Benim enflasyonum...

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Bugün size enteresan bir enflasyon hesabı yapacağım: Benim enflasyonum.

Sokağa çıktıktan sonra harcadığım paranın hesabı...
 


Hepimiz biliyoruz, TÜİK, yani Türkiye İstatistik Kurumu, AKP iktidarı altında bir sistematik yalan müessesesine dönüştürüldü.

İktidar soframızdan ekmeğimizi çalarken, bir numaralı suç ortağı TÜİK oluyor.

Evet, TÜİK'in açıkladığı yalan enflasyon rakamları neticesinde, milyonlarca emekçi ve emekli, evet, özellikle emekliler, sefalet koşullarına mahkum edildi.

Bakın, geçen ocak ayının son günlerinde Beşiktaş'tan Kadıköy'e geçtim. Geçiş ücreti 25 lira. Git-gel 50 lira.

Sonra aklıma geldi, iki sene önce, 2022'nin Ocak ayında Twitter'da vapur ücretinden yakınmıştım. Şöyle yazmışım o zaman:

Vapura yine zam yapmışlar: 5,26 lira. Kadıköy-Beşiktaş git-gel 12,6 lira uçuyor!


İki senede Kadıköy-Beşiktaş vapur ücreti tam 4 katına çıkmış.

Eğer karnım açsa, vapura yollanırken sokaktaki en ucuz beslenme alternatiflerinden biri olan kır pidesinden bir tane alırım. O gün de almıştım. Bir kır pidesi 30 lira!

Aklıma takıldı, iki senede ne kadar artmıştı acaba?

Dönüşte üşenmedim, pideciye girip sordum, 2022 Ocak ayında 3 liradan 5 liraya çıkmış kır pidesi. Yani 5 liralık pide iki yılda 6 kat artarak 30 liraya çıkıyor.

Bazı ürünlerde durum çok daha vahim. Hani sokak röportajlarında kimi iktidar amigoları, "Çıkar telefonunu göster" diyor ya, bizim memlekette artık telefon ekranlarının çoğu kırık, çatlak, patlak, öylece tamirsiz kullanılmaya çalışılıyor.

Sebep?

Ekran tamiri dünya para da ondan.

Geçen oğlumun telefonunu tamir ettirdim. Epey uzun süre öyle çatlak ekranla kullandı ama en son görüntü tamamen gitti. El mahkum, tanıdık bir tamirci arkadaşıma götürdüm.

Bakın, 'tanıdık' diyorum, iyi kalite bir yan sanayii ekran taktı, 1.200 lira gitti.

İki sene önce en kabadayısı 100 liraya mal oluyordu. Tam 12 kat artmış telefon ekranı değişimi.

Bu tür örnekleri çeşitlendirmek mümkün...

Yani, kısacası, hayatın her alanında, 4, 6, 12 kat fiyat artışları var.

Sokağa çıkıyorsunuz, hiçbir şey yemeden eve dönüyorsunuz, evde iki lokma sağlıksız yemek atıştırabilirseniz ne mutlu.

Sosyal yaşam kalmamış, iki arkadaşınıza çay bile ısmarlayamaz hale gelmişsiniz, sokaklarda vakit geçiremiyorsunuz, ancak zorunlu olduğunuzda evden çıkıyorsunuz...

İşte milyonlarca emekli bu şekilde sefil bir hayata mahkum edildi.

Bu sefil hayatı şöyle özetleyebilirim: Maaş vakti geldiğinde emeklilerin eline yaklaşık 8 adet telefon ekranı verip sokağa salıyorlar!

Evet, emekli maaşının karşılığı bu kadar: 8 telefon ekranı, o da yan sanayii!..

AKP iktidarı altında hayatlarımız gasp edildi. Kelimenin gerçek manasıyla sofralarımızdan lokmalarımız çalındı.

TÜİK'in palavra rakamlarıyla, her maaş artışı döneminde maaşlarımız reel olarak biraz daha kemirildi.

Bu arada, topluma ait servet ile halkın gelirinin önemli bir kısmı, yani maaşlarımızın büyük bölümü AKP iktidarı eliyle yandaş sermaye gruplarına ve tefecilere aktarıldı.

Evet, tefecilere...

AKP iktidarı boyunca 600 milyar dolara yakın faiz ödemesi yapılmış. Bakın, bu basit bir iş değil, 600 milyar dolarla yeni bir ülke kurulur.

Peki bu kadar faiz ödendi de ne oldu?

Türkiye'nin dış borcu ne durumda?

Vallahi vaziyet vahim.

Lokmamızdan kesilmiş, hep beraber yüz milyarlarca dolar faiz ödemişiz, üstüne bir de memlekette kamuya ait ne var ne yoksa satmışlar, afet durumu etkilerini hafifletmek için toplanan deprem vergilerini bile iç etmişler, lakin Türkiye'nin dış borcu 2002'deki 125 milyar dolar seviyesinden 500 milyar dolara dayanmış!

Lokmamızı gasp eden beceriksiz ve cahil iktidar, biliyorsunuz birbirinden ekonomist! Bir de ekonomist olmasalar ne olabilirdi, insan düşünmek dahi istemiyor!

Öyle bir durum ki, seçimlere kadar fiyat artışlarını ve dövizi dizginlemeye çalışıyorlar ama bunu da beceremiyorlar.

Akaryakıt bendi yıkıldı gitti. Halbuki Cudi'de petrol bulunmuştu, değil mi?

Artık herkes seçimden sonrasını konuşuyor. Ben şimdiden fena haberi vereyim.

Korkunç bir iktisadi saldırı başlayacak. Bunların tipik adımlarını sayayım:

Birincisi, maaş artışlarını durdurup soframızda kalan son kırıntıları da gasp edecekler.

İkincisi, büyük şehirlerde merkezi konumda bulunan semtler 'rezerv alanı' ilan edilecek ve buralarda 'kentsel dönüşüm' bahanesiyle ve yandaş müteahhitleri vasıtasıyla milletin evine çökecekler.

Üçüncüsü, kıyı ve orman-mera talanı başlayacak, köylüye ve kamuya ait ne kadar hazine arazisi varsa zimmete geçirilecek.

Dördüncüsü, son kalan değerli taşınmazlar, tarihi binalar talan edilecek, satılacak, savılacak.

Beşincisi, tabii vergiler daha da katlanılamaz boyutlara yükselecek...

Böylelikle ne olacak?

Halktan çok önemli bir kesim tipik dilencilikle yaşamını sürdürmeye başlayacak.

Toplumdaki her türlü yozlaşma katlanarak büyüyecek.

Bu ne demek, biliyorsunuz.

Bilmeyenler de sosyal medyaya girsin hele. Eşlerini satan kocalardan WhatsApp'ta 'özel' çıplak gösteriler yapan genç kadınlara, 'eskort'lara kadar yüz binlerce fuhuş kurbanı kadın var.

Çok ciddi sayıda bir genç nüfus ise bildiğiniz torbacı haline gelmiş; özellikle yoksul mahalleler uyuşturucu tacirlerinin hakimiyetine geçmiş...

Hırsızlık, uğursuzluk, gasp her yanı sarmış...

Bu manzaranın daha da derinleşmesi demek, bildiğimiz manada bir vatanımızın kalmaması, vatan dediğimiz yerin bir lağım çukuruna dönmesi demektir.

Bu, kabul edilemez.

Peki, ne yapmalı?

Vallahi uzun süredir tüm muhalefetin son derece sorumlu hareket etmesi gerektiğini vurguluyorum ama sanırım ters bir 'sinerji' yaratıyorum ben.

Muhalefet darmadağın olduğu gibi, bir kısmının satın alındığı ya da küçük hesaplarla halka ihanet ettikleri anlaşılıyor.

Evet, herkes kendi küçük hesabının peşinde. Halkın gözünü boyayıp kısa vadeli çıkarlarının peşinde koşturuyorlar.

Yahu, muhalif ekranlarda boy gösteren ve kendilerine gazeteci, 'sosyal bilimci' diyen bir kısım unsur, 'sahibinin sesi' misali, Ekrem İmamoğlu'nun amigoluğuna soyunmuş, köşe başlarını tutmuş, hakikaten utanç verici kılıklara giriyorlar.

Garip ama gerçek: Tam da şu anda eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na saldırıyorlar!

CHP'nin muhtemel bir yerel seçim yenilgisinin baş sorumlusunun Kemal Kılıçdaroğlu olacağını söyleyenler var!

Evet, bu kadar acayipler ama sesleri gerçekten çok çıkıyor.

Peki bunu neden yapıyorlar?

Amigoluğunu yaptıkları Ekrem İmamoğlu'nu pamuklara sarıp sarmalamak için...

İmamoğlu seçimlerde çuvallama ihtimalini görüyor ve artık neredeyse mutlak egemen olduğu CHP'de hiçbir başarısızlığı sahiplenmek istemiyor.

Bu konuyu bir sonraki buluşmamızda ele alacağız.

O zamana kadar siz de gelişmeleri bu gözle izleyin, enteresan gözlemleriniz olacaktır.

Şimdilik hoşçakalın.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU