Macron, güvenlik endişeleri ve bağımsızlık taleplerinin sesinin yükseldiği bir dönemde, sektör çalışanlarının öfkesini yatıştıramadı

Avrupa'daki tarım krizleri uluslararası dönüşümlerin bir yansımasıdır

Macron, Fransa'da Uluslararası Tarım Fuarı'nın açılışında bir dizi krizle karşı karşıya kaldı / Fotoğraf: AFP

Fransa'da düzenlenen Uluslararası Tarım Fuarı'nın açılışı, güvenlik sorunları ve bağımsızlık çağrılarının gölgesinde çiftçiler ile güvenlik güçleri arasında gerilime sahne oldu.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, saatler süren bir bekleyişin ardından açılış kurdelesini kesebildi.

Genellikle birkaç saatte tamamlanan ziyaret, bu kez uzun bir gün sürdü ve üç hafta içinde genel bir tartışma başlatılacağı duyurusuyla sona erdi.

Geçen cumartesi sabahı fuar alanı, çiftçiler ve güvenlik güçleri arasındaki çatışmalara tanık oldu.

Bazı salonlar çatışma alanına dönüşürken Macron'un istifasını talep eden protestocuların sloganları yükseldi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Cumhurbaşkanı, bu durumu Fransa'nın Avrupa Birliği'nden ayrılmasını isteyen aşırı sağcı bir grubun mesajı olarak nitelendirerek "Avrupa olmadan Fransa'da tarımın var olamayacağını" söyledi.

Çiftçiler, 16 Ocak'ta başlattıkları protesto hareketlerini sürdürmek amacıyla cuma gecesinden itibaren farklı Fransız bölgelerinden 14 tarım aracını fuara getirdi.

Öfkeli bir kalabalık Macron'u karşılamak amacıyla tarım araçlarıyla fuar merkezine giden yolu kapattı.

Elysee Sarayı ekibi, çiftçiler ve onların sendikalarıyla daha iyi iletişim kurma amacıyla, Uluslararası Tarım Fuarı'nın açılış programının cumhurbaşkanı ile tüm tarım sendikaları ve çevre savunucusu gruplar arasında geniş kapsamlı bir tartışma içereceğini duyurdu.

Bu tartışmalar, çevre koruma konusunda aktif olan ve çeşitli çevreye zararlı projelere karşı çıkan Toprak İsyanı hareketini de kapsıyordu.

Macron, bu hareketin dağıtılmasını istemişti ancak bu talep Anayasa Konseyi tarafından reddedildi.

Ancak, Cumhurbaşkanı Macron'un bu adımı, özellikle Ulusal Tarım Sendikaları Birliği (FNSEA) gibi sendikaların tepkisini çekti.

Macron, başlangıçta önerdiği bu geniş çaplı diyalog planından sonradan vazgeçerek, onun yerine daha dar kapsamlı bir basın toplantısı düzenlemeye karar verdi.

Cumhurbaşkanının fuarın çeşitli bölümlerinde nasıl bir tur atacağına dair tereddütler yaşanırken alan ikiye bölündü.

Macron, bazı sendikalar ve çiftçilerle buluşurken diğer yanda protestocular eylemlerine devam etti.

Hareketin başlamasından bu yana protestocuların büyük çoğunluğunun taleplerini karşılayan adımların atıldığı açıklandı.

Bunlar arasında, pestisit kullanımı yasağının geri çekilmesi, çiftçilerin kullandığı yakıtlar üzerine ek vergi getirme planından vazgeçilmesi, işlenmemiş tarım arazilerinin boş bırakılmasına yönelik politikalardan geri adım atılması ve büyük depo ve dağıtıcılar üzerinde daha sıkı denetimler getirilmesi bulunuyor.

Bu adımlar, çevreciler ile Ulusal Tarım Sendikaları Birliği (FNSEA) arasındaki gerilimi artırdı.

Cumhurbaşkanı, geçen cuma günü, çiftçilere adil bir gelir düzeyi sağlamayı amaçlayan fiyatlandırma politikaları gibi çeşitli girişimler açıkladı.

Ancak çiftçiler, bu girişimlerin somut eylemlere dönüşmediği sürece yeterli bir güvence olmadığını belirttiler.

Özellikle dikkat çekici olan, Tarım Yatırımcıları Sendikaları Koalisyonu'nun, en büyük üyesi FNSEA'nın geçen ay protestoların sonlandırılması yönünde çağrıda bulunmasıydı. Bu çağrı, hükümetle iş birliği yapmakla suçlanmalarına yol açtı.

Ancak FNSEA, nihayetinde protestolara geri dönülmesi yönünde ilk çağrıyı yapan oldu.

KEDGE İşletme Fakültesi'nden, Xavier Hollandts, FNSEA'nın (Ulusal Tarım Sendikaları Birliği) aldığı bu pozisyonu, yakın zamanda gerçekleşecek tarım odaları seçimlerine bağladı.

FNSEA'nın birçok tarım odasında etkin bir rol oynadığını ve bu hareketin, üyelerine hala güçlü olduğunu ve diğer odalara karşı harekete geçme kapasitesine sahip olduğunu seçimler öncesinde gösterme amacı taşıdığını ifade etti.
 


Avrupa'da seçimler

Fransız çiftçi hareketinin, "Le Figaro" gazetesinin anketine göre yüzde 87 gibi yüksek bir destek aldığı ve aşırı sağın anketlerde öne çıkmasının, siyasi çevrelerde Haziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde bu durumun yankılarını nasıl şekillendireceğine dair endişeleri artırdığı görülüyor.

Siyasi analist Pascal Drouet, Fransa'daki aşırı sağın, ülkenin yönetim partisinden yüzde 10 daha fazla oy almasının, Avrupa Parlamentosu'nda çoğunluğun aşırı sağa geçeceği anlamına gelmediğini söylüyor.

Xavier Hollandts'a göre, Fransa'daki çiftçi sayısı az olabilir ancak bunların yüzde 70'i aşırı sağı destekliyor.

Bunun sebebi, aşırı sağın, küreselleşmenin olumsuz etkilerine karşı tek koruyucu güç olarak algılanması.

Hollandts, "Tarım, bir jeopolitik araçtır ve Ukrayna'daki olaylar Avrupa'ya doğrudan etki ediyor. Ancak yaşananlar, savaştan ya da tahıl ve tavuk krizinden öte, aslında Avrupa pazarının var oluşundan kaynaklanan daha derin sorunlara işaret ediyor" diyor.

Örneğin, Almanya'daki tarım sektörünün, Avrupa pazarı standartlarının altında ücretlerle çalıştırılan Polonyalı işçilere dayandığını ifade ediyor.

Avrupa'da çiftçilerin protestoları ve memnuniyetsizlikleri ülkeden ülkeye değişiyor. Hollanda, Belçika, Polonya ve Romanya'daki çiftçiler, Ukrayna'dan gelen ve pazarları düşük fiyatlarla sarsan tarım ürünlerine yönelik desteklerden şikayetçi.

Öte yandan, Fransa, İrlanda, Hollanda ve Belçika'da çiftçiler, Avrupa Komisyonu'nun getirdiği çevresel standartlara da tepki gösteriyor.

Drouet, bu protestoların, iklim zirvelerinde belirlenen çevresel şartlar ile çiftçilerin ekonomik kazanımları arasında bir denge bulunması gerektiğini vurguluyor.

Hollanda'daki çiftçiler, azot emisyonlarını düşürme planlarına ve hayvancılıkta sürü sayısının azaltılmasına yönelik düzenlemelere karşı çıkarken, Doğu Avrupa'da çiftçiler, rekabeti bozan düşük fiyatlı Ukrayna ürünlerine karşı tepkili.

Fransa'da ise, şeker pancarı için kullanılan ilaçlara ve tarım araçlarında kullanılan yakıtlara getirilen ek vergilere karşı direniş var.

Pascal Drouet, bu tepkilerin, üretim maliyetlerinin artması, çevresel baskılar ve Ukrayna'dan gelen rekabet gibi çeşitli nedenlerden kaynaklandığını belirtiyor.

Ayrıca, Güney Amerika ülkeleri Brezilya, Arjantin, Uruguay ve Paraguay ile yapılan Mercosur serbest ticaret anlaşmasının, Avrupa çiftçileri üzerindeki baskıyı daha da artıracağına dikkat çekiyor.

2019'da bu anlaşma, Avrupa'dan ithal edilen ürünlere uygulanan vergilerin düşürülmesi karşılığında, 90 ton sığır eti, 180 ton şeker ve 100 ton kümes hayvanı ithalatını kapsıyordu.

Ancak, Kovid-19 krizi sonrası, Güney Amerika ile daha fazla ticaretin Avrupa çiftçileri için ek baskı anlamına geleceği düşünülüyor.

Drouet, tarım krizinin, günlük yaşamı, gıda bağımsızlığını ve Ukrayna savaşını içeren daha geniş bir bağlamda ele alınması gerektiğini vurguluyor.

Bu durum, tarımsal meselelerin, ulusal çıkarlar ve gıda güvenliği ile bağlantılı olarak bağımsızlık ve kimlik meseleleri etrafında şekillendiğini gösteriyor.

Özellikle Fransa'da, bu konuların aşırı sağın ulusal kimlik ve bağımsızlık vurgusu ile nasıl örtüştüğü dikkat çekici.

Avrupa'nın, ticaret ve ekonomik standartlar etrafında şekillenen birliğinin, Ukrayna savaşı nedeniyle güvenlik ve askeri meselelerin ön plana çıktığı bir döneme girdiğini belirten Drouet, Avrupa'nın askeri ve güvenlik alanındaki varlığının belirsizliğini ve bu durumun uluslararası ilişkilerde nasıl bir boşluk yarattığını tartışıyor ve Avrupa'nın, teknik ve ekonomik detaylara odaklanmış olmasının, güncel jeopolitik gerçeklikler karşısında yetersiz kaldığını vurguluyor.

 

 

Independent Arabia, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU