Arap Baharı: Dijital medya ve devletlerin tutumu

Rıfat Özcan Independent Türkçe için yazdı: Bitmeyen ikilem: Dijital medya özgürlüğü mü yoksa otoriterliği mi besliyor?

fotoğraf: Essam Sharaf

Arap Baharı 2011 yılında Tunus'ta bir seyyar satıcının kendisini yakmasıyla başladı.

Bu kadar büyük bir etkiye sahip olacağını ve tüm bölgeyi etkileyeceğini kendisi de hayal etmemişti.

Sosyal medya sayesinde bu görüntüler dünyanın dört bir yanına dağıldı. Süreç içinde birçok ülkede otoriter yönetimler devrildi.

Devletler sosyal medya ile gelen bu değişimi önce tam anlayamadılar ama buna kısa sürede uyum sağladılar.

Protestolar tarihte bilindik şekillerden farklı olarak ortaya çıkmıştı. Önce nasıl müdahale edeceklerini bilemediler. Eski zorba yöntemleri kullandılar.

Bunun etkili bir silah olmadığını gören devletler, sosyal medyayı kendi amaçlarına uygun olarak manipüle etmeye başladılar.

Kendi trol ordularını kurdular ve sosyal medyayı adeta bir savaş alanı olarak kodladılar.

2011 Arap Baharı ayaklanmalarından önce de sosyal medyanın etkili olduğu bazı protestolar meydana geldi.

2009 yılında İran'da Mahmud Ahmedinejad'ın seçime hile karıştırdığı iddiası ile Facebook üzerinden örgütlenen insanlar protestolar düzenlediler.

2010'da Amerika'da "Wall Street'i İşgal Et" kampanyası başlatıldı.

2011'den sonra da Ortadoğu'da sosyal medya siyasi etkisini devam ettirdi.

2013 yılında Türkiye'de meydana gelen Gezi Olayları da sosyal medya kullanımının ön planda olduğu protestolardı.

"Wall Street'i İşgal Et" protestosunu saymazsak "Batı dünyası"nda sosyal medya böyle bir etki göstermedi.

Teknolojinin üreticileri değil tüketenlerinin protesto ve siyasi amaçlı kullandığını gördük.

Dolayısıyla "Doğu dünyası" sosyal medyanın yıkıcı etkisini Batı'dan önce tecrübe etti.

2016 yılında Donald Trump'ın Amerika başkanı seçilmesine kadar da böyle düşünüyorlardı.

O noktadan sonra "sosyal medya ve özellikle de Facebook bizim demokrasimiz için tehdit" açıklamaları yapıldı.

Cambridge Analytica şirketi üzerinden insanların verileri onları manipüle edilmek üzere kullanıldı.

Bu noktaya kadar Batı için bir sorun yoktu. Sosyal medya demokrasinin yaygınlaşması için bir araç olarak bile düşünülüyordu.
 

ocregistercom.jpg
İllüstrasyon: ocregister.com

 

İletişim sosyolojisinde sosyal medya ve demokrasi ilişkisine dair bir tartışma

Amerikalı iletişimci Clay Shirky; 2005'li yıllardan sonra "İnsanların üzerine bomba değil, iPad atın" diyecek kadar işi ileriye götürmüştü.

Ona göre internet ve sosyal medya bir "demokratikleşme aracı"ydı.

2010'lu yıllara daha gelmeden özellikle de Çin örneğinden yola çıkan Evgeny Morozov ise sosyal medya ve internetin özgürleştirici, demokratikleştirici etkisinin olmadığını aksine devletleri daha da güçlendiren bir yapı olduğunu iddia ediyor. 2

Rusya, Çin gibi ülkelerin uygulamaları ve E. Snowden'ın 2013 yılında Amerika'nın dünyanın bilgisini nasıl elinde bulundurduğunu ifşa etmesiyle de Amerika'da da durum korkutucu boyuta geldi.

Bu sadece birkaç devletin değil tüm devletlerin kullandığı ya da kullanabileceği bir araç. Dolayısıyla halklar da bu yönden tehdit altında.

Özellikle Amerika seçimlerinde ve bazı Avrupa ülkelerindeki seçimlerde Rusya direk olarak sosyal medya üzerinden manipülasyon çalışmaları yaptığı iddia ediliyor.

Batı'nın açık toplum olması nedeniyle Rusya bu manipülasyonları çok rahat şekilde yapabildiğini düşünebiliriz.

Arap Baharı ayaklanmalarında da Batı ülkeleri hemen tepki vermiş ve ilk başta demokratikleşme umutlarını da dile getirmişlerdi.

Ülkelere bazen ültimatom vermişlerdi, bazen direk açıklamalarda bulunmuşlardı.

Sosyal medya üzerinden başlayan bu dalga diplomasi alanında da yoğun bir dönemin yaşanmasına neden oldu.

Mısır'da Hüsnü Mübarek yönetiminin devrilmesi ve Muhammed Mursi'nin gelmesiyle Türkiye bu ülke ile yoğun ilişkiler geliştirdi ve birçok alanda Türkiye Mısır'a destek sağladı. 

Sonuç olarak sosyal medya ilk başta halklar açısından demokratikleştirici bir unsur olarak düşünülse de süreç içinde devlet aygıtının da kendisini yeni döneme uyumlaştırmasıyla halkları kontrol etme amacına dönüştü.

Max Weber, devleti meşru şiddet tekelini elinde bulunduran aygıt tanımını belki değiştirmek gerekli.

Çünkü artık meşru olmayan gözetim yollarıyla ile halkları kontrol etme tekeli de devlettedir. "Siber vatan", "siber sınırlar" hiç olmadığı kadar önemli artık.

Arap Baharı özelinde düşünecek olursak 2011 ile 2013 yılları arasında ülkelerdeki otoriter yönetimler tek tek devrilirken 2013 yılına gelindiğinde süreç tersine döndü.  

Başarılı olan devrimler de tersine döndürüldü. Bunun en önemli örneği de Mısır'da Sisi'nin Mursi yerine göreve gelmesidir.

Geçen süreç içinde devletler ilk başta nasıl tepki vereceklerini bilmeseler de buna adapte olmayı başardılar ve karşı hamleler yapmaya başladılar.

Sosyal medya ve internet hem bir kontrol aracı hem de özgürleştirici bir unsur olarak bizlere sunuluyor.

İkisi de belli noktalarda doğru olabilir ama kontrol unsurunun daha ön planda olduğunu ve devletlerin bu tekeli de ellerinden bırakmak istemeyecekleri apaçık.

Devletler de artık kontrol tekelini sonuna kadar kullanacaklarını da öngörebiliriz. Koronavirüs sonrası bu neredeyse gönüllü bir hal aldı.

George Orwel "1984" romanında insanların zorla kontrol altında tutulduğu ve insanların özgür olmadığı bir distopya dünyasını hayal ederek yazmıştı.

Aldous Huxley ise "Cesur Yeni Dünya" distopyasında herkesin serbest ama yine herkesin kontrol altında olduğu bir dünyayı anlatıyordu.

Geldiğimiz noktada Huxley'in dünyasına daha benzer bir dünyada yaşadığımızı düşünebiliriz.

Neil Postman "TV Öldüren Eğlence" kitabını "1984"e karşı onun haksızlığını kanıtlamaya odaklı bir kitap yazdı.

Ve bu kitapta "1984"ün değil "Cesur Yeni Dünya"nın daha haklı olduğunu kanıtlamaya çalıştı.Aşağıdaki tablo bunu açıklıyor.

Postman, bunlardan yola çıkarak Huxley'in daha gerçekçi bir gelecek kurguladığını anlatma derdindedir.
 

 

 

Kaynaklar:

1.  Clay Shirky, "The Political Power of Social Media: Technology, the Public Sphere, and Political Change," Foreign Affairs, January/February 2011: 1-2
2.  https://www.youtube.com/watch?v=jX2BcjIEUY8&t=7s

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU