2024'e girerken Türk dış politikası (1)

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

2023 yılına Rusya-Ukrayna savaşı, Hint-Pasifik bölgesindeki gerilim, Sahel bölgesi başta olmak üzere Afrika kıtasında yaşanan darbeler ve iç savaşlar, doğal felaketler, koridor savaşları, küresel örgütlerin 21'inci yüzyılın sorunlarına çözüm bulmadaki yetersizliği karşısında önem kazanan bölgesel örgütler ve son olarak Gazze savaşı damgasını vurdu. 

Geçen yıl sonunda kaleme aldığım "2023'e girerken Türk Dış Politikası" başlıklı yazımda yer verdiğim konular azalmadı, aksine Türkiye'nin etki alanına giren bölgelerde istikrarı ve barışı olumsuz tesir edecek yeni gelişmeler yaşandı.

Cumhuriyetin 100. yılını idrak ettiğimiz 2023'te Türkiye, bir asır öncesine kıyasla dış politikada çok daha karmaşık bir tabloyla karşı karşıya kalırken, Ankara bir yandan bölge ülkeleriyle ilişkilerini onarmaya devam etti, diğer yandan ortaya çıkan yeni sınamalar karşısında ulusal çıkarları çerçevesinde pozisyon almaya çalıştı. 

Bu yazıda, 2023 yılında Türkiye için önemli olan ve 2024 yılında da Türkiye'nin gündemini meşgul edebilecek yakın coğrafyamızdaki belli başlı dış politika başlıklarını genel hatlarıyla ele alacağım.

Haftaya ise, Balkanlar dahil Türkiye'nin Batı'yla olan ilişkileri, uluslararası sistemin karşı karşıya kaldığı sınamalar, koridor savaşları ve enerji gibi diğer başlıklara değineceğim. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Rusya-Ukrayna savaşı

Türkiye 2023 yılında da savaşan taraflar arasındaki denge politikasını sürdürerek, çatışmaların sona erdirilmesi ve tarafların müzakere masasına dönmesi için çaba harcadı.

Türkiye ayrıca, Tahıl Koridoru Anlaşması'nın uzatılması için yoğun diplomatik girişimlerde bulundu. Temmuz 2022'de imzalanan anlaşma bir yıl boyunca dört defa uzatıldı. Bu süreçte 30 milyon tondan fazla tahıl dünya pazarlarına ulaştı. 

Öte yandan, üçüncü ülkelerin yaptırımlarına prensip olarak katılmayan Türkiye, savaşın uzamasıyla Batı'nın artan oranda baskısına maruz kaldı.

Bu çerçevede, ABD bazı Türk şirketlerine ve şahıslara yaptırım uygulama kararı aldı. Batı'da ve özellikle ABD'de başkanlık seçimlerinin yaklaşmasının etkisiyle Ukrayna'ya yönelik bir tutum değişikliği olması beklenebilir. 

Nitekim, Zelenski'nin aralık ayında Vaşington'a yaptığı ziyaretten eli boş dönmesi ve Macaristan'ın vetosu nedeniyle AB'nin Ukrayna'ya çok yıllı yardım paketini onaylayamaması bu tutum değişikliğinin ilk emareleri oldu.

Yapılan her türlü askeri ve maddi yardıma rağmen Kiev'in hedeflerine ulaşamaması ve işgal altındaki topraklarının büyük bir kısmının hala Rusya'nın kontrolünde olması, yakın gelecekte Batı'nın Ukrayna'yı yeniden müzakere masasına dönmeye teşvik etmesine neden olabilecektir. 

Bu aşamaya gelene kadar Türkiye'nin ilave yaptırımlara maruz kalmaması için dikkatli davranması gerekecektir.

Buna ilaveten, müzakerelere yeniden dönülmesi halinde krizin en başında oynadığı arabuluculuk rolünü üstlenebilmesi için Türkiye'nin önümüzdeki dönemde savaşan taraflara eş mesafede durmaya devam etmesi "dürüst arabulucu" olabilmesi açısından elzemdir. 


Yükselen Asya 

Türkiye 2023 yılında da tarihi, kültürel ve soydaşlık bağları olan Orta Asya ülkeleriyle ve "Yeniden Asya" girişiminin bir parçası olarak Asya kıtasıyla ilişkilerini geliştirmeye devam etti.

Bu çerçevede, Türkiye Türk Devletleri Teşkilatı başta olmak üzere bölgesel örgütlerle ilişkilerini pekiştirirken, ikili ziyaretlerle eski kıtayla daha köklü ve kurumsal bir işbirliği tesis etme yoluna gitti.  

2023'te ABD'nin Çin'i çevreleme politikası, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelmesiyle ortaya çıkan boşluk ve enerji krizi nedeniyle, doğal kaynaklar açısından zengin Orta Asya ülkeleri artan oranda büyük güçlerin rekabet alanı haline gelmeye başladı.

Bu bağlamda "Orta Koridor"un da önemi arttı. Bölgede ağırlığı olan Türkiye'nin değişen küresel dinamikler çerçevesinde jeo-stratejik konumunu öne çıkartarak, Orta Asya'ya ilişkin oluşturulacak yeni stratejiler konusunda Rusya'yla olan ilişkilerini etkilemeden ABD başta olmak üzere Batı ülkeleriyle işbirliğine gitmesi, bölgesel gücüne çarpan etkisi yaratacaktır. 

Dünyadaki konumunu hem ekonomik ve de siyasi açıdan giderek sağlamlaştıran Çin ile Türkiye arasındaki ilişkilerde ise 2023 yılında olumlu gelişmeler yaşandı.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin Türkiye ziyareti ve tarafların Tek Kuşak Yol ile Orta Koridor girişimlerini uyumlaştırma yönünde aldıkları karar bu bağlamda kayda değerdi. Türkiye-Çin ilişkilerindeki bu gelişmeyi Çin'in Ortadoğu'ya yönelik artan ilgisiyle birlikte değerlendirmek doğru olacaktır. 

20. yüzyılda ABD ile SSCB ve sonrasında Rusya ile denge politikası yürüten Türkiye'nin 21. yüzyıla damgasını vuracak ABD-Çin rekabeti karşısında benzer bir denge politikası izlemesi stratejik çıkarına olacaktır.

Avrupa ülkeleri iki süper güç arasında kendilerini konumlandırmaya başlamışken, Türkiye'nin de ABD ile Çin çekişmesinde Doğu-Batı ekseninde köprü rolünü güçlendirecek uzun vadeli bir politika oluşturması ve bunu tutarlı bir şekilde uygulaması önemlidir.  


Kafkaslar: Barışa hem çok yakın hem de çok uzak 

Azerbaycan'ın İkinci Karabağ Savaşı sonrasında elde ettiği zaferle Kafkaslarda değişen dengelerin sancıları 2023 yılında da sürdü.

Diasporanın da etkisiyle büyük güçleri arkasına almaya çalışan ve zaman zaman bu güçleri birbirine karşı da oynamaya çalışan Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki süregelen gerginlik ara ara sıcak çatışmalar yaşanmasına neden oldu.  

Karabağ Ermenilerinin sözde Cumhurbaşkanlığı seçimleri düzenlemeleri ve 10 Kasım 2020 tarihli ateşkes anlaşmasına aykırı olarak yıl içerisinde gerçekleştirdikleri provokatif eylemler sonucunda Azerbaycan 19-20 Eylül tarihlerinde düzenlediği "anti-terör operasyonu"yla işgal altındaki topraklarını geri aldı. 

Daha önce ABD, Fransa, Rusya ve AB'nin arabuluculuğunda bir araya gelen taraflar yıl sonuna doğru doğrudan müzakerelerin yürütülmesi yönünde bazı adımlar attı.

Teknik düzeyde gerçekleştirilen temaslar neticesinde iki ülke bazı güven artırıcı önlemler üzerinde anlaştı, bu çerçevede taraflar arasında esir takası yapıldı. 

İki ülke arasındaki ilişkiler Türkiye-Ermenistan ilişkileri üzerinde doğrudan etki yaratmaya devam etti. Türkiye'de 6 Şubat'ta yaşanan depremler sonrasında Ermenistan Türkiye'ye yardım gönderen ilk ülkeler arasında yer aldı.

Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan Ankara'ya tarihi bir ziyaret gerçekleştirdi. Söz konusu ziyaret çerçevesinde taraflar arasında bazı güven artırıcı önlemler üzerinde mutabık kalındı.

Paşinyan'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden seçilmesi sonrasında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen törene iştirak etmesi de üzerindeki baskılar düşünüldüğünde, cesur bir adım oldu. 

2024 yılında Azerbaycan ile Ermenistan arasında doğrudan görüşmeler neticesinde nihai bir barış anlaşması imzalanması Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin gelişmesine olumlu katkı sağlayacaktır.

Öte yandan, Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinden bağımsız olarak Mirzoyan'ın Ankara'yı ziyaretinde üzerinde mutabık kalınan bazı adımların atılması normalleşme sürecine zemin hazırlamak açısından yararlı olacaktır.  
 


Ortadoğu'nun kalbi Filistin 

Geçen yılki yazımda "İsrail'de Benyamin Netanyahu'nun altıncı defa Başbakan olması ve ülke tarihinin en sağcı koalisyonunu kurması 2023'te İran'ın Suriye, Lübnan ve Filistin'de bulunan uzantıları ile İsrail arasında gerginliğin artmasına neden olabilir" değerlendirmesinde bulunmuştum.

Netanyahu hükümetinde yer alan aşırı sağcı koalisyon ortaklarının Filistinlilere yönelik provokatif eylemleri, Netanyahu'nun yıllardır Hamas'a dolaylı yoldan destek verilmesini sağlayarak Filistinlilerarası bölünmeyi körüklemesi, ayrıca İbrahim Anlaşmaları'yla birlikte Filistin'e rağmen Arap ülkeleriyle normalleşme çabaları, her geçen gün yaşam koşulları daha da kötüleşen Filistinliler nezdinde tepkilerin artmasına neden oldu. 

7 Ekim günü Hamas'ın İsrail'e karşı başlattığı Aksa Tufanı Operasyonu Ortadoğu'da esen barış rüzgarlarının Filistin meselesi çözüme kavuşturulmadan süremeyeceğini net bir şekilde ortaya koymuş oldu.  

Son üç aydır dünyanın gözleri önünde büyük bir katliam yaşanıyor, ABD başta olmak üzere hem Batı hem de Arap ülkeleri İsrail'i durdurmak için gereken kararlılığı gösterebilmiş değil. 2024'te Gazze'de hangi gelişmeleri ve senaryoları görebileceğimizi geçen haftaki yazımda aktardım. 

Geçmişten bu yana Filistin-İsrail ihtilafına endeksli olan Türkiye-İsrail ilişkileri Gazze savaşıyla birlikte kopma noktasına geldi.

Öte yandan, ABD ile Türkiye arasındaki derin güven bunalımı ABD'nin Türkiye'yi bölgedeki çözüm arayışlarından dışlamasına neden oldu.

ABD, Hamas'a destek veren ve üst düzey yetkililerine ev sahipliği yapan Katar'la müzakere sürecini yürütmeyi tercih etti.

Türkiye ise, BM Genel Kurulu'na sunulan tasarılara eş-sunucu olarak, 11 Kasım'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği Ortak Zirvesi kararları neticesinde 7 ülkenin Dışişleri Bakanlarından oluşan Eylem Grubu'na katılarak ve Taylandlı rehinelerin serbest kalmasını sağlayarak, Gazze'ye insani ve tıbbi yardım eli uzatarak üzerine düşeni yerine getirmeye çalıştı. 

Bölgeyle tarihi bağları olan Türkiye 2024 yılında çözümün bir parçası haline gelerek, kalıcı barışın tesisi amacıyla diplomatik çabalarını artırmalıdır.

Filistin-İsrail ihtilafının sona erdirilmesi yönünde atılan adımların Türkiye'nin güvenliğine de şüphesiz olumlu yansımaları olacaktır. 

Türkiye'nin İsrail'le olan ilişkilerinin Netanyahu'nun iktidarda kaldığı sürece düzelmesi ise mümkün görünmemektedir.  

İsrail'de iki devletli çözümü destekleyecek bir iktidarın başa gelmesi halinde iki ülke arasında yeniden normalleşme adımlarının atılması gündeme gelebilecektir.  

2023'te Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır'la ilişkilerini onarmaya devam eden Türkiye'nin 2024 yılında da bölge ülkeleriyle karşılıklı çıkar temelinde kurumsal ilişkilerini geliştirmeyi sürdürmesi değişime gebe olan Ortadoğu'daki gelişmelerin dışında kalmaması ve bu gelişmelere kendi çıkarları doğrultusunda yön verebilmesi için yararlı olacaktır. 


Türkiye'nin ulusal güvenliğini doğrudan etkileyen Suriye ve Irak 

2022'nin son haftasında 11 yıl aradan sonra ilk defa Türkiye ile Esad yönetimi arasında Moskova'da Rusya'nın ev sahipliğinde resmi temaslar gerçekleştirilmiş, Suriye ile normalleşme adımları atılmaya başlanmıştı. 

2023 yılında ise, taraflar Rusya'nın arabuluculuğunda tekrar bir araya gelmiş olsa da Şam Yönetimi'nin Türkiye'yle görüşme konusundaki isteksizliği nedeniyle süreç istenilen hızda ve şekilde ilerleyemedi.

Suriye'nin Arap Birliği'ne kabulü ve Arap ülkelerinin Suriye'yle diplomatik ilişkilerini yeniden tesis etmeye başlaması da Şam açısından Türkiye ile normalleşmesi bir öncelik olmaktan çıkardı. 

İki ülke arasında terörle mücadele ve mülteciler başta olmak üzere çözüm bekleyen birçok mesele bulunmaktadır.

Ayrıca, 2024 yılında gerçekleştirilecek ABD Başkanlık seçimlerinde Donald Trump'ın yeniden seçilmesiyle Suriye'deki ABD askerlerinin çekilmesi gündeme gelebilir.

Bu durum da Şam Yönetimi'yle terörle mücadele konusunda işbirliği yapılmasını daha da acil hale getirebilir. Tüm bu hususlar ışığında, yeni yılda normalleşme adımlarına bırakıldığı yerden başlanması ve arabuluculardan ziyade Ankara-Şam hattında doğrudan müzakerelerin yürütülmesi sürecin daha sağlıklı ve hızlı ilerleyebilmesi açısından yararlı olacaktır. 

Irak Anayasası'nın 7'inci maddesi, Irak devletini Irak topraklarında komşu ülkelere tehdit oluşturacak terör örgütlerini barındırmamakla yükümlü kılmaktadır.

Ancak Irak bugüne kadar kendi sınırları içerisinden Türkiye'ye yönelik terör tehdidini bertaraf etmekte başarılı olmamıştır.

Önümüzdeki dönemde Irak'tan terörle mücadele konusunda kararlı bir tutum benimsemesinin talep edilmesi ve iki ülke arasındaki mevcut güvenlik işbirliği mekanizmalarının daha etkin bir şekilde işletilmesinin sağlanması terörün kökünü kazımak açısından elzemdir. 

Bölge dışı aktörler hem Suriye hem de Irak'tan er ya da geç çekilecektir. Bu nedenle, Şam ve Bağdat'ın Ankara'yla işbirliği yapması her şeyden evvel kendi bekaları açısından önemlidir.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU