir toplumsal sözleşme ya da nihai hakem olarak görmüyor.

Iraklı siyasi ve kurumsal liderler, anayasanın uygulanmasında istisnasız şekilde seçici, öznel veya mezhepçi davrandılar.

Tuhaf olansa Irak'taki kıdemli yargıçların tüm anayasanın üzerine kurulduğu federalizmi açıkça reddetmeleri.

Dolayısıyla Anayasa'nın 144 maddesinden 33'ünün kanunlaşmayı, onlarca kanunun da Anayasa'ya uygun olarak değiştirilmeyi beklemesi şaşırtıcı değil.

Bu mevzuatın çoğu, Irak'ı hukukun üstünlüğü yoluna sokmak, merkez-çevre ilişkilerini kurumsallaştırmak, hükümet kontrol ve dengelerini güçlendirmek ve ulusal kaynak ve varlıkların yönetimini geliştirmek için gereklidir.

Sonuç olarak, şu anda Irak'ın yönetim sisteminde, ülkenin kırılganlığını artıran ve çatışmanın bağımsız itici gücü olarak hareket eden birçok yapısal ve işlevsel boşluk veya zayıflık var.

Kısacası Irak'ta, ülkenin yasama sistemini koruyacak, kötü ya da zararlı yasaların çıkarılmasını engelleyecek güç, statü ve meşruiyete sahip bir üst otorite şu anda mevcut değil.

Ne yazık ki, ardı ardına gelen cumhurbaşkanları, Temsilciler Meclisi başkanları ve başbakanların hiçbiri, büyük ölçüde siyasi irade eksikliğinden dolayı, Federal Konsey'in kurulmasına öncelik vermedi.

Temsilciler Meclisi kendi haline bırakılırsa, Federal Konsey mevzuatının bırakın oluşturulmasını, ciddi şekilde tartışılması bir veya iki nesil alabilir.

Aynı zamanda Irak'ın kırılganlığı, istikrarsızlığı ve geleceğinin öngörülemezliği, hem kendi halkına hem de uluslararası ortaklara yönelik bir tehdit oluşturmaya devam ediyor.

Güçlü ve tam işleyen bir federal konsey olmadan Irak'ın arzuladığı güçlü, egemen ve etkili bir ülke haline gelmesi pek mümkün değil.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU