İnsan zenginleştikçe vicdansızlaşır mı?

Prof. Dr. Uğur Batı Independent Türkçe için yazdı

Resim: İlham Enveroğlu Şehirler ve Kuşlar Tuval Üzerine Yağlıboya, 90x90 cm, 2012

Ben Profesör Doktor Uğur Batı.

Karar Bilimi Uzmanı ve After Parti En Genel Başkanıyım. 

Daha sorulurken cevaplanamayan soruların köşesine hoş geldiniz.


Fena zihin açıcı bir konuyu tartışacağım bugün; zenginliği, zenginleşmeyi, zenginliğin davranış bilimlerini.

İlham verici bir konu ve sorularla başlayalım:

Zenginler daha acımasız mı?

Zenginler acımasız oldukları için mi zengin oluyor yoksa zengin olduktan sonra mı daha acımasız hale geliyorlar?

Ya da kısadan zengin insanlar vicdansızlaşıyor mu?

Acıma duygusundan arınıyor mu?
 

İlham Enveroğlu Şeytanlar  Tuval Üzerine Akrilik, 100x110 cm, 2008, İmzalı.jpg
Resim: İlham Enveroğlu Şeytanlar Tuval Üzerine Akrilik, 100x110 cm, 2008

 

Berkeley Üniversitesi psikoloji bölümü araştırmacısı olan ve bireyler ile gruplar arasındaki sosyal hiyerarşi, eşitsizlik ve duygu ilişkileri üzerine araştırmaları bulunan Paul Piff'in TED Talks'ta "Para insanı bozar mı?" başlıklı bir sunumu var. Sunumu izlemenizi tavsiye ederiz.

Paul Piff, bir ekiple birlikte insanlar zenginleştikçe hayatlarında nelerin değiştiği konusunda 7 yıl süren bir araştırma yapıyorlar.

Piff'e göre hırs, arzular, kibir, kötülük, iktidar ve acımasızlık gibi özellikler, insanların para kazanmasında etken olabiliyor fakat fıtratı ve yaşadığı ortam ne olursa olsun insanların zengin olduktan sonra bu karakter özelliklerini gösterme potansiyeli artıyor.

Paul Piff ve ekibi, aşağıda detaylarını vereceğimiz sonuçlara Monopol oyununu kullanarak yaptıkları bir test ulaştı.

Monopol'ü bilirsiniz. Kızmabirader'i andırıyor ama daha sofistike. Oyuncular birer "girişimci" gibi davranıyor. "Kapitalizmin oyunlaştırılmış şekli" diyelim kısaca.

Monopol oyuncuları, kasada belli bir miktar parayla başlayıp emlak satın alıp kiraya vererek zengin olmaya çalışıyor.
 

 

Araştırma, ABD'de U.C. Berkeley kampüsünde rastlantısal olarak seçilen birçok deneğe ikili Monopoli oyunu oynatarak gerçekleşmiştir.

Piff, deneyinde iki denek kullandı ve 100 kez tekrarladı. İlkine 1000 dolar, her turda fazladan 100 dolar ve tek bir kez zar atma fırsatı tanıdı.

Diğer deneğe ise 2 bin dolar başlangıç parası, her turda fazladan 200 dolar ve sıra kendisine geldiğinde bir yerine iki kez zar atma fırsatı tanıdı.

Bunun sonucunda doğal olarak ikinci denek hızla zenginleşti. Denekler oynarken Piff de aynalı bir cam ardından oyunu izledi. Ve kamera kayıtları alındı.
 

 

Sonuçlar şaşırtıcı derecede çarpıcıydı. Sıcak bir atmosferde başlayan oyunda ikinci oyuncu zenginleştikçe beden dili ve mimikleri farklılaşmaya başladı.

Önce oturuşu değişen, hareketleri kabalaşan zengin denek, mekânda daha fazla yer kaplamaya başladı.

Oyun sırasında yaptığı en belirgin hareket rakibini aşağılayarak gülmesiydi.

Zaman geçtikçe zarı sert atmaya, piyonu basarak oynamaya devam etti.

Oyunun ortalarında ise rakibi ile iletişimi azalmış, onun gözlerine bakmıyordu.

Tabiri caizse ayrı bir dünyada gibi davranıyordu. Çok kez tekrarlanan deneyde Piff hep benzer sonuçlara ulaştı.

Zenginleşen taraf kibirleniyor, büyükleniyor, aldırmaz hale geliyordu. Deneyin daha detay sonuçları ise şu şekilde sıralanabilir:

Paul Piff bir ekiple birlikte insanlar zenginleştikçe hayatlarında nelerin değiştiği konusunda 7 yıl süren bir araştırma yapıyorlar.

Burada bir deney yapıyorlar ve tuzak bir Monopol oyununun ortaya çıkarabilecekleri gerçekten ilham verici olabiliyor!
 

İlham Enveroğlu Ruh Kuşu ve Şaman   Tuval Üzerine Akrilik, 50x50 cm, 2012, İmzalı.jpg
Resim: İlham Enveroğlu Ruh Kuşu ve Şaman Tuval Üzerine Akrilik, 50x50 cm, 2012

 

Piff'e göre hırs, arzular, kibir, kötülük, iktidar ve acımasızlık gibi özellikler, insanların para kazanmasında etken olabiliyor fakat fıtratı ve yaşadığı ortam ne olursa olsun insanların zengin olduktan sonra bu karakter özelliklerini gösterme potansiyeli artıyor.

Zenginleşen taraf kibirleniyor, büyükleniyor, aldırmaz hale geliyordu. Deneyin daha detay sonuçları ise şu şekilde sıralanabilir:

Oyun ilerledikçe zengin oyuncu fakir oyuncuya karşı;

  • Nazik olmayan davranışlar sergilediğine,
  • Fakir oyuncuya karşı acıma duygusunun azaldığına,
  • Kazanma motivasyonun arttığına,
  • Egosunun şiştiğine,
  • "O kadar çok param var ki, her şeyi satın alabilirim" cinsinden sözler sarf ettiğine,
  • Fakir oyuncu maddi sıkıntılardan masadaki ikramı bile görmezken, zengin olanın tüm ikramı bitirdiğine;
  • Hileli bir oyunun sonunda kazanan kişilerin, bunu öğrendikten sonra bile bunu başarı gibi gösterdiğine şahit olunmuştur.
İlham Enveroğlu Ruhlar  Tuval Üzerine Akrilik, 40x50 cm, 2008, İmzalı.jpg
Resim: İlham Enveroğlu Ruhlar Tuval Üzerine Akrilik, 40x50 cm, 2008

 

Araştırmayı kapaktan veren New Yorker dergisine röportaj veren Piff, "Zengin olmak tabi ki insanların anında değişeceği anlamına gelmiyor ancak deneyler zenginlerin kendi çıkarlarını daha çok önemsediğini, empati duygularının azaldığını ve kendilerini kanun ve kuralların üzerinde gördüğünü kanıtlıyor" şeklinde konuşuyor.

Kura sonucu ayrıcalıklı olan oyuncuların hiçbiri başarılarını kuraya ve dolayısıyla kendilerine tanınan imtiyazlara bağlamıyor.

Oyun stratejileri, aldıkları kararlar ve yeteneklerinden söz ediyorlar. Bunun böyle olması, insan zihninin kendi avantajına olan hususu nasıl algıladığını gösteriyor.

Burada önemli bir toplumsal hiyerarşik anlam da var. Piff, insanların refah ve maddi varlık açsından zenginleştikçe, empati ve acıma duygularının azaldığını ve sahip olduklarını "hak ettikleri" konusunda güçlü bir inanç geliştirildiklerini ifade eder.
 

3.jpg
Paul Piff

 

Bu hiyerarşik değişimler üzerine çalışan Piff, insanın zenginleştikçe, acıma, empati ve sempati duygularının azaldığını ortaya koyuyor.

Yine insanların zenginleştikçe menfaat ve sahip olma dürtüsünün de buna bağlı olarak arttığı bir başka bulgu olarak beliriyor.

Zenginlik düzeyinin artması ile birlikte insanın civarına zarar verecek şekilde bireysel başarı vizyonu peşinde koştuğu bulgusu da kayda değer bu arada.

Zenginlik yanında ekonomik eşitsizliğin arttığı durumlarda da pek çok negatif sonuç doğuyor.

Zenginliğin doğurduğu narsistik davranışları şekillendiriyor ki, bu da narsisizmi şekillendiren ben-merkezci davranış ve özelliklerin kişinin içinde bulunduğu koşul ve bağlamla yakın ilişkili olduğu fikrini destekliyor.
 

İlham Enveroğlu Renkler ve Develer  Tuval Üzerine Yağlıboya, 50x50 cm, 2008, İmzalı.jpg
Resim: İlham Enveroğlu Renkler ve Develer Tuval Üzerine Yağlıboya, 50x50 cm, 2008

 

Madem işin davranış bilimlerine baktık, zenginlik aslında nedir konusunu harika bir hikayeyle bağlayalım.

İdrak olsun, feraset olsun. Çok eski zamanlarda, bir hükümdar varmış, zenginliği tüm dünyaca bilinirmiş.

Hükümdar her gittiği yere, hazinesinin bir bölümünü götürür ve bunları sergilemekten büyük onur duyarmış.

Hükümdarın yaşamda en çok güvendiği, tek akıl hocası bir Bilge kişiymiş. Günlerden bir gün bu Bilge kişiyle otururken Hükümdar şöyle bir soru sormuş: 

Sen ki göğün gizemine ermiş, bilime yön vermiş bir adamsın. İnsanlar ister hükümdar denli güçlü ister savaşçılar denli onurlu olsun, ayağına kapanır ağzından çıkacak bir sözü beklerler. Şimdi senin gibi Bilge bir adamın fikrini merak etmekteyim, benim hükümdarlığım ve servetim hakkında ne düşünüyorsun?


Bilge bu soru karşısında, Hükümdar'ın gözlerine bakarak şu sözleri söylemiş: 

Diyelim ki hükümdarım, kızgın ve uçsuz bir çöldesiniz. Ölmemek için size uzatacağım bir bardak suya servetinizin yarısını verir miydiniz?

Hükümdar:

Verirdim tabii.

 Bilge kişi: 

Zaman geçti diyelim, susuzluğunuz arttı, size uzatacağım bir sonraki bardağa servetinizin öteki yarısını da verir miydiniz?

Hükümdar biraz düşünür ve ardından, "Ölmemek için evet" der. 

Bunun üzerine bilge kişi gülerek şu sözleri söyler: 

Madem öyle, o zaman övünmeyin fazlaca. Çünkü haşmetlim sizin servetiniz yalnızca iki bardak sudur.


Yani konu yukarıdaki hikâye kadardır belki de.

O zaman bitiriyorum. Bitiyorum!

Ben Profesör Doktor Uğur Batı. Karar Bilimi Uzmanı ve 3 boyutlu düşünce ahtapotuyum.

Ve hepinize şöyle sesleniyorum:

Biz size düşünmeyin demiyoruz, hobi olarak yine düşünün.

Ve büyük düşünün ki seneye de düşünürsünüz!
 

İlham Enveroğlu Kuşlar Tuval Üzerine Yağlıboya, 80x80 cm, 2014, İmzalı.jpg
Resim: İlham Enveroğlu Kuşlar Tuval Üzerine Yağlıboya, 80x80 cm, 2014

 

Bu makalede resimleriyle bize ilham olan Prof. İlham Enveroğlu kimdir?

1970 yılında Azerbaycan'da doğan sanatçı, 1989-Azerbaycan Devlet Ressamlık Mektebi'ni bitirerek ardından Azerbaycan Mimarlık ve İnşaat Mühendisleri Üniversitesi Mimarlık Fakültesinden mezun oldu.

1995 yılından itibaren eğitim ve sanat hayatını Türkiye'de sürdüren sanatçı, İç Asya'nın derinliklerinden Anadolu'ya uzanan köklü Türk kültürün DNA şifrelerini çözmeğe çalışırcasına, mitolojik sembollerle renk, biçim ve dokuların ahengini çağdaş soyutlamalarla sunuyor.

Enveroğlu, üzerinde yaşadığımız toprakların kültür birikiminden esinlenen yaratıcılık arayışlarında, çağdaş Türk resminde olması gereken değerleri sorguluyor.

Yurt içi ve dışında 30'a yakın kişisel sergi açan ve yüze yakın uluslararası karma sergiye katılan, uluslararası ödülleri de bulunan Prof. Dr. İlham Enveroğlu, Konya Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır.

Geçen yıllardaki "Şaman Duası" adlı resim sergisinde Prof. Dr. İlham Enveroğlu, Merkez Asya'nın kalbinden Anadolu'ya uzanan köklü bir kültürün hikayeci/mitsel sembollerle üslup, renk, çizgi ve dokuların uyumunu, modern soyutlamalarla izleyicisine sunuyordu.

Enveroğlu'nun eserleri coğrafya eserleriydi. Şamanist kaynaklı orijinden figürlü/metaforik, farklı sematiklerdeki anlatımları bir "patchwork" gibi bize tarihi sunuyordu: Nereden geldik? Nereye gidiyoruz?

Enveroğlu çizgisinde tıpkı 2000 yıl öncesi gibi, tıpkı Şamanlarinki gibi olan bir değerler silsilesini "mistik" bir donanımıyla soyutluyordu.

Bence bu resimlerde kritik olan İlham Enveroğlu ruhuydu. Orta Asya, Azerbaycan, İran, Türk kaynaklarını ressam kendinde bulunulan bulunan Şaman ruhu ve kimliğiyle birleştiriyordu.

Şaman estetiğine yaslanan bir tutum ve sezgiyle ürettiği çalışmaları hem konu hem de plastik değerler açısından ikircikli bir şekilde gelecek resmi gibiydi, geleneğin yeni bir söylemi niteliğindeydi.

Ressamın geliştirdiği özgün teknik ve- kolay, izleyiciye sunduğu yeni ve farklı simgeler aracılığı ile günümüz plastik sanatlarının denge ve değerlerini göz ardı etmeksizin çağdaş yorumları içeriyor.

Bir nevi atlas gibi olduğunu düşündüm Prof. Dr. Enveroğlu resimlerinin. Coğrafi/kültürel/anlamsal bir atlas.

Geçmişten bugüne gelen kültürel bir "kaderi" sunuyor bize.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU