Kelime-i Tevhid'in Türkler için anlamı

Bağımsızlığına son derece düşkün olan Türkler hem müstakil bir bayrak olarak kelime-i tevhidi kullanmışlardır hem de ay ve yıldız işlemesinin çerçevesine bu mührü yerleştirmişlerdir

Kelime-i Tevhid bayrağı

Kelime-i Tevhid bayrağının ilk defa ortaya çıkışı Peygamber Efendimiz dönemindedir.

Allah'ın Rasulü mektuplarında ilk kez siyasi mührü olarak kelime-i tevhidi kullandı.

Özellikle önemli devlet reislerini İslamiyet'e çağırırken bu mührü kullanmasındaki amaç Allah'ın otoritesinin üstünde hiçbir gölgenin olmadığını göstermekti.
 

Peygamber mührü.jpg
Peygamber mührü

 

Mühürde yazan "Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed onun elçisidir" düsturu İslamiyet'teki tüm ibadetlerden önce gelen bir kuraldır. 

Allah'ın Resulü nübüvvettin ilk zamanlarında İslamiyet'i tercih edenlerden beklediği şey; ne zekât vermesi ne de oruç tutmasıydı. Kişinin önce bu sözü kabul etmesi, anlaması ve içselleştirmesini istiyordu.

Resul, Allah'a hiçbir ortak yoktur sözünü kabul eden herkesten putlarını yıkmasını istiyordu.

Bu putlar taştan helvadan yapılmış olduğu gibi zihinlerde Müslümanları köleleştiren putlardı aynı zamanda. 

Paranın, siyasilerin, korkuların veya ihtirasların zihinlerde Müslümanları esir almasına karşı Hz. Muhammed, "Allah'tan başka ilah yoktur" sözü ile savaş açmıştı.

Burada kullanılan "ilah" sözcüğü "efendi" anlamındadır. Yani insanın özgür iradesi üzerinde tahakküm kurmuş sahte Tanrıların ve patronların hegemonyasına karşı bir direniş çağrısıdır.

Bu söz en çok köleleri, ekonomik ve toplumsal haksızlık karşısında ezilen kesimi heyecanlandıracaktı. 

Mekke'den çıkan bir yetim tüm sisteme meydan okuyordu. 

Bunu yaparken Mekkeli soyluları korkutan; oruç tutmak, zekât vermek veya Müslüman olmak bile değildi.

Muhammed'in (s.a.v) dilindeki ve kalbindeki "Allah'tan başka ilah yoktur!" sözleriydi. 

Bu söz tüm müesses nizamı yıkacak kadar tehditkârdı. 

İşte tam da bu yüzden Allah'ın Resulü mektuplarının altına bu mührü koyacaktı. 

Kıptîlerin reisi Mukavkıs'a, Ahsa Valisi el-Munzir bin Savâ'ya, Gassani hükümdarı Hâris bin Ebi Şemir el-Cassânî'ye ve sahte peygamber Müseylimetü'l-Kezzâb'a gönderdiği mektuplar Topkapı Sarayı'nda bulunmaktadır ve biz Türkler tarafından asırlardır koruma altındadır.

"Allah'tan başka ilah yoktur" mührünün yazılı olduğu mektuplardan birkaçının muhtevasına baktığımızda şunlar yazmaktadır:

Bizans İmparatoruna:

Allah'ın kulu ve Resulü Muhammed (S.A.S.) den Rum'un büyüğü Hırakl'a, 

Selam hidayet yolunda olanların üzerine olsun. İmdi: Şüphesiz, ben seni İslami davetle (İslam'a) çağırıyorum. Müslüman ol ki, selamet bulasın, (Müslüman ol ki) Allah ecrini sana iki kat versin. Eğer yüz çevirirsen idaren altındakilerin günahı senin üzerinedir. 

Ey ehl-i kitab! Bizlerle sizlerin aramızda müşterek (müsavl) olan kelimeye geliniz (ki o da) Allah'tan başkasına ibadet etmememiz, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamamız, Allah'tan başka bazımızın bazısını Rab ittihaz etmememizdir. Eğer yüz çevirirlerse şahid olunuz! Biz gerçek Müslümanız deyiniz.

 

Bizans imparatoruna.jpg
Bizans imparatoruna

 

İskenderiye (Mısır) de bulunan Kıptilerin reisi Mukavkıs'a:

Allah'ın Kulu ve Resulü Muhammed (S.A.V.)'den Kıptilerin büyüğü EI-Mukavkıs'a,

Selam hidayet yolunda olanların üzerine olsun. İmdi: Şüphesiz, ben seni İslami davetle (İslam'a) çağırıyorum. 

Müslüman ol ki selamet bulasın, (Müslüman ol ki) Allah ecrini sana iki kat versin. 

Eğer yüz çevirirsen Kıptilerin günahı senin üzerinedir.

Ey ehl-i kitap! Bizlerle sizlerin aramızda müşterek (müsavi) olan kelimeye geliniz (ki o da) Allah'tan başkasına ibadet etmememiz, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamamız, Allah'tan başka bazımızın bazısını Rab ittihaz etmememizdir. 

Eğer yüz çevirirlerse, şahid olunuz, biz gerçek Müslümanız deyiniz.


İşte Allah elçisinin bu yüce çağrısının mührü "Allah'tan başka ilah yoktur" sözleridir.

Bu sözler hemen hemen tüm Müslümanlar devrinde siyah veya kurmızı arka planda bayraklarda kullanılmıştır.

Bu söz Müslüman ülkeler açısından bağımsızlık anlamı taşımaktadır. 


Kelime-i Tevhid'i bayrakları ve Türkler

Tarihe baktığımızda bu sözü bayraklarda en çok kullanan halk Türklerdir.

Bağımsızlığına son derece düşkün olan Türkler hem müstakil bir bayrak olarak kelime-i tevhidi kullanmışlardır hem de ay ve yıldız işlemesinin çerçevesine bu mührü yerleştirmişlerdir.


Kullanılan bayraklar

Büyük Bayrak

Yeşil ve altın kırmızı zeminlidir. Sırma ile oluşturulan ay ve ışın şeklinde yıldız vardır.

Ayların içinde Kelime-i Tevhid yazılıdır. Bayrağın ortasında, kenarları kırmızı bordürlü ve yeşil zemin üzerine sırma ile Fetih suresi yazılıdır.

Tamamlayıcı unsur olarak kullanılan aylar toplam 6 adettir. Uçları kapalı formdadır.

Envanter bilgilerinde ölçü ve tarih bilgisi yoktur. Ancak "büyük bayrak" olarak not düşülmüştür (TSM, Env,117/945). (Resim 7: Ucu Kapalı Ay ve Yıldızlar 12/13/14) (Osmanlı Bayraklarında Ay ve Yıldız – Elif Çetin)
 

hilafet sancağı.jpg
Hilafet sancağı

 

Sancak

Krem renk ipekli ve menevişli kumaştandır. Etrafında dört köşe çerçeve halinde zeytuni zemin üstüne sırma ile yapılmış yazılar bulunur.

Bir tarafında, dokuma ile Fetih suresinin başından birkaç ayet yazılmıştır.

Ortasında zeytuni renkli hilal yerinde (envanterde bu şekilde yazılıdır) sırma ile Kelime-i Tevhid yazılıdır.

Uçum kenarına doğru, yönü sola bakan ayın ucu açıktır. Ancak ortası şişkindir.

Bayrak süsleme kompozisyonunda, simetrik küçük hilal biçimli aylar bulunmaktadır.

Envanter bilgilerinde ölçü ve tarih bilgisi yoktur. Ancak envanter bilgisindeki fotoğraf ve eşel karşılaştırılması yapıldığında boyunun 4, genişliğinin 2 metreye yakın olduğunu söylemek mümkündür (TSM, Env,117/3). (Resim 8: Ucu Açık Tek Hilaller 3/6/7) (Osmanlı Bayraklarında Ay ve Yıldız – Elif Çetin)

Elbette yüzlerce örnek var, bu ikisi Elif Çetin'in çalışmalarından rastgele tercih edildi.

Neredeyse Müslüman Türk bayraklarının tamamında kelime-i tevhid ibaresi bulunmaktadır.

Türkler bunu bağımsızlıklarının alameti olarak kabul etmişlerdir.

IŞİD gibi kökü dışarıda örgütlerin de bu düsturu kirli emellerine alet etmesi imgenin bazı kesimlerce yanlış tanınmasına neden olmuştur.

Oysa Türklerin uğrunda gözünü kırpmadan canını verdikleri bir simgeyi bugün bazı gençler tanımamakta ve düşman olması tarihin cilvesi olsa gerek.

Sözü Mehmet Akif Ersoy'un Tevhid ve Feryad dizeleri ile bitirelim:

Zâlimlere kahrın o kadar verdi ki meydan: 
"Yok âdil-i mutlak" diyecek ye's ile vicdan! 
Yerden çıkıyor göklere bin âh-ı şererbâr , 
Gökler ediyor sâde çıkan nâleyi tekrâr! 
Bir yanda yanar lânesi bin hâne-harâbın, 
Bir yanda söner lem'ası milyonla şebâbın. 
Kalmış eli böğründe felâket-zede mâder ; 
Evlâdını gömmüş kara topraklara, inler, 
Ağlar beriden bir sürü âvâre-i tâli', 
Nan-pâre için eyleyerek ırzını zâyi', 
Bükmüş oradan boynunu binlerce yetîmân, 
Me'vâ arıyor âileler lâne-perîşân! 
Mazlûm şikâyette, nedâmette sitemkâr; 
Hûnâbe-i maktûle garîk olmada hunhâr !

İlhâd ile tevhîd nedir? Menşei hep bir. 
Öyleyse nedendir bu tefâvüt ara yerde? 
Esbâb-ı tehâlüf nedir efkâr-ı beşerde? 
Yâ Rab, bu serâir gün olur da açılır mı? 
Bir leyl-i müebbed olarak yoksa kalır mı? 
Her zerrede âheng-i celâlin duyulurken, 
Her nağmede binlerce lisan nâtık olurken, 
Cilvendeki esrâr nasıl kalmada muzlim? 
Ey nûr-i ulûhiyyetinin zılli avâlim!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU