İsrail'de barış savunucuları kimler? (2)

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Barış için kurulan pek çok hareket bulunuyor. Yazının dün (14 Kasım Salı) yayımlanan bölümünde, bunların başlıcalarına yer vermiştik.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bunlar özetle şu şekilde:

1. İsrail-Filistin Barışı İçin İsrail Meclisi
2. Şalom Ahşav 
3. İsrailli ve Filistinli Kadın Hareketi

İsrail'deki barış hareketlerine kaldığımız yerden, B'Tselem ile devam edeceğiz. 


4. B'Tselem Hareketi:

İsmini, Tevrat-Tekvin 1:27'den alan B'Tselem hareketi, 3 Şubat 1989 yılında bir grup akademisyen, avukat, gazeteci ve Knesset üyesi tarafından kuruldu.

Diğer adı "İşgal Altındaki Bölgeler İçin İsrail"dir.

İnsan Hakları Bilgi Merkezi olarak çalışmakta olan B'Tselem, işlediği insan hakları ihlalleri ile İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'da yaşayan Filistinlilerin ekonomik-sosyal hayatını tahrip ettiğini ileri sürüyor ve İsrail hükümetinin işgal topraklarında uyguladığı politikalar üzerinde baskı kurmaya çalışıyor. 
 

İsrailli barış savunucusu Jessica Montell, işgale karşı çıkıyor. .jpg
İsrailli barış savunucusu Jessica Montell, işgale karşı çıkıyor

 

B'Tselem'in genel direktörlüğünü yapan Jessica Montell, "Siyonist olmakla insan hakları savunucusu olmanın birbiriyle çelişmediğini; aksine, İsrail'deki uygulamaların Siyonist inançlara ters düştüğünü" ifade ediyor.
 


Örgüt, İsrail halkının ve politikacıların dikkatlerini işgal altındaki topraklarda yaşanan insan hakları ihlallerine çekmeye ve gerek İsraillileri gerekse uluslararası toplumu uygulanan askeri işgalin etkileri hakkında bilgilendirmeye yönelik çalışmalar yürütüyor. 

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde yer alan "Bütün insanlar özgür, onurlu ve haklar bakımından eşit doğarlar" ilkesinden yola çıktığını belirten örgüt, "bütün İsrailliler adına İsrail hükümetinin yaptığı ihlalleri önlemeyi" amaçladığını ifade ediyor. 
 

Savaşa ve işgale karşı çıkan muhalifler.jpg
Savaşa ve işgale karşı çıkan muhalifler

 

Örgütün faaliyetleri şöyle sıralanabilir:  

Olayları belgelendirmek, insan hakları ihlalleri konusunda Knesset üyelerini bilgilendirmek, stantlar açarak ve videolar yayınlayarak İsrail halkını durumdan haberdar etmek, İsrail güçleri ve Yahudi yerleşimciler tarafından yapılmış olan işkence, öldürücü saldırıda bulunma, ayrımcılığa maruz bırakma ve ev yıkma gibi konularda raporlar yayımlamak.

B'Tselem bütün (Yahudi) yerleşim yerlerinin illegal olduğunu ve hepsinin tahliye edilmesi gerektiğini savunuyor. 

Örgüt, İsrail'in 1967'den bu yana Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs'te yerleşim yeri inşa etmeye devam etmesi nedeniyle İsrail'i işgal altındaki topraklarında ayrılıkçı ve ayrımcı bir yapı kurmakla ve aynı topraklar üzerinde iki ayrı hukuk uygulamakla suçluyor.

Bu hukuk sisteminin ilki, işgal edilen topraklardaki Yahudi yerleşimcilere uygulanan ve onlara vatandaşlık hakkı veren uygulamadır.

Diğeri ise kendi topraklarında sistematik olarak aşağılanan ve temel hakları inkâr edilen Filistinlilere uygulanan savaş hukuku sistemidir. 

B'Tselem'e göre bu, Filistinlilerin eşitlik, mülk edinme, serbest dolaşım gibi, temel haklarını ellerinden alarak ve kendi topraklarına girme izni vermeyerek bir Filistin devleti kurulmasını engellemesi anlamına geliyor.

B'Tselem, İsrail'in işgal ettiği topraklarda kontrol sağlamak için insan hakları ve uluslararası hukuk ihlali yaptığını ileri sürüyor.
 

İsrailli ve Filistinli kadınlar işgalin son bulması ve barış için birlikte yürümüşlerdi. 5 Ekim 2016. Kaynak-AA.jpg
İsrailli ve Filistinli kadınlar işgalin son bulması ve barış için birlikte yürümüşlerdi,. 5 Ekim 2016 / Fotoğraf: AA

 

Mahkemelerin toprak işgalinin ve yerleşim inşasının İsrail'in güvenliği için gerekli olduğunu düşünen siyasetçiler tarafından yönlendirildiğini iddia eden örgüt, bu siyasilerin aslında işgal ettikleri toprakların demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeyi amaçladığını belirtiyor. 

Örgüt nezdinde İsrail'in Batı Şeria'ya Yahudi yerleşim birimleri inşa etmesi, (Filistinlilere ait olan) o bölgeyi topraklarına katmaya çalışması uluslararası bir hukuk ihlalidir.  

Örgüt, bu sorunun çözülebilmesi için ilk olarak İsrail'in yerleşim yerlerini tahliye etmesini gerektiğini savunuyor.

Tahliyenin karmaşık ve zaman alacak bir süreç olacağının altını çizen B'Tselem, ilk olarak İsrail hükümetinin yeni yerleşim inşalarını ve geçiş yolları yapmayı durdurması gerektiğini belirtiyor.

Bunu yaparken de yerleşimlerde oturan Yahudilerin haklarının da ihlal edilmemesi gerektiğine dikkat çeken hareket, bu yerleşimcilere tazminat ödenmesi önerisinde bulunuyor.
 


B'Tselem son dönemde Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerin 'fiyat etiketi' sloganı altında Filistinli Araplara saldırılarını ve İsrail ordusunun gücü kötüye kullanarak ev yıkma faaliyetlerini gündemine aldı.

Konuyla ilgili olarak örgüt İsrailli (silahlı) yerleşimcilerin Filistinlilerin ev ve arabalarına taş attıklarını, köylerini istila etmeye çalıştıklarını, ağaçları yaktıklarını ve verdikleri diğer zararları belgelendirme çalışmaları yaptı…

Kudüs hakkındaki tartışmalara da yine yerleşim birimleri ve insan hakları doğrultusunda bakan B'Tselem, Doğu Kudüs'ü de Batı Şeria'nın diğer kısımları gibi İsrail tarafından işgal edilmiş toprak olarak görüyor.
 

İsrailli ve Filistinli kadınların barış yürüyüşü. Kaynak-AA.jpg
İsrailli ve Filistinli kadınların barış yürüyüşü / Fotoğraf: AA

 

Örgüte göre 1967'de Doğu Kudüs'ü denetimi altına almasından sonra İsrail, Kudüs'teki hâkimiyetine herhangi bir saldırıyı engelleyecek demografik ve coğrafi bir düzen kurmayı amaçlıyor. 

Bu amaçla Batı Şeria'da ayrılık duvarını inşa etmeye koyulmuş, toprak kamulaştırma ve inşaat hakları konusunda İsrail ve Filistinliler arasında ayrımcılık yapmaya başlamış, 7 yıldan fazla yurtdışında kalan Filistinlilerin Kudüs'te oturma haklarını ellerinden aldı.

B'Tselem'e göre Doğu Kudüs işgal toprağı olduğu için burada yaşanan problemlerin çözümü uluslararası hukukun alanına giriyor.

Bu sebeple zaten ABD dâhil uluslararası toplum Doğu Kudüs'ü İsrail toprağı olarak tanımıyorlar. 

Filistinliler tarafından İsrailli siviller üzerine gerçekleştirilen saldırılarla da ilgilenen B'Tselem, "Yabancı bir işgale karşı bağımsızlığı kazanmak için her yol mubahtır!" anlayışının temelsiz ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu savunuyorlar. 

Örgüt, bu anlayış doğrultusunda Filistinliler tarafından sivilleri hedef alan intihar bombalarının ve roket saldırılarının hak ihlallerine sebep olduğunu da dile getiriyor. 
 

İsrailliler, Filistin'de barış için Tel Aviv'de kitlesel gösteri yaptılar. 28 Mayıs 2017. Foto. Ümir Cohen-Reuters. jpg.jpg
İsrailliler, Filistin'de barış için Tel Aviv'de kitlesel gösteri yaptılar, 28 Mayıs 2017 / Fotoğraf: Ümir Cohen-Reuters

 

Sadece İsrailliler ile Filistinliler arasındaki çatışmalara değil Filistinlilerin kendi aralarındaki hak ihlallerine dikkat çeken B'Tselem, Gazze'de Hamas ve el-Fetih arasındaki mücadelenin 2008'de sona erdiğini belirterek, bu tarihe kadar Gazze Şeridi'nde Filistinlilerin kendi aralarında çok sayıda hak ihlali yaptığını raporlarla açıkladı.

Hamas'ın zaferinden sonra da Gazze'de insan hakları ihlallerinin devam ettiğine dikkat çeken örgüt, İsmail Heniyye'nin Gazze'de baskıcı bir rejim kurduğunu ileri sürmekte ve hak ihlalleri konusunda Filistin yönetiminin yetkileri kapsamında elinden geleni yapmasını talep ediyor.

B'Tselem'e göre İsrail'in tarihsel müttefiki ve İsrail-Filistin sorununun çözümündeki çabalarından dolayı Amerika kilit öneme sahip. 

Bundan dolayı örgüt, Amerikan kamuoyu ve siyasilerini yaşanan insan hakları ihlallerinden haberdar etmek amacıyla Amerika'da bir şube açmıştır. Amerika'daki Yahudi lobisinin etkinliği göz önüne alındığında, buradaki faaliyetleri ayrıca önem arz ediyor.

Uluslararası hukuku yanlış yorumladığı, hatalı araştırmalar yaptığı ve yanlış istatistikler tuttuğu yönünde B'Tselem'e yönelik eleştiriler de mevcut. 

B'Tselem, çalışmalarını yaparken hayati tehlike bulunmasına rağmen insan hakları ihlalleriyle mücadele ettiğinden dolayı 1989 Carter-Menil İnsan Hakları ödülüne layık görüldü. 1
 

Kardeşliğe ve barışa vurgu yapan İsrailli ve Filistinli kadın el ele. Kaynak-AA.jpg
Kardeşliğe ve barışa vurgu yapan İsrailli ve Filistinli kadın el ele / Fotoğraf: AA

 

5. Guş Şalom (Barış Bloku)

İrgun'un eski fanatik üyesi, milletvekili, aktivist ve gazeteci Uri Avneri İsrail'deki diğer barış gruplarının İzak Rabin hükümetinin baskıcı uygulamalarına yeterince karşı çıkmadığını belirterek yeni bir hareket kurmaya karar verdi ve 1993 yılında Barış Bloku anlamına gelen Guş Şalom hareketini kurdu.

Parlamento dışı bir grup olan Guş Şalom'un bazı üyeleri her ne kadar farklı siyasi partilere üye olsalar da hareketin kendisinin herhangi bir siyasi parti ile resmi bağlantısı yok.

İsrail devletinin resmi politikaları karşısındaki farklı duruşuyla gündemde olan hareket ana akım medya organları tarafından 'militan' veya 'radikal' olarak tanımlanıyor.

Guş Şalom'a göre; en önemli hedef, İsrail kamuoyunu Filistinlilerle barış ve uzlaşma yönünde etkiliyor.

Barışın sağlanması için: İsrail'in bütün işgal topraklarından geri çekilmesi, Filistinlilerin 1967'deki sınırlara göre bağımsız bir devlet kurma hakkının kabul edilmesi, 1967 öncesinde iki devlet arasında sınır olan 'Yeşil Hat'tın geçerli hale getirilmesi ve Kudüs'ün her iki devlet için ortak başkent olarak kabul edilmesi gerekir.

Karşılıklı anlaşmaya dayanarak Doğu ile Batı Kudüs'ün fiziksel ve idari bütünlüğü korunmalıdır. Filistinli mültecilerin geri dönüş haklarının tanınmalı, iki taraflı anlaşmalarla iki ülke sınırlarının güvenliği sağlanmalı ve İsrail ile bütün Arap ülkeleri arasında barış gerçekleştirilmelidir.  
 

Filistinli ve İsrailli kadınların barış yürüyüşünden bir görüntü. Kaynak-AA.jpg
Filistinli ve İsrailli kadınların barış yürüyüşünden bir görüntü / Fotoğraf: AA

 

Guş Şalom belirlediği amaca ulaşmak için şu tür faaliyetlerde bulunuyor: Protesto gösterileri ve mitingler düzenlemek;  Filistinlilerin İsrail tarafından yıkılmış evlerini yeniden inşa etmek; İsrail devletinin Filistinlilerin yerlerine el koyarak Yahudi yerleşimi inşa etmesine karşı gösteriler yapmak ve bir Filistin devletinin kurulması için barış görüşmelerini desteklemek.  

Guş Şalom ayrıca Filistin toprakları üzerinde üretilen Yahudi yerleşimlerin ürünlerini boykot etmekte, İsrail'in inşa ettiği yolların 1967'de çizilen 'Yeşil Hat' sınırlarının geçtiği yerlere sembolik olarak yeşil renkle işaret koymakta ve sol eğilimli muhalif Hareetz gazetesine ilanlar vererek duruşunu belli etmeye ve halkın dikkatini çekmeye çalışıyor. 

Gazetelere verdikleri ilanlarda şöyle ibareler yer alıyor:

İşgal olduğu müddetçe, barış olmayacak! Barış olmadığında savaş olacak! Savaş boyunca iki taraf da kurban vermeye devam edecek. Sonsuza kadar kılıçla mı yaşayalım? Barış olmadıkça İsrail kimse için güvenli bir yer olmayacak. Biz kılıçla yaşadığımız sürece, savaşlarımız dünyadaki diğer Yahudileri de tehlikeye sokacak!
 

Sol Eğilimli Şimdi Barış hareketinin,  Tel Aviv'deki savaş karşıtı mitingine 15 bin kişi katılmıştı 2014. Kaynak-AA.jpg
Sol Eğilimli Şimdi Barış hareketinin, Tel Aviv'deki savaş karşıtı mitingine 15 bin kişi katılmıştı, 2014 / Fotoğraf: AA

 

Guş Şalom, diğer barış örgütleriyle birlikte işgal altındaki Filistin topraklarına çok sayıda Yahudi yerleşim yeri inşasına ve buna zemin hazırlamak için de daha fazla Filistin evinin yıkılmasına karşı amansız bir mücadele veriyor. 

Bu tür mücadeleleri sırasında pek çok Guş Şalom aktivisti tutuklanmış ve kötü muameleye maruz kaldı.

Hareketin lideri Uri Avneri'ye göre:  

Barış görüşmeleri için Filistinlilerin şiddete son vermesi şartı koymak haksızlıktır. Eğer işgal varsa, direniş de olacaktır. Asıl hastalık başkalarının topraklarını işgal etmektir. Toprakları işgal edilen insanların şiddet kullanması ise hastalığın sadece bir belirtisidir.
 

Barış Bloku kurucu önderi Uri Avneri, Filistin ve İsrail bayrağını birlikte taşıyor, 2010. Fotoğraf-Ofer Amram.jpg
Barış Bloku kurucu önderi Uri Avneri, Filistin ve İsrail bayrağını birlikte taşıyor, 2010.  / Fotoğraf: Ofer Amram

 

Hareket, 2000 yılındaki (Filistin-İsrail arasındaki) Camp David Görüşmelerinin ardından Mayıs 2001'de bir barış önerisi hazırlamıştır. Buna göre:

  • Bir yıl içerisinde, Doğu Kudüs dâhil Batı Şeria ve Gazze Şeridinde işgal durdurulmalı ve 1967 sınırlarına dayanan tam bağımsız bir Filistin devleti kurulmalıdır.
  • İsrail 1948 ve 1967 yıllarındaki işgal nedeniyle yurtlarından göçen Filistinli mültecilere ülkelerine dönme hakkını tanımalıdır. 
  • Ayrıca İsrail hükümeti, Gazze ablukasına son vermeli; Gazze'deki Hamas yönetimiyle diyaloga geçmelidir. Bu hususta İsrail Amerika ve Avrupa devletleri,  sorumluluk almalıdır. 

Guş Şalom, bu talepleriyle paralel olarak 2006'da Lübnan ve 2008'de Gazze savaşlarına karşı çıkmış ve savaş karşıtı gösteriler düzenledi.

Uri Avneri, 2006 Lübnan Savaşı'nın, 1982'deki gibi, Lübnan'da rejimi değiştirip kukla bir hükümet kurma amacıyla yapıldığını ileri sürüyor. 

2008'in Aralık ayında başlayan Gazze saldırısı üzerine Guş Şalom'un da aralarında olduğu 20 barış örgütü, 3 Ocak 2009'da savaş karşıtı bir eylem düzenlemiş, fakat sağcı grupların saldırısına polisin izin vermesi nedeniyle eylem yarım kaldı. 

Avneri eylem sırasında kamuoyuna şöyle seslendi:

İki eski başbakan Ehud Olmert ile Ehud Barak ve Livni'ye (Tziporah Malkah Livni, eski Mossad ajanı, eski Dışişleri Bakanı ve eski Adalet Bakanı)  sesleniyorum! Gazze'ye askerleri göndermeyin! Üçünüz de savaş suçlarıyla suçlanacaksınız; üçünüz de bedelini ödeyeceksiniz. 2
 

Şimdi Değil Ne Zaman isimli Yahudi gençlik hareketi de benzer bir anlayışla İsrail işgaline karşı çıkıyor. Fotoğraf-Gili Getz.jpg
Şimdi Değil Ne Zaman isimli Yahudi gençlik hareketi de benzer bir anlayışla İsrail işgaline karşı çıkıyor / Fotoğraf: Gili Getz

 

İsrail'in bütün dostlarını düşman haline getirmeye başladığını belirten Uri Avneri, 2010 yılında İsrail'in Türkiye'den Gazze'ye gönderilen insanı yardım gemilerine saldırısını da şöyle değerlendirmişti: 

Saldırı, bir yıl öncesinden planlandı. Bu, İsrail devleti için bir utanç günü. Geleceğimizin bir grup tetik sever sorumsuza emanet edildiğini keşfettiğimiz bir kaygı günü. Sınırsız delilik ve aptallığın günü… İsrail hükümetinin ülkenin dünyadaki adına kara çaldığı, uluslararası alandaki zaten kötü olan imajına yeni saldırganlık ve zorbalık kanıtları eklediği, kalan birkaç dostunun cesaretini kırıp kendinden uzaklaştırdığı gün!


Hatırlatmakta yarar var: Eski bir asker ve siyasetçi olan barış savunucusu Uri Avneri, barış yanlılarıyla birlikte gemiyi Aşdod limanında karşılamaya gitmişti.

Daha sonra basına verdiği bir ilanda şu duyuruyu yaptı:  

Bir avuç güç sarhoşunun verdiği zararı sınırlamanın tek yolu var: Gemilere saldırının uluslararası kurulca soruşturulması. Gazze'ye ablukanın kaldırılması. Mahpus değişimiyle (Hamas tarafından yıllar önce tutsak alınmış olan) asker Gilad Şalit'in serbest kalmasının sağlanması.
 

Yahudi gençlerin kurduğu Şimdi Değilse Ne Zaman hareketi, Filistin'deki Yahudi yerleşimlerini protesto ediyor. Kaynak-Haaretz gazetesi.jpg
Yahudi gençlerin kurduğu "Şimdi Değilse Ne Zaman" hareketi, Filistin'deki Yahudi yerleşimlerini protesto ediyor / Fotoğraf: Haaretz

 

6. Yeş Din Hareketi

2005 yılında kurulan ve 'Hukuk Var' anlamına gelen Yeş Din, kendisini işgal topraklarındaki Filistinli sivillerin haklarını savunan, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi'nin uluslararası insan hakları prensiplerini benimseyen gönüllü ve bağımsız bir örgüt olarak tanımlanıyor.

Tarafsızlığını korumak için hem İsrail hem de Filistin yönetimlerinden destek almamaya özen gösteren Yeş Din, finansmanının yüzde 94'ünü dış bağışlardan sağlıyor.

Bağış yapan kurumlar arasında AB, Norveç, Hollanda, İrlanda, Almanya ve İngiltere hükümetleri ve Sivil Toplum Geliştirme Merkezi yer alıyor.
 

Berlin'deki barışsever Yahudi aydın, bilim insanları ve sanatçılar Gazze saldırısına karşı çıktılar.jpg
Berlin'deki barışsever Yahudi aydın, bilim insanları ve sanatçılar Gazze saldırısına karşı çıktılar

 

Örgüt ayrıca New Israel Fund, Oxfam NOVIB, Moriah Fund ve Açık Toplum Enstitüsü'nden de fon alıyor.

Yeş Din; esas olarak İsrail'in, işgal ettiği topraklardaki Filistinlilerin haklarının korunmasını görev edindi.

Uluslararası insanlık kuralları ve uluslararası hukuka göre işgal altındaki toprakların ve sakinlerinin güvenliğini sağlamak, işgal eden ülkenin sorumluluğundadır.

Bu kapsamda örgüt, Batı Şeria'daki İsrailli sivillerin ve güvenlik güçlerinin işledikleri suçlardan sorumlu tutulmaları ve hesap vermeleri için çalışıyor. 

Yeş Din, İsrailli sivillerin ve güvenlik güçlerinin yaptığı ihlalleri münferit olaylar olarak değil, İsrail'in Batı Şeria'daki Filistinliler üzerinde hâkimiyet kurma stratejisinin bir parçası olarak görüyor. 

Ayrıca Yeş Din, İsrail Askeri Mahkemesi'nde yargılanan Filistinlilerin haklarına saygı gösterilmesi; tutukluların suçları ve yargılamaları konusunda mahkemenin daha şeffaf olması gerektiğinin de altını çiziyor.

İsrail içindeki ve uluslararası insan hakları örgütleriyle beraber hareket eden Yeş Din, belirlenen hedeflerine ulaşmak için bilgi toplamakla sorumlu gönüllülerle çalışmakta ve aynı zamanda insan hakları uzmanları, hukukçu ve medya danışmanlarından profesyonel destek alıyor.

Harekete göre: Filistin halkının insani haklarının ihlal edilmesinin kaynağı topraklarının işgal edilmesidir. Barış ve insan hakları için bunun sona erdirilmesi gerekir. 
 

Yahudi ve Arap kadınlar, Ürdün  sınırında barış mitingi düzenlediler. Fotoğraf-İssam Rimawi-AA_.jpg
Yahudi ve Arap kadınlar, Ürdün sınırında barış mitingi düzenlediler / Fotoğraf: İssam Rimawi-AA

 

İşgal altındaki topraklarda sürekli inşa edilmeye devam eden Yahudi yerleşim yerleri Filistinlilerin ekonomik olarak gelişmelerinin ve yaşamlarını sürdürebilmelerinin önündeki en önemli engel olmanın yanı sıra o topraklarda uygulanan hukuk sistemini de altüst ediyor. 

Dolayısıyla yapılanları engellemek için mevcut hukuk sisteminin değiştirilmesi ve yasal yaptırımların artırılması şarttır…

Örgüt bu sorunlara dikkat çekmek ve çözüm bulmak amacıyla insan hakları ihlalleri konusunda raporlar, bilgi notları ve durum değerlendirmeleri yayımlıyor; Filistinliler adına dava açmakta, mağdur edilmiş kişiler hakkında yetkililerle görüşmekte ve bu konuların tartışılmasını sağlamak için medya ile birlikte çalışıyor.

Örgütün İsrail Ordusu ile ilgili yayınladığı raporlar İsrail hükümetleri tarafından dikkate alınmasa da uluslararası kamuoyunda dikkat çekiyor.

Bu raporlardan biri de Eylül 2008'de İsrail Ordusundaki askerlerin uyguladığı hukuk ihlallerine değiniyor.

Yeş Din, ordu mensuplarının işlediği suçların ciddiyetle incelenmediğini; İkinci Filistin İntifadasından 2008'e kadar geçen sürede İsrailli askerlere yönelik 1246 soruşturma başlatıldığını; ancak bunlardan sadece 78'inde askerlere suçlamada bulunulduğunu iddia ediyor. 

Örgütün İsrail ordusundan temin edebildiği belgeler doğrultusunda hazırladıkları raporda soruşturulan askerlerin sadece yüzde 6'sının suçlandığı kaydedildi.
 


Yeş Din, 2008-2009 Gazze Savaşı'ndan sonra diğer bazı sivil toplum kuruluşları ile birlikte BM Goldstone Komisyonu'na gönderdikleri raporda İsrail'in olayları bağımsız olarak araştırmada başarılı olamadığı ve yaşandığı kesin olan olayları araştırmada sistematik hatalar yaptığını iddia ediyor.

Rapora göre bu başarısızlığın önemli bir sonucu İsrail askerleri ve komutanlarının cezadan muaf olma ve ayrıcalık hissine kapılmaları; yaptırımlar olmadığı için rahat davranmalarıdır.  

Türkiye ile yaşanan Mavi Marmara krizinden sonra yayınladığı raporda ise örgüt, İsrail'in kendi askerlerinin yaptığı ihlalleri araştırma görevini yerine getiremediğini iddia etti. 4
 

Şimdi Barış hareketine göre, Yahudi milliyetçileri Filistin topraklarını ele geçirmek için fon ayırıyor. Fotoğraf-AFP g.jpg
"Şimdi Barış" hareketine göre, Yahudi milliyetçileri Filistin topraklarını ele geçirmek için fon ayırıyor AFP

 

7. Vicdani Ret/Yesh Gvul (Her Şeyin Bir Sınırı Var) Hareketi: 

Özellikle 1967'deki 6 Gün Savaşı'nın ardından İsrail'in başta Golan Tepeleri (Suriye) ve Sina Yarımadası (Mısır) olmak üzere işgalci politikalara hız vermesinin ardından geçen yıllar içinde yüzlerce asker işgal topraklarında görev almayı reddettiği için cezaevlerine atıldı ya da soruşturmalara uğradı.

1970'li yıllarda daha çok bireysel tavır alışlar şeklinde görülen vicdani ret hareketi, 1982'de İsrail'in Lübnan'ı işgali ile birlikte kitlesel bir güç kazandı.
 

Yeş Gvul,Her Şeyin Bir Sınırı Var hareketi- Vicdani retçi İsrail askerlerini anlatan kitap.jpg
Yesh Gvul, "Her Şeyin Bir Sınırı Var" hareketi, vicdani retçi İsrail askerlerini anlatan kitap

 

Aynı yılın temmuz ayında 3 bin asker tarafından imzalanan bir bildiriyle Yesh Gvul (Her Şeyin Bir Sınırı Var) ismiyle anılan bir direniş hareketi ortaya çıktı. 

Mektuba imza atanların büyük bir kısmının meslekten asker olmadıklarını, zorunlu askerliğini yapan ya da yedek asker olarak göreve çağrılanlar olduklarını belirtmek gerekiyor. 5
 

Filistinlilerin hayatı da diğerlerin hayatı kadar değerlidir pankartlarını taşıyan barışseverler.jpg
"Filistinlilerin hayatı da diğerlerinin hayatı kadar değerlidir" pankartlarını taşıyan barışseverler

 

19 Mart 2002'de silahaltındayken işgal topraklarında görev almayı reddettiği için 28 gün hapis cezasına çarptırılan asker Sergio Yahni'nin, dönemin İsrail Savunma Bakanı Binyamin Ben Eliezer'e yazdığı mektubu paylaşarak yazımızı bitirelim: 

Yasa ve ahlakdışı bir işgal uğruna hepimizin hayatını tehlikeye soktuğunuzu düşünüyorum. Son 35 yıldır, İsrail toplumunu bir tehlike bölgesi haline getirdiniz. Filistinliler kadar İsrail devletine de umutsuzluk ve ölüm saçıyorsunuz. Bu nedenle sizin ordunuza hizmet etmeyeceğim. 

Kendini İsrail Savunma Gücü olarak adlandıran ordunuz, yerleşim hareketinin silahlı saldırganlarıdır. Bu ordu İsrail halkının güvenliğini sağlamak için değil, Filistin topraklarının hırsızlığını yapmak için kullanılıyor. 

Bir Yahudi olarak ordu bile denemeyecek güruhun Filistin'de işlediği suçlar beni tiksindiriyor. Böyle bir orduda yer almamak bir Yahudi ve bir insan olarak görevimdir. 

Ben soykırım kurbanı bir halkın çocuğuyum; çılgın politikalarınızın bir parçası olamam. Bir insan olarak insanlık suçu işleyen herhangi bir kurumda yer alamam.

 

 

Kaynakça:

1-2-3. İsrail Siyasetini Anlama Kılavuzu; Ufuk Ulutaş, Selin M. Bölme, Gülşah Neslihan Demir, Furkan Torlak ve Saliha Torlak tarafından "Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı-SETA" adına hazırlanan Aralık 2012 tarihli rapor ile Wikipedia İngilizcede, "Gush Shalom, B'Tselem ve Yesh Din" maddeleri.
4. https://bianet.org/haber/israilli-baris-savunuculari-israil-in-yalanlarina-kimse-inanmayacak-122409, 1 Haziran 2010. https://bianet.org/haber/israil-israil-e-karsi-suc-isledi-122446. 2 Haziran 2010.
5. Vicdani Ret sitesi, 6 Haziran 2021.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU