Merkez bankası üzerine müzakereler (4): Hak hepimizin hakkı; sahip çıkmalıyız

Prof. Dr. Mete Gündoğan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Merkez bankası bağlamındaki tartışmalara farklı bir açıdan yorum yapmaya devam ediyoruz.

Ülkemizde para üretimini ve sistematik yapısını irdeliyoruz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bir önceki videomuzda merkez bankasının sistematik akışı ele aldık. Dışarıdan ilk bakışta görünen ve sürekli işleyen iki ana döngüden bahsettik.  

Bunlardan birincisi, merkez bankası ile bankalar arasındaki döngü idi. Bunun sorgulamasını yaptık.

İkincisi ise, bankalar ile piyasa arasındaki döngüdür.

Şimdi bunun sorgulamasını yapıyoruz.
 


Bu ikinci döngüde enteresan bir olay var.

Bankalar, genel baktığımızsa, merkez bankasından aldıkları paraları müşterilerine kredi olarak veriyorlar.

Tabii sadece bunu yapmıyorlar. Eğer sadece bu işlevi yapmış olsalardı, bankaların verdikleri toplam kredi miktarının merkez bankasının piyasaya verdiği para miktarına eşit olması gerekirdi.

Yani diyelim ki merkez bankası 100 milyon lira para vermiş. Bankalar da toplamda maksimum 100 milyon lira kredi verebilirdi.

Lakin kasalarda ve ceplerimizde bulunan paraları düştüğümüzde, bu rakama hiçbir zaman ulaşamazlardı. Paranın dolaşım hızını hesaba katsanız da ulaşamazlardı.

Lakin bugün bankalar, piyasada var olan paranın 15-20 katını borç olarak yani kredi olarak verebilmektedirler.

Evet, yanlış duymadınız... Bankalar, olmayan parayı kredi olarak veriyorlar. Yani çoğaltıyorlar. Yeni para üretiyorlar.

İşte tam bu noktada, hem bir usulsüzlük hem de yetkisizlik var. Bunun açıkça bilinmesi gerekiyor. 

Diyebilirsiniz ki;

Bankalar bunu nasıl yapabilir?

Yapsa da nasıl izah edebilir?

İzah etse de bu nasıl kabul edilebilir?

Şimdi tek tek bu soruların cevaplarını oluşturmaya çalışalım. 

Öncelikle bankalar bunu, nitelikli sorgulanmadıkları için bir oldu-bittiye göre yapıyorlar.

Burada yasal bir boşluk da var tabii. Bu boşluk, değişik yöntemlerle telafi edilmeye çalışılsa da olmuyor. Bunu da ayrıca detaylandırmak gerekiyor. Geçiyorum.

Peki, bankalar bunu nasıl izah ediyorlar? 

Bu konu, "kısmi rezerv sistemi", "para çarpanı" vb. gibi olgularla izah edilmeye çalışılıyor.

İzah ettikleri mekanizma kabaca şöyle çalışıyor:

Diyelim ki bir şahıs gitti bankaya parasını yatırdı.

Banka, bunun bir kısmını zorunlu karşılık olarak merkez bankasında tutuyor, kalanını ise kredi olarak müşterilerine verebiliyor.

Bu krediyi yani parayı alan şahıs da o parayı alışverişte başkalarına veriyor.

Başkaları da o parayı alıp yeni bir mevduat olarak kendi bankalarına yatırıyorlar.

O mevduatın da belli bir kısmı zorunlu karşılık olarak merkez bankasında tutuluyor ve kalan kısım kredi olarak veriliyor.

Bu işlemler böyle sürüp gidiyor.

Şimdi bu şekilde artışın ne kadar olacağını, matematikte geometrik dizileri çalışanlar bilir.

Ancak paranın bankalar tarafından 15-20 kat çoğaltılması, hiçbir matematik dizi ile ifade edilemiyor.

Yani bunun matematiği yoktur.

Ama anlatanlar, saçma da olsa, böyle bir kisvenin ardından konuşmayı seviyorlar.

Testler ise ortada yok!  

Gerçeği ben söyleyeyim; 

Gerçekte bankalar, istedikleri miktarda istedikleri zaman kredi yaratabiliyorlar.

Yani geometrik diziler ile hesap yapmak tamamen yalan oluyor. Bir aldatmacadan ibaret oluyor.

Çünkü banka, bir şahsa borç para verdiği zaman yani kredi açtığı zaman, o şahsa aynı zamanda bir mevduat hesabı da açıyor.

Şahsın o hesabına, borç aldığı miktar kadar parayı yatırıyor. Yani banka, sisteme şunu demiş oluyor; bu şahıs bana bu miktarda mevduat yatırdı!

Dolayısıyla böylelikle sisteme giren mevduat ile sistemden çıkan borç eşitlenmiş oluyor. Banka buradan faiz geliri elde ediyor.

Kısacası, banka kredi (borç) verdiği anda, o miktar parayı sıfırdan yaratmış oluyor.

Peki, bankalar hangi yetki ile bunu yapıyorlar?

Böyle muazzam miktarda (toplam parayı düşündüğümüzde) para yaratma yetkisini bankalara kim veriyor? 

Efendim, bu bütün dünyada böyle. Teamül böyle oluşmuş vs. vs.

Öncelikle bu doğru değil. 

Kaldı ki bizim milletimizin ve devletimizin aleyhine oluşmuş bir mekanizmayı biz niçin kabul edelim?

Niçin düzeltme yoluna gitmeyelim?

Yanlış yanlıştır. Kabul edilmeli değil müzakere edilip düzeltilmelidir.

Netice itibarıyla, merkez bankasının sistematik akışında var olan iki döngünün ikisinde de havadan para yaratılmaktadır.

Aslında mesele gayet basittir:

Biri, parayı havadan yaratıyor borç olarak veriyor diğeri de onu havadan yaratarak kayıtlarında 15-20 kat fazla gösteriyor! Şişiriyor. 

Dahası, bütün bunların yapılmasına, olayı kabullenerek, biz izin veriyoruz. İşte içinde bulunduğumuz para-kredi akışı, sisteminin özü ve temeli budur.

Bu, Borca Dayalı Para Sistemi'dir. Düzeltilmesi elzemdir.

Bunun için de şu 3 soru yeniden cevaplandırılmaya muhtaçtır;

  1. Kullandığımız para kimindir?
  2. Ülkemizde ne kadar para üretileceğine kim karar veriyor?
  3. Devletimizin ne kadar borçlanacağına kim karar veriyor?

İşte bu 3 soruya verilecek cevaplara göre sistem yeniden yapılandırılmalıdır. 

Unutmayın, burada söz konusu edilen paralar itibari paralardır. Yetki TBMM'ndedir.

Dolayısıyla hak hepimizin hakkıdır. Hakkımıza sahip çıkmalıyız. 

Bu konuyu da burada tamamlıyorum. 

Bir sonraki videomda, çözüm için bir teklifim olacaktır.

Bu şekilde bir ekonomide yaşamak zorunda değiliz. Çok daha iyisine hepimiz layığız.  

Şunu da ifade ederek bitireyim;

Acil yeniden yapılandırma, politik bir teklif değil sosyoekonomik bir zorunluluktur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU