İç içe geçmiş düğümlerin ortasında Deyrizor'da çözüm umudu daralıyor

Son olayların neden olduğu çatışma ve kaos, yakın zamanda sakinleşecek gibi görünmüyor

Önceki dönemlerde Suriye’nin kuzeydoğusundaki bölgelerde bulunan Arap aşiretleri, Suriye Demokratik Güçleri’ne desteklerini ifade etmiş ve iç çatışma ve çekişmeleri reddetmişti / Fotoğraf: Hawar

8 Eylül'de Suriye Demokratik Güçleri (SDG), IŞİD hücrelerini hedef alan güvenliği artırma operasyonunun sona erdiğini duyurdu.

Ancak SDG tarafından yapılan açıklamaya göre SDG güçlerinin yöneldiği beş köyden aranan Şeyh İbrahim el-Hafel'in yanı sıra, silahlıların kaçmasının ardından örgüt, Fırat'ın batısındaki bölgelerden sızan, (kaos yaratmada aktif olan) Suriye rejimiyle bağlantılı unsurları hedef almaya yöneldi.

Şeyh İbrahim el-Hafel, silahlı adamlarıyla birlikte Fırat'ın batısında rejim kontrolündeki bölgelere sığındı.

28 Eylül'de SDG, Deyrizor'daki son olaylara karışan ve rejim kontrolündeki bölgelere kaçan militanlar için en fazla on beş gün içinde çözüm prosedürlerinin başlatılacağını duyurdu.

Militanların durumu ve bölgeye dönüşleri meselesinin çözümlenmesi amacıyla merkezleri ve İç Güvenlik Güçlerinin telefonları aracılığıyla da bu ilan yayıldı.

Ancak bundan birkaç gün önce Ziban kasabasında çatışmalar yeniden başladı. Bu bağlamda SDG, güçlerinin Suriye rejiminin güvenlik servislerinden iki silahlı grubu kuşattığını belirtti.

Ayrım gözetmeyen topçu bombardımanı ortasında grupların, Fırat Nehri'nin batı yakasındaki el-Mayadin şehrinden Deyrizor'un doğusundaki Ziban bölgesine sızdığı aktarıldı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

SDG, çatışmalar sırasında çok sayıda militanın öldürüldüğünü, bazılarının da yaralandığını ve Fırat Nehri'nin batı yakasında rejim kontrolündeki bölgelere nakledildiğini doğruladı.

Aynı şekilde SDG'nin açıklamasına göre Fırat'ın batısında rejim kontrolündeki bölgelerden kaynaklanan gelişigüzel havan ve top mermisi bombardımanı, çok sayıda bölge sakininin yaralanmasına ve mülklerinde maddi hasara yol açtı.


El-Hafel, aşiret şahinlerini oluşturuyor

Geçen haftalarda, kan dökülmesine neden olduğu, militanlara liderlik ettiği ve SDG ile savaşma ve unsurlarını bölgeden çıkarma çağrısında bulunan açıklamalar yayınladığı için SDG tarafından aranan el-Akidat kabilesinin şeyhi İbrahim Jadaan el-Hafel, geçen yıl 30 Eylül'de yayımlanan ve Sukur el-Aşair güçlerinin faaliyete geçirildiğini duyurduğu bir sesli açıklama bulundu.

El-Hafel, vur kaç operasyonuna girişeceklerini söylerken, bu güçlerin aşiret olduğunu ve herhangi bir partiye bağlı olmadığını, amaçlarının SDG'yi sınır dışı ederek sivil ve askeri hedeflere ulaşmak olduğunu vurguladı.

Şeyh, açıklamasında, silahlı hareketlerine paralel olarak 'aşiret şahinlerinin' isim vermeden ve olumlu olarak nitelendirmeden siyasi hatlar açtığını da dile getirdi.

Aynı açıklamada SDG ve İç Güvenlik Güçleri saflarında görev yapan savaşçılar ile bölgedeki aşiret soyundan gelenlerin burada kalmaları konusunda uyarıda bulunurken, güvenliklerini sağlama sözü vererek bölgeyi terk etmeleri yönünde çağrı yaptı.


Yenilenen çatışmaların nedenleri

Bu hareketli tablo karşısında Deyrizor'da son dönemde yaşanan olayların yol açtığı çatışma ve kaosun şiddeti yakın zamanda tamamen duracak gibi görünmüyor.

Suriye Demokratik Konseyi (SDK) Eşbaşkanı Riyad Dirar, devam eden çatışmalara ilişkin Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, "Çatışmaların yeniden başlamasının ve geçmişte yaşanmasının nedeni, kimseyi dışlamadan bölgeden başlayarak herkesin tam bir inançla dahil olduğu bütünleşik bir ulusal mesele etrafında tüm halkı toparlayacak doğru ve yeterli çözümlerin bulunmaması nedeniyle bölgenin potansiyel bir çatışma yatağı olmasıdır" dedi.

"Dolayısıyla IŞİD hücrelerinin varlığından dolayı güvenlik çözümünde durmak, halkı gerilim ve istikrarsızlık içinde bırakmakta ve bir kurtarıcı arayışına sokmaktadır" diyen Dirar, sözlerine şöyle devam etti:

Deyrizor bölgelerinde aşiretlerin etrafında toplanmak normaldir. Devletin hukuki ilişkiyi düzenleyen, psikolojik ve yaşamsal istikrarı sağlayan rolü azaldıkça idari sürecin hedeflerinde kanaatlerin sarsıldığı durumlarda bu gerginlik ve yüzleşme durumunu tanık oluyoruz.


Dirar, IŞİD'in bölgeyi istikrarsızlaştırmadaki rolünü de küçümsemezken, "Bu durum, IŞİD'in ideolojisine karşı bir medya ve entelektüel aşılamanın yanı sıra, kolayca sömürülemeyen bireyleri ihtiyaç ve yoksulluk baskısı altına sokan istikrarlı yaşam koşulları gerektirir. IŞİD'in bireyleri cezbetmek için yaptığı da budur" şeklinde konuştu.

Eşbaşkan ayrıca, "IŞİD bölgeye girmeden önce yaşanan kaostan istifade ederek petrolü yağmalamak ve ticaretini yapmak için çalışan unsurlar var. Bunlar, bu girişimi tekrarlamak için nüfuzlarının geri dönmesini hayal ediyorlar. Bunların arasında nüfuzlu kişiler ve güçlü aşiretler de mevcut. Bunlar, bölgedeki kaosun kışkırtıcıları arasında yer alan unsurlardır" dedi. 

Dirar, Suriye rejiminin ve Astana ekibinin bölgedeki durumu alevlendirmedeki rolüne dikkat çekerken, "Fırat'ın doğusundaki petrol kaynaklarını ele geçirerek kendi hedeflerini finanse etmek ve nüfuzlarını genişletmeye devam etmek için 'ABD'lileri ortadan kaldırmak' başlığı altında bir amaçları var" şeklinde konuştu.

Dirar'a göre bu unsurlar, aşiretlerin hoşnutsuz üyelerini istismar ediyor ya da bölgeleri kontrol etmede rol peşinde koşuyor ve bunların bir kısmı ismen bilinen aşiret liderleri.


Çatışmalara yönelik siyasi kışkırtma

Riyad Dirar, bu bağlamda Suriye rejiminin ve Astana ekibinin (Rusya, İran ve Türkiye) bu hareketlere destekleyici roller üstlendiğini eklerken, Astana grubunun Amerikalıların uzaklaştırılması çağrısında bulunduğu ve Suriye'nin kuzeydoğusunu bölmekle suçlayarak ABD'ye saldırdığını söyledi.

Dirar, "Bu taraflar, hep birlikte Fırat'ın doğusundaki bölgelerde mevcut yolu özel bir savaşla veya birden fazla yerdeki unsurların müdahaleleriyle sabote etmeye çalışıyorlar. Aynı şekilde rejim unsurlarıyla ve İran unsurlarıyla iş yapan Ebu Havle'nin grubunda da buna tanık olduk" dedi.

Eşbaşkan, "Bu hareketlerin siyasi bir yönelimi var. Bu, bölgedeki ilk olaylardan önce, bölgedeki silahlı grupların desteklenmesine yönelik mekanizmadan bahseden (Hizbullah Genel Sekreteri) Hasan Nasrallah ve (eski Lübnanlı Milletvekili) Nasır Kandil gibi birden fazla kışkırtıcı isim tarafından yapılan açıklamalarda açıkça ortaya çıktı. Aynı şekilde savaş çadırından Haşimi Aşiret Ordusu'na kadar çeşitli şekillerde kışkırtma yapan aşiret liderlerinin yanı sıra Suriye rejimi Dışişleri Bakanı Faysal el-Mikdad da ABD'lilerin bölgeden çıkarılmasına ilişkin açıklamada bulundu" şeklinde konuştu. 


Kabilesel bölünme

Silahlı ve aşırılık yanlısı grupların işlerini araştıran gazeteci Lamar Arkandi, yaptığı açıklamada "Deyrizor bölgesinde büyük bir aşiret ayrılığı yaşanıyor ve İran ve Suriye rejimleri, yaşananları istismar ediyor. Hatta İbrahim el-Hafel'in kendisi de dahil olmak üzere bazı aşiretler ve liderleri bile IŞİD'e sadıktı. Ayrıca olayların başında muhalif Navaf Rağab el-Beşir gibi İran kampına katılanlar da vardı. Daha sonra kaçarak Suriye rejiminin kucağına geri döndüler. Bu kamp, durumdan yararlandı ve Deyrizor Askeri Konseyi'nin azledilmiş lideri Ahmed el-Hubayl (Ebu Havle) aracılığıyla bölgeye sızmayı başardı. Ayrıca bölgeye silah ve uyuşturucu da girmiş oldu. İranlı milisler Ziban kasabasından bölgedeki Amerikan üslerine saldırmayı başardı" açıklamasında bulundu.


Aşiretlerin ileri gelenleri

"Diğer ileri gelenler ve liderler, SDG'ye katılarak onlarla birlikte Deyrizor Askeri Konseyi'ni kurdular" diyen araştırmacı, çatışma durumunun bölgedeki belirli kesimlerde devam edeceğine ve zamanla çözüme kavuşturulacağına inandığını ifade etti.

Arkandi, "Ancak bölgedeki Arap kabilelerinin akılcı ve bilge kişilerinin ve ileri gelenlerinin, olaylardan uzaklaşarak kabilelerden, özellikle de şeyhlerden amca oğullarını etkilemek için nüfuz kurma rollerine güvenilmektedir" dedi. 


Çözüm uygulamaları

Özerk yönetim ile ilgili iç nedenlerin bölgedeki etkisine gelince SDK Eşbaşkanı, "Rakiplerin yatırım yaptığı hatalar var. Aşiretlerle ilişkilerin grup halinde ve törensel olarak değil, pratik olarak güçlendirilmesinin yanı sıra diyalogla, organize ve yeterli ekonomik destekle, askeri misyonların tek bir kişiye ya da gruba bağlanmadan, kurum aracılığıyla dağıtılması yoluyla bu sorunun kökten ele alınması gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Dirar, tüm bunların yanı sıra bölgeye yönelik ileri sivil düşünceyi taşıyan bir siyasi örgütün kurulması gerektiğini söylerken, "Bu örgüt, aşiretsel bir durum söz konusu olduğunda faaliyet gösterebilir ve sürekli rehberlik ve bilge yönetim yoluyla isyan ve kaos vakalarını önlemek için sivil durumları faaliyet açısından paralel olacak şekilde düzenleyebilir" açıklamasında bulundu. 


Siyasi girişim

Son dönemde Deyrizor'da yaşanan olayların ardından kuzey ve doğu Suriye'deki birçok yetkili, bu bölgedeki durumun çözümüne yönelik girişimlere ilişkin açıklamalarda bulundu.

Bunlardan belki de en öne çıkanı, SDG Başkomutanı Mazlum Abdi'nin önümüzdeki dönemde bölge halkına yönelik genişletilmiş bir toplantı düzenleme niyetinde olduklarını medyaya açıklamasıydı.

Arıca SDK Eşbaşkanı Riyad Dirar, "Çözüm için siyasi girişimler ararken, yerel topluluklar ile özerk yönetim kurumları arasında güven inşa etmeye, yerel yönetimi ve onun yerel ihtiyaçlara yanıtını güçlendirmeye odaklanılmalıdır. Bu topluluklar, yönetim yapısında gerçek yetkiye ve temsile sahip olmalıdır. Tüm unsurların katılımının niteliği, bazı unsurların üstün veya zorlayıcı uygulamaları olmadan, iyi muamele çerçevesinde olmalıdır. Bunu dikkate almamız gerekiyor, zira özellikle aşiretlerin kadın meselesi, örneğin yerel ve aşiret onuru konusunda hassas bir yaklaşımı var mesela. Dolayısıyla bir bireyin herkesi etkileyen bazı uygulamalarda bulunmasını kabul edemeyiz" ifadelerini kullandı. 

Bu bağlamda Dirar, sorunları tartışmak için güvenli bir siyasi alanın mevcudiyeti konusunda tam bir disipline ihtiyaç duyulduğunu vurgularken, "Böylece, yönetimin yetkilendirme ve tüm yönetişim yapılarına dahil etme yeteneği veya istekliliğiyle ilgili herhangi bir hata, yerel topluluklar arasında güvenin erozyona uğramasına yol açmaz" şeklinde konuştu. 

Riyad Dirar ayrıca, "Rejimin müzakere yoluyla çözüme döneceği ve bölge halkının bu müzakerelere katılmayacağı korkusu, bölge sakinleri için derin bir sorundur. Deyrizor ve Suriye'nin kuzeydoğusundaki bölgelerin, halkın kalbinde halen devam eden Suriye rejimine karşı derin bir mücadele konusu olduğu biliniyor" derken, bu nedenle 'yerel meclislerin güçlendirilmesi ve kurumsallaştırılması, yargının reforme edilmesi ve ihlallerin takibinde gerçek bir rol oynayabilmesi için bağımsızlığının sağlanması da dahil olmak üzere yönetişim yoluyla güven önlemleri alınması' çağrısı yaptı.

Dirar, "Özellikle Deyrizor'un pek çok tesis ve hizmetten yoksun bölgelerine hizmet ve ekonomik destek sağlanmaya ve bunlara büyük önem verilmesine devam ederken, itiraza tanık olan okul müfredatlarının yeniden gözden geçirilmesi ve gerekli önlemlerin alınması ve yerel toplulukların mahremiyetinin dikkate alınması gerektiğini" vurguladı.

SDK Eşbaşkanı ayrıca, "Gerçek istikrara ulaşana kadar tüm bu konuların tartışılarak net bir şekilde ele alınması gerekiyor" dedi. 
 


Katılıma yönelik sivil çabalar

Geçen aylarda ve yıllarda sivil toplum kuruluşları, IŞİD'in kontrolünden yeni çıkan Deyrizor bölgesinde çöken sorun ve durumlarla yakından ilgilendi.

'Yaşam İçin Adalet' örgütünün Deyrizor vilayetinden gelen ve Fransa'da ikamet eden İcra Direktörü Celal el-Hamad, bölge sakinlerinin taleplerine ilişkin olarak "Bunların başında, bölgelerinin ve zenginliklerinin yönetimine aktif katılım geliyor. Burada kastedilen, güvenliğin sağlanması ve başta su ve elektrik olmak üzere yaşam koşullarının ve hizmetlerinin iyileştirilmesinin yanı sıra, resmi değil anlamlı katılımdır" dedi. 

Hamad, "Halkın talepleri, son dönemde yaşanan olaylardan etkilenmedi. SDG'nin ayrılması ve yerine yeni bir gücün getirilmesi yönünde seslerin yükseldiği doğru. Ancak bu gerçekçi ve popüler değil. Çünkü alternatifi Deyrizor halkının istemediği Suriye rejimi olabilir" şeklinde konuştu. 

Kuruluş ekibinin bölgedeki yönetimi güçlendirmeye yönelik toplantılar düzenlemek için çalışan Hamad, bu çabaların meyve vermediğini ancak olumlu bir yolda ilerlediğini dile getirdi.

Celal el-Hamad ayrıca, "Diyaloglar sırasında çeşitli zorluklarla karşılaşıldı ve bunlar azaltıldı. Ancak bunun devamı gerekli. Vilayetin karşı karşıya olduğu zorluklar çok büyük ve sabır ve başta özerk yönetim olmak üzere çeşitli tarafların değişim iradesini gerektiriyor. Çok taraflı olması, hiçbir tarafı dışlamaması ve tek taraflı her türlü davranıştan uzak durup istisnasız halkın taleplerine odaklanması koşuluyla, krizden çıkışın diyalogdan başka alternatifi yoktur" ifadelerini kullandı. 


Değerli bir fırsat

Yaşam İçin Adalet Direktörü, son olayların yönetimin çeşitli bölgelerdeki performansını iyileştirme fırsatı sunduğuna dair iyimserliğini dile getirdi.

"Bu fırsat çeşitli taraflarca değerlendirilmelidir. Mevcut durumun daha fazla istismar edilmesini önlemek için çok taraflı diyalog yoluyla krizin sona erdirilmesine yönelik çalışmalar yapılması gerekmektedir" diyen Hamad, bir grup kuruluşla birlikte 'yerel toplumun taleplerine odaklanan ve ciddi ve kapsamlı bir diyalog başlatmayı amaçlayan' bir diyalog yol haritası üzerinde çalıştıklarını söyledi.

 

 

Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin Örel

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU